Lazımarktan Ayazlıya 2
ç'
ç’aba: meyve salkımı
ç’aberi: yapışmış, kenetlenmiş
ç’aç’a: atık, posa
ç’ağana: yengeç
ç’ak’a ç’uk’a: abuk subuk
ç'ami: ilaç, hap
ç'anç'axepuna: çamurluk, bataklık
ç’anç’axi: çamur, çamurlu toprak, balçık
ç’anç’axoni: balçıklı
ç’anda: düğün, davet, nişan, eğlence
ç’angi: pençe
ç'aranoba: edebiyat
ç’areri: yazılı
ç’e: yetişkin erkekler için tanıdığı bir kimse tarafından seslenme sözcüğü
ç'ela: özlem, merak
ç’ereli: alaca(lı)
ç’eri: çatı, tavan
ç’eşidi: çeşit
ç'epxe: ince ağaç dalı çubuğu
ç'ingane: çingene
ç'iç'ami: maydonaz
ç'iç'it'a: küçücük, minicik
ç’ilili: kemençe
ç’inç’qvala: gıdım
ç'ink'a: küçük sevimli peri/cadı kız
ç’ino: martı
ç’it’a: küçük
ç’it’a nisa: küçük gelin
ç’it’(an)obas: evvel zamanda küçük haldeyken
ç'it'anoğa: küçük şehir, kasaba
ç’k’aderi: çakılı
ç’k’omeri: yemiş, yemiş halde
ç’k’omura: yeyici
ç’k’oni: meşe
ç’k’vala: tükürük
ç’k’valeri: tükürerek
ç’k’emi: tohum
ç’k’iala: gıcırtı
ç’k’int’i: taze süt mısırı
ç’k’ireri: kesilmiş
ç'k'oderi: kopuk, kopmuş
ç’k’vin(ap)eri: kızıştırılmış, yakılmış (tavada vb)
ç'k'ua: akıl
ç’k’uoni: akıllı
ç’opina: av, avlama, yakalama
ç’opineri: yakalanmış
ç’uburi: kestane
ç’uburişperi: kahverengi
ç’uç’uli: civciv
ç’uk’i: kazan
ç’umaneri: sabahki, sabah vakti
ç’umani: sabah
ç'umanişakis: sabaka kadar
ç’umanişen doni: sabahtan beri
ç’umanişi: sabahtan, yarın sabah
ç’umen: yarın
ç’urç’a: çalıkuşu, serçe, tavus kuşu
ç’uvali: çuval
ç'vari: taze süt mısırı
ç’veri: yanık
ç'vina: acı, sızı
ç’aba: meyve salkımı
ç’aberi: yapışmış, kenetlenmiş
ç’aç’a: atık, posa
ç’ağana: yengeç
ç’ak’a ç’uk’a: abuk subuk
ç'ami: ilaç, hap
ç'anç'axepuna: çamurluk, bataklık
ç’anç’axi: çamur, çamurlu toprak, balçık
ç’anç’axoni: balçıklı
ç’anda: düğün, davet, nişan, eğlence
ç’angi: pençe
ç'aranoba: edebiyat
ç’areri: yazılı
ç’e: yetişkin erkekler için tanıdığı bir kimse tarafından seslenme sözcüğü
ç'ela: özlem, merak
ç’ereli: alaca(lı)
ç’eri: çatı, tavan
ç’eşidi: çeşit
ç'epxe: ince ağaç dalı çubuğu
ç'ingane: çingene
ç'iç'ami: maydonaz
ç'iç'it'a: küçücük, minicik
ç’ilili: kemençe
ç’inç’qvala: gıdım
ç'ink'a: küçük sevimli peri/cadı kız
ç’ino: martı
ç’it’a: küçük
ç’it’a nisa: küçük gelin
ç’it’(an)obas: evvel zamanda küçük haldeyken
ç'it'anoğa: küçük şehir, kasaba
ç’k’aderi: çakılı
ç’k’omeri: yemiş, yemiş halde
ç’k’omura: yeyici
ç’k’oni: meşe
ç’k’vala: tükürük
ç’k’valeri: tükürerek
ç’k’emi: tohum
ç’k’iala: gıcırtı
ç’k’int’i: taze süt mısırı
ç’k’ireri: kesilmiş
ç'k'oderi: kopuk, kopmuş
ç’k’vin(ap)eri: kızıştırılmış, yakılmış (tavada vb)
ç'k'ua: akıl
ç’k’uoni: akıllı
ç’opina: av, avlama, yakalama
ç’opineri: yakalanmış
ç’uburi: kestane
ç’uburişperi: kahverengi
ç’uç’uli: civciv
ç’uk’i: kazan
ç’umaneri: sabahki, sabah vakti
ç’umani: sabah
ç'umanişakis: sabaka kadar
ç’umanişen doni: sabahtan beri
ç’umanişi: sabahtan, yarın sabah
ç’umen: yarın
ç’urç’a: çalıkuşu, serçe, tavus kuşu
ç’uvali: çuval
ç'vari: taze süt mısırı
ç’veri: yanık
ç'vina: acı, sızı
d
da: kız kardeş
daçxiri: ateş
daçxironi: ateşli
dadali: gül
dadi: hala, teyze
da do cuma: kız ve erkek kardeş
daduli: tavuk (yumurtlamaya başlamamış), dişi kuş
daduli3’i: bir kuş türü, atmaca
dageri: kısım kısım şeklinde gagalanmış veya bir cisimle vurulmuş
damtire: kaynana
daraba: duvar
daz’epuna: dikenlik
daz’i: diken
daz'ik'andğo: böğürtlen
defteri: defter
dek’ik’e: dakika
demirxana: demirhane
depina: yunus
derdi: dert
derdoni: dertli
dergi: küp
destani: destan
dğa: gün
dğadodğa: günlerce
dğaginz'eşi: şerefe
dğaleri: gündüz, gündüzleyin
dğaleuri: gündüzleyin
dğuleri: erimiş
dğura: az önce
dibaderi: yaşlanmış, doğmuş
diç’k’ici: ısırgan otu
didi: büyük
didituta: büyük ay
didnoğa: büyük şehir, metropol
didnoğoba: büyük şehir(ci)lik, metrpol(cü)lük
dido: çok
didopete: çoklukla, çoğunlukla
didşvela: mucize, büyük yardım
dixa: arazi, yeryüzü, tarla, toprak
dixabadi: cüce adam, cüce
dixaçayi: çay tarlası, çaylık
dixamarkvali: patates, yer yumurtası
dixa(ne)buri: yerel, lokal
dixaskidala: yerleşim yeri
dixaşk'ank'ala: deprem, zelzele
dik’a: buğday
dik’u: kol eklem yeri
dimç’k’u: karınca
dinana: büyükanne, nine
dip'loma3ia: diplomasi
dişka: odun
dişkaş op’in3’k’olu: odunu ince ince parçalara ayırmak
divi: dev
diyaneri: geç kalmış halde
di3xiri: kan
di3xironi: kanlı
do: ve
dobaderi: doğmuş
dobadona: vatan, yurt, ülke
dobadonamqorope: vatansever
dobadonamşine: vatandaş
dobağine: yeterince, yeteri kadar
dobağinoba: yeterlilik
dobağu: yetmek, yettirmek, yetinmek
dobğeri: dökük
dobğu: dökmek
dobu: akmak, dökmek
docinu: yere yatırmak, yere sermek
doçitu: odun yarmak
doç'k'inderi: yorgun, bitkin
doç'k'indu: yorulmak
dodgina: duruş, düşüncenin veya bir kararın arkasında durmak
dodginale: durağan, durulacak, beklenecek veya durulan yer
dodginaloba: durağanlık
dodginu: durmak, durdurmak
(amadginu: düz durmak, yakından bir yere bakış vaziyeti
amadgir do mot i3’k’er?/durup neden bakıyorsun?) (gamadginu: düz durmak, bir yere uzaktan veya uzak bir yere bakış vaziyeti
gamadgin do mis o3’k’en?/durup kime bakıyor?) (geladginu: yüksekte durmak, üstünde durmak
ğoberis kogeladgin do i3’k’en/çeperde (çeperin üstünde) durup bakıyor)
(ge3’adginu: altında durmak, kapalı bir şeyin altında durmak, örtülü bir şeyin altında durmak
3’ap’aş tude e3’adgin/damlanın (çatının) altında duruyor)
(gejodginu: yüksek bir yerde durmak, yüksek bir yerde var omak, yüksek biryerde mevcut olmak, yüksek bir yerin üzerinde üzerinde durmak
mxucis mo megejamodgir/omuzumun üzerinde durma/omuzuma yüklenme)
(dolodginu: aşağıda durmak, çukur bir yerde durmak, çukur bir yerde var olmak, çukur bir yerde mevcut olmak
uşkirik 3’ale dolodgin/elma (ağacı) aşağıda duruyor)
(ejodginu/ejodgitu: üzerinde durmak, ön tarafında dik vaziyette durmak, üzerine titremek, üzerine titiz şekilde ilgilenmek
am berek mot ejomodgin/bu çocuk neden üzerime duruyor/bu çocuk önümde dik vaziyette duruyor
cuma çkimiş oxori jin ejomodgin/kardeşimin evi benim (üst katımda) üzerimde/üst kattaki ev kardeşimin
berobas nana çkimik ma dido ejamidgitu/çocukluğumda annem benim üzerime çok titrerdi)
(eşadginu: arasında durmak
am berek oşkenas mot eşadgin?/bu çocuk neden arada duruyor?) (goladginu/goladgitu: yanda durmak, önünde durmak, önünü kesmek
am k’oçik mot gelamidgitun?/bu adam önümü neden kesiyor?/bu adam önümde niye duruyor?) (goşadginu: kapalı bir yerde durmak, kapalı bir yerde var olmak
çayis qomuri goşadgin/çayın ortasında erik var (mevcut))
(go3’adginu: ön tarafta durmak, önünde durmak, önünde var olmak
berek nek’nas go3’adgin do gicoxops/çocuk kapının önünde durup seni çağırıyor)
(meşadginu: kapalı bir yerde gizli bir şekilde durmak, kapalı bir yerde bulunmak, kapalı bir yerde var olmak
ont’ules meşadgin(an) do çkin misimina(pa)n i?/tarlanın içinde durup bizi mi dinliyorlar?) (mejodginu: üzerinde durmak, bayır bir yerde durmak, bayır bir yerde bulunmak, bayır bir yerde var olmak
ç’e bere oktis mo mejadgir, melaginon/ey evlat dönemeçte durma, düşeceksin)
(moladginu: kapalı bir yerde durmak, kapalı bir yerde bulunmak, kapalı bir yerde var olmak
oç’k’omalepe odas moladginan/ yiyecekler odada duruyor)
(mok’adginu: yandan bulunmak, arkasında bulunmak, arkasında durmak, arkasında var olmak
m3udişişi mo mok’amidgir, igzali ekole!/boşu boşuna durma arkamda git o tarafa/ boşu boşuna durma yanımda git o tarafa)
(ok’odginu: bir arada durmak, birarada bulunmak, birarada var olmak, birbirine geçirmek, yüzleştirmek
va micertna emu k’ala ok’omidgitit/bana inanmıyorsanız onunla yüzleştirin beni
oxoris ok’odginan do iris notkvapan/evde birarada duruyorlar ve herkes hakkına kötü yorumlarda bulunuyorlar)
dodgitu: durmak, ayakta durmak, kalmak
dodgu: kurmak, koymak
doginz’oci: eşyanın uzunları
doguroni: öğrenilecek, öğrenilmesi gereken, okul
doxedu: oturmak
(amaxedu/gamaxedu: oturmak
m3udişişi amaxedut’es/boşu boşuna oturuyordular)
(gexedu: yüksek yerde oturmak, yüksek bir yerde durmak
berek qas kogexedu/çocuk dala oturdu)
(gelaxedu: yüksek yerde oturmak
berepek ğoberis gelaxet’es/çocuklar çitte oturuyordular)
(geşaxedu: yüksek (ağaç vb) yerde oturmak
caşi dudis kogeşaxedes/ağacın zirvesinde oturdular)
(gejaxedu: üzerinde oturmak
cas gejaxen/ağaçta oturuyor)
(doxedu: oturmak
ek mo doxedur/orada oturma)
(doloxedu: derin bir yerde oturmak, oturmak
k’uyis doloxedut’es/kuyuda (kuyunun içinde) oturuyordular)
(ejoxedu: üstüne oturmak, üzerinde oturmak, daral getirmek, bunaltmak
şuris mo ejamixedur/bunaltma beni/yüreğimin üzerine oturma)
(eşaxedu: arada oturmak, arasında oturmak
txirepunas eşaxet’es/fındıklığın içinde duruyorlardı/ fındıklığın ortasında duruyorlardı/fındıklığın ortasında oturuyorlardı)
(elaxedu: yan(da) oturmak, kenarda oturmak
çuçuna svas elaxet’u/serin yerde oturuyordu) (e3’axedu: altında oturmak
caşi tude e3’axet’u/ağacın altında oturuyordu)
(goxedu: sıvıya veya çamura batmak, saplanmak, batmak, üzerine konmak
t’alaxis kogoxederen/çamura batmış/çamura oturmuş
berek but’k’ucik guxeduşi eşo p’at’i 3’iruki giçkinki nena memamt’i/arı çocuğa konunca çocuk öyle zor çığlık attı ki zannedersin ki dilimi yuttum/çocuk kendine arı konunca öyle bir çığlık attı ki az daha dilim damağıma karıştı)
(golaxedu: paralel istikamette oturmak, oturmak
k’vinçepek qas gelaxet’es/kuşlar dalda oturuyorlardı)
(goşaxedu: arada oturmak, avarece boş boş oturmak, ardısıra oturmak
qonas goşaxet’es do m3udişişi ğarğalapt’es/ tarladaydılar ve boşu boşuna konuşuyordular)
(go3’axedu: önüne oturmak, ön tarafında oturmak
nap’iris kogo3’amixedu do ordoşen doçodinu/tarlada (işte) benle beraber (benim önümde) işe koyuldu ve erkenden işini bitirdi)
(meşaxedu: kapalı bir yerde saklanmak, kamufle olmak, kapalı yerde oturmak
txirepunas lap’ardepek meşaxet’es/fındıklıkta çakallar vardı (duruyordu))
(molaxedu: kapalı bir yerde oturmak, kapalı bir yerde mevcut olmak, kapalı bir yerde var olmak
pucepek bak’is molaxet’es/inekler ahırda duruyordular (idiler))
(mok’axedu: arka tarafta oturmak
k’ap’ulas komok’amixedu/arkama oturdu)
(ok’oxedu: topluca oturmak, karşılıklı oturmak, arka tarafta oturmak, istikametinde oturmak
ok’oxenenan do m3udişişi ğarpalapan/karşılıklı oturuyorlar ve boşu boşuna konuşuyorlar)
doxore: saray
doxuneri: oturarak
doxunu: oturmak, oturtmak
(go3’axunu/go3’axedu: ön tarafa oturmak, ön tarafına oturmak
nap’iris dulya vikipt’işi moxtu do kogo3’amixedu/ekinekte (tarlada) iş yaparken geldi ve önüme oturdu)
(go3’alu: önüne doğru düşmek, rastgelmek
soti mo imt’er, 3’oxle go3’amili/hiçbir yere kaçma, düş önüme)
(doxunu/doxedu: oturmak
oxoris ağani kiraci kodoxunes/eve yeni kiracı oturttular)
((g)amaxedu: içeride avarece oturmak, içeride oturmak
oxoris amaxen do m3udişişi ğarğalaps/evin içinde oturuyor eve gereksiz yere konuşuyor)
(gelaxunu: yüksek bir yerde oturmak, yüksek bir yerde durmak, bir şeyin üzerime oturmak
qas gelaxen do quraps/dalda oturup bağırıyor)
(ge3’axunu: örtülü bir yerin altında oturmak ncaş tude mo go3’axedur/ağacın altında durma (oturma))
(gejaxunu: üzerin(d)e oturmak
ç’eriş jin gejaxen/çatının üzerinde oturuyor)
(doxunu: oturmak
bere ek doxunap/çocuğu oraya oturtma)
(doloxvu: yıkmak
oxori kodolixvereren tabi, naşkvineri oxoris çkva mu ağodenki!/ev yıkılmış tabi ki, terk edilmiş evin başına başka ne gelebilir ki!) (elaxunu: bir köşede oturmak, bir yerde oturmak, yüksekte oturmak, oturmak
ak elaxen do gyari imxors/burada oturuyor yemek yiyor (yer)/burada oturup yemek yiyor (yer))
(e3’axunu: örtülü bir yerin altında oturmak
mç’ima moxtuşi saçağiş tude e3’apxedit/yağmur gelince saçağın altında oturduk)
(golaxunu: bir yerde oturmak, birlikte veya hep beraber oturmak, ardısıra oturmak
ek golaxenan do ğarğalapan/orada oturuyorlar ve konuşuyorlar)
(goşaxunu: arasında oturmak, içinde otur(t)mak
oxoris goşaxen do muç’o eşo oxorcalepe steri ğarğalaps/evin içinde oturuyor ve tıpki kadınlar gibi konuşuyor)
(go3’axunu/go3’axedu: önünde oturmak
3’oxle kogo3’amixedu/önümde durdu/önüme oturdu
hele bere igzali ekole mo go3’amixedur/hele çocuk git öteye önüme oturma)
(meşaxunu: kapalı bir yerde oturmak, içinde oturmak
mtugik xaros meşaxen do txiri imxors/fare dolaba girmiş ve fındık yiyor)
(molaxunu: kapalı bir yerde oturmak, içeride oturmak, kapalı bir yere hapsetmek
odas komoloxunes/odaya kapattılar/odaya hapsettiler)
(mok’axunu: arka tarafta oturmak
k’ap’ulaşk’ele mo mok’amixedur/arka tarafımda oturma)
(ok’oxunu: biraraya gelip oturmak, birarada oturmak, topluca oturmak
oxorcalepek gale ok’oxenan/kadınlar dışarıda topluca oturuyorlar/birarada oturuyorlar)
doxvu: gömmek
dolobğu: doldurmak
dolocinu: yere düşmek
doloqlant’eri: çukurlaşmış, gamzeli
doloqlant’u: çukurlaşmak
doloqvant’a: gamze
doloxe: içeri(si), içeride
doloxeni: içerdeki
doloxveri: yıkık, dökük
doloxvu: yıkmak, yıkılmak
dolokit’inapu: kucaklaştırmak
dolokit’inu: kucaklaşmak, birbirine sarılmak
dolokunu: giymek, giyinmek, giysi, giyecek
dolokuneri: giyinmiş
dololu: içeriye doğru düşmek, düşmek (kapalı bir yere)
dolomar3’eri: küsmüş
dolomar3’u: küsmek
dolongonu: niyetlenmek, gönlünü almak, aklına koymak
dolot'k'oçu: içeriye doğru atmak
dolo3igale: toplu iğne
dolvabonu: bela olmak, musallat olmak
dolvaktu: rest çekmek
doni: beri
donoç'k'inde: yorgun
doragaderi: darmadağan halde, künfeyekün halde
dorineri: doğurulmuş, doğurarak
dorinale: doğumyeri, doğumhane
doskidu: kalmak
dot’alu: ardına bırakmak
dorinoburi: doğumsal
dorinu: doğurmak
drik'eri: bükük, eğik
dork’ineri: azaltılmış
dork'inu: azaltmak
dro: mevsim
droepe: mevsimler
dudgedvala: başlık
dudi: zirve, baş, kafa
dudit'ani t'et'eli: açık saçık
dudk'anoni: anayasa
dudmaxvenci: müdür, yönetici
dudmak'vate: cellat
dudmamç'arapale: başyazar
dudmamç'arapaloba: başyazarlık
dudmamgurapale: başöğretmen
dudmamgurapaloba: başöğretmenlik
dudmamgure: başöğrenci
dudmamguroba: öğrenci temsilciliği, baş öğrencilik
dudmaoxo3'onapale: baş açıklayıcı
dudmaoxo3'onapaloba: sözcülük
dudmaşvele: başyardımcı, başyaver
dudmoşletineri: hür, bağımsız, özgür
dudmoşletinoba: bağımsızlık, bağımsız olmak
dudmo3'onda: gurur, kibir
dudmo3'onderi: gururlu, kibirli
dudnaziri: başbakan
dudnoç'are: başyazı
dudp'axi: bay, beyefendi
dulmenceli: iş gücü
dulya: iş, görev
durteri: pay edilmiş, dağıtılmış
durtu: paylamak, dağıtmak
du3xu: ıhlamur
dvaç'iroba: gereklilik
dvaç’iru: lazım olmak, gereksinmek
dvak’line: bulaşıcı
dvak’lineri: bulaşmış
dvak’linu: bulaşmak
dvark’ineri: kaybetmiş halde, azaltmış halde vb
dvark’inu: kaybetmek, azaltmak
da: kız kardeş
daçxiri: ateş
daçxironi: ateşli
dadali: gül
dadi: hala, teyze
da do cuma: kız ve erkek kardeş
daduli: tavuk (yumurtlamaya başlamamış), dişi kuş
daduli3’i: bir kuş türü, atmaca
dageri: kısım kısım şeklinde gagalanmış veya bir cisimle vurulmuş
damtire: kaynana
daraba: duvar
daz’epuna: dikenlik
daz’i: diken
daz'ik'andğo: böğürtlen
defteri: defter
dek’ik’e: dakika
demirxana: demirhane
depina: yunus
derdi: dert
derdoni: dertli
dergi: küp
destani: destan
dğa: gün
dğadodğa: günlerce
dğaginz'eşi: şerefe
dğaleri: gündüz, gündüzleyin
dğaleuri: gündüzleyin
dğuleri: erimiş
dğura: az önce
dibaderi: yaşlanmış, doğmuş
diç’k’ici: ısırgan otu
didi: büyük
didituta: büyük ay
didnoğa: büyük şehir, metropol
didnoğoba: büyük şehir(ci)lik, metrpol(cü)lük
dido: çok
didopete: çoklukla, çoğunlukla
didşvela: mucize, büyük yardım
dixa: arazi, yeryüzü, tarla, toprak
dixabadi: cüce adam, cüce
dixaçayi: çay tarlası, çaylık
dixamarkvali: patates, yer yumurtası
dixa(ne)buri: yerel, lokal
dixaskidala: yerleşim yeri
dixaşk'ank'ala: deprem, zelzele
dik’a: buğday
dik’u: kol eklem yeri
dimç’k’u: karınca
dinana: büyükanne, nine
dip'loma3ia: diplomasi
dişka: odun
dişkaş op’in3’k’olu: odunu ince ince parçalara ayırmak
divi: dev
diyaneri: geç kalmış halde
di3xiri: kan
di3xironi: kanlı
do: ve
dobaderi: doğmuş
dobadona: vatan, yurt, ülke
dobadonamqorope: vatansever
dobadonamşine: vatandaş
dobağine: yeterince, yeteri kadar
dobağinoba: yeterlilik
dobağu: yetmek, yettirmek, yetinmek
dobğeri: dökük
dobğu: dökmek
dobu: akmak, dökmek
docinu: yere yatırmak, yere sermek
doçitu: odun yarmak
doç'k'inderi: yorgun, bitkin
doç'k'indu: yorulmak
dodgina: duruş, düşüncenin veya bir kararın arkasında durmak
dodginale: durağan, durulacak, beklenecek veya durulan yer
dodginaloba: durağanlık
dodginu: durmak, durdurmak
(amadginu: düz durmak, yakından bir yere bakış vaziyeti
amadgir do mot i3’k’er?/durup neden bakıyorsun?) (gamadginu: düz durmak, bir yere uzaktan veya uzak bir yere bakış vaziyeti
gamadgin do mis o3’k’en?/durup kime bakıyor?) (geladginu: yüksekte durmak, üstünde durmak
ğoberis kogeladgin do i3’k’en/çeperde (çeperin üstünde) durup bakıyor)
(ge3’adginu: altında durmak, kapalı bir şeyin altında durmak, örtülü bir şeyin altında durmak
3’ap’aş tude e3’adgin/damlanın (çatının) altında duruyor)
(gejodginu: yüksek bir yerde durmak, yüksek bir yerde var omak, yüksek biryerde mevcut olmak, yüksek bir yerin üzerinde üzerinde durmak
mxucis mo megejamodgir/omuzumun üzerinde durma/omuzuma yüklenme)
(dolodginu: aşağıda durmak, çukur bir yerde durmak, çukur bir yerde var olmak, çukur bir yerde mevcut olmak
uşkirik 3’ale dolodgin/elma (ağacı) aşağıda duruyor)
(ejodginu/ejodgitu: üzerinde durmak, ön tarafında dik vaziyette durmak, üzerine titremek, üzerine titiz şekilde ilgilenmek
am berek mot ejomodgin/bu çocuk neden üzerime duruyor/bu çocuk önümde dik vaziyette duruyor
cuma çkimiş oxori jin ejomodgin/kardeşimin evi benim (üst katımda) üzerimde/üst kattaki ev kardeşimin
berobas nana çkimik ma dido ejamidgitu/çocukluğumda annem benim üzerime çok titrerdi)
(eşadginu: arasında durmak
am berek oşkenas mot eşadgin?/bu çocuk neden arada duruyor?) (goladginu/goladgitu: yanda durmak, önünde durmak, önünü kesmek
am k’oçik mot gelamidgitun?/bu adam önümü neden kesiyor?/bu adam önümde niye duruyor?) (goşadginu: kapalı bir yerde durmak, kapalı bir yerde var olmak
çayis qomuri goşadgin/çayın ortasında erik var (mevcut))
(go3’adginu: ön tarafta durmak, önünde durmak, önünde var olmak
berek nek’nas go3’adgin do gicoxops/çocuk kapının önünde durup seni çağırıyor)
(meşadginu: kapalı bir yerde gizli bir şekilde durmak, kapalı bir yerde bulunmak, kapalı bir yerde var olmak
ont’ules meşadgin(an) do çkin misimina(pa)n i?/tarlanın içinde durup bizi mi dinliyorlar?) (mejodginu: üzerinde durmak, bayır bir yerde durmak, bayır bir yerde bulunmak, bayır bir yerde var olmak
ç’e bere oktis mo mejadgir, melaginon/ey evlat dönemeçte durma, düşeceksin)
(moladginu: kapalı bir yerde durmak, kapalı bir yerde bulunmak, kapalı bir yerde var olmak
oç’k’omalepe odas moladginan/ yiyecekler odada duruyor)
(mok’adginu: yandan bulunmak, arkasında bulunmak, arkasında durmak, arkasında var olmak
m3udişişi mo mok’amidgir, igzali ekole!/boşu boşuna durma arkamda git o tarafa/ boşu boşuna durma yanımda git o tarafa)
(ok’odginu: bir arada durmak, birarada bulunmak, birarada var olmak, birbirine geçirmek, yüzleştirmek
va micertna emu k’ala ok’omidgitit/bana inanmıyorsanız onunla yüzleştirin beni
oxoris ok’odginan do iris notkvapan/evde birarada duruyorlar ve herkes hakkına kötü yorumlarda bulunuyorlar)
dodgitu: durmak, ayakta durmak, kalmak
dodgu: kurmak, koymak
doginz’oci: eşyanın uzunları
doguroni: öğrenilecek, öğrenilmesi gereken, okul
doxedu: oturmak
(amaxedu/gamaxedu: oturmak
m3udişişi amaxedut’es/boşu boşuna oturuyordular)
(gexedu: yüksek yerde oturmak, yüksek bir yerde durmak
berek qas kogexedu/çocuk dala oturdu)
(gelaxedu: yüksek yerde oturmak
berepek ğoberis gelaxet’es/çocuklar çitte oturuyordular)
(geşaxedu: yüksek (ağaç vb) yerde oturmak
caşi dudis kogeşaxedes/ağacın zirvesinde oturdular)
(gejaxedu: üzerinde oturmak
cas gejaxen/ağaçta oturuyor)
(doxedu: oturmak
ek mo doxedur/orada oturma)
(doloxedu: derin bir yerde oturmak, oturmak
k’uyis doloxedut’es/kuyuda (kuyunun içinde) oturuyordular)
(ejoxedu: üstüne oturmak, üzerinde oturmak, daral getirmek, bunaltmak
şuris mo ejamixedur/bunaltma beni/yüreğimin üzerine oturma)
(eşaxedu: arada oturmak, arasında oturmak
txirepunas eşaxet’es/fındıklığın içinde duruyorlardı/ fındıklığın ortasında duruyorlardı/fındıklığın ortasında oturuyorlardı)
(elaxedu: yan(da) oturmak, kenarda oturmak
çuçuna svas elaxet’u/serin yerde oturuyordu) (e3’axedu: altında oturmak
caşi tude e3’axet’u/ağacın altında oturuyordu)
(goxedu: sıvıya veya çamura batmak, saplanmak, batmak, üzerine konmak
t’alaxis kogoxederen/çamura batmış/çamura oturmuş
berek but’k’ucik guxeduşi eşo p’at’i 3’iruki giçkinki nena memamt’i/arı çocuğa konunca çocuk öyle zor çığlık attı ki zannedersin ki dilimi yuttum/çocuk kendine arı konunca öyle bir çığlık attı ki az daha dilim damağıma karıştı)
(golaxedu: paralel istikamette oturmak, oturmak
k’vinçepek qas gelaxet’es/kuşlar dalda oturuyorlardı)
(goşaxedu: arada oturmak, avarece boş boş oturmak, ardısıra oturmak
qonas goşaxet’es do m3udişişi ğarğalapt’es/ tarladaydılar ve boşu boşuna konuşuyordular)
(go3’axedu: önüne oturmak, ön tarafında oturmak
nap’iris kogo3’amixedu do ordoşen doçodinu/tarlada (işte) benle beraber (benim önümde) işe koyuldu ve erkenden işini bitirdi)
(meşaxedu: kapalı bir yerde saklanmak, kamufle olmak, kapalı yerde oturmak
txirepunas lap’ardepek meşaxet’es/fındıklıkta çakallar vardı (duruyordu))
(molaxedu: kapalı bir yerde oturmak, kapalı bir yerde mevcut olmak, kapalı bir yerde var olmak
pucepek bak’is molaxet’es/inekler ahırda duruyordular (idiler))
(mok’axedu: arka tarafta oturmak
k’ap’ulas komok’amixedu/arkama oturdu)
(ok’oxedu: topluca oturmak, karşılıklı oturmak, arka tarafta oturmak, istikametinde oturmak
ok’oxenenan do m3udişişi ğarpalapan/karşılıklı oturuyorlar ve boşu boşuna konuşuyorlar)
doxore: saray
doxuneri: oturarak
doxunu: oturmak, oturtmak
(go3’axunu/go3’axedu: ön tarafa oturmak, ön tarafına oturmak
nap’iris dulya vikipt’işi moxtu do kogo3’amixedu/ekinekte (tarlada) iş yaparken geldi ve önüme oturdu)
(go3’alu: önüne doğru düşmek, rastgelmek
soti mo imt’er, 3’oxle go3’amili/hiçbir yere kaçma, düş önüme)
(doxunu/doxedu: oturmak
oxoris ağani kiraci kodoxunes/eve yeni kiracı oturttular)
((g)amaxedu: içeride avarece oturmak, içeride oturmak
oxoris amaxen do m3udişişi ğarğalaps/evin içinde oturuyor eve gereksiz yere konuşuyor)
(gelaxunu: yüksek bir yerde oturmak, yüksek bir yerde durmak, bir şeyin üzerime oturmak
qas gelaxen do quraps/dalda oturup bağırıyor)
(ge3’axunu: örtülü bir yerin altında oturmak ncaş tude mo go3’axedur/ağacın altında durma (oturma))
(gejaxunu: üzerin(d)e oturmak
ç’eriş jin gejaxen/çatının üzerinde oturuyor)
(doxunu: oturmak
bere ek doxunap/çocuğu oraya oturtma)
(doloxvu: yıkmak
oxori kodolixvereren tabi, naşkvineri oxoris çkva mu ağodenki!/ev yıkılmış tabi ki, terk edilmiş evin başına başka ne gelebilir ki!) (elaxunu: bir köşede oturmak, bir yerde oturmak, yüksekte oturmak, oturmak
ak elaxen do gyari imxors/burada oturuyor yemek yiyor (yer)/burada oturup yemek yiyor (yer))
(e3’axunu: örtülü bir yerin altında oturmak
mç’ima moxtuşi saçağiş tude e3’apxedit/yağmur gelince saçağın altında oturduk)
(golaxunu: bir yerde oturmak, birlikte veya hep beraber oturmak, ardısıra oturmak
ek golaxenan do ğarğalapan/orada oturuyorlar ve konuşuyorlar)
(goşaxunu: arasında oturmak, içinde otur(t)mak
oxoris goşaxen do muç’o eşo oxorcalepe steri ğarğalaps/evin içinde oturuyor ve tıpki kadınlar gibi konuşuyor)
(go3’axunu/go3’axedu: önünde oturmak
3’oxle kogo3’amixedu/önümde durdu/önüme oturdu
hele bere igzali ekole mo go3’amixedur/hele çocuk git öteye önüme oturma)
(meşaxunu: kapalı bir yerde oturmak, içinde oturmak
mtugik xaros meşaxen do txiri imxors/fare dolaba girmiş ve fındık yiyor)
(molaxunu: kapalı bir yerde oturmak, içeride oturmak, kapalı bir yere hapsetmek
odas komoloxunes/odaya kapattılar/odaya hapsettiler)
(mok’axunu: arka tarafta oturmak
k’ap’ulaşk’ele mo mok’amixedur/arka tarafımda oturma)
(ok’oxunu: biraraya gelip oturmak, birarada oturmak, topluca oturmak
oxorcalepek gale ok’oxenan/kadınlar dışarıda topluca oturuyorlar/birarada oturuyorlar)
doxvu: gömmek
dolobğu: doldurmak
dolocinu: yere düşmek
doloqlant’eri: çukurlaşmış, gamzeli
doloqlant’u: çukurlaşmak
doloqvant’a: gamze
doloxe: içeri(si), içeride
doloxeni: içerdeki
doloxveri: yıkık, dökük
doloxvu: yıkmak, yıkılmak
dolokit’inapu: kucaklaştırmak
dolokit’inu: kucaklaşmak, birbirine sarılmak
dolokunu: giymek, giyinmek, giysi, giyecek
dolokuneri: giyinmiş
dololu: içeriye doğru düşmek, düşmek (kapalı bir yere)
dolomar3’eri: küsmüş
dolomar3’u: küsmek
dolongonu: niyetlenmek, gönlünü almak, aklına koymak
dolot'k'oçu: içeriye doğru atmak
dolo3igale: toplu iğne
dolvabonu: bela olmak, musallat olmak
dolvaktu: rest çekmek
doni: beri
donoç'k'inde: yorgun
doragaderi: darmadağan halde, künfeyekün halde
dorineri: doğurulmuş, doğurarak
dorinale: doğumyeri, doğumhane
doskidu: kalmak
dot’alu: ardına bırakmak
dorinoburi: doğumsal
dorinu: doğurmak
drik'eri: bükük, eğik
dork’ineri: azaltılmış
dork'inu: azaltmak
dro: mevsim
droepe: mevsimler
dudgedvala: başlık
dudi: zirve, baş, kafa
dudit'ani t'et'eli: açık saçık
dudk'anoni: anayasa
dudmaxvenci: müdür, yönetici
dudmak'vate: cellat
dudmamç'arapale: başyazar
dudmamç'arapaloba: başyazarlık
dudmamgurapale: başöğretmen
dudmamgurapaloba: başöğretmenlik
dudmamgure: başöğrenci
dudmamguroba: öğrenci temsilciliği, baş öğrencilik
dudmaoxo3'onapale: baş açıklayıcı
dudmaoxo3'onapaloba: sözcülük
dudmaşvele: başyardımcı, başyaver
dudmoşletineri: hür, bağımsız, özgür
dudmoşletinoba: bağımsızlık, bağımsız olmak
dudmo3'onda: gurur, kibir
dudmo3'onderi: gururlu, kibirli
dudnaziri: başbakan
dudnoç'are: başyazı
dudp'axi: bay, beyefendi
dulmenceli: iş gücü
dulya: iş, görev
durteri: pay edilmiş, dağıtılmış
durtu: paylamak, dağıtmak
du3xu: ıhlamur
dvaç'iroba: gereklilik
dvaç’iru: lazım olmak, gereksinmek
dvak’line: bulaşıcı
dvak’lineri: bulaşmış
dvak’linu: bulaşmak
dvark’ineri: kaybetmiş halde, azaltmış halde vb
dvark’inu: kaybetmek, azaltmak
e
ebzali: kibrit
ecilli: cin, peri
eçi: yirmi
eğrinderi: azgın, kudurmuş
eğrindu: azmak, kudurmak
extimapa: çıkış (yukarıya)
ek: orda
ekole: o taraf(a) ekolendo: o tarafda(n)
ek(ona)şen: oradan
ekoni: oralı
ekonuri: oralı
eksale: kuzen
ekseri: genelde, çoklukla, çoğunlukla, çoğu zaman
ek’o(nari): o kadar
elaqonu: bir kişiye eşlik ederek onu yukarıya doğru çıkarmak
elaxaçku: etraflarını kazımak, bir yerin parçalarını kazımak
elakteri: değişik, ters, dönük
elbet: elbette, herhalde
elabaderi: yaşlanmış (bay)
elabadu: yaşlanmak (bay)
elaçamu: tahrik etmek, bulaşmak (rahatsız etmek)
elaxçineri: yaşlanmış (bayan)
elaxçinu: yaşlanmak (bayan)
elam3kvineri: şımartılmış, yüz verilmiş
elam3kvinu: şımar(t)mak, yüz vermek
elapatxeri: aklını yitirmiş, aklını kaybetmiş
elapatxu: aklını yitirmek, aklını kaybetmek, bir köşede silkelemek
elerte: geçici (olarak)
elemit’a: kızamık
emk’ata: öyle(si), şöyle(si)
emk’ele: o taraf(ta)
emti: yukarı, bayır
emuk: o (ergatif)
emus: ona, onda (datif)
emuşeni: onun için
emuşi: onun, onunki
emoras: o vakit
emti: yukarıya doğru
encami: nasıl olsa
entepe: onlar
entepek: onlar (ergatif)
entepes: onlara/onlarda (datif)
epçi: yetişkin erkekler için kendisini tanıyan tarafından bir hitap şekli
eperi: bayağı, bol miktarda
epi: ucuz
epoba: ucuzluk
epumu: ucuzlamak, ucuz hale gelmek
estvineri: çılgın
estvinu: çılgınlaşmak, çılgın hale gelmek, aklı başından çıkmak
eşağu/eşiğu: içeriden dışarıya doğru seçip ayırmak, yukarıya doğru çıkarmak
eşaqonu: canlı bir şeyi yukarıya doğru çıkarma
eşatxozu: kesilmiş bir ağaç vb nesneyi dallarından ayırma işlemi
eşexvarçala: havuz
eşo: öyle
eşobura: icabet
eşopete: öylelikle, öylece
et'a met'a: abuk subuk
eya: o
e3xala: eğreti, sıradışı, marjinal
e3'alu: yüzyüze karşılaşmak
e3'azdu: kaldırmak (yukarıya doğru)
e3’odginu: karşı karşıya getirmek, karşılıklı yüzleştirmek vb
e3'odgitu: önüne doğru koymak, önüne doğru durmak
e3'orçu: altına sermek
ebzali: kibrit
ecilli: cin, peri
eçi: yirmi
eğrinderi: azgın, kudurmuş
eğrindu: azmak, kudurmak
extimapa: çıkış (yukarıya)
ek: orda
ekole: o taraf(a) ekolendo: o tarafda(n)
ek(ona)şen: oradan
ekoni: oralı
ekonuri: oralı
eksale: kuzen
ekseri: genelde, çoklukla, çoğunlukla, çoğu zaman
ek’o(nari): o kadar
elaqonu: bir kişiye eşlik ederek onu yukarıya doğru çıkarmak
elaxaçku: etraflarını kazımak, bir yerin parçalarını kazımak
elakteri: değişik, ters, dönük
elbet: elbette, herhalde
elabaderi: yaşlanmış (bay)
elabadu: yaşlanmak (bay)
elaçamu: tahrik etmek, bulaşmak (rahatsız etmek)
elaxçineri: yaşlanmış (bayan)
elaxçinu: yaşlanmak (bayan)
elam3kvineri: şımartılmış, yüz verilmiş
elam3kvinu: şımar(t)mak, yüz vermek
elapatxeri: aklını yitirmiş, aklını kaybetmiş
elapatxu: aklını yitirmek, aklını kaybetmek, bir köşede silkelemek
elerte: geçici (olarak)
elemit’a: kızamık
emk’ata: öyle(si), şöyle(si)
emk’ele: o taraf(ta)
emti: yukarı, bayır
emuk: o (ergatif)
emus: ona, onda (datif)
emuşeni: onun için
emuşi: onun, onunki
emoras: o vakit
emti: yukarıya doğru
encami: nasıl olsa
entepe: onlar
entepek: onlar (ergatif)
entepes: onlara/onlarda (datif)
epçi: yetişkin erkekler için kendisini tanıyan tarafından bir hitap şekli
eperi: bayağı, bol miktarda
epi: ucuz
epoba: ucuzluk
epumu: ucuzlamak, ucuz hale gelmek
estvineri: çılgın
estvinu: çılgınlaşmak, çılgın hale gelmek, aklı başından çıkmak
eşağu/eşiğu: içeriden dışarıya doğru seçip ayırmak, yukarıya doğru çıkarmak
eşaqonu: canlı bir şeyi yukarıya doğru çıkarma
eşatxozu: kesilmiş bir ağaç vb nesneyi dallarından ayırma işlemi
eşexvarçala: havuz
eşo: öyle
eşobura: icabet
eşopete: öylelikle, öylece
et'a met'a: abuk subuk
eya: o
e3xala: eğreti, sıradışı, marjinal
e3'alu: yüzyüze karşılaşmak
e3'azdu: kaldırmak (yukarıya doğru)
e3’odginu: karşı karşıya getirmek, karşılıklı yüzleştirmek vb
e3'odgitu: önüne doğru koymak, önüne doğru durmak
e3'orçu: altına sermek
f
fabrik'a: fabrika
fak’la: meşale, asetilen lamba
faidaşi oqopinu: faydalı olmak
fara: kere, defa
farsuli: farsça
faşi: poti (samargalo’da bir şehir)
feluk’a: filika, kayık
fik’iri: fikir
fik’ironi: fikirli, fikir sahibi
fila: dilim
fitne: fitne
flora: bitki örtüsü
foduli: cömert
fork’a: yelek, hırka
franguli: kilit
frasuli: bezelye
fuk’ara: fakir, garip, mazlum
furt’una: fırtına
fabrik'a: fabrika
fak’la: meşale, asetilen lamba
faidaşi oqopinu: faydalı olmak
fara: kere, defa
farsuli: farsça
faşi: poti (samargalo’da bir şehir)
feluk’a: filika, kayık
fik’iri: fikir
fik’ironi: fikirli, fikir sahibi
fila: dilim
fitne: fitne
flora: bitki örtüsü
foduli: cömert
fork’a: yelek, hırka
franguli: kilit
frasuli: bezelye
fuk’ara: fakir, garip, mazlum
furt’una: fırtına
g
gagna: söylem
gale: dış(arı), dışarıya, dışarıda
gale gamaxtimu: dışarı çıkmak, büyük hacet yapmak
galendo: dışarıdan
galendulyaş naziroba: dışişleri bakanlığı
galeni: dış, dışarıdaki
galenuri: dışsal
gamaçameri: satılmış
gamaçamoni: satılık
gamaçamu: satmak
gamaçamuşi: satılacak, satılması gereken
gamaçkvale: yayın, yayın eseri
gamaçkvalu: yayın yapmak, yayına hazırlamak, yayınlamak
gamaç'k'aderi: çakılı, yerinden oynamayacak halde sertçe çakılı
gamaç’k’adu: çakmak, çakılı olmak, yerinden oynamayacak halde sertçe çakılı olmak, verim vermemek, mahsul vermemek, ander kalmak (meyve vermek)
gamağareri: çizilmiş, yırtık
gamaqazeri: sivriletilmiş, yontulmuş
gamaqazu: sivriltmek, yontmak
gamaqonu: çıkarmak (canlı bir varlığı içeriden dışarıya doğru çıkarmak)
gamaxçaneri: beyazlaşmış
gamaxtimu: çıkmak (dışarıya doğru çıkmak)
gamaxireri: çalıntı
gamaxomineri: kurumuş, kurutulmuş
gamaxtima: çıkış
gamaxtimeri: çıkmış
gamaxtimoni: çıkış
gamaxtimu: çıkmak
gamaxvapu: deldirtmek
gamaxveri: delik, delinmiş
gamaxvu: delmek
gamakteri: ters, dönük
gamalasireri: bilevlenmiş
gamamala: üretim
gamamalu: üretmek, çıkarmak
gamanç’ereli: alacalı
gamantanu: kültürel aydınlanmak, rönesans, eğitim vermek, aydın görüşe ulaşmak, aydınlanmak
gamasap'areri: soluk benizli ve renksiz, çelimsiz insan veya yaratık
gamaşoru: dağıtmak, dağılma(k) (katı maddeler vb)
gamantaneri: eğitimli, aydınlanmış, aydın
gamantanoba: aydınlanmak, eğitimlilik, entelektüellik
gamatxvu: kız çocuğu evlendirme suretiyle evden göndermek, kız çocuğu evlendirmek
gamatkvala: destan
garant'uri: garanti
gazeta: gazete
gebaz'geri: dayanmış, basılmış (ayak), bastırılımış vb
gebaz’gu: dire(n)mek (ayak diremek vb)
gebureri: yamalı
geburu: yama yapmak
gecginapa: kazanış
gecgineri: kazan(ıl)mış, yen(il)miş
gecginoba: zafer kazanmak, zafer üzerine olsun, merhaba
gecginu: kazanmak
geçaçxaloni: şelale, çağlayan
geçaçxalu: çağlamak
geçamu: vurmak (k’uçxe mo geçap/ayağını vurma)
geç'areri: para
geç'k'ala: başlangıç
geç’k’apineri: başlatılmış
geç’k’apu: başlatmak
geç’k’apule: başlangıç
geç’k’apuroni: ilk başlangıç, başlangıç olarak
geç’k’apuroni doguroni: ilkokul, başlangıç okulu
geç’areri: para, yazılı
geç’k’eri: başlanmış
geç’k’apu: başlatmak
geç’k’u: başlamak
geç’veri: yanık (yemek vb)
gedgitu: durmak, basmak
gedgu: kurmak, koymak, basmak
gedumu: üzerine katmak, üzerine koymak, ilave etmek
gedvalu: koymak, üzerine bırakmak
gedvu: ilave etmek, üzerine katmak
gegaperi: alışık
gegapineri: alıştırılmış, alışmış, alışık
gegapinoba: alışkanlık
gegapinu: alışmak, bağışıklık kazanmak
geginu: alıştırmak
geğ(mal)u: aşağıya indirmek
gexçaneri: beyazlaşmış
gexçanu: beyazlaşmak
gexedu: binmek, oturmak
gextimapa: iniş (aşağıya doğru), iniş yolculuğu
gextimu: inmek
gexunu: binmek (at vb)
gexveri: dökük
gejadu: üzerine atmak, katmak, üzerine ilave etmek
gektala: devrim
gektaloba: devinim
gektalu: devirmek
gekt(in)u: devirmek
gek’idu: asmak
gelaçamu: müzik çalmak (müzik aleti vb)
gelaqonu: bir kişiye eşlik ederek onu aşağıya doğru indirmek (canlı)
gelaxtimoni: merdiven, inilecek(li)
gelaxunoni: oturak, heybe
gelamti: bayır aşağı, rampa aşağı, yokuş aşağı (bayır)
gelastveri: kopuk
gelazdu: aşağıya indirmek (cansız/pantolon vb)
şarvali gelizdi/pantolonu(nu) indir)
gelon3’u: bandırmak
gelu: bir nesnenin yere düşmesi, inmek
gemabire: şarkıcı
gemaxvenci: binici, binek
ge(mal)u: aşağıya indirmek, aşağıya götürmek
gemti: aşağıya doğru
gemzuli: üzgün, üzgün boynu bükük vaziyette
gemzuloba: boynu büküklük, eziklik
gemzulu: üzgün olmak, boynu bükük olmak, ezik olmak
genç’k’apu: beddua ettirmek
genç’k’eri: beddualı
genç’k’u: beddua etmek
gendğani: yarından bir sonraki gün
generaluri: genel
generelurot: genellikle, genel olarak
geni: dana
genk’ap’u: koşmak, koşuşmak, ısırma vb suretiyle dalmak) genk’ap’u
genomskide: ardına kalan
genomskidu: ardına kalmak
gen3’k’omilu: bakış, bakmak
gendğani: öbür gün
gerçapule: örtü, çarşaf
germa: dağ
germak'oçi: dağadamı, laz mitoloji karakteri
germania: almanya
germanuri: almanca
geskidu: kalmak (sınıfta vb)
gesvaroni: döşeme, dizilecek nesne
getanap'ici: akşam vakti
getasule: bostan
gez’inu: üzerinde durmak, üzerinde mevcut olmak
ge3ada: deneme
ge3adale: deneme işine yarayan alet, deneme yeri
ge3ade: denek, kobay
ge3’opxa: kurulu sistem, kurulu düzen, düzeltme, yeniden derleme vb
giberi: pişmiş
giçkinki: zannedersin ki (hayret sözcüğü), biliyorsun ki
gideli: meyve sepeti
gigant'uri: devasa, dev
gimua: ekim
gingili: sümük
gingiloni: sümüklü
ginz’e: uzun
girini: eşek
gobangeri: aptal, salak, ahmak, şapşal, pasaklı
gobğu: dökmek, serpmek
gobi: hamur teknesi, ekmek teknesi
gobri3’eri: yırtık pırtık
gobu: sıvı akıtmak, dökmek (su vb sıvı)
gocuncu: miskin olmak, uyuşuk olmak vb
goçumu: kandırmak, birisinden istifade etmek
goçveri: aldatılmış, kandırılmış
goçvu: aldatmak, kandırmak, sağa sola göndermekle kandırmak
goç'angeri: tırnaklanmış, pençe atılmış
goç'ereli: alacalı bulacalı
goç'k'ondu: unutmak
godageri: musallat olmuş, musallat olunmuş, musallatlı, belalı
gogaç’ara: sana yazılayım, kurbanın olayım
gogixta: kurbanın olayım
goqonu: gezdir(t)mek (canlı), araba gezdirmek, araba kullanmak
goxadu: kılmak, eylemek, dönüştürmek
goxanç’eri: yeşillenmiş
goxanç’u: yeşille(n)mek
goxtimu: gezmek, dolaşmak
goxunu: (ortasına batırmak veya saplamak (bıçak vb))
goxveri: budanmış, şapşal, sakar, dağınık
goxvu: budamak, yapraklarını dökmek
(amaxvu: içeriye atmak, içeriye almak (odun vb))
dişkape doloxe kamaxvi/odunları içeri al (at))
(gamaxvu: delmek, dışarı almak, dışarı atmak (odun vb)
am daraba mat’k’ap’ite kogamamixvi/bu duvarı matkapla del bana
dişkape gale kogamaxverenan/odunları dışarı atmışlar (almışlar))
(goxvu: budamak, yapraklarını dökmek
nca kogoxvi/ağacı buda
ncapeşi but’k’apek mteli xolo koguixveren/ağaçların yaprakları tamamen dökülmüş)
(doxvu: gömmek
riza andğa doxvasunonan/rızayı bugün gömecekler)
(gelaxvu: aşağıya doğru itelemek, aşağıya doğru yuvarlamak (odun vb)
dişkape kogelaxves/odunları yuvarladılar (aşağıya doğru itelediler))
(gejaxvu: yukarıdan aşağıya doğru ve bayırdan, yukarıdan aşağıya doğru rampadan itelemek, yukarıdan aşağıya doğru yuvarlamak, yukarıdan aşağıya doğru bayırın veya rampanın üzerinden itelemek veya yuvarlamak, üzerine atarak başka yere aktarmak (toprak vb)
let’a kogejaxverenan/ toprağı aktarmışlar/toprağı kazıyıp aşağı doğru dökmüşler)
(doloxvu: yıkmak, dökmek
dişkape kodoloxverenan/ odunları dökmüşler/odunları yıkmışlar)
(gelaxvu/yexvu: rampa veya dik bir yerden aşağıya doğru itelemek veya dökmek
dişkape gemtumani kogeloxvi/odunları aşağıya doğru dök (salla/gönder)
jimok’aşi let’a oxoriş k’ap’ulas yexverenan/ evin arkasındaki rampanın toprağını evin arkasına dökmüşler)
(eşaxvu: alttan yukarıya doğru çıkarmak, alttan yukarıya doğru atmak, alttan yukarıya doğru aktarmak (toprak/odun vb)
dişkape emtumani keşaxvi/odunları yukarıya doğru at (aktar)
(yexvu: aşağıdan (tümsek bir yerin altından) tümsek bir yere aktarmak
tipi emtumanis kexvu/otu yukarıya doğru attı (aktardı))
(goşaxvu: delmek, yuvarlaklaştırmak, bir aletten yardım olarak dikmek
xaşarepe lomite kogoşaxvi/sırıkları demir sille dik)
(mexvu: atmak, rastgele dökmek
jindolen komexvi/yukarıdan at (dök))
(mejaxvu: yukarıdan aşağıya dökmek, bir şeyin üzerinden yukarıdan aşağıya doğru dökmek (atmak/aktarmak)
jindolen komejaxveren/yukarıdan dök(ül)müş)
goint'eresu: enterese etmek, merak etmek, ilgi duymak
gokteri: dönük, çevrik, çevrilmiş
goktu: çevirmek, döndürmek
gok'iru: bağlamak, sarmak
gok’u3x(in)u: uyanmak, uyandırmak
gok'vançxu: sulu yemeğe ekmek vb bir şey katarak karıştırmak, bulamak
gola: yayla
golagilu: uğramak, geçivermek
golaxt(im)eri: geçmiş
golaxtimu: geçmek
golakteri: çevrik, ters
golamamuli: çavuşkuşu, ibibik
goleberi: kirli
golebu: kirlenmek, kirletmek
golejveri: salyalı, salyalanmış
goloktu: çevirmek, ters hale getirmek
golonkinu: rastgele sallamak, sallamak
golonsvareli: sıralı, ardı sıra dizilmiş
golonsvaru: dizmek
golvaktu: başka yerden dolaşmak, rest çekmek
gomçumale: soyguncu, sahtekar
gomç’it’aneri: kırmızılı, kızarmış
gomç’it’anu: kızarmak
gomğinu: bulanmak
gomğineri: bulanmış
gomorgva: alan, meydan, saha
gomormjora: merhaba
gompineri: serilmiş, yayılmış (fındık, çay vb)
gompinu: sermek, yaymak (yere sermek, yere yaymak)
goncaxeri: dövülmüş, kırıp dağıtılmış, ağzı burnu dağılmış, ağzı burnu dağıtılmış, aptal, avanak, salak, ahmak, budala
goncaxu: kırıp dökme suretiyle dağıtmak, kırıp dağıtmak
gonç'ela: özlem, merak
gonç'elu: özlemek, umurunda olmak
gonç’k’ireri: uyanık, dikkatli, pürdikkat
gonç’k’iru: uyanık olmak, dikkatli olmak, pürdikkat olmak
gonç’inapu: payına düşürtmek
gondginu: abartmak, lafı uzatmak, meseleyi uzatmak
gondinapa: gider, kayıp
gondineri: kayıp, kaybedilmiş, kaybetmiş
gondinu: kaybetmek, kaybolmak, kaybetmek, yitirmek
gergin: gondvala
gondvu: asmak, dizmek (germek (ip vb) yerden yüksek bir halde ip vb nesneye dizmek)
gongrixeri: üst üste elbise giyinmiş
gongrixinu: üst üste elbise giyinmek
gonk’vateri: şart koşulmuş, peşin peşin şart koşulmuş, mutabakata varılmış, söz verilmiş
gonk’vatu: şart koşmak, peşin peşin şart koşmak, tedbir almak, mutabakata varmak, söz vermek
gonoşine: hatıra, anı
gonpineri: yere serilmiş, yere yayılmış
gonpinoba: yayılımcılık, sergicilik
gonpinu: çepe çevre yere sermek, çevre düzenlemesi yapmak, yaymak, sergilelemek
gontanu: yağmur, fırtına, kar vb meteoroloji vakasından sonra havanın düzelip tekrar eski haline gelmesi
gotanu: aydınla(n)mak, aydınlanma(k), gün doğumu
gontximeri: yayılmış, serilmiş
gontxinu: yaymak, sermek
gontxu: bir nesneyi yerde açıp uzatma şekliyle üzerine başka bir bir şey sermek veya yaymak
gonzd(in)u: germek, uzatmak, asmak
k’uçxe mo gonzdip/k’uçxe mo guinzder/ayağını uzatma
gon3’k’areri: sulan(dırıl)mış
gon3’k’aru: sulandırmak, su katarak rengini açmak, su katmak, su ilave ederek katılığını azaltmak
gon3'k'ima(pa): açılış
gon3'k'imeri: açık
gon3'k'(im)u: açmak
gookroneri: altınlaşmış
gookronu: altınlaşmak
gopinteri: kirlenmiş
gopseri: işenmiş
gopuceri: otlatılmış, kandırılmış (insanlar için kullanılır), inekleştirilmiş
gopucu: inek gibi otlatmak, inek haline getirmek, inek gibi kandırmak
gop'et'k'eleri: kelleşmiş, saçsız kalarak, saçsız kalmış
gop’et’k’eloba: kellik
gop’et’k’elu: kelleşmek
gosalu: laf sallamak, herhangi bir nesneyi sallamak
gosrialapu: yerde süründürtmek, kızakla kaydırtmak
gosrialu: yerde sürünmek, kızakla kaymak vb
goşabgeri: dağıtılmış, dağınık, yarım akıllı dangalak adam
goşobğu: dağıtmak
goşogora: arayış
goşogoru: araştırmak
goşağu: içersinden seçmek, seçip çıkarmak, ayırmak, ortaya çıkarmak, içeriden dışarıya doğru seçip ayırmak
goşoğzeri: yaygın şekilde, salgın halde
goşoğzu: yayılım, salgın
goşaqonu: canlı bir varlığı kapalı bir yerden yukarı doğru çıkarma
goşastu: kopmak, yerinden çıkmak (kol vb)
goşamalu: içeriden dışarıya doğru seçip ayırmak
goşantxeri: abuk subuk vaziyette, perişan halde dolaşma hali, araya laf sokuşturarak
goşantxu: laf sokuşturmak, araya sokuşturmak
goşaşu: şaşır(t)mak
goşibğen: dağılıyor
goşinapu: hatırlatmak
goşinu: hatırlamak, hissettirmek
goşitiru: avarece dolaşmak, sağda solda sürtmek
goşobğa: dağıtım
goşobğu: dağıtmak
goşogoru: araştırmak
goşogzoba: salgın
goşogzeri: tutuşturulmuş, yakılmış
goşogzu: tutuşturmak, yakmak (ateş, odun vb)
goşokaçu: sıkışmak, bunalmak
goşorç'ak'u: araya sıkış(tır)mak
goşoru: dağılma(k), katı maddelerin dağılması
gotxozu: ardına devam etmek, peşinden devam etmek, ardından takip etmek
gotirapu: gezdirtmek, süründürtmek
gotiru: gezdirmek, süründürmek
gotitizeri: titizlenmiş halde, titizlenmiş şekilde, titizlenmiş
gotole: pencere
got’alaxeri: çamurlu, çamurlaşmış
got'ibineri: kaynatılmış, ısıtılmış (su vb) got’k’eri: bağlanmış (taşınacak herhangi bir nesneye ip bağlanmış)
got’k’u: bağlamak (taşınacak herhangi bir nesneye ip bağlamak)
got’u3aneri: ısıtılmış, sıcaklaştırılımış (su vb sıvı)
got’u3anu: ısıtmak, sıcaklaştırmak (su vb sıvı)
gouçaneri: siyahlaşmış, morlaşmış, mosmor olmuş
gouçanu: siyahlaşmak, morlamak, siyahlaşmak, morlaşmak
gouçanoba: zencilik
goup(on)eri: terlemiş, terlemiş halde, terlemiş vaziyette
goyilu: etrafını dolaşmak, etraflıca dolaşmak, dolaşmak
go3xank'u: gagalamak
go3xik'u: ince çubukla ve/veya cisimle batırmak, saplayıp çıkarmak
go3’ak’iduşi: askı, asılacak
go3’ak’iri: peştemal, bağla (ağzını, yüzünü vb)
go3’ak’iru: tülbent, peştemal
go3’alu: önüne geçmek
go3'k'omila: araştırma, bakım, bakış
go3’k’omileri: bakılmış, araştırılmış
go3'o: önceki yıl, geçen yıl
go3'obu: salık durmak, asılı durmak
go3’obğeri: dökük, serilmiş (ön tarafa doğru)
go3’obğu: yere doğru ön tarafa dökmek, dökmek (yere doğru dökmek), bir nesnenin altında veya yanında tekil/çoğul halde mevcut olma
go3’odginu: karşı karşıya getirmek, karşılıklı yüzleştirmek
go3’oqonu: geri almak
coğori kogo3’avuqoni/köpeği ondan geri aldım
go3’ok’idu: asmak, asılmak (insan)
go3'oncğoneri: gönderilmiş, öncü, lider, devrimci
go3'oneri: önceki yıl(ki)
go3'oncğoneroba: öncülük, liderlik, devrimcilik
go3'ostu: kayarak kopmak (heyelan vb)
go3'o3'ox: geçmiş yıldan bir önceki yıl
gramat'ik'a: gramer
guda: tulum
guguli: guguk kuşu
guguliştipi: bir ot türü
gudastvire: tulumcu
guxtimu: çepe çevre sarmak (onu vb), diklenmek, karşı gelmek
gumatuta: ekim
gumers: çepeçevre etraflıca çapalıyor, seyreltiyor (mısır vb), dolaştırıyor
gumorz'gua: merhaba
gurapa: öğretim
guri: yürek, ciğer, kalp, cesaret
gurişxeleba: coşku, sevinç, yürek coşkusu
guriş ktala: mide bulantısı
guriş ktalu: midesi bulanmak
guriş mendvalu/gondvalu: teselli etmek, telkin etmek, gönül almak
gurişmoxtimapa: ilham, yürekten gelen
guriş molaxtimu: yüreğinden geçmek, hissetmek, tahmin etmek, kalibine doğmak, içine doğmak
guriş oktalu: midesi bulanmak
guriş opatkalu: yüreği kanatlanmak, heyecanlanmak
guroba: cesurluk, cesaret
guroni: cesur, yürekli, kahraman
gurp'eci: katı yürekli
gurp’ici: sine, yürek
gverdi: yarım
gyak'nu: tutmak (el, kol vb)
gyacinapu: bastırtmak
gyacinu: bastırmak, kuvvet vermek, ıkınmak vb
(amacinu/gamacinu: yatmak, uzanmak, yüzü koyun yatmak
odas amacans/odanın için yatıyor
arxvala amacans do gamacans, çkva mutu skani va ikips/sadece yatıyor uzanıyor, başka hiçbirşey yaptığı yok)
(gyacinu: bastırmak, kuvvet vermek
k’uçxe mo gyomacinap/bana ayağını bastırma)
(gelacinu: kucağına oturmak, yanlamasına yatmak, paralel istikamette uzanmak, paralel istikamette yatmak
oncires gelacans/yatakta uyuyor
p’odias mo gelamicinap/kucağıma uzanma)
(ge3’acinu: ön tarafından yatmak, ön tarafından uzanmak
3’oxle mo ge3’aminer/önüme uzanma)
(dolocinu: yere düşmek
gemti gelit’uşi kodolicinu/aşağıya doğru inerken düşüverdi)
(elacinu: yan istikamette yatmak, yan istikamette uyumak, herhangi bir köşede uyumak, herhangi bir köşede yatmak
coğorik tude elacans/köpek yerde yatıyor)
(e3’acinu: ön taraftan bastırmak
mo e3’amicinup/bana ön tarafından bastırma (yüklenme))
(ke3’acinu: alt taraftan bastırmak
tude ke3’acinu/altan destek verdi (altına yattı))
(golocinu: yatay istikamette yatmak
oncires golacans/yatakya uyuyor)
(goşacinu: ortada bir yerde oturmak, ortada bir yerde yatmak
oncires goşacans/yatağın içinde yatıyor/yatağın ortasında yatıyor (oturuyor))
(go3’acinu: ön mevkide (kapı vb) oturmak
coğorik ç’eriş tude go3’acans/köpek çatının altında yatıyor)
(meşacinu: kapalı bir yerde yatmak, arada yatmak
k’at’uk daz’epunas meşacans/kedi dikenliğin içinde yatıyor)
(molacinu: kapalı bir yerde yatmak, kapalı bir yerde kapatmak, kapalı bir yerde hapsetmek
odas komolicines/odaya tıkıştılar/odaya doluştular
odas komolicines/onu odaya tıkıştırdılar (attılar)
odas molacans/odanın içinde uyuma süretiyle mevcut)
(mok’acinu: arka tarafta oturmak, yan istikamette oturmak
gale kogamaxtu do beres mok’ucoxu/dışarı çıktı ve çocuğun arkasından ona seslendi (çocuğu çağırdı))
(ok’ocinu: sertçe cevap ermek
mo mok’amicinup/bana sertçe cevap verme)
gyaqven: ona o şekilde oluyor/olur
gyak'ibinu: dişlemek, ısırmak
gyak’nu: (elinden/kolundan vb) tutmak
gyak’viru: hayıflanmak, hayrete düşmek
gyamxvu: diz üstü çömelmek
gyamkveri: takatten düşmüş, yaşlanmış
gyamkvu: basmak (sel basmak, su baskını), çömelmek, çökmek (yaşlanmak), takatten ve kuvvetten düşmek
gyam3kvu: övünmek, kibirlenmek, kendini beğenmek
gyam3’k’iru: titizlenmek
gyantxeri: yere düşmüş, mahvolmuş, iflas etmiş
gyantxoba: mahvolmak, iflas etmek, tükenmek, makam mevki kaybetme
gyantxu: düşmek (yere doğru düşmek), tepetaklak düşmek
gyant’oneri: batık, batmış
gyant’onu: batmak
gyari: yemek, katık
gyobiru: yama yapmak
gyoç’k’apu: başlattırmak
gyoç'k'(in)u: başlamak
gyoç’k’vinapu: sıvı kızıştırtmak (yağ vb)
gyoç’k’vinu: sıvı kızıştırmak (yağ vb)
gyokt(in)u: devirmek
gyok’ideri: asılı
gyok'idu: asmak
gyok’itxeri: küfür edilmiş
gyok'itxu: küfür etmek
gyoginu: alıştırmak
gyolapu: yutmak (lokmayı mideye indirmek vb), kamufle etmek veya üzerine örtmek (toprak vb)
gyolibinu: sıcak suya batırmak, durulamak (elbise, çamaşır vb)
gyok’idu: asmak (elbise vb)
(gok’idu: asmak
mtutişeni xaşaris bezepe kogok’iderenan/ayı için sırığa bezler asmışlar
çanta gok’ideri mot gulur?/çanta asılı neden geziyorsun?) (gyok’idu: asmak, askıya asmak
dolokunepe gale kogyok’ides/eşyaları dışarıya astılar)
(gelak’idu: asmak, askıya asmak
askis dolokunepe kogelok’ides/askıya eşyaları astılar)
(gejak’idu: asmak (ağaca asmak vb), üst bir yerde asılı şekilde takılmak
ncas bezepe kogejok’iderenan/ağaca bezleri asmışlar/ağacın üzerine bezleri asmışlar)
(dolok’idu: takmak, asmak, asılmak (boğaz vb)
qalis beşluği kodolok’ides/boğazına beşibinlik astılar)
(golonk’idu: ardısıra asmak, yan yana asmak, ardısıra yan yana yola koyulmak (insan vb)
oxorcalepek kogolonk’iderenan do noğaşa nulunan/kadınlar ardı sıra yola koyulup çarşıya gidiyorlar)
(golok’idu: ardı sıra asmak, peşpeşe asamak, asmak
manto kogelok’idi/mantoyu as)
(go3’ok’idu: asmak, asılmak, asılı halde mevcut olmak
şuk’ape kogo3’ik’iderenan/salatalıklar asılmışlar/salatalıklar meyve vermişler)
(mejok’idu: üzerinden, üsten aşağıya doğru sarkıtmak, üstten aşağıya doğru asılmak
pencereşen xali komejik’ides/pencereden halı astılar)
(mojok’idu: asmak, asılmak, sarkmak, sarkılmak, sırtlanmak, üzerne almak, omzuna almak (sepet, yorgan vb)
otvale komojok’idi/yorganı as/yorganı sırtına al)
gyok’itxu: küfür etmek
gyok’ordinu: azaltmak
gyolu: akmak (sıvı akması)
gyomp’oneri: aşılı, aşılanmış
gyomp’onu: aşılamak (meyva vb)
gyont'unu: batmak
gyoskidu: mirasçı kalmak, ardına kalmak
gyoskineri: mikilmiş (tavuk, kuş vb)
gyoskinu: mikmek (horozun, kuşun vb kanatlı türlerin)
gyoşkvu: yutmak
gyotxozinu: ardı sıra takip etmek
gyotxozu: kovmak, takip etmek
gyo3’in3’u: asılmak (ip vb), germek, gerilmek
gyo3’k’omilu: bakmak, bakınmak
gyulva: batı
gyulvanuri: batılı
gyunaxi: günah
gyut’alu: ardına bırakmak
gza: yol
gzak'ina: demiryolu
gzamşine: yoldaş
gzanana: anayol
gzas gedgitu: yola koyulmak, yola çıkmak
gzaş noguru: yol göstermek
gagna: söylem
gale: dış(arı), dışarıya, dışarıda
gale gamaxtimu: dışarı çıkmak, büyük hacet yapmak
galendo: dışarıdan
galendulyaş naziroba: dışişleri bakanlığı
galeni: dış, dışarıdaki
galenuri: dışsal
gamaçameri: satılmış
gamaçamoni: satılık
gamaçamu: satmak
gamaçamuşi: satılacak, satılması gereken
gamaçkvale: yayın, yayın eseri
gamaçkvalu: yayın yapmak, yayına hazırlamak, yayınlamak
gamaç'k'aderi: çakılı, yerinden oynamayacak halde sertçe çakılı
gamaç’k’adu: çakmak, çakılı olmak, yerinden oynamayacak halde sertçe çakılı olmak, verim vermemek, mahsul vermemek, ander kalmak (meyve vermek)
gamağareri: çizilmiş, yırtık
gamaqazeri: sivriletilmiş, yontulmuş
gamaqazu: sivriltmek, yontmak
gamaqonu: çıkarmak (canlı bir varlığı içeriden dışarıya doğru çıkarmak)
gamaxçaneri: beyazlaşmış
gamaxtimu: çıkmak (dışarıya doğru çıkmak)
gamaxireri: çalıntı
gamaxomineri: kurumuş, kurutulmuş
gamaxtima: çıkış
gamaxtimeri: çıkmış
gamaxtimoni: çıkış
gamaxtimu: çıkmak
gamaxvapu: deldirtmek
gamaxveri: delik, delinmiş
gamaxvu: delmek
gamakteri: ters, dönük
gamalasireri: bilevlenmiş
gamamala: üretim
gamamalu: üretmek, çıkarmak
gamanç’ereli: alacalı
gamantanu: kültürel aydınlanmak, rönesans, eğitim vermek, aydın görüşe ulaşmak, aydınlanmak
gamasap'areri: soluk benizli ve renksiz, çelimsiz insan veya yaratık
gamaşoru: dağıtmak, dağılma(k) (katı maddeler vb)
gamantaneri: eğitimli, aydınlanmış, aydın
gamantanoba: aydınlanmak, eğitimlilik, entelektüellik
gamatxvu: kız çocuğu evlendirme suretiyle evden göndermek, kız çocuğu evlendirmek
gamatkvala: destan
garant'uri: garanti
gazeta: gazete
gebaz'geri: dayanmış, basılmış (ayak), bastırılımış vb
gebaz’gu: dire(n)mek (ayak diremek vb)
gebureri: yamalı
geburu: yama yapmak
gecginapa: kazanış
gecgineri: kazan(ıl)mış, yen(il)miş
gecginoba: zafer kazanmak, zafer üzerine olsun, merhaba
gecginu: kazanmak
geçaçxaloni: şelale, çağlayan
geçaçxalu: çağlamak
geçamu: vurmak (k’uçxe mo geçap/ayağını vurma)
geç'areri: para
geç'k'ala: başlangıç
geç’k’apineri: başlatılmış
geç’k’apu: başlatmak
geç’k’apule: başlangıç
geç’k’apuroni: ilk başlangıç, başlangıç olarak
geç’k’apuroni doguroni: ilkokul, başlangıç okulu
geç’areri: para, yazılı
geç’k’eri: başlanmış
geç’k’apu: başlatmak
geç’k’u: başlamak
geç’veri: yanık (yemek vb)
gedgitu: durmak, basmak
gedgu: kurmak, koymak, basmak
gedumu: üzerine katmak, üzerine koymak, ilave etmek
gedvalu: koymak, üzerine bırakmak
gedvu: ilave etmek, üzerine katmak
gegaperi: alışık
gegapineri: alıştırılmış, alışmış, alışık
gegapinoba: alışkanlık
gegapinu: alışmak, bağışıklık kazanmak
geginu: alıştırmak
geğ(mal)u: aşağıya indirmek
gexçaneri: beyazlaşmış
gexçanu: beyazlaşmak
gexedu: binmek, oturmak
gextimapa: iniş (aşağıya doğru), iniş yolculuğu
gextimu: inmek
gexunu: binmek (at vb)
gexveri: dökük
gejadu: üzerine atmak, katmak, üzerine ilave etmek
gektala: devrim
gektaloba: devinim
gektalu: devirmek
gekt(in)u: devirmek
gek’idu: asmak
gelaçamu: müzik çalmak (müzik aleti vb)
gelaqonu: bir kişiye eşlik ederek onu aşağıya doğru indirmek (canlı)
gelaxtimoni: merdiven, inilecek(li)
gelaxunoni: oturak, heybe
gelamti: bayır aşağı, rampa aşağı, yokuş aşağı (bayır)
gelastveri: kopuk
gelazdu: aşağıya indirmek (cansız/pantolon vb)
şarvali gelizdi/pantolonu(nu) indir)
gelon3’u: bandırmak
gelu: bir nesnenin yere düşmesi, inmek
gemabire: şarkıcı
gemaxvenci: binici, binek
ge(mal)u: aşağıya indirmek, aşağıya götürmek
gemti: aşağıya doğru
gemzuli: üzgün, üzgün boynu bükük vaziyette
gemzuloba: boynu büküklük, eziklik
gemzulu: üzgün olmak, boynu bükük olmak, ezik olmak
genç’k’apu: beddua ettirmek
genç’k’eri: beddualı
genç’k’u: beddua etmek
gendğani: yarından bir sonraki gün
generaluri: genel
generelurot: genellikle, genel olarak
geni: dana
genk’ap’u: koşmak, koşuşmak, ısırma vb suretiyle dalmak) genk’ap’u
genomskide: ardına kalan
genomskidu: ardına kalmak
gen3’k’omilu: bakış, bakmak
gendğani: öbür gün
gerçapule: örtü, çarşaf
germa: dağ
germak'oçi: dağadamı, laz mitoloji karakteri
germania: almanya
germanuri: almanca
geskidu: kalmak (sınıfta vb)
gesvaroni: döşeme, dizilecek nesne
getanap'ici: akşam vakti
getasule: bostan
gez’inu: üzerinde durmak, üzerinde mevcut olmak
ge3ada: deneme
ge3adale: deneme işine yarayan alet, deneme yeri
ge3ade: denek, kobay
ge3’opxa: kurulu sistem, kurulu düzen, düzeltme, yeniden derleme vb
giberi: pişmiş
giçkinki: zannedersin ki (hayret sözcüğü), biliyorsun ki
gideli: meyve sepeti
gigant'uri: devasa, dev
gimua: ekim
gingili: sümük
gingiloni: sümüklü
ginz’e: uzun
girini: eşek
gobangeri: aptal, salak, ahmak, şapşal, pasaklı
gobğu: dökmek, serpmek
gobi: hamur teknesi, ekmek teknesi
gobri3’eri: yırtık pırtık
gobu: sıvı akıtmak, dökmek (su vb sıvı)
gocuncu: miskin olmak, uyuşuk olmak vb
goçumu: kandırmak, birisinden istifade etmek
goçveri: aldatılmış, kandırılmış
goçvu: aldatmak, kandırmak, sağa sola göndermekle kandırmak
goç'angeri: tırnaklanmış, pençe atılmış
goç'ereli: alacalı bulacalı
goç'k'ondu: unutmak
godageri: musallat olmuş, musallat olunmuş, musallatlı, belalı
gogaç’ara: sana yazılayım, kurbanın olayım
gogixta: kurbanın olayım
goqonu: gezdir(t)mek (canlı), araba gezdirmek, araba kullanmak
goxadu: kılmak, eylemek, dönüştürmek
goxanç’eri: yeşillenmiş
goxanç’u: yeşille(n)mek
goxtimu: gezmek, dolaşmak
goxunu: (ortasına batırmak veya saplamak (bıçak vb))
goxveri: budanmış, şapşal, sakar, dağınık
goxvu: budamak, yapraklarını dökmek
(amaxvu: içeriye atmak, içeriye almak (odun vb))
dişkape doloxe kamaxvi/odunları içeri al (at))
(gamaxvu: delmek, dışarı almak, dışarı atmak (odun vb)
am daraba mat’k’ap’ite kogamamixvi/bu duvarı matkapla del bana
dişkape gale kogamaxverenan/odunları dışarı atmışlar (almışlar))
(goxvu: budamak, yapraklarını dökmek
nca kogoxvi/ağacı buda
ncapeşi but’k’apek mteli xolo koguixveren/ağaçların yaprakları tamamen dökülmüş)
(doxvu: gömmek
riza andğa doxvasunonan/rızayı bugün gömecekler)
(gelaxvu: aşağıya doğru itelemek, aşağıya doğru yuvarlamak (odun vb)
dişkape kogelaxves/odunları yuvarladılar (aşağıya doğru itelediler))
(gejaxvu: yukarıdan aşağıya doğru ve bayırdan, yukarıdan aşağıya doğru rampadan itelemek, yukarıdan aşağıya doğru yuvarlamak, yukarıdan aşağıya doğru bayırın veya rampanın üzerinden itelemek veya yuvarlamak, üzerine atarak başka yere aktarmak (toprak vb)
let’a kogejaxverenan/ toprağı aktarmışlar/toprağı kazıyıp aşağı doğru dökmüşler)
(doloxvu: yıkmak, dökmek
dişkape kodoloxverenan/ odunları dökmüşler/odunları yıkmışlar)
(gelaxvu/yexvu: rampa veya dik bir yerden aşağıya doğru itelemek veya dökmek
dişkape gemtumani kogeloxvi/odunları aşağıya doğru dök (salla/gönder)
jimok’aşi let’a oxoriş k’ap’ulas yexverenan/ evin arkasındaki rampanın toprağını evin arkasına dökmüşler)
(eşaxvu: alttan yukarıya doğru çıkarmak, alttan yukarıya doğru atmak, alttan yukarıya doğru aktarmak (toprak/odun vb)
dişkape emtumani keşaxvi/odunları yukarıya doğru at (aktar)
(yexvu: aşağıdan (tümsek bir yerin altından) tümsek bir yere aktarmak
tipi emtumanis kexvu/otu yukarıya doğru attı (aktardı))
(goşaxvu: delmek, yuvarlaklaştırmak, bir aletten yardım olarak dikmek
xaşarepe lomite kogoşaxvi/sırıkları demir sille dik)
(mexvu: atmak, rastgele dökmek
jindolen komexvi/yukarıdan at (dök))
(mejaxvu: yukarıdan aşağıya dökmek, bir şeyin üzerinden yukarıdan aşağıya doğru dökmek (atmak/aktarmak)
jindolen komejaxveren/yukarıdan dök(ül)müş)
goint'eresu: enterese etmek, merak etmek, ilgi duymak
gokteri: dönük, çevrik, çevrilmiş
goktu: çevirmek, döndürmek
gok'iru: bağlamak, sarmak
gok’u3x(in)u: uyanmak, uyandırmak
gok'vançxu: sulu yemeğe ekmek vb bir şey katarak karıştırmak, bulamak
gola: yayla
golagilu: uğramak, geçivermek
golaxt(im)eri: geçmiş
golaxtimu: geçmek
golakteri: çevrik, ters
golamamuli: çavuşkuşu, ibibik
goleberi: kirli
golebu: kirlenmek, kirletmek
golejveri: salyalı, salyalanmış
goloktu: çevirmek, ters hale getirmek
golonkinu: rastgele sallamak, sallamak
golonsvareli: sıralı, ardı sıra dizilmiş
golonsvaru: dizmek
golvaktu: başka yerden dolaşmak, rest çekmek
gomçumale: soyguncu, sahtekar
gomç’it’aneri: kırmızılı, kızarmış
gomç’it’anu: kızarmak
gomğinu: bulanmak
gomğineri: bulanmış
gomorgva: alan, meydan, saha
gomormjora: merhaba
gompineri: serilmiş, yayılmış (fındık, çay vb)
gompinu: sermek, yaymak (yere sermek, yere yaymak)
goncaxeri: dövülmüş, kırıp dağıtılmış, ağzı burnu dağılmış, ağzı burnu dağıtılmış, aptal, avanak, salak, ahmak, budala
goncaxu: kırıp dökme suretiyle dağıtmak, kırıp dağıtmak
gonç'ela: özlem, merak
gonç'elu: özlemek, umurunda olmak
gonç’k’ireri: uyanık, dikkatli, pürdikkat
gonç’k’iru: uyanık olmak, dikkatli olmak, pürdikkat olmak
gonç’inapu: payına düşürtmek
gondginu: abartmak, lafı uzatmak, meseleyi uzatmak
gondinapa: gider, kayıp
gondineri: kayıp, kaybedilmiş, kaybetmiş
gondinu: kaybetmek, kaybolmak, kaybetmek, yitirmek
gergin: gondvala
gondvu: asmak, dizmek (germek (ip vb) yerden yüksek bir halde ip vb nesneye dizmek)
gongrixeri: üst üste elbise giyinmiş
gongrixinu: üst üste elbise giyinmek
gonk’vateri: şart koşulmuş, peşin peşin şart koşulmuş, mutabakata varılmış, söz verilmiş
gonk’vatu: şart koşmak, peşin peşin şart koşmak, tedbir almak, mutabakata varmak, söz vermek
gonoşine: hatıra, anı
gonpineri: yere serilmiş, yere yayılmış
gonpinoba: yayılımcılık, sergicilik
gonpinu: çepe çevre yere sermek, çevre düzenlemesi yapmak, yaymak, sergilelemek
gontanu: yağmur, fırtına, kar vb meteoroloji vakasından sonra havanın düzelip tekrar eski haline gelmesi
gotanu: aydınla(n)mak, aydınlanma(k), gün doğumu
gontximeri: yayılmış, serilmiş
gontxinu: yaymak, sermek
gontxu: bir nesneyi yerde açıp uzatma şekliyle üzerine başka bir bir şey sermek veya yaymak
gonzd(in)u: germek, uzatmak, asmak
k’uçxe mo gonzdip/k’uçxe mo guinzder/ayağını uzatma
gon3’k’areri: sulan(dırıl)mış
gon3’k’aru: sulandırmak, su katarak rengini açmak, su katmak, su ilave ederek katılığını azaltmak
gon3'k'ima(pa): açılış
gon3'k'imeri: açık
gon3'k'(im)u: açmak
gookroneri: altınlaşmış
gookronu: altınlaşmak
gopinteri: kirlenmiş
gopseri: işenmiş
gopuceri: otlatılmış, kandırılmış (insanlar için kullanılır), inekleştirilmiş
gopucu: inek gibi otlatmak, inek haline getirmek, inek gibi kandırmak
gop'et'k'eleri: kelleşmiş, saçsız kalarak, saçsız kalmış
gop’et’k’eloba: kellik
gop’et’k’elu: kelleşmek
gosalu: laf sallamak, herhangi bir nesneyi sallamak
gosrialapu: yerde süründürtmek, kızakla kaydırtmak
gosrialu: yerde sürünmek, kızakla kaymak vb
goşabgeri: dağıtılmış, dağınık, yarım akıllı dangalak adam
goşobğu: dağıtmak
goşogora: arayış
goşogoru: araştırmak
goşağu: içersinden seçmek, seçip çıkarmak, ayırmak, ortaya çıkarmak, içeriden dışarıya doğru seçip ayırmak
goşoğzeri: yaygın şekilde, salgın halde
goşoğzu: yayılım, salgın
goşaqonu: canlı bir varlığı kapalı bir yerden yukarı doğru çıkarma
goşastu: kopmak, yerinden çıkmak (kol vb)
goşamalu: içeriden dışarıya doğru seçip ayırmak
goşantxeri: abuk subuk vaziyette, perişan halde dolaşma hali, araya laf sokuşturarak
goşantxu: laf sokuşturmak, araya sokuşturmak
goşaşu: şaşır(t)mak
goşibğen: dağılıyor
goşinapu: hatırlatmak
goşinu: hatırlamak, hissettirmek
goşitiru: avarece dolaşmak, sağda solda sürtmek
goşobğa: dağıtım
goşobğu: dağıtmak
goşogoru: araştırmak
goşogzoba: salgın
goşogzeri: tutuşturulmuş, yakılmış
goşogzu: tutuşturmak, yakmak (ateş, odun vb)
goşokaçu: sıkışmak, bunalmak
goşorç'ak'u: araya sıkış(tır)mak
goşoru: dağılma(k), katı maddelerin dağılması
gotxozu: ardına devam etmek, peşinden devam etmek, ardından takip etmek
gotirapu: gezdirtmek, süründürtmek
gotiru: gezdirmek, süründürmek
gotitizeri: titizlenmiş halde, titizlenmiş şekilde, titizlenmiş
gotole: pencere
got’alaxeri: çamurlu, çamurlaşmış
got'ibineri: kaynatılmış, ısıtılmış (su vb) got’k’eri: bağlanmış (taşınacak herhangi bir nesneye ip bağlanmış)
got’k’u: bağlamak (taşınacak herhangi bir nesneye ip bağlamak)
got’u3aneri: ısıtılmış, sıcaklaştırılımış (su vb sıvı)
got’u3anu: ısıtmak, sıcaklaştırmak (su vb sıvı)
gouçaneri: siyahlaşmış, morlaşmış, mosmor olmuş
gouçanu: siyahlaşmak, morlamak, siyahlaşmak, morlaşmak
gouçanoba: zencilik
goup(on)eri: terlemiş, terlemiş halde, terlemiş vaziyette
goyilu: etrafını dolaşmak, etraflıca dolaşmak, dolaşmak
go3xank'u: gagalamak
go3xik'u: ince çubukla ve/veya cisimle batırmak, saplayıp çıkarmak
go3’ak’iduşi: askı, asılacak
go3’ak’iri: peştemal, bağla (ağzını, yüzünü vb)
go3’ak’iru: tülbent, peştemal
go3’alu: önüne geçmek
go3'k'omila: araştırma, bakım, bakış
go3’k’omileri: bakılmış, araştırılmış
go3'o: önceki yıl, geçen yıl
go3'obu: salık durmak, asılı durmak
go3’obğeri: dökük, serilmiş (ön tarafa doğru)
go3’obğu: yere doğru ön tarafa dökmek, dökmek (yere doğru dökmek), bir nesnenin altında veya yanında tekil/çoğul halde mevcut olma
go3’odginu: karşı karşıya getirmek, karşılıklı yüzleştirmek
go3’oqonu: geri almak
coğori kogo3’avuqoni/köpeği ondan geri aldım
go3’ok’idu: asmak, asılmak (insan)
go3'oncğoneri: gönderilmiş, öncü, lider, devrimci
go3'oneri: önceki yıl(ki)
go3'oncğoneroba: öncülük, liderlik, devrimcilik
go3'ostu: kayarak kopmak (heyelan vb)
go3'o3'ox: geçmiş yıldan bir önceki yıl
gramat'ik'a: gramer
guda: tulum
guguli: guguk kuşu
guguliştipi: bir ot türü
gudastvire: tulumcu
guxtimu: çepe çevre sarmak (onu vb), diklenmek, karşı gelmek
gumatuta: ekim
gumers: çepeçevre etraflıca çapalıyor, seyreltiyor (mısır vb), dolaştırıyor
gumorz'gua: merhaba
gurapa: öğretim
guri: yürek, ciğer, kalp, cesaret
gurişxeleba: coşku, sevinç, yürek coşkusu
guriş ktala: mide bulantısı
guriş ktalu: midesi bulanmak
guriş mendvalu/gondvalu: teselli etmek, telkin etmek, gönül almak
gurişmoxtimapa: ilham, yürekten gelen
guriş molaxtimu: yüreğinden geçmek, hissetmek, tahmin etmek, kalibine doğmak, içine doğmak
guriş oktalu: midesi bulanmak
guriş opatkalu: yüreği kanatlanmak, heyecanlanmak
guroba: cesurluk, cesaret
guroni: cesur, yürekli, kahraman
gurp'eci: katı yürekli
gurp’ici: sine, yürek
gverdi: yarım
gyak'nu: tutmak (el, kol vb)
gyacinapu: bastırtmak
gyacinu: bastırmak, kuvvet vermek, ıkınmak vb
(amacinu/gamacinu: yatmak, uzanmak, yüzü koyun yatmak
odas amacans/odanın için yatıyor
arxvala amacans do gamacans, çkva mutu skani va ikips/sadece yatıyor uzanıyor, başka hiçbirşey yaptığı yok)
(gyacinu: bastırmak, kuvvet vermek
k’uçxe mo gyomacinap/bana ayağını bastırma)
(gelacinu: kucağına oturmak, yanlamasına yatmak, paralel istikamette uzanmak, paralel istikamette yatmak
oncires gelacans/yatakta uyuyor
p’odias mo gelamicinap/kucağıma uzanma)
(ge3’acinu: ön tarafından yatmak, ön tarafından uzanmak
3’oxle mo ge3’aminer/önüme uzanma)
(dolocinu: yere düşmek
gemti gelit’uşi kodolicinu/aşağıya doğru inerken düşüverdi)
(elacinu: yan istikamette yatmak, yan istikamette uyumak, herhangi bir köşede uyumak, herhangi bir köşede yatmak
coğorik tude elacans/köpek yerde yatıyor)
(e3’acinu: ön taraftan bastırmak
mo e3’amicinup/bana ön tarafından bastırma (yüklenme))
(ke3’acinu: alt taraftan bastırmak
tude ke3’acinu/altan destek verdi (altına yattı))
(golocinu: yatay istikamette yatmak
oncires golacans/yatakya uyuyor)
(goşacinu: ortada bir yerde oturmak, ortada bir yerde yatmak
oncires goşacans/yatağın içinde yatıyor/yatağın ortasında yatıyor (oturuyor))
(go3’acinu: ön mevkide (kapı vb) oturmak
coğorik ç’eriş tude go3’acans/köpek çatının altında yatıyor)
(meşacinu: kapalı bir yerde yatmak, arada yatmak
k’at’uk daz’epunas meşacans/kedi dikenliğin içinde yatıyor)
(molacinu: kapalı bir yerde yatmak, kapalı bir yerde kapatmak, kapalı bir yerde hapsetmek
odas komolicines/odaya tıkıştılar/odaya doluştular
odas komolicines/onu odaya tıkıştırdılar (attılar)
odas molacans/odanın içinde uyuma süretiyle mevcut)
(mok’acinu: arka tarafta oturmak, yan istikamette oturmak
gale kogamaxtu do beres mok’ucoxu/dışarı çıktı ve çocuğun arkasından ona seslendi (çocuğu çağırdı))
(ok’ocinu: sertçe cevap ermek
mo mok’amicinup/bana sertçe cevap verme)
gyaqven: ona o şekilde oluyor/olur
gyak'ibinu: dişlemek, ısırmak
gyak’nu: (elinden/kolundan vb) tutmak
gyak’viru: hayıflanmak, hayrete düşmek
gyamxvu: diz üstü çömelmek
gyamkveri: takatten düşmüş, yaşlanmış
gyamkvu: basmak (sel basmak, su baskını), çömelmek, çökmek (yaşlanmak), takatten ve kuvvetten düşmek
gyam3kvu: övünmek, kibirlenmek, kendini beğenmek
gyam3’k’iru: titizlenmek
gyantxeri: yere düşmüş, mahvolmuş, iflas etmiş
gyantxoba: mahvolmak, iflas etmek, tükenmek, makam mevki kaybetme
gyantxu: düşmek (yere doğru düşmek), tepetaklak düşmek
gyant’oneri: batık, batmış
gyant’onu: batmak
gyari: yemek, katık
gyobiru: yama yapmak
gyoç’k’apu: başlattırmak
gyoç'k'(in)u: başlamak
gyoç’k’vinapu: sıvı kızıştırtmak (yağ vb)
gyoç’k’vinu: sıvı kızıştırmak (yağ vb)
gyokt(in)u: devirmek
gyok’ideri: asılı
gyok'idu: asmak
gyok’itxeri: küfür edilmiş
gyok'itxu: küfür etmek
gyoginu: alıştırmak
gyolapu: yutmak (lokmayı mideye indirmek vb), kamufle etmek veya üzerine örtmek (toprak vb)
gyolibinu: sıcak suya batırmak, durulamak (elbise, çamaşır vb)
gyok’idu: asmak (elbise vb)
(gok’idu: asmak
mtutişeni xaşaris bezepe kogok’iderenan/ayı için sırığa bezler asmışlar
çanta gok’ideri mot gulur?/çanta asılı neden geziyorsun?) (gyok’idu: asmak, askıya asmak
dolokunepe gale kogyok’ides/eşyaları dışarıya astılar)
(gelak’idu: asmak, askıya asmak
askis dolokunepe kogelok’ides/askıya eşyaları astılar)
(gejak’idu: asmak (ağaca asmak vb), üst bir yerde asılı şekilde takılmak
ncas bezepe kogejok’iderenan/ağaca bezleri asmışlar/ağacın üzerine bezleri asmışlar)
(dolok’idu: takmak, asmak, asılmak (boğaz vb)
qalis beşluği kodolok’ides/boğazına beşibinlik astılar)
(golonk’idu: ardısıra asmak, yan yana asmak, ardısıra yan yana yola koyulmak (insan vb)
oxorcalepek kogolonk’iderenan do noğaşa nulunan/kadınlar ardı sıra yola koyulup çarşıya gidiyorlar)
(golok’idu: ardı sıra asmak, peşpeşe asamak, asmak
manto kogelok’idi/mantoyu as)
(go3’ok’idu: asmak, asılmak, asılı halde mevcut olmak
şuk’ape kogo3’ik’iderenan/salatalıklar asılmışlar/salatalıklar meyve vermişler)
(mejok’idu: üzerinden, üsten aşağıya doğru sarkıtmak, üstten aşağıya doğru asılmak
pencereşen xali komejik’ides/pencereden halı astılar)
(mojok’idu: asmak, asılmak, sarkmak, sarkılmak, sırtlanmak, üzerne almak, omzuna almak (sepet, yorgan vb)
otvale komojok’idi/yorganı as/yorganı sırtına al)
gyok’itxu: küfür etmek
gyok’ordinu: azaltmak
gyolu: akmak (sıvı akması)
gyomp’oneri: aşılı, aşılanmış
gyomp’onu: aşılamak (meyva vb)
gyont'unu: batmak
gyoskidu: mirasçı kalmak, ardına kalmak
gyoskineri: mikilmiş (tavuk, kuş vb)
gyoskinu: mikmek (horozun, kuşun vb kanatlı türlerin)
gyoşkvu: yutmak
gyotxozinu: ardı sıra takip etmek
gyotxozu: kovmak, takip etmek
gyo3’in3’u: asılmak (ip vb), germek, gerilmek
gyo3’k’omilu: bakmak, bakınmak
gyulva: batı
gyulvanuri: batılı
gyunaxi: günah
gyut’alu: ardına bırakmak
gza: yol
gzak'ina: demiryolu
gzamşine: yoldaş
gzanana: anayol
gzas gedgitu: yola koyulmak, yola çıkmak
gzaş noguru: yol göstermek
ğ
ğaç'o: çekirge kuşu
ğali: dere, nehir
ğanç'k'a: kene
ğara: iz
ğareri: çizilmiş, rastgele çizilmiş, karalanmış
ğarğala: konuşma bildirisi
ğari: çiz, rastgele yaz, rastgele karala
ğaribi: garip, mağdur, ihtiyaç sahibi
ğaperi: renk değiştirmiş
ğarğalgedvala: beyan (konuşma ile alakalı)
ğecepuna: domuz bulunan yer, domuzluk
ğeci: domuz
ğencgiri: sakız ağacı, zamk, yapışkan
ğeri: mısır sapı
ğireri: hırlama haliyle
ğirsi: kıymet, eder, değer
ğlep’i: çamur
ğoberi: çit, çeper
ğoci: duvar, köşe, evin girişi
ğoç’k’o: kaya balığı
ğoman: dün
ğomamci: dün akşam
ğomaneri: dünkü
ğoma3'oxle: dünden bir önceki gün
ğomu: lapa, kalın, yoğun, muhallebi
ğorğoci: kaz
ğorma: delik
ğormoti: allah
ğula: yan, yamuk
ğumini: sızıntı
ğura: ölüm
ğuramedgineri: ölüm kapısına dayanmış
ğuraşmedginoba: yok olma tehlikesi, ölüm tehlikesi
ğuraşmedginu: ölümün eşiğine gelmek
ğureburi: ölümcül, ölümle alakalı
ğureri: ölü, ölmüş
ğurxure: ceset
ğurni: değirmen oluğu
ğurz’uli: bela
ğur3uli: zehir
ğva: yanak, alın
ğvamç’ita: kırmız yanaklı
ğvap'a: danaburnu
ğvari: yağmur suyu akışı ve/veya oluğu, yağmur oluğu
ğvini: şarap
ğaç'o: çekirge kuşu
ğali: dere, nehir
ğanç'k'a: kene
ğara: iz
ğareri: çizilmiş, rastgele çizilmiş, karalanmış
ğarğala: konuşma bildirisi
ğari: çiz, rastgele yaz, rastgele karala
ğaribi: garip, mağdur, ihtiyaç sahibi
ğaperi: renk değiştirmiş
ğarğalgedvala: beyan (konuşma ile alakalı)
ğecepuna: domuz bulunan yer, domuzluk
ğeci: domuz
ğencgiri: sakız ağacı, zamk, yapışkan
ğeri: mısır sapı
ğireri: hırlama haliyle
ğirsi: kıymet, eder, değer
ğlep’i: çamur
ğoberi: çit, çeper
ğoci: duvar, köşe, evin girişi
ğoç’k’o: kaya balığı
ğoman: dün
ğomamci: dün akşam
ğomaneri: dünkü
ğoma3'oxle: dünden bir önceki gün
ğomu: lapa, kalın, yoğun, muhallebi
ğorğoci: kaz
ğorma: delik
ğormoti: allah
ğula: yan, yamuk
ğumini: sızıntı
ğura: ölüm
ğuramedgineri: ölüm kapısına dayanmış
ğuraşmedginoba: yok olma tehlikesi, ölüm tehlikesi
ğuraşmedginu: ölümün eşiğine gelmek
ğureburi: ölümcül, ölümle alakalı
ğureri: ölü, ölmüş
ğurxure: ceset
ğurni: değirmen oluğu
ğurz’uli: bela
ğur3uli: zehir
ğva: yanak, alın
ğvamç’ita: kırmız yanaklı
ğvap'a: danaburnu
ğvari: yağmur suyu akışı ve/veya oluğu, yağmur oluğu
ğvini: şarap
h
hayde: hayde
hidrop’lani: deniz seviyesi, deniz sathı
hip’erboli: hiberbol
hip’ot’ezi: varsayım, hipotez
ho: evet
hududi: hudut, sınır
hukumeti: hükümet
hayde: hayde
hidrop’lani: deniz seviyesi, deniz sathı
hip’erboli: hiberbol
hip’ot’ezi: varsayım, hipotez
ho: evet
hududi: hudut, sınır
hukumeti: hükümet
i
igbali: baht
igrik'a: nisan
ixi: rüzgar, yel
ik'inaçxa: salı
inç’iri: yaban mürveri, yaban mersini
ijdoni: don, iç çamaşırı
ink'ip'azi: kabız
ink'raxi: kin, nefret, katı şekilde hoşlanmama
ink'raxişi: nefret edilen, melun, garabet insan
ink'raxoba: nefretlik
int'erviu: söyleşi, röportaj
ipti: ilk
iri: her
irixolo: herşey
irik: herkes (ergatif)
irişen dido: en fazla
irişen k'ai: en iyi
irora: her zaman
iroras: her zaman(da), sürekli
isinci: ok
isiri: yaylada yetişen bir ot türü
işmari: işaret
işmarişi oxvenu: işaret etmek
işmarişnena: işaret dili
istok’inu: elleçleme
izmoce: rüya, hayal
igbali: baht
igrik'a: nisan
ixi: rüzgar, yel
ik'inaçxa: salı
inç’iri: yaban mürveri, yaban mersini
ijdoni: don, iç çamaşırı
ink'ip'azi: kabız
ink'raxi: kin, nefret, katı şekilde hoşlanmama
ink'raxişi: nefret edilen, melun, garabet insan
ink'raxoba: nefretlik
int'erviu: söyleşi, röportaj
ipti: ilk
iri: her
irixolo: herşey
irik: herkes (ergatif)
irişen dido: en fazla
irişen k'ai: en iyi
irora: her zaman
iroras: her zaman(da), sürekli
isinci: ok
isiri: yaylada yetişen bir ot türü
işmari: işaret
işmarişi oxvenu: işaret etmek
işmarişnena: işaret dili
istok’inu: elleçleme
izmoce: rüya, hayal
j
jile: üst, üstte
jilendo: üst tarafa, üstte, yukarı tarafta, üstte
jilendok’elen: üst taraftan
jileni: üstteki, üst taraftaki
jilentuna: kuzey
jimok’a: evin arka tarafındaki bayır, tümsek
jin: yukarı, üst
jindole(n): üst taraf(tan)
jindoleni: üst taraftaki
jin(el)dudoqopinoba: üstkimlik, üstvarlık
jini: üstteki
jindole: üst taraf(tan)
jindolen: üst taraftan
jindoleni: üst taraftaki
jur: iki
jurdogverdi: ikibuçuk
jurneçi: kırk
juroşi: ikiyüz
jurp'iconi: ikiyüzlü, riyakar
jurşuroni: iki canlı, hamile
jile: üst, üstte
jilendo: üst tarafa, üstte, yukarı tarafta, üstte
jilendok’elen: üst taraftan
jileni: üstteki, üst taraftaki
jilentuna: kuzey
jimok’a: evin arka tarafındaki bayır, tümsek
jin: yukarı, üst
jindole(n): üst taraf(tan)
jindoleni: üst taraftaki
jin(el)dudoqopinoba: üstkimlik, üstvarlık
jini: üstteki
jindole: üst taraf(tan)
jindolen: üst taraftan
jindoleni: üst taraftaki
jur: iki
jurdogverdi: ikibuçuk
jurneçi: kırk
juroşi: ikiyüz
jurp'iconi: ikiyüzlü, riyakar
jurşuroni: iki canlı, hamile
k
k: ergatif ek
kaçaçi: ineğin ayak tabanının sert yeri
kalamani: çarık
kança: sırnaşık, yalaka
kandara: bir tür atmaca avlama yapılandırması, aptal, avanak, budala
kan3’ami: kirpik
kapçia: hamsi
kapiş cici: çürümüş ağaç kökü
karmate: değirmen
kart’ali: kağıt, mektup
kelimskvu: şımarmak
keri: arpa
kerki: ağaç kabuğu
ker3ela: elenmiş mısır ununun artan kabuklu kısmı, ölçek, ölçü (buğday/mısır unu vb)
keşuri: buhar
kiana: dünya
kimoceri: evli (kadın)
kimoci: eş, koca
kimoli: erkek eş, erkek adam
kimoloba: erkeklik
kinz'i: dereotu
kireri: soğumuş
ko: evet
koçu: yedirmek
ko ko: evet evet, tabi tabi
korba: karın, mide
korbala: obur, çok yiyen
korbaloni: karınlı, göbekli
korbaşçxala: karın gürültüsü, ishal
korbaşi oqopinu: hamile olmak
kortona: gürcistan
kortu: gürcü
kortuli: gürcüce
koşori: insan, ayı veya köpek tarafından bırakılan irice bok
kotume: tavuk
kra: boynuz
kraloni: boynuzlu
kraş geçamu: boynuz atmak
ktira: değişim
kudi: başlık, kalpak
kukuda: ipek böceği kozası
kuni: beyin, kafa
kun3xi: tepe
kuri: şahin
kuvali: ekmek, buğday ekmeği
kva: taş, kaya
kvaepuna: taşlık, kayalık
kvam3'k'ili: sivri taş, sivri kaya kvanç’ala: yuvarlak deniz taşı, deniz çakılı, çakıl
kvanç’alapuna: çakıllık
kvan3'a: su testisi
kyoç'k'odu/keç’k’odu: yok olmak, ortadan kaybolmak, kopmak
kyoselu: uyandırmak, kaldırmak
kyume: üzüm sucuğu
kyumeş xvani: üzüm sucuğu askı düzeneği
kyunti: sal bacak, hantal
k: ergatif ek
kaçaçi: ineğin ayak tabanının sert yeri
kalamani: çarık
kança: sırnaşık, yalaka
kandara: bir tür atmaca avlama yapılandırması, aptal, avanak, budala
kan3’ami: kirpik
kapçia: hamsi
kapiş cici: çürümüş ağaç kökü
karmate: değirmen
kart’ali: kağıt, mektup
kelimskvu: şımarmak
keri: arpa
kerki: ağaç kabuğu
ker3ela: elenmiş mısır ununun artan kabuklu kısmı, ölçek, ölçü (buğday/mısır unu vb)
keşuri: buhar
kiana: dünya
kimoceri: evli (kadın)
kimoci: eş, koca
kimoli: erkek eş, erkek adam
kimoloba: erkeklik
kinz'i: dereotu
kireri: soğumuş
ko: evet
koçu: yedirmek
ko ko: evet evet, tabi tabi
korba: karın, mide
korbala: obur, çok yiyen
korbaloni: karınlı, göbekli
korbaşçxala: karın gürültüsü, ishal
korbaşi oqopinu: hamile olmak
kortona: gürcistan
kortu: gürcü
kortuli: gürcüce
koşori: insan, ayı veya köpek tarafından bırakılan irice bok
kotume: tavuk
kra: boynuz
kraloni: boynuzlu
kraş geçamu: boynuz atmak
ktira: değişim
kudi: başlık, kalpak
kukuda: ipek böceği kozası
kuni: beyin, kafa
kun3xi: tepe
kuri: şahin
kuvali: ekmek, buğday ekmeği
kva: taş, kaya
kvaepuna: taşlık, kayalık
kvam3'k'ili: sivri taş, sivri kaya kvanç’ala: yuvarlak deniz taşı, deniz çakılı, çakıl
kvanç’alapuna: çakıllık
kvan3'a: su testisi
kyoç'k'odu/keç’k’odu: yok olmak, ortadan kaybolmak, kopmak
kyoselu: uyandırmak, kaldırmak
kyume: üzüm sucuğu
kyumeş xvani: üzüm sucuğu askı düzeneği
kyunti: sal bacak, hantal
k'
k’afe: kafe
k’afesi: kafes
k’ai: iyi
k’ai guri: iyi yürek
k’ai guroni: temiz kalpli, iyi yürekli
k'aixeşa: güzelcene, iyicene
k'ainoba: iyilik
k'ainoboni: olumlu
k’aişi oqopinu: iyi olmak
k’ak’ali: ceviz, buket, adet
k’ala: ile, beraber, pudra
k’alaşi: güneyden esen ılık rüzgar
k’alati: sepet, çember, pota
k'alivi: uzaktaki mısır vb tarla kulubesi
k’almaxa: alabalık
k'amçi: kamçı
k'andğo: çilek
k’ank’eri: tahta kaşıkla dövülerek yapılan bir tür lahana yemeği, bir cisimle dövülerek veya vurularak ezilmiş, ince ince parçalar ayırılmış halde olan
k’ank’aleri: titreyerek
k’antari: kantar
k'antxa: hopa engereği (vipera kaznakovi: kafkas engereği)
k’ant’o: pul, balık pulu
k'ap'asit'e: kapasite
k'ap'et'i: sağlam, sert
k’ap’ineri: koşarak, koşma haliyle
k’ap’ina: koşu
k’ap’inoba: kros, koşu
k’ap’ula: sırt (insan sırtı), arka, ard
k’ap’ulaşk’ele(n): arka tarfta(n)
k’aravi: gemi
k’ardala: kazan
k’ardi: kalınca toprak parçası (toprağı bellemeden sonra ortaya çıkan kalınca toprak parçası)
k’arfi: çivi
k’ark’aleri: gıdaklama haliyle
k’arp’uzi: karpuz
k’arta: her, tamamı, hepsi
k'artak: (ergatif) herkes, tamamı, hepsi
k’arvanale: peteklik, petek yeri
k’arvani: petek, arı kovanı
k’at’u: kedi
k’aveşperi: kahverengi
k'avk'asuri: kafkasyalı
k'avk'asuroba: kafkasyalılık
k'a3axuri: öz suyu kalmış erik marmelatı
k’a3xanak’a: likapa, dağ çileği
k’a3’an3’ela: meteliksiz, dilenci
k’era: ocak (aile, sülale)
k’eremuli: kiremit
k'erk'eli: simit
k’erk’esi: akbaba
k'erk'eta: aşırı sert, (mecazi anlamda çetin ceviz)
k’et’i: çubuk
k'eza: kaza
k’ibiri: diş
k’ibiriş oçxapu: diş fırçalattırmak
k’ibiriş oçxu: diş fırçalamak, diş temizlemek, diş yıkamak
k’ibiriş oxri3ku: diş fırçalamak
k’ida: oda
k’idala: kurum, kuruluş
k’ideri: kurul, kurulmuş (ev vb)
k’iderkva: dikilitaş
k'idi: ağaçkakan
k’ik’ili: gaga, tohumun yeşeren filizi
k’ila: anahtar
k’ina: demir
k’ineri/k’ik’oneri: seyreltilmiş/temizlenmiş (bitkilerin etrafını seyreltme işinin yapılmış hali)
k’inura: çapalama zamanı, mayıs
k’irç’ole: banyo kesesi
k’ireri: bağlanmış, bağlı
k’irk’oleri: kıvırcıklaştırılmış, kıvırcık halde
k’iti: parmak
k’itiş geçamapu: parmak bastırtmak, imza attırtmak
k’itiş geçamu: parmak basmak, imzalamak
k'itxa(la): soru
k’itxeri: okumuş, eğitim görmüş, okumuş halde
k’izi: kaşık
k’libi: klip
k’limura: bulaşıcı
k’obo: ham, olmamış (meyve vb), olgunlaşmamış
k'oçdelpini: yunus adam, balık adam, dalgıç
k’oçi: adam, insan
k'oçineburi: insancıl
k’oçinoba: insanlık, insan severlik
k'oçinoboni: insanlıklı, canayakın, sevecen, sempatik
k'oçumçane: beyefendi, bay
k’oxlidi: midye
k’ok’ari: kanca
k'ok'i: ada
k’ok’i3’a: boğmaca (hastalık türü boğmaca)
k'olxi: kolh (laz-margal), laz-margal'ların atalarının ismi
k’olxoba: kolhluk, laz-margal olma şuuru veya bilinci
k'olxuri: kolhalı, kolkha özgü, laz-margal’a özgü, kolkhça
k’oli: çekirge
k'oliba: kulübe
k'oloni: kolon
k’oma: duman
k'oment'ari: yorum, kritik
k'omer3iuli: ticari
k'omer3ialoba: ticaret(çi)lik
k’onaği: konak
k'onari: …kadar
k'onk'oraxi: döş kemiği
k’op’a: kepçe
k’op’ç’a: eteklik veya sütyen kancası
k'op'ele: piç
k’orada: hopa yöresinde rizeli türklere hitap sözcüğü
k’orğoni: sivrisinek
k'orida: tahta kurusu
k'oroba: toplama, derleme, biriktirme
k'orobale: derleyiş, biriktirme yeri, derleme yeri, toplama yeri, derleme çalışması
k’oroberi: toplanmış, topluca, biraraya gelerek, toplanmış vaziyette, birlikte
k’oro3xa: sayım
k’oro3xala: ağıt
k’oro3xu: saymak, sayıklamak
k’oro3xalu: ağıt yakmak, sayıklamak
k’oro3xeri: sayılmış, sayılı
k’romepuna: soğanlık
k’romi: soğan
k’ruxini: inleti, inilti, hastanın inleme sesi
k’uçxe: ayak
k'uçxeşbulti: futbol
k'uçxeş obaz'gu: ayak diremek, yerinden kıpırdamamak
k'uçi: mide
k'udelxaşari: sırık kuyruklu, kuyruğu uzun
k’udeli: kuyruk
k’udelmak’asi: kırlangıç
k’udeloni: kuyruklu
k’ui: kuyu
k'uk'ulina: karabatak
k’uk’uma: güğüm
k’ulani: yetişkin kız, genç kız
k'um3xi: kenar
k'undi: bok (insan boku)
k'undişskindina: bok böceği, bok hayvanı
k'undura: şubat
k’un3xi: dikkat
k'un3'uli: uç
k'uri: kuzgun
k’urk’a: meyva çekirdeği
k’urşumi: kurşun
k’urta: kadın donu, geleneksel uzunca bayan iç çamaşırı
k'urump'i: tomurcuk
k’usuri: kusur
k'ut'u: penis
k’varçxani: sel
k'varuli: kısır horoz
k’vata: iskele, merdiven (ağaca, çatıya tırmanmak için), kalasları ara bölmelere koyma şeklinde oluşturulan çit kapısı
k’vateri: kesik, kesilmiş
k’vatura: keskin
k’venuri: zerdava
k’veri: kör yılan
k’vikva: arı kuşu
k’vinçi: kuş
k'vinç'axi: bir kuş türü
k'vint'eli: sarı
k'vint'eloba: sarışınlık
k’afe: kafe
k’afesi: kafes
k’ai: iyi
k’ai guri: iyi yürek
k’ai guroni: temiz kalpli, iyi yürekli
k'aixeşa: güzelcene, iyicene
k'ainoba: iyilik
k'ainoboni: olumlu
k’aişi oqopinu: iyi olmak
k’ak’ali: ceviz, buket, adet
k’ala: ile, beraber, pudra
k’alaşi: güneyden esen ılık rüzgar
k’alati: sepet, çember, pota
k'alivi: uzaktaki mısır vb tarla kulubesi
k’almaxa: alabalık
k'amçi: kamçı
k'andğo: çilek
k’ank’eri: tahta kaşıkla dövülerek yapılan bir tür lahana yemeği, bir cisimle dövülerek veya vurularak ezilmiş, ince ince parçalar ayırılmış halde olan
k’ank’aleri: titreyerek
k’antari: kantar
k'antxa: hopa engereği (vipera kaznakovi: kafkas engereği)
k’ant’o: pul, balık pulu
k'ap'asit'e: kapasite
k'ap'et'i: sağlam, sert
k’ap’ineri: koşarak, koşma haliyle
k’ap’ina: koşu
k’ap’inoba: kros, koşu
k’ap’ula: sırt (insan sırtı), arka, ard
k’ap’ulaşk’ele(n): arka tarfta(n)
k’aravi: gemi
k’ardala: kazan
k’ardi: kalınca toprak parçası (toprağı bellemeden sonra ortaya çıkan kalınca toprak parçası)
k’arfi: çivi
k’ark’aleri: gıdaklama haliyle
k’arp’uzi: karpuz
k’arta: her, tamamı, hepsi
k'artak: (ergatif) herkes, tamamı, hepsi
k’arvanale: peteklik, petek yeri
k’arvani: petek, arı kovanı
k’at’u: kedi
k’aveşperi: kahverengi
k'avk'asuri: kafkasyalı
k'avk'asuroba: kafkasyalılık
k'a3axuri: öz suyu kalmış erik marmelatı
k’a3xanak’a: likapa, dağ çileği
k’a3’an3’ela: meteliksiz, dilenci
k’era: ocak (aile, sülale)
k’eremuli: kiremit
k'erk'eli: simit
k’erk’esi: akbaba
k'erk'eta: aşırı sert, (mecazi anlamda çetin ceviz)
k’et’i: çubuk
k'eza: kaza
k’ibiri: diş
k’ibiriş oçxapu: diş fırçalattırmak
k’ibiriş oçxu: diş fırçalamak, diş temizlemek, diş yıkamak
k’ibiriş oxri3ku: diş fırçalamak
k’ida: oda
k’idala: kurum, kuruluş
k’ideri: kurul, kurulmuş (ev vb)
k’iderkva: dikilitaş
k'idi: ağaçkakan
k’ik’ili: gaga, tohumun yeşeren filizi
k’ila: anahtar
k’ina: demir
k’ineri/k’ik’oneri: seyreltilmiş/temizlenmiş (bitkilerin etrafını seyreltme işinin yapılmış hali)
k’inura: çapalama zamanı, mayıs
k’irç’ole: banyo kesesi
k’ireri: bağlanmış, bağlı
k’irk’oleri: kıvırcıklaştırılmış, kıvırcık halde
k’iti: parmak
k’itiş geçamapu: parmak bastırtmak, imza attırtmak
k’itiş geçamu: parmak basmak, imzalamak
k'itxa(la): soru
k’itxeri: okumuş, eğitim görmüş, okumuş halde
k’izi: kaşık
k’libi: klip
k’limura: bulaşıcı
k’obo: ham, olmamış (meyve vb), olgunlaşmamış
k'oçdelpini: yunus adam, balık adam, dalgıç
k’oçi: adam, insan
k'oçineburi: insancıl
k’oçinoba: insanlık, insan severlik
k'oçinoboni: insanlıklı, canayakın, sevecen, sempatik
k'oçumçane: beyefendi, bay
k’oxlidi: midye
k’ok’ari: kanca
k'ok'i: ada
k’ok’i3’a: boğmaca (hastalık türü boğmaca)
k'olxi: kolh (laz-margal), laz-margal'ların atalarının ismi
k’olxoba: kolhluk, laz-margal olma şuuru veya bilinci
k'olxuri: kolhalı, kolkha özgü, laz-margal’a özgü, kolkhça
k’oli: çekirge
k'oliba: kulübe
k'oloni: kolon
k’oma: duman
k'oment'ari: yorum, kritik
k'omer3iuli: ticari
k'omer3ialoba: ticaret(çi)lik
k’onaği: konak
k'onari: …kadar
k'onk'oraxi: döş kemiği
k’op’a: kepçe
k’op’ç’a: eteklik veya sütyen kancası
k'op'ele: piç
k’orada: hopa yöresinde rizeli türklere hitap sözcüğü
k’orğoni: sivrisinek
k'orida: tahta kurusu
k'oroba: toplama, derleme, biriktirme
k'orobale: derleyiş, biriktirme yeri, derleme yeri, toplama yeri, derleme çalışması
k’oroberi: toplanmış, topluca, biraraya gelerek, toplanmış vaziyette, birlikte
k’oro3xa: sayım
k’oro3xala: ağıt
k’oro3xu: saymak, sayıklamak
k’oro3xalu: ağıt yakmak, sayıklamak
k’oro3xeri: sayılmış, sayılı
k’romepuna: soğanlık
k’romi: soğan
k’ruxini: inleti, inilti, hastanın inleme sesi
k’uçxe: ayak
k'uçxeşbulti: futbol
k'uçxeş obaz'gu: ayak diremek, yerinden kıpırdamamak
k'uçi: mide
k'udelxaşari: sırık kuyruklu, kuyruğu uzun
k’udeli: kuyruk
k’udelmak’asi: kırlangıç
k’udeloni: kuyruklu
k’ui: kuyu
k'uk'ulina: karabatak
k’uk’uma: güğüm
k’ulani: yetişkin kız, genç kız
k'um3xi: kenar
k'undi: bok (insan boku)
k'undişskindina: bok böceği, bok hayvanı
k'undura: şubat
k’un3xi: dikkat
k'un3'uli: uç
k'uri: kuzgun
k’urk’a: meyva çekirdeği
k’urşumi: kurşun
k’urta: kadın donu, geleneksel uzunca bayan iç çamaşırı
k'urump'i: tomurcuk
k’usuri: kusur
k'ut'u: penis
k’varçxani: sel
k'varuli: kısır horoz
k’vata: iskele, merdiven (ağaca, çatıya tırmanmak için), kalasları ara bölmelere koyma şeklinde oluşturulan çit kapısı
k’vateri: kesik, kesilmiş
k’vatura: keskin
k’venuri: zerdava
k’veri: kör yılan
k’vikva: arı kuşu
k’vinçi: kuş
k'vinç'axi: bir kuş türü
k'vint'eli: sarı
k'vint'eloba: sarışınlık
l
labeşa: asalak
ladre: gür, taze
lağuna: ciklet, sakız
lağuneri: çiğneyerek, çiğnenmiş
lak’at’k’a: sapan
lak’ot’i: köpek yavrusu
laleri: afkurarak, afkurma vaziyetinde
langoma: asalak, çapsız insan, uyuşuk insan, hiçbir işe yaramayan insan
languri: çekiç
lande: gölge
lapşa: asalak, işe yaramaz insan, uzun çeneli
lap'a: lapa
lap'arde: dişi çakal
lasireri: bilevlenmiş
last’ik’i: lastik
laşari: kuduz
laşaroni: iri yarı köpek, köpek gibi insan, kuduzlu
lavaşi: ince hamur ekmeği
lazi: laz
lazma: inek boku
lazoba: lazlık
lazona: laz diyarı, laz memleketi, lazistan
lazuri: lazca, laza özgü
lazut’i: mısır
lebi: kir
leboni: kirli
leğeni: leğen
lexti: mezarın üst tarafının iki yanına toprağın çökmemesi için konulan kalas
lejveri: salya
lejveroni: salyalı
leksik'oni: sözlük
lemşi: iğne
lemşiş geçamu: iğne yapmak
lenç’k’va: tükürük
leri: sarımsak
lersi: şiir
leşki: dudak
let’a: toprak
lilve: sebze lima: savaş
limci: akşam
limxana: eğreltiotu
limxanapuna: eğreltiotluğu
linci: bakır
lit'erat'ura: edebiyat
lobia: fasülye
loqa: tatlı, fazla şekerli
loqanoba: tatlılık
lomi: aslan, demir sil
loriginz'e: havuç
loskeri: yalanmış
loskoba: yalakalık
luği: incir
luqu: lahana
luqubrinconi: pirinçli lahana çorbası
luquk’ank’ari: tahta bir aletle dövme veya ufalama suretiyle lahanadan yapılan bir tür yemek
lukuna: mum
luk’umxa: bir bitki türü (bodur bir cins ağaç)
labeşa: asalak
ladre: gür, taze
lağuna: ciklet, sakız
lağuneri: çiğneyerek, çiğnenmiş
lak’at’k’a: sapan
lak’ot’i: köpek yavrusu
laleri: afkurarak, afkurma vaziyetinde
langoma: asalak, çapsız insan, uyuşuk insan, hiçbir işe yaramayan insan
languri: çekiç
lande: gölge
lapşa: asalak, işe yaramaz insan, uzun çeneli
lap'a: lapa
lap'arde: dişi çakal
lasireri: bilevlenmiş
last’ik’i: lastik
laşari: kuduz
laşaroni: iri yarı köpek, köpek gibi insan, kuduzlu
lavaşi: ince hamur ekmeği
lazi: laz
lazma: inek boku
lazoba: lazlık
lazona: laz diyarı, laz memleketi, lazistan
lazuri: lazca, laza özgü
lazut’i: mısır
lebi: kir
leboni: kirli
leğeni: leğen
lexti: mezarın üst tarafının iki yanına toprağın çökmemesi için konulan kalas
lejveri: salya
lejveroni: salyalı
leksik'oni: sözlük
lemşi: iğne
lemşiş geçamu: iğne yapmak
lenç’k’va: tükürük
leri: sarımsak
lersi: şiir
leşki: dudak
let’a: toprak
lilve: sebze lima: savaş
limci: akşam
limxana: eğreltiotu
limxanapuna: eğreltiotluğu
linci: bakır
lit'erat'ura: edebiyat
lobia: fasülye
loqa: tatlı, fazla şekerli
loqanoba: tatlılık
lomi: aslan, demir sil
loriginz'e: havuç
loskeri: yalanmış
loskoba: yalakalık
luği: incir
luqu: lahana
luqubrinconi: pirinçli lahana çorbası
luquk’ank’ari: tahta bir aletle dövme veya ufalama suretiyle lahanadan yapılan bir tür yemek
lukuna: mum
luk’umxa: bir bitki türü (bodur bir cins ağaç)
m
ma: ben
maambare: haberci
maana: bahane
maange: mutfak eşyacısı, züccaciyeci
maanşani: altıncı
maartani: birinci
mabağe: bağcı
mabaxe: dövücü, döven, boksör
mabalan3e: dengeci
mabire: türkücü, şarkıcı
macginale: kazanan, başaran, kazanıcı, galip
macğat'e: ışıldayan, göz hoş gelmeyen ışıldayıcı
macoxine: çağırıcı, tellal, mübaşir
maçxome: balıkçı
maçkinere: uzman
maçkinoba: bilgelik
maçodinale: sonuncu, sonlandırıcı, sonlandıran, bitirici
maçxa: pınar suyuna yapılan tahta oluk
maçxonope: rahmetçi, rahmetini esrgemeyen
maçxorani: dokuzuncu
maç’ame: ilaçcı, eczacı
maç'ope: avcı, yakalayıcı
madulyartoba: işbirlikçilik
madulyartobe: işbirlikçi
madulye: işçi
mafut'bole: futbolcu
magalgamaçame: dışsatıcı, ihracatçı
magamaçkvale: yayıncı
magamamale: imalatçı, üretimci
magektale: devrimci
magenomskide: artıkçı
mage3adapale: denetmen
mage3ade: denetçi
magnolia: şimşir ağacı
magoxtime: dolaşıcı, gezici
magolokte: çevrimci, tercüman
magoşobğe: dağıtımcı
magoşobğopale: dağıtman, dağıtan
magoşogore: araştırmacı
magurape: öğretici, eğitimci
maguri: tasma
magyare: aşçı, yemekçi
magzak'ine: demiryolcusu
magzale: yolcu
mağali: zirve, yüksek
mağalidoguroni: yüksekokul
mağaligurapa: yükseköğretim
mağaloba: yükseklik
mağara: mağara, in
mağvine: şarapçı
maqaqi: su kurbağası
maqoropale: aşık
maizmoce: hayalci, hayalperest
maxaçke: kazıcı, çiftçi, emekçi
maxande: çalışkan
maxant'e: ressam
maxesap'e: hesapçı, muhasebeci, hesaplayıcı
maxtime: gidici, seyyah
maxutani: beşinci
maxut'ale: yaycı
maxut’ine: horlayıcı, horlayan
maxva: kül, köz
maxvaşi t’aroni: köz gibi hava, köz gibi parlayan veya sıcak hava
maxvale: öksüren, sürekli öksürüp duran
maxvat'epale: kemirgen
maiptinale: ilkinci, ilklendirici, ilklendiren
majurak’elendo: diğer tarafdan
majurani: öteki, ikinci, diğeri
majuranik’ele: öbür tarafa, öteki tarafa
majuranişi: ötekinin, diğerinin
makart’ale: kağıtçı, mektupçu, postacı
maktirale: değiştirici, takascı, trampacı
makudale: kalpakçı, başlıkçı
mak’ature: katılımcı, üye
mak'erk'ele: simitçi
mak'ide: kurucu
mak'idu: taciz etmek, takılmak, tecavüz etmek
mak'vande: dilenci
mak'vate: kesici, makas
mak'vint'ele: sarıcı, metal sektöründe sarı işiyle uğraşan
malağure: sarıasma kuşu
malave: yerinde durmayan çitten çeperden atlayan etrafa ziyan veren
malave puci: çitten çeperden atlayıp duran ziyanlı inek
malerse: şair
mali: mal
maloske: yalamacı, yalaka
mamağalgurape: yükseköğretimci
mamçvale: bekçi, bekleyici, bekleyen
mamç'arapale: yazar
mamç'are: yazar, yazıcı
mamgurapale: öğretmen, muallim
mamgure: talebe, öğrenci
mamjvare: yeşilci, yeşilaycı, çevre dostu
mamordale: yetiştirici, büyütücü
mamp’ile: öldürücü, zalim, cani
mamp’ilu: öldürücü, cani
mamt'ine: kaçakcı
mamuli: horoz
mamuli3’i: bir atmaca türü
mamzuğe: denizci
mance: sahip
manceneri: sahipli
mancoba: sahiplik, aidiyet
mandaboli: patiska
mandvala: lokma
manebra: arkadaş
manenaçkinere: dilbilimci
mangali: orak
mangana: araba
mani: acele, çabuk
mani mani: çabuk çabuk, acele acele
manişa: hızlı, çabucak
manişoba: çabukluk, hız, sürat
manodgite: direnişçi
manoxonde: dayanıklı, dayanıkçı
manot’ale: saldırgan
mano3'ile: mahsülcü, rençber, çiftçi
man3’ipure: sincap
manz'ageri: komşu
ma(o)dude: veri toplayıcısı, kaynakçı
ma(o)gnape: duyurucu, ilancı
ma(o)ktepale: çevirmen, çevirici
ma(o)k'onokte: caydırıcı
ma(o)k'onoktepale: caydıran
ma(o)k'orte: bölücü, ayırıcı
maok’rebule: merkezci, merkeziyetçi
ma(o)k'vatapale: kesen
ma(o)nç'qole: yaralayıcı
maoşeani: yüzüncü
m(a)oşvace: dinlendirici
maotxani: dördüncü
maovrani: sekizinci
m(a)ovare: inkarcı
ma(o)zime: ölçümcü
m(a)oz'ğapule: doyuran
maoz'ğe: doyumcu, doyduran
m(a)o3'k'edale: seyirci, bakıcı
mapa: kral
mapxa: yaz güneşi
mapi3are: keresteci, tahtacı, ağaççı
mapoba: krallık
mapxa: yaz, sıcaklık zamanı
mapinte: pisleyici, pisleyen, çöpçü
mapsime: (psimura) işeyici, işeyen
mapşalia: bülbül
maputxe: pilot, uçucu
mara: fakat, ama, lakin
març’a: ardısıra üst üste dizmek, ardısıra dizilmiş odun birikintisi
mardi: teşekkür
mardişi otk(val)u: teşekkür etmek
mardoba: teşekkür sunma, teşekkür
margali: margal (lazların ikiz boyu) margaluri: margalca
margaloba: margallık
margalona: margalya, margalistan, margal diyarı
mariaşina: ağustos
markvali: yumurta
markvaliş xeç’ep’a: yumurta kabuğu
markvaloni: yumurtalı
markvanale: yumurtalık, yumurtlama yeri
mark'ine: güreşçi
martini: mart’ini
mart'i: mart
marz’gvani: sağ
marz’gvanoba: sağcılık
masağale: oyuncu
masalidare: dayanışmacı
masari: kazık
masendik'e: sendikacı
masiminale: dinleyici
mastarepuna: fiiller sözlüğü
mastari: fiil
mastere: oyuncu
mastvine: ıslıkçı, hakem
masumani: üçüncü, öbürü
masumanoba/masumane: üçüncülük
maşilyani: bininci
maşkurinale: korkak
maşkvidale: boğucu, boğan
maşkvitani: yedinci
maşuroşletine: cankurtarıcı
maşuroşletinepale: cankurtaran
maşvele: yardımcı
mat'k'ap'azi: dolandırıcı, üçkağıtçı, sahtekar
mavitani: onuncu
mayasili: basur
mayeç'ope: alıcı, müşteri
mazuğe: denizci, tayfa
maz'abuno3'k'edale: hastabakıcı
maz’irale: şahit
ma3xene: atçı, seyis
ma3xovare: hayvancı
ma3'k'indi: yüzük
ma3'opx(anal)e: derleyici, derleyen
mbuli: kiraz
mbulepuna: kirazlık
mbulora: haziran
mcixi: avuç
mcveşeburi: eskice(ne), eskiye ait, eski tarzda
mcveşi: eski
mcveşora: eski zaman, eski vakit
mçxu: kalın
mçumu: bekçi
mçxuri: koyun
mçxutoloni: kalın gözlü, iri gözlü
mçxvapa: sıcak, hararet
mçiki: kestane kargası
mçire: geniş
mç'aci: sinek
mç’aru: yazıcı
mç'ima: yağmur
mç’imoni: yağmurlu
mç’ipaşa: özentili, ufakça
mç'ipaşaşi: inceden, inceden inceye, teferruatlıca
mç'ipe: ince
mç’ipetoloni: ince gözlü, küçük gözlü
mç'ita: kırmızı
mç’ita k’ant’o: kırmızı pul
mç’itamuru3xi: kızılyıldız
mç’itoni: kırmızılı
mç’itoba: kırmızılık
mç’k’eri: başlanmış, başlatılmış, eğitilmiş, terbiye edilmiş
mç'k'eşi: çoban
mç'k'eşqurz'eni: çoban üzümü, yaban mersini
mç'k'idi: mısır ekmeği
mç’k’irula: kesici
mç’k’omu: yeyici, yiyen
mç'oxa: ekşi
mç’u: bağırsak
mç’umçxu: kalın bağırsak
mdğura: biraz önce, demin
mebaz'geri: dayanmış, dayatılmış
mebğeri: dökük, dökülmüş, önüne atılmış
mebğu: dökmek
mebusi: milletvekili
meçameri: verilmiş
meçamu: vermek
meçeti: cami
meçkinu: kendine ayırmak, kendine veya başkasına tahsis etmek, bilmek, yer seçmek
meçkineri: ayırılmış, tahsis edilmiş
meçodu: bitmek
meç’abu: yapışmak, dalında yetişmek, dalında mevcut olmak (fındık vb)
meç’aberi: yapışmış, dalında yetişmiş, dalında mevcut olmuş (fındık vb)
meç’ireri: zorlu, zorca, zor, zahmetli, sıkıntı
meç'iroba: mecburiyet, zor(unlu)luk, sıkıntı
meç’irderi: sıkılmış halde
meç'irdu: sıkılmak
meç’iru: sıkıntı çekmek, zorlanmak, zahmet görmek
meç’işu: arkasından koşmak, arkasından yetişmek
meç’k’aderi: çakılı, çakılmış (çekiç vb)
meç’k’adu: çakmak (çekiç vb)
meç’k’ireri: kesilmiş
meç’k’iru: kesmek
meç’k’iruşi: kesimlik
meç'k'odu: kopmak, yok olmak
(gelaç’k’odu: yukarıdan aşağıya kopmak, kırılmak, kopmak (dal vb), aşırı derecede inat etmek
qa kogelaç’k’odu/dal koptu/dal kırıldı
gelaç’k’odu do noğaşa idu/inat etti ve çarşıya gitmedi)
(keşaç’k’odu: aşağıdan yukarıya kopmak, çekip veya sıkı halde koparmak, çekip veya sıkı halde kopmak
ğanç’k’a keşoç’k’vidi/keneyi kopar)
(yeç’k’odu: kopmak, hiç kalmadan kopuvermek, yok olmak, soyu tükenmek, ulaşılamamak
an3’i m3xuli yeç’k’odu/bu sene armut olmadı)
(elaç’k’odu: yandan çatlamak, yandan kopmak
modvalu elamiç’k’odu/ayakkabım koptu)
(goç’k’ondu: unutmak
mot gogoç’k’ondu/neden unuttun)
(golaç’k’odu: sıralı kopuvermek, dizili kopuvermek, uzunca bir nesnenin kopması, kopmak, patlamak, kopuvermek
duvari kogolaç’k’oderen/duvar patlamış/duvar kopmuş)
(goşaç’k’odu: kapalı bir yerden kopmak, aradan kopmak, aradan kopuvermek, aradan patlamak
porçaşi ast’i’i goşuç’k’oderen/elbisesinin lastiği patlamış/elbisenin lastiği kopmuş)
(go3’aç’k’odu: ön taraftan kopmak veya çekmek, işleminden sonra kopuvermek
tok’i go3’aç’k’odu/ip koptu)
(meç’k’odu: kopmak, arasına kopmak, çekme işleminden sonra kopuvermek
mo 3’in3’up, tok’i komek’odun/asılma, ip kopar)
meç'k'vidala: yok olan, yok olma, çok bulunur durumda olma, çok bulunur olan
meç'k'vidu: kopmak, koparmak, kurtulmak (beladan vb)
medi: umut, beklenti, istek
medik'uri: tıp
megabre: arkadaş
megabroba: arkadaşlık
megargu: yaramak, faideli olmak
megere: meğer(sem)
meqoneri: götürülmüş (canlı biri götürülmüş)
meqonu: götürmek (canlı birini götürmek), ardına gitmek, ardına götürmek
meqvaperi: mayalanmış yoğurt, maya katılmış, mayalanmaya bırakılmış
meqvapu: yoğurt yapmak, yoğurt mayalamak, yoğurt
mexçanu: beyazlamak, beyazlaşmak
mexoleri: yaklaşarak, yaklaşma haliyle
mexoloba: yaklaşım(cı)lık
mexolu: yanına yaklaşmak
mexolapu: yanına yaklaştırmak
mexsus: mahsus
mextimu: gitmek
mexvat’u: kemirmek
mexvat’eri: kemirerek, kemirilmiş
mejaç’k’videri: kopuk, kopmuş, kaymış, heyelanlı
mejaç’k’vidu: kopmak, kaymak, heyelan
mejaxveri: kaykık, kopuk (toprak vb)
mejaxvu: yüksek yerden aşağıya doğru yuvarlamak, yüksek yerden aşağıya doğru atmak
mejixu: yüksek yerden kopmak (toprak vb), yüksek yerden düşmek
mejilu: aşmak, üzerinden aşmak, üzerinden geçmek
mejodvu: üzerine katmak, ilave etmek
mejolapu: aşırtmak, üzerinden aşırtmak, üzerinden geçirtmek
mejoxu: üzerinden kaymak, üzerinden dökmek
mejot'k'oçu: yukarıya atmak, yukarıya savurmak
mekosu: süpürmek, temizlemek
mektebi: okul
mek'axt(im)u: geçmek (karşıya geçmek, karşı tarafa geçmek)
mek’alaperi: iyileşmiş, atlatmış (hastalığı atlatmış)
mek’alapu: iyileşmek, hastalığı atlatmak
mek’arberi: yok edilmiş, soyu tüketilmiş, ortadan kaldırılmış
mek’arbinu: yok etmek, ortadan kaldırmak, soyunu tüketmek
mek’ardu: (nik’ardu) tenezzül etmek, kendine yeterli görmek, kendine layık görmek
mek'aru: iyileşmek
mek’idu: asmak, takılmak, takmak, (elbise, para vb)
mek'iru: sarmak, bağlamak
mek'vandu: dilenmek, istemek
mek’vateri: kesik, kopuk, kesilmiş
mek’vatu: kesmek
mele: karşı
meleni: karşıdaki
meleni p’ici: karşı sahil, karşı yön
meli: tilki
melu: düşmek
memskvaneri: güzelcene, yakışarak, usulüne uygun
memskvanu: yakışmak, güzelleşmek
mem3xveri: ekli, ilaveli
mem3xvu: ilave etmek, eklemek, yama yapmak
mencğoneri: gönderilmiş
mencğonu: göndermek
menceli: derman, güç, takat
menceloba: kuvvetlilik, güçlülük
menceluri: kuvvetlice, güçlüce
menceloni: güçlü, kuvvetli, dermanlı
mençxvareri: ağzı burnu dağılmış, ağzı burnu kırılmış
mençxvaru: (ağzını burununu) kırmak, dağıtmak
mendaxtimu: gitmek
menda3'k'omila: gözetme
menda3'k'omileri: gözeterek, bakarak, bakılmış
menda3'k'omileri menda3'k'omileri: baka baka, bakına bakına
mendi: ileri
mendili: mendil
mendoçkv(in)u: göndermek, canlı bir varlığı göndermek
mendra: uzak
mendrane: uzakta olan, uzaktaki, yabancı
mendraneri: uzaktaki, uzaklaşmış
mendrani: uzaktaki, uzak olan
mendranoba: uzaklık
mendraşen: uzaktan
mendvalu: telkin etmek, gönül almak
mendrik’eri: bükük, eğik
mendrik'u: bükmek, bükülmek, eğmek
mengaperi: benzer
mengapinoba: benzerlik
mengap(in)u: benze(t)mek
ment'ru3eri: kopmuş (toprak) , heyelanmış, dizlerin üzerine çökmüş
ment'ru3u: toprak kayması, dizlerin üzerine çökmek
menyaşdoloxe: yurtiçi
menyaşgale: yurtdışı
men3axeri: yapıştırılmış, yapışmış
men3axu: yapıştırmak, yapışmak
men3’u: tutuşturmak, tutuşmak
merami: dert, meram
merçeri: serili, serilmiş
merçona: sergi
merçu: sermek
mergya: zerzevat, katık
mesxi: ahıskalı
meskireri: sönük, sünmüş
meskiru: sönmek, söndürmek
mestiku: parçalamak
mestveri: kopuk
mestvinu: ıslık çalmak
mestvu: kopmak
meşaxt(im)u: içeriye doğru girmek
meşakaçu: sıkışmak, sıkılmak, araya sıkışmak
meşobğu: içeriye doğru doldurmak, içeriye doğru atmak, insanı dolduruşa getirmek
meşobğeri: içeriye doğru doldurulmuş, içeriye doğru atılmış, dolduruşa getirilmiş insan
meşoxunu: içeriye doğru tıkmak, içeriye doğru oturtmak, içeriye doğru sokmak, içeriye doğru var olmak
meşolapu: bir nesnenin içerisine doğru sokma suretiyle gizlemek
meşgale: eğlenti, zaman geçirme eylemi
meşgalu: bir şeyle oylanma usuluyle zaman geçirmek
meşvena: beklenti
meşvenu: ummak, zannetmek, beklentide bulunmak
metxozu: kovmak, ardından gitmek
metkvale: deyiş, vecize, söylem
met’a: den başka
met'aksi: ipek
met'aksiş skindina: ipek böceği
met'ak'sişimunt'uri: ipek böceği
met’k’oçeri: atılmış, bırakılmış, terkedilmiş
met’k’oçu: atmak, savurlamak
met’k’omilu: atmak, savurlamak
met’k’omileri: atık, atılmış, savruk, savrulmuş
met'k'va3eri: patlamış, çatlamış, patlatılmış, çatlatılmış
met'k'va3u: patlamak, çatlamak
mezdu: kapamak, örtmek (kapı kapamak, kapıyı örtmek vb)
mezxep'i: mezhep
mezmoneri: düşünceli
mez’abuneri: hastalanmış, hastalığa yakalanmış, hastalığa tutulmuş
me3ade: deneyici
me3xank’eri: gagalanmış
me3xank’u: gagalamak
me3xont'u: sıçramak, zıplamak
me3xot'u: ayıklamak (balık ayıklamak vb)
me3igale: kancalı iğne
me3igeri: saplamış, batırılmış
me3igu: saplamak, batırmak
me3’qvinu: def etmek, başından savmak
me3’qvineri: def edilmiş
me3’in3’u: asılmak, asılmak suretiyle kendine doğru çekmek (yukarıdan aşağıya doğru)
me3’k’apura: geçim
me3’k’eri: sökük, sökülmüş
me3’k’u: sökmek
mgara: ağıt, ağlayış, ağlama
mgarineri: ağlayarak, ağlama haliyle
mgarinace: ağlayıp sızlayan
mgarineri mgarineri: ağlaya ağlağa, ağlaya sızlaya
mgeri: kurt
mgvana: gübre
mgvaneri: etli butlu, şişmanlamış, tombullaşmış, gübreli
mğiri: bulanık
mğireri: bulanmış, bulanık
mğiru: bulanmak
mğorineri: böğürerek, bağırarak (hayvan)
mğorinu: böğürmek, bağırmak (hayvan)
mxirace: hırsız
mxuci: omuz
mxuciş meçamu: omuz vermek, yardım etmek, yardımlaşmak
mi: kim
mi(e)pe: kimler
mi(e)pek: kimler (ergatif)
mi(e)pes: kimler(d)e) (datif)
mi(e)peşen: kimlerden
mik: kim (ergatif)
minci: süzme
minoba: var olma bilinci, kimlik bilinci, benlik, bilinç
mipeşa: kimlere
mirk'ani: mart
mis: kim(d)e (datif)
misa: sakin
misia: misyon
misixurma: hurma (kış hurması)
mişa: kime
mişen: kimden
mitxanepe: kimseler
mitxanepek: kimseler (ergatif)
mitxanepes: kimseler(d)e (datif)
mitxanepeşen: kimselerden
mitxani: kimse, herhangi biri
mitxanik: kimse (ergatif)
mitxanis: herhangi birine, kimseye (datif)
miti: kimse
mitik: kimse (ergatif)
mitis:kimseye, kimsede (datif)
mitiskani: hiç kimse
mitişa: kimseye
mitişen: kimseden
mja: süt
mjaçxa: pazar günü
mjari: ekşi
mjoli: dut
mjora: güneş
mjvabu: toprak kurbağası
mjvari: yeşil
mjvaroni: yeşilli
mkiri: un
mkveri: öğütülmüş
mkuri: topuk
mk’idale: kurucu
mk'oli: çekirge
mk'olo: acı (biber vb)
mk'ule: kısa
mk'ule(no)ba: küçük boyluluk, ufak boylu olmak, kısalık
mk’vatura: keskin, bilevli, kesici
mk'yapu: erkek çakal
moadgile: danışman
moçodu: boşaltma(k), indirmek, aktarmak
moçxant’eri: parlak, parlamış
moçxant'u: parlamak
moçxu: yıkamak, durulamak (bulaşık, sebze meyve vb)
moçiteri: kurtulmuş halde, yarılmış (yarılmış odun)
moçitu: kurtulmak, odun yarmak
moçitoba/moçita: kurtuluş
moç’k’va: başlangıç
moç’k’vidu: çubuk veya değnekle vurmak, tokat atmak, vurmak (tokat atmak, çubukla vurmak)
(moç’k’vidu: cisimle vurmak, vurmak, çarpmak, kuvvetlice vurmak, çubukla veya değnekle vurmak
nek’na mot moç’k’vidup?/kapıyı neden çarpıyorsun?)
(geçamu: vurmak
beres mo geçap/çocuğa vurma)
(mojoç’k’vidu: vurmak, üzerine vurmak, planlayıp bir hedefe vurmak, cisimle vurmak
bereşi cinikis mojoç’k’videren/çocuğun ensesine vurmuş)
(go3’oç’k’vidu: vurmak, ön tarafından vurmak, tokat atmak
nunk’us kogo3’oç’k’videren/yüzüne tokat atmış)
(oxoç’k’odu: panik halde koşarak bir yere gitmek, panik halde bir yere koşmak, panik halde yarışma işlemi, bir şeyi yapmamak veya birşeyi yapmamak için inat etmek, yırtınıp durmak, debelenip durmak
oxorcak koxoç’k’odu/kadın panik halde gitti/kadın inat etti
berek koxoç’k’odu do mşkeşa va eşaxtu/çocuk inat etti, debelendi ve mşkeye çıkmadı)
(ok’oç’k’odu: birbirinden kopmak, birbirinden çatlamak, birbirinden çatlayıvermek, inat etmek, birbirinden kıskanmak
em puci şeni kok’oç’k’odes do ar xvala eya yeç’opes/o inek için inat ettiler ve sadece onu satın aldılar)
(doloç’k’vidu: vurmak, üzerine bir cisimle vurmak
3’i3’ilas bigate kodoloç’k’vides do ordoşen doqviles/yılanın sırtına (beline) çubukla vurdular ve hemencecik öldürdüler)
(yeç’k’vidu: koparmak, kurtulmak, aniden hiddetlenip tepki göstermek
pucik tok’i yiç’k’videren/inek ipini koparmış
berek yiç’k’vidu do nana muşis guxtu/çocuk hiddetlenip annesine karşı geldi)
(golaç’k’vidu: bir cisimle vurmak, rastgele savurup (uzunca bir cisimle) vurmak, vurmak
pucis xaşarite goloç’k’vides/inekle sırıkla vurdular)
(meç’k’vidu: kopmak, kopuvermek, bitirmek, defetmek
mundeşakis ğarğalap, dogibağun komeç’k’vidi/ne zaman kadar konuşuyorsun, yeter artık (yeter sana) bitir (sus))
modvalu: ayakkabı
modvu: giymek, giyinmek
mogapa: gelir, kazanç
mogiberi: pişirilmiş, pişmiş
mogibu: pişirmek, haşlamak
moginz’oni: uzunca
moginz’u: uzatmak
mogzeri: tutuşturulmuş (odun)
mogzu: yakmak, tutuşturmak (odun vb)
moğaperi: getirttirilmiş
moğapu: getirtmek
moğu: götürmek, getirmek
moqonu: canlı bir varlığı getirmek
moxtanora: gelecek
moxtima: geliş (geliş göstergesi)
moxtimapa: geliş
moxtimoba: gelişlik, gelmelik
moxtimu: gelmek
moxva: rastlantı, şans, uygun
moxvaderi: rastlamış, rastgelmiş
moxvadu: rastlamak, rastgelmek
moilu: üzerini kaplamak, üzerine kaplanmak (bitki vb), üzerini veya üzerine örtmek (battaniye vb), içine girmek (yatakta yorganın içine girmek)
mojadvalu: üzerine koymak, tek omuzuna koymak
mojadvaleri: üzerine koyulmuş, tek omuzuna koyulmuş
mojomskide: artan
mojonome: kaymak
mojok’idu: sırtına almak, sırtlanmak, üzerine asmak
mojok’ideri: sırtına almış vaziyette, asılı halde, asılmış
mojvat’u: üzerine düşmek, üzerine düşme sebebiyle isabet etmek
mokteri: devrik, devirilmiş, aktarılmış
moktu: devirmek, aktarmak
mok’ideri: sırtına almış halde, sırtına almış vaziyette, sırtlanmış
mok’idu : yüklemek, sırtlamak
mok'irk'a: burgu
mok’itxeri: ziyaret edilmiş, hal hatır sorulmuş
mok’itxa: ziyaret
mok’itxale: ziyaret odası, salon
mok'itxu: ziyaret etmek, hal hatır sormak
mok’useri: inleyerek
mok’useri mok’useri: inleye ineye
mok'usu: inlemek
moladgu: içine koymak, içine yerleştirmek
moladumu: atmak (ağzından içeri atmak)
moladvu: herhangi bir nesneyi kapalı bir yere atmak veya bırakmak
molapu: örtmek, kamufle etmek
molaşinu: tekrardan konuyu gündeme getirmek, tekrardan hatırlatmak, anmak
moloxunale: hapishane
moloxuneri: mahkum, hapsedilmiş
moloxunk’oçi: mahkum
moloxunu: hapsetmek, içeriye kapatmak, içeriye tıkmak, içeride var olmak (oturmak), içeri tıkmak (canlı birini içeri tıkamak)
momaleri: getirilmiş
momalu: getirmek
mompinale: serme yeri, serilen yer
mompineri: yere serilmiş, yere yayılmış, serilmiş
mompinu: sermek, yere yaymak
monç’elu: umurunda, umurumda olmak
monç’els: umurunda
monç’eri: yetişmiş, olgunlaşmış (meyve vb)
monç'inoba: olgunlaşma zamanı, yaz
monç'inora: yaz mevsimi
monç’u: olgunlaşmak, yetişmek (meyve vb)
monç'va: kuluçka
monç’valu: tükürmek
mongonu: niyetlenmek, aklına koymak, keyfi gelmek
moni: boncuk
monk'a: ağır
monoğe: mor
montxeri: çarpılmış
montxu: vurmak, çarpmak, çarpma şekinde vurmak
mont’k’ori: isiri otundan yapılmış yayla yatağı
monzik'u: paçayı sıvamak, elbisenin kolllarını katlamak
monz'inu: art(tır)mak, zamlamak
monz'ineri: art(tırıl)mış, zamlanmış
mop’ecura: eşyanın kalınları
mop’ecu: katılaşmak, kalınlaşmak, katı şekilde
morçi: filiz
morçeri: filizlenmiş, filiz açmış
mordale: gelişkin, yetişkin
mordapu: yetiştir(t)mek, büyüttür(t)mek
morda(pe)ri: büyütülmüş, büyüttürülmüş
mordu: büyümek, büyütmek
morgu: ekmek, dikmek
morgapu: ektir(t)mek, diktir(t)mek
mosa: ağ
mosela: sahur
moselaş yeselu: sahura kalkmak
moseleri: kalkık
moşağu: ayırmak, içerisinden seçmek, içerisinden seçip çıkarmak
moşamu: içinden çıkarmak
moşinapu: andırmak, yad ettirmek
moşinu: anmak, yad etmek, tekrardan hatırlatmak
moşletinu: kurtarmak, kurtulmak
moşuxtu: içeriye doğru girmek (akıl vb), dellenmek
moşvacinale: dinlemme yeri, soluklama yeri, tatil yeri, tatil mevkii
moşvacinoni: dinlentili, dinlendiren
moşvacu: dinlenmek, soluklanmak, nefes almak
mot: neden
mota: torun
motali: yavru hayvan
motitxoni: eşyanın ince türleri
motveri: örtük
motvu: örtmek
motvaleri: örtülmüş, örtülü
mot’axu: kırmak
mot’axeri: kırık, kırılmış
mot’aleri: isabet etmiş, isabet ettirilmiş
mot'alu: sallamak, isabet ettirmek
mot’iberi/mot’ibineri: ısıtılmış, ısınmış, kaynatılmış
mot’ib(in)u/got’ibinu: kaynatmak (su vb sıvı), ısıtmak, ısınmak
movaru: inkar etmek
mozari: dişi yavru hayvan (inek)
mozdu: sağmak, çekmek (giysi vb), geri çekmek
mozinu: ölçmek
mo3'qvu: barışmak
mo3’ipxeri: süslenmiş, donatılmış (ev vb bina)
mo3'ipxu: süslemek, donatmak (ev vb bina)
mo3'ona: beğeni
mo3'one: hayran
mo3'on(d)oba: hayranlık
mo3’ondu: beğenmek
mpinale: sergi, kermes
mpineri: serilmiş
mpuleri: kamufle edilmiş, kamufle edilerek, saklanmış
mp’oli: istanbul
mraleri: üreyerek, türeyerek
mralura: üreyen, türeyen
mseli: sidik
msicepuna: sarmaşıklık
msici: sarmaşık
msirida: sığırcık kuşu
mskibu: değirmen
mskva: güzel
mskvanoba: güzellik
mskveri: geyik
msursu: eski insan
msva: kanat
mşkerepuna: orman güllüğü
mşkeri: yaban gülü, orman gülü
mşkirdoni: kırlangıç
mşkironeri: aç
mşkironoba: açlık
mşkurinace: korkak
mşumu: içici
mşumoba: içicilik, bağımlı içicilik
mtelixolo: herşey, tamamıyla
mteli: hepsi, tamamı, bütün, büsbütün, herşey
mtelm3udişişi: tamamen boşu boşuna, tamamen yalandan yere
mtinale: hakikaten
mtini: gerçek
mtinoba: gerçeklik, realite
mtiri: kayınpeder
mtugi: fare
mtuti: ayı
mtutişperi: ayı rengi
mtutiluqu: ayıotu
mtviri: kar
mtvirora: kar vakti
mtvirişburti: kartopu
mt'eri: düşman
mt'eroba: düşmanlık
mt'i: bit
mt’ioni: bitli
mt'inale: kaçak
mt’ineri: kaçkın, kaçmış
mt'k'a: orman
mt'k'a(lepuna): orman
mt'k'ak'oçi: orman adamı, margal mitoloji karakteri
mt’k’aşkotume: çulluk, orman tavuğu
mt'k'o: karış, avuç
mt'k'uri: yabani
mt'ura: az kalsın
mt’ut’a: köz
mt’ut’oni: közlü
mt'veri: köz, toz
mt’verişperi: kül rengi
mu: ne
muçkvi: porsuk
muç'o eşo: sanki, tıpkı
muç'oşi: nasıl
muxuxi: köstebek
muxvalaminapu: isabet ettirtmek
muxvalaminu: isabet ettirmek
muk: kendisi (ergatif)
muk’o: ne kadar, kaç
muk’onoba/rak’ami: rakam, belirti
muk'onari: ne kadar
mumuleri: kendi kendine söylenerek
munçkvi: kunduz
mundes: ne zaman
mundeşa: ne zamana (kadar)
mundeşakis: ne zamana kadar
mundeşen doni: ne zamandan beri, ne zamandır
mundi: göt
mundixomula: kuru götlü, aşağılama sözü, küçük çocuklar için bir ihtam
mundik'undoni: götü boklu, aşağılama hitap şekli
munt'uri: meyva kurdu, kurtçuk, böcek
munt'uriş geçamu: kurtçuğa bürünmek, çürümek
muperi: ne biçim(de), ne gibi
murgvali: yuvarlak
muri: erkek arı
muru3xi: yıldız
mus: kendisine (datif)
musafiri: misafir
must'eşari: müsteşar
muşebura: kendi kendine
muşeni: n(e)için
muşenida: sebebi ise
muşenido: çünkü, sebebi, nedeni
mutepe: kendileri
mutepek: (ergatif) kendileri
mutu: birşey
mutuskani: hiçbirşey
mutxani: nesne, birşey
muzik’a: müzik
muzma: ne kadar
mzaxali: akraba
mzesku: karatavuk kuşu
mzguci: kötü kadın
mzguderi: bitkili
mzik’eri: mikik, mikilmiş
mzimale: ölçme işine yarayan, ölçme aleti
mzoğare: tayfa
mu3'u3'i: yavru fare
m3xade: realite, gerçek
m3xodari: sedir
m3xuk’uburi: dereotu
m3xuli: armut
m3ika: biraz
m3ika çkvaşi: biraz sonra, birazdan
m3ikaş k'ule: birazdan
m3kvit’ura: tavşan
m3udela: yalancı
m3udi: yalan
m3udişişi: yalandan yere, boşuna, boşu boşuna
m3udiş mok’idu: yalan yere suç atmak, yalan yere suç yüklemek, iftira etmek
m3udiş otku: yalan söylemek
m3udiş otkvapu: yalan söylet(tirt)mek
m3’k’ili: sivri, ince
m3’k’ili k’ik’iloni: sivri gagalı
m3'k'iri: pire
m3'k'o: karayemiş
m3'k'upi: karanlık
m3'ola: is, duman, soba borusunun veya dumanının isi
m3'utxe: tuzlu
ma: ben
maambare: haberci
maana: bahane
maange: mutfak eşyacısı, züccaciyeci
maanşani: altıncı
maartani: birinci
mabağe: bağcı
mabaxe: dövücü, döven, boksör
mabalan3e: dengeci
mabire: türkücü, şarkıcı
macginale: kazanan, başaran, kazanıcı, galip
macğat'e: ışıldayan, göz hoş gelmeyen ışıldayıcı
macoxine: çağırıcı, tellal, mübaşir
maçxome: balıkçı
maçkinere: uzman
maçkinoba: bilgelik
maçodinale: sonuncu, sonlandırıcı, sonlandıran, bitirici
maçxa: pınar suyuna yapılan tahta oluk
maçxonope: rahmetçi, rahmetini esrgemeyen
maçxorani: dokuzuncu
maç’ame: ilaçcı, eczacı
maç'ope: avcı, yakalayıcı
madulyartoba: işbirlikçilik
madulyartobe: işbirlikçi
madulye: işçi
mafut'bole: futbolcu
magalgamaçame: dışsatıcı, ihracatçı
magamaçkvale: yayıncı
magamamale: imalatçı, üretimci
magektale: devrimci
magenomskide: artıkçı
mage3adapale: denetmen
mage3ade: denetçi
magnolia: şimşir ağacı
magoxtime: dolaşıcı, gezici
magolokte: çevrimci, tercüman
magoşobğe: dağıtımcı
magoşobğopale: dağıtman, dağıtan
magoşogore: araştırmacı
magurape: öğretici, eğitimci
maguri: tasma
magyare: aşçı, yemekçi
magzak'ine: demiryolcusu
magzale: yolcu
mağali: zirve, yüksek
mağalidoguroni: yüksekokul
mağaligurapa: yükseköğretim
mağaloba: yükseklik
mağara: mağara, in
mağvine: şarapçı
maqaqi: su kurbağası
maqoropale: aşık
maizmoce: hayalci, hayalperest
maxaçke: kazıcı, çiftçi, emekçi
maxande: çalışkan
maxant'e: ressam
maxesap'e: hesapçı, muhasebeci, hesaplayıcı
maxtime: gidici, seyyah
maxutani: beşinci
maxut'ale: yaycı
maxut’ine: horlayıcı, horlayan
maxva: kül, köz
maxvaşi t’aroni: köz gibi hava, köz gibi parlayan veya sıcak hava
maxvale: öksüren, sürekli öksürüp duran
maxvat'epale: kemirgen
maiptinale: ilkinci, ilklendirici, ilklendiren
majurak’elendo: diğer tarafdan
majurani: öteki, ikinci, diğeri
majuranik’ele: öbür tarafa, öteki tarafa
majuranişi: ötekinin, diğerinin
makart’ale: kağıtçı, mektupçu, postacı
maktirale: değiştirici, takascı, trampacı
makudale: kalpakçı, başlıkçı
mak’ature: katılımcı, üye
mak'erk'ele: simitçi
mak'ide: kurucu
mak'idu: taciz etmek, takılmak, tecavüz etmek
mak'vande: dilenci
mak'vate: kesici, makas
mak'vint'ele: sarıcı, metal sektöründe sarı işiyle uğraşan
malağure: sarıasma kuşu
malave: yerinde durmayan çitten çeperden atlayan etrafa ziyan veren
malave puci: çitten çeperden atlayıp duran ziyanlı inek
malerse: şair
mali: mal
maloske: yalamacı, yalaka
mamağalgurape: yükseköğretimci
mamçvale: bekçi, bekleyici, bekleyen
mamç'arapale: yazar
mamç'are: yazar, yazıcı
mamgurapale: öğretmen, muallim
mamgure: talebe, öğrenci
mamjvare: yeşilci, yeşilaycı, çevre dostu
mamordale: yetiştirici, büyütücü
mamp’ile: öldürücü, zalim, cani
mamp’ilu: öldürücü, cani
mamt'ine: kaçakcı
mamuli: horoz
mamuli3’i: bir atmaca türü
mamzuğe: denizci
mance: sahip
manceneri: sahipli
mancoba: sahiplik, aidiyet
mandaboli: patiska
mandvala: lokma
manebra: arkadaş
manenaçkinere: dilbilimci
mangali: orak
mangana: araba
mani: acele, çabuk
mani mani: çabuk çabuk, acele acele
manişa: hızlı, çabucak
manişoba: çabukluk, hız, sürat
manodgite: direnişçi
manoxonde: dayanıklı, dayanıkçı
manot’ale: saldırgan
mano3'ile: mahsülcü, rençber, çiftçi
man3’ipure: sincap
manz'ageri: komşu
ma(o)dude: veri toplayıcısı, kaynakçı
ma(o)gnape: duyurucu, ilancı
ma(o)ktepale: çevirmen, çevirici
ma(o)k'onokte: caydırıcı
ma(o)k'onoktepale: caydıran
ma(o)k'orte: bölücü, ayırıcı
maok’rebule: merkezci, merkeziyetçi
ma(o)k'vatapale: kesen
ma(o)nç'qole: yaralayıcı
maoşeani: yüzüncü
m(a)oşvace: dinlendirici
maotxani: dördüncü
maovrani: sekizinci
m(a)ovare: inkarcı
ma(o)zime: ölçümcü
m(a)oz'ğapule: doyuran
maoz'ğe: doyumcu, doyduran
m(a)o3'k'edale: seyirci, bakıcı
mapa: kral
mapxa: yaz güneşi
mapi3are: keresteci, tahtacı, ağaççı
mapoba: krallık
mapxa: yaz, sıcaklık zamanı
mapinte: pisleyici, pisleyen, çöpçü
mapsime: (psimura) işeyici, işeyen
mapşalia: bülbül
maputxe: pilot, uçucu
mara: fakat, ama, lakin
març’a: ardısıra üst üste dizmek, ardısıra dizilmiş odun birikintisi
mardi: teşekkür
mardişi otk(val)u: teşekkür etmek
mardoba: teşekkür sunma, teşekkür
margali: margal (lazların ikiz boyu) margaluri: margalca
margaloba: margallık
margalona: margalya, margalistan, margal diyarı
mariaşina: ağustos
markvali: yumurta
markvaliş xeç’ep’a: yumurta kabuğu
markvaloni: yumurtalı
markvanale: yumurtalık, yumurtlama yeri
mark'ine: güreşçi
martini: mart’ini
mart'i: mart
marz’gvani: sağ
marz’gvanoba: sağcılık
masağale: oyuncu
masalidare: dayanışmacı
masari: kazık
masendik'e: sendikacı
masiminale: dinleyici
mastarepuna: fiiller sözlüğü
mastari: fiil
mastere: oyuncu
mastvine: ıslıkçı, hakem
masumani: üçüncü, öbürü
masumanoba/masumane: üçüncülük
maşilyani: bininci
maşkurinale: korkak
maşkvidale: boğucu, boğan
maşkvitani: yedinci
maşuroşletine: cankurtarıcı
maşuroşletinepale: cankurtaran
maşvele: yardımcı
mat'k'ap'azi: dolandırıcı, üçkağıtçı, sahtekar
mavitani: onuncu
mayasili: basur
mayeç'ope: alıcı, müşteri
mazuğe: denizci, tayfa
maz'abuno3'k'edale: hastabakıcı
maz’irale: şahit
ma3xene: atçı, seyis
ma3xovare: hayvancı
ma3'k'indi: yüzük
ma3'opx(anal)e: derleyici, derleyen
mbuli: kiraz
mbulepuna: kirazlık
mbulora: haziran
mcixi: avuç
mcveşeburi: eskice(ne), eskiye ait, eski tarzda
mcveşi: eski
mcveşora: eski zaman, eski vakit
mçxu: kalın
mçumu: bekçi
mçxuri: koyun
mçxutoloni: kalın gözlü, iri gözlü
mçxvapa: sıcak, hararet
mçiki: kestane kargası
mçire: geniş
mç'aci: sinek
mç’aru: yazıcı
mç'ima: yağmur
mç’imoni: yağmurlu
mç’ipaşa: özentili, ufakça
mç'ipaşaşi: inceden, inceden inceye, teferruatlıca
mç'ipe: ince
mç’ipetoloni: ince gözlü, küçük gözlü
mç'ita: kırmızı
mç’ita k’ant’o: kırmızı pul
mç’itamuru3xi: kızılyıldız
mç’itoni: kırmızılı
mç’itoba: kırmızılık
mç’k’eri: başlanmış, başlatılmış, eğitilmiş, terbiye edilmiş
mç'k'eşi: çoban
mç'k'eşqurz'eni: çoban üzümü, yaban mersini
mç'k'idi: mısır ekmeği
mç’k’irula: kesici
mç’k’omu: yeyici, yiyen
mç'oxa: ekşi
mç’u: bağırsak
mç’umçxu: kalın bağırsak
mdğura: biraz önce, demin
mebaz'geri: dayanmış, dayatılmış
mebğeri: dökük, dökülmüş, önüne atılmış
mebğu: dökmek
mebusi: milletvekili
meçameri: verilmiş
meçamu: vermek
meçeti: cami
meçkinu: kendine ayırmak, kendine veya başkasına tahsis etmek, bilmek, yer seçmek
meçkineri: ayırılmış, tahsis edilmiş
meçodu: bitmek
meç’abu: yapışmak, dalında yetişmek, dalında mevcut olmak (fındık vb)
meç’aberi: yapışmış, dalında yetişmiş, dalında mevcut olmuş (fındık vb)
meç’ireri: zorlu, zorca, zor, zahmetli, sıkıntı
meç'iroba: mecburiyet, zor(unlu)luk, sıkıntı
meç’irderi: sıkılmış halde
meç'irdu: sıkılmak
meç’iru: sıkıntı çekmek, zorlanmak, zahmet görmek
meç’işu: arkasından koşmak, arkasından yetişmek
meç’k’aderi: çakılı, çakılmış (çekiç vb)
meç’k’adu: çakmak (çekiç vb)
meç’k’ireri: kesilmiş
meç’k’iru: kesmek
meç’k’iruşi: kesimlik
meç'k'odu: kopmak, yok olmak
(gelaç’k’odu: yukarıdan aşağıya kopmak, kırılmak, kopmak (dal vb), aşırı derecede inat etmek
qa kogelaç’k’odu/dal koptu/dal kırıldı
gelaç’k’odu do noğaşa idu/inat etti ve çarşıya gitmedi)
(keşaç’k’odu: aşağıdan yukarıya kopmak, çekip veya sıkı halde koparmak, çekip veya sıkı halde kopmak
ğanç’k’a keşoç’k’vidi/keneyi kopar)
(yeç’k’odu: kopmak, hiç kalmadan kopuvermek, yok olmak, soyu tükenmek, ulaşılamamak
an3’i m3xuli yeç’k’odu/bu sene armut olmadı)
(elaç’k’odu: yandan çatlamak, yandan kopmak
modvalu elamiç’k’odu/ayakkabım koptu)
(goç’k’ondu: unutmak
mot gogoç’k’ondu/neden unuttun)
(golaç’k’odu: sıralı kopuvermek, dizili kopuvermek, uzunca bir nesnenin kopması, kopmak, patlamak, kopuvermek
duvari kogolaç’k’oderen/duvar patlamış/duvar kopmuş)
(goşaç’k’odu: kapalı bir yerden kopmak, aradan kopmak, aradan kopuvermek, aradan patlamak
porçaşi ast’i’i goşuç’k’oderen/elbisesinin lastiği patlamış/elbisenin lastiği kopmuş)
(go3’aç’k’odu: ön taraftan kopmak veya çekmek, işleminden sonra kopuvermek
tok’i go3’aç’k’odu/ip koptu)
(meç’k’odu: kopmak, arasına kopmak, çekme işleminden sonra kopuvermek
mo 3’in3’up, tok’i komek’odun/asılma, ip kopar)
meç'k'vidala: yok olan, yok olma, çok bulunur durumda olma, çok bulunur olan
meç'k'vidu: kopmak, koparmak, kurtulmak (beladan vb)
medi: umut, beklenti, istek
medik'uri: tıp
megabre: arkadaş
megabroba: arkadaşlık
megargu: yaramak, faideli olmak
megere: meğer(sem)
meqoneri: götürülmüş (canlı biri götürülmüş)
meqonu: götürmek (canlı birini götürmek), ardına gitmek, ardına götürmek
meqvaperi: mayalanmış yoğurt, maya katılmış, mayalanmaya bırakılmış
meqvapu: yoğurt yapmak, yoğurt mayalamak, yoğurt
mexçanu: beyazlamak, beyazlaşmak
mexoleri: yaklaşarak, yaklaşma haliyle
mexoloba: yaklaşım(cı)lık
mexolu: yanına yaklaşmak
mexolapu: yanına yaklaştırmak
mexsus: mahsus
mextimu: gitmek
mexvat’u: kemirmek
mexvat’eri: kemirerek, kemirilmiş
mejaç’k’videri: kopuk, kopmuş, kaymış, heyelanlı
mejaç’k’vidu: kopmak, kaymak, heyelan
mejaxveri: kaykık, kopuk (toprak vb)
mejaxvu: yüksek yerden aşağıya doğru yuvarlamak, yüksek yerden aşağıya doğru atmak
mejixu: yüksek yerden kopmak (toprak vb), yüksek yerden düşmek
mejilu: aşmak, üzerinden aşmak, üzerinden geçmek
mejodvu: üzerine katmak, ilave etmek
mejolapu: aşırtmak, üzerinden aşırtmak, üzerinden geçirtmek
mejoxu: üzerinden kaymak, üzerinden dökmek
mejot'k'oçu: yukarıya atmak, yukarıya savurmak
mekosu: süpürmek, temizlemek
mektebi: okul
mek'axt(im)u: geçmek (karşıya geçmek, karşı tarafa geçmek)
mek’alaperi: iyileşmiş, atlatmış (hastalığı atlatmış)
mek’alapu: iyileşmek, hastalığı atlatmak
mek’arberi: yok edilmiş, soyu tüketilmiş, ortadan kaldırılmış
mek’arbinu: yok etmek, ortadan kaldırmak, soyunu tüketmek
mek’ardu: (nik’ardu) tenezzül etmek, kendine yeterli görmek, kendine layık görmek
mek'aru: iyileşmek
mek’idu: asmak, takılmak, takmak, (elbise, para vb)
mek'iru: sarmak, bağlamak
mek'vandu: dilenmek, istemek
mek’vateri: kesik, kopuk, kesilmiş
mek’vatu: kesmek
mele: karşı
meleni: karşıdaki
meleni p’ici: karşı sahil, karşı yön
meli: tilki
melu: düşmek
memskvaneri: güzelcene, yakışarak, usulüne uygun
memskvanu: yakışmak, güzelleşmek
mem3xveri: ekli, ilaveli
mem3xvu: ilave etmek, eklemek, yama yapmak
mencğoneri: gönderilmiş
mencğonu: göndermek
menceli: derman, güç, takat
menceloba: kuvvetlilik, güçlülük
menceluri: kuvvetlice, güçlüce
menceloni: güçlü, kuvvetli, dermanlı
mençxvareri: ağzı burnu dağılmış, ağzı burnu kırılmış
mençxvaru: (ağzını burununu) kırmak, dağıtmak
mendaxtimu: gitmek
menda3'k'omila: gözetme
menda3'k'omileri: gözeterek, bakarak, bakılmış
menda3'k'omileri menda3'k'omileri: baka baka, bakına bakına
mendi: ileri
mendili: mendil
mendoçkv(in)u: göndermek, canlı bir varlığı göndermek
mendra: uzak
mendrane: uzakta olan, uzaktaki, yabancı
mendraneri: uzaktaki, uzaklaşmış
mendrani: uzaktaki, uzak olan
mendranoba: uzaklık
mendraşen: uzaktan
mendvalu: telkin etmek, gönül almak
mendrik’eri: bükük, eğik
mendrik'u: bükmek, bükülmek, eğmek
mengaperi: benzer
mengapinoba: benzerlik
mengap(in)u: benze(t)mek
ment'ru3eri: kopmuş (toprak) , heyelanmış, dizlerin üzerine çökmüş
ment'ru3u: toprak kayması, dizlerin üzerine çökmek
menyaşdoloxe: yurtiçi
menyaşgale: yurtdışı
men3axeri: yapıştırılmış, yapışmış
men3axu: yapıştırmak, yapışmak
men3’u: tutuşturmak, tutuşmak
merami: dert, meram
merçeri: serili, serilmiş
merçona: sergi
merçu: sermek
mergya: zerzevat, katık
mesxi: ahıskalı
meskireri: sönük, sünmüş
meskiru: sönmek, söndürmek
mestiku: parçalamak
mestveri: kopuk
mestvinu: ıslık çalmak
mestvu: kopmak
meşaxt(im)u: içeriye doğru girmek
meşakaçu: sıkışmak, sıkılmak, araya sıkışmak
meşobğu: içeriye doğru doldurmak, içeriye doğru atmak, insanı dolduruşa getirmek
meşobğeri: içeriye doğru doldurulmuş, içeriye doğru atılmış, dolduruşa getirilmiş insan
meşoxunu: içeriye doğru tıkmak, içeriye doğru oturtmak, içeriye doğru sokmak, içeriye doğru var olmak
meşolapu: bir nesnenin içerisine doğru sokma suretiyle gizlemek
meşgale: eğlenti, zaman geçirme eylemi
meşgalu: bir şeyle oylanma usuluyle zaman geçirmek
meşvena: beklenti
meşvenu: ummak, zannetmek, beklentide bulunmak
metxozu: kovmak, ardından gitmek
metkvale: deyiş, vecize, söylem
met’a: den başka
met'aksi: ipek
met'aksiş skindina: ipek böceği
met'ak'sişimunt'uri: ipek böceği
met’k’oçeri: atılmış, bırakılmış, terkedilmiş
met’k’oçu: atmak, savurlamak
met’k’omilu: atmak, savurlamak
met’k’omileri: atık, atılmış, savruk, savrulmuş
met'k'va3eri: patlamış, çatlamış, patlatılmış, çatlatılmış
met'k'va3u: patlamak, çatlamak
mezdu: kapamak, örtmek (kapı kapamak, kapıyı örtmek vb)
mezxep'i: mezhep
mezmoneri: düşünceli
mez’abuneri: hastalanmış, hastalığa yakalanmış, hastalığa tutulmuş
me3ade: deneyici
me3xank’eri: gagalanmış
me3xank’u: gagalamak
me3xont'u: sıçramak, zıplamak
me3xot'u: ayıklamak (balık ayıklamak vb)
me3igale: kancalı iğne
me3igeri: saplamış, batırılmış
me3igu: saplamak, batırmak
me3’qvinu: def etmek, başından savmak
me3’qvineri: def edilmiş
me3’in3’u: asılmak, asılmak suretiyle kendine doğru çekmek (yukarıdan aşağıya doğru)
me3’k’apura: geçim
me3’k’eri: sökük, sökülmüş
me3’k’u: sökmek
mgara: ağıt, ağlayış, ağlama
mgarineri: ağlayarak, ağlama haliyle
mgarinace: ağlayıp sızlayan
mgarineri mgarineri: ağlaya ağlağa, ağlaya sızlaya
mgeri: kurt
mgvana: gübre
mgvaneri: etli butlu, şişmanlamış, tombullaşmış, gübreli
mğiri: bulanık
mğireri: bulanmış, bulanık
mğiru: bulanmak
mğorineri: böğürerek, bağırarak (hayvan)
mğorinu: böğürmek, bağırmak (hayvan)
mxirace: hırsız
mxuci: omuz
mxuciş meçamu: omuz vermek, yardım etmek, yardımlaşmak
mi: kim
mi(e)pe: kimler
mi(e)pek: kimler (ergatif)
mi(e)pes: kimler(d)e) (datif)
mi(e)peşen: kimlerden
mik: kim (ergatif)
minci: süzme
minoba: var olma bilinci, kimlik bilinci, benlik, bilinç
mipeşa: kimlere
mirk'ani: mart
mis: kim(d)e (datif)
misa: sakin
misia: misyon
misixurma: hurma (kış hurması)
mişa: kime
mişen: kimden
mitxanepe: kimseler
mitxanepek: kimseler (ergatif)
mitxanepes: kimseler(d)e (datif)
mitxanepeşen: kimselerden
mitxani: kimse, herhangi biri
mitxanik: kimse (ergatif)
mitxanis: herhangi birine, kimseye (datif)
miti: kimse
mitik: kimse (ergatif)
mitis:kimseye, kimsede (datif)
mitiskani: hiç kimse
mitişa: kimseye
mitişen: kimseden
mja: süt
mjaçxa: pazar günü
mjari: ekşi
mjoli: dut
mjora: güneş
mjvabu: toprak kurbağası
mjvari: yeşil
mjvaroni: yeşilli
mkiri: un
mkveri: öğütülmüş
mkuri: topuk
mk’idale: kurucu
mk'oli: çekirge
mk'olo: acı (biber vb)
mk'ule: kısa
mk'ule(no)ba: küçük boyluluk, ufak boylu olmak, kısalık
mk’vatura: keskin, bilevli, kesici
mk'yapu: erkek çakal
moadgile: danışman
moçodu: boşaltma(k), indirmek, aktarmak
moçxant’eri: parlak, parlamış
moçxant'u: parlamak
moçxu: yıkamak, durulamak (bulaşık, sebze meyve vb)
moçiteri: kurtulmuş halde, yarılmış (yarılmış odun)
moçitu: kurtulmak, odun yarmak
moçitoba/moçita: kurtuluş
moç’k’va: başlangıç
moç’k’vidu: çubuk veya değnekle vurmak, tokat atmak, vurmak (tokat atmak, çubukla vurmak)
(moç’k’vidu: cisimle vurmak, vurmak, çarpmak, kuvvetlice vurmak, çubukla veya değnekle vurmak
nek’na mot moç’k’vidup?/kapıyı neden çarpıyorsun?)
(geçamu: vurmak
beres mo geçap/çocuğa vurma)
(mojoç’k’vidu: vurmak, üzerine vurmak, planlayıp bir hedefe vurmak, cisimle vurmak
bereşi cinikis mojoç’k’videren/çocuğun ensesine vurmuş)
(go3’oç’k’vidu: vurmak, ön tarafından vurmak, tokat atmak
nunk’us kogo3’oç’k’videren/yüzüne tokat atmış)
(oxoç’k’odu: panik halde koşarak bir yere gitmek, panik halde bir yere koşmak, panik halde yarışma işlemi, bir şeyi yapmamak veya birşeyi yapmamak için inat etmek, yırtınıp durmak, debelenip durmak
oxorcak koxoç’k’odu/kadın panik halde gitti/kadın inat etti
berek koxoç’k’odu do mşkeşa va eşaxtu/çocuk inat etti, debelendi ve mşkeye çıkmadı)
(ok’oç’k’odu: birbirinden kopmak, birbirinden çatlamak, birbirinden çatlayıvermek, inat etmek, birbirinden kıskanmak
em puci şeni kok’oç’k’odes do ar xvala eya yeç’opes/o inek için inat ettiler ve sadece onu satın aldılar)
(doloç’k’vidu: vurmak, üzerine bir cisimle vurmak
3’i3’ilas bigate kodoloç’k’vides do ordoşen doqviles/yılanın sırtına (beline) çubukla vurdular ve hemencecik öldürdüler)
(yeç’k’vidu: koparmak, kurtulmak, aniden hiddetlenip tepki göstermek
pucik tok’i yiç’k’videren/inek ipini koparmış
berek yiç’k’vidu do nana muşis guxtu/çocuk hiddetlenip annesine karşı geldi)
(golaç’k’vidu: bir cisimle vurmak, rastgele savurup (uzunca bir cisimle) vurmak, vurmak
pucis xaşarite goloç’k’vides/inekle sırıkla vurdular)
(meç’k’vidu: kopmak, kopuvermek, bitirmek, defetmek
mundeşakis ğarğalap, dogibağun komeç’k’vidi/ne zaman kadar konuşuyorsun, yeter artık (yeter sana) bitir (sus))
modvalu: ayakkabı
modvu: giymek, giyinmek
mogapa: gelir, kazanç
mogiberi: pişirilmiş, pişmiş
mogibu: pişirmek, haşlamak
moginz’oni: uzunca
moginz’u: uzatmak
mogzeri: tutuşturulmuş (odun)
mogzu: yakmak, tutuşturmak (odun vb)
moğaperi: getirttirilmiş
moğapu: getirtmek
moğu: götürmek, getirmek
moqonu: canlı bir varlığı getirmek
moxtanora: gelecek
moxtima: geliş (geliş göstergesi)
moxtimapa: geliş
moxtimoba: gelişlik, gelmelik
moxtimu: gelmek
moxva: rastlantı, şans, uygun
moxvaderi: rastlamış, rastgelmiş
moxvadu: rastlamak, rastgelmek
moilu: üzerini kaplamak, üzerine kaplanmak (bitki vb), üzerini veya üzerine örtmek (battaniye vb), içine girmek (yatakta yorganın içine girmek)
mojadvalu: üzerine koymak, tek omuzuna koymak
mojadvaleri: üzerine koyulmuş, tek omuzuna koyulmuş
mojomskide: artan
mojonome: kaymak
mojok’idu: sırtına almak, sırtlanmak, üzerine asmak
mojok’ideri: sırtına almış vaziyette, asılı halde, asılmış
mojvat’u: üzerine düşmek, üzerine düşme sebebiyle isabet etmek
mokteri: devrik, devirilmiş, aktarılmış
moktu: devirmek, aktarmak
mok’ideri: sırtına almış halde, sırtına almış vaziyette, sırtlanmış
mok’idu : yüklemek, sırtlamak
mok'irk'a: burgu
mok’itxeri: ziyaret edilmiş, hal hatır sorulmuş
mok’itxa: ziyaret
mok’itxale: ziyaret odası, salon
mok'itxu: ziyaret etmek, hal hatır sormak
mok’useri: inleyerek
mok’useri mok’useri: inleye ineye
mok'usu: inlemek
moladgu: içine koymak, içine yerleştirmek
moladumu: atmak (ağzından içeri atmak)
moladvu: herhangi bir nesneyi kapalı bir yere atmak veya bırakmak
molapu: örtmek, kamufle etmek
molaşinu: tekrardan konuyu gündeme getirmek, tekrardan hatırlatmak, anmak
moloxunale: hapishane
moloxuneri: mahkum, hapsedilmiş
moloxunk’oçi: mahkum
moloxunu: hapsetmek, içeriye kapatmak, içeriye tıkmak, içeride var olmak (oturmak), içeri tıkmak (canlı birini içeri tıkamak)
momaleri: getirilmiş
momalu: getirmek
mompinale: serme yeri, serilen yer
mompineri: yere serilmiş, yere yayılmış, serilmiş
mompinu: sermek, yere yaymak
monç’elu: umurunda, umurumda olmak
monç’els: umurunda
monç’eri: yetişmiş, olgunlaşmış (meyve vb)
monç'inoba: olgunlaşma zamanı, yaz
monç'inora: yaz mevsimi
monç’u: olgunlaşmak, yetişmek (meyve vb)
monç'va: kuluçka
monç’valu: tükürmek
mongonu: niyetlenmek, aklına koymak, keyfi gelmek
moni: boncuk
monk'a: ağır
monoğe: mor
montxeri: çarpılmış
montxu: vurmak, çarpmak, çarpma şekinde vurmak
mont’k’ori: isiri otundan yapılmış yayla yatağı
monzik'u: paçayı sıvamak, elbisenin kolllarını katlamak
monz'inu: art(tır)mak, zamlamak
monz'ineri: art(tırıl)mış, zamlanmış
mop’ecura: eşyanın kalınları
mop’ecu: katılaşmak, kalınlaşmak, katı şekilde
morçi: filiz
morçeri: filizlenmiş, filiz açmış
mordale: gelişkin, yetişkin
mordapu: yetiştir(t)mek, büyüttür(t)mek
morda(pe)ri: büyütülmüş, büyüttürülmüş
mordu: büyümek, büyütmek
morgu: ekmek, dikmek
morgapu: ektir(t)mek, diktir(t)mek
mosa: ağ
mosela: sahur
moselaş yeselu: sahura kalkmak
moseleri: kalkık
moşağu: ayırmak, içerisinden seçmek, içerisinden seçip çıkarmak
moşamu: içinden çıkarmak
moşinapu: andırmak, yad ettirmek
moşinu: anmak, yad etmek, tekrardan hatırlatmak
moşletinu: kurtarmak, kurtulmak
moşuxtu: içeriye doğru girmek (akıl vb), dellenmek
moşvacinale: dinlemme yeri, soluklama yeri, tatil yeri, tatil mevkii
moşvacinoni: dinlentili, dinlendiren
moşvacu: dinlenmek, soluklanmak, nefes almak
mot: neden
mota: torun
motali: yavru hayvan
motitxoni: eşyanın ince türleri
motveri: örtük
motvu: örtmek
motvaleri: örtülmüş, örtülü
mot’axu: kırmak
mot’axeri: kırık, kırılmış
mot’aleri: isabet etmiş, isabet ettirilmiş
mot'alu: sallamak, isabet ettirmek
mot’iberi/mot’ibineri: ısıtılmış, ısınmış, kaynatılmış
mot’ib(in)u/got’ibinu: kaynatmak (su vb sıvı), ısıtmak, ısınmak
movaru: inkar etmek
mozari: dişi yavru hayvan (inek)
mozdu: sağmak, çekmek (giysi vb), geri çekmek
mozinu: ölçmek
mo3'qvu: barışmak
mo3’ipxeri: süslenmiş, donatılmış (ev vb bina)
mo3'ipxu: süslemek, donatmak (ev vb bina)
mo3'ona: beğeni
mo3'one: hayran
mo3'on(d)oba: hayranlık
mo3’ondu: beğenmek
mpinale: sergi, kermes
mpineri: serilmiş
mpuleri: kamufle edilmiş, kamufle edilerek, saklanmış
mp’oli: istanbul
mraleri: üreyerek, türeyerek
mralura: üreyen, türeyen
mseli: sidik
msicepuna: sarmaşıklık
msici: sarmaşık
msirida: sığırcık kuşu
mskibu: değirmen
mskva: güzel
mskvanoba: güzellik
mskveri: geyik
msursu: eski insan
msva: kanat
mşkerepuna: orman güllüğü
mşkeri: yaban gülü, orman gülü
mşkirdoni: kırlangıç
mşkironeri: aç
mşkironoba: açlık
mşkurinace: korkak
mşumu: içici
mşumoba: içicilik, bağımlı içicilik
mtelixolo: herşey, tamamıyla
mteli: hepsi, tamamı, bütün, büsbütün, herşey
mtelm3udişişi: tamamen boşu boşuna, tamamen yalandan yere
mtinale: hakikaten
mtini: gerçek
mtinoba: gerçeklik, realite
mtiri: kayınpeder
mtugi: fare
mtuti: ayı
mtutişperi: ayı rengi
mtutiluqu: ayıotu
mtviri: kar
mtvirora: kar vakti
mtvirişburti: kartopu
mt'eri: düşman
mt'eroba: düşmanlık
mt'i: bit
mt’ioni: bitli
mt'inale: kaçak
mt’ineri: kaçkın, kaçmış
mt'k'a: orman
mt'k'a(lepuna): orman
mt'k'ak'oçi: orman adamı, margal mitoloji karakteri
mt’k’aşkotume: çulluk, orman tavuğu
mt'k'o: karış, avuç
mt'k'uri: yabani
mt'ura: az kalsın
mt’ut’a: köz
mt’ut’oni: közlü
mt'veri: köz, toz
mt’verişperi: kül rengi
mu: ne
muçkvi: porsuk
muç'o eşo: sanki, tıpkı
muç'oşi: nasıl
muxuxi: köstebek
muxvalaminapu: isabet ettirtmek
muxvalaminu: isabet ettirmek
muk: kendisi (ergatif)
muk’o: ne kadar, kaç
muk’onoba/rak’ami: rakam, belirti
muk'onari: ne kadar
mumuleri: kendi kendine söylenerek
munçkvi: kunduz
mundes: ne zaman
mundeşa: ne zamana (kadar)
mundeşakis: ne zamana kadar
mundeşen doni: ne zamandan beri, ne zamandır
mundi: göt
mundixomula: kuru götlü, aşağılama sözü, küçük çocuklar için bir ihtam
mundik'undoni: götü boklu, aşağılama hitap şekli
munt'uri: meyva kurdu, kurtçuk, böcek
munt'uriş geçamu: kurtçuğa bürünmek, çürümek
muperi: ne biçim(de), ne gibi
murgvali: yuvarlak
muri: erkek arı
muru3xi: yıldız
mus: kendisine (datif)
musafiri: misafir
must'eşari: müsteşar
muşebura: kendi kendine
muşeni: n(e)için
muşenida: sebebi ise
muşenido: çünkü, sebebi, nedeni
mutepe: kendileri
mutepek: (ergatif) kendileri
mutu: birşey
mutuskani: hiçbirşey
mutxani: nesne, birşey
muzik’a: müzik
muzma: ne kadar
mzaxali: akraba
mzesku: karatavuk kuşu
mzguci: kötü kadın
mzguderi: bitkili
mzik’eri: mikik, mikilmiş
mzimale: ölçme işine yarayan, ölçme aleti
mzoğare: tayfa
mu3'u3'i: yavru fare
m3xade: realite, gerçek
m3xodari: sedir
m3xuk’uburi: dereotu
m3xuli: armut
m3ika: biraz
m3ika çkvaşi: biraz sonra, birazdan
m3ikaş k'ule: birazdan
m3kvit’ura: tavşan
m3udela: yalancı
m3udi: yalan
m3udişişi: yalandan yere, boşuna, boşu boşuna
m3udiş mok’idu: yalan yere suç atmak, yalan yere suç yüklemek, iftira etmek
m3udiş otku: yalan söylemek
m3udiş otkvapu: yalan söylet(tirt)mek
m3’k’ili: sivri, ince
m3’k’ili k’ik’iloni: sivri gagalı
m3'k'iri: pire
m3'k'o: karayemiş
m3'k'upi: karanlık
m3'ola: is, duman, soba borusunun veya dumanının isi
m3'utxe: tuzlu
n
na: şart son eki, bazı tamlamalarda kullanılan ön ek
naaşani: altıda bir
nacinu/nocinu: bastırmak, yüklenmek (kuvvet vermek)
naçxovrani: dokuzda bir
nafak'a: geçim kaynağı
naqona: devam
naxutali: beşte bir
naxveri: yıkanmış
nak’limeri: bulaşmış
nak'limu: bulaşmak (hastalık bulaşmak)
nak'otxani: birkaç
namk’ele: hangi tarafa, hangi yöne
namk’elendo: hangi tarafdan
namtini: bazen, bazıkere, bazı
namu: hangisi
namus: hangisin(d)e (datif)
namuşa: hangisine
namutxani: hangisi, herhangi bir şey
nana: anne
nanç'inerot: yaklaşık, tahmini olarak
nanadixa: anakara
nananena: anadil
nanaş’ant’işi: üvey anne
nandidi: büyükanne, nine
nandobadona: anavatan
nandoguroni: anaokul
naotxani: dörtte bir
naovrani: sekizde bir
nantxeri: çarpmış, değmiş
nantxu: çarpmak, değmek
narği: dert
narğoni: dertli
nasumani: üçte bir
naşkvinu: bırakmak, azat etmek, özgür kılmak, salıvermek, terk etmek
naşkvitani: yedide bir
navitani: onda bir
naziri: bakan
na3iaonaluri xe3ela: hakimiyeyi milliye
na3ionaluri: milli, ulusal
na3ionalurot: ulusal olarak, ulusal şekilde
na3’ile: parça
ncaxeri: ses getirerek vurulmuş, ses getirerek dövülmüş, ses getirerek yoğurulmuş
nciri: uyku
ncirişguda: uyku küpü, çok fazla uyuyan, uyku bağımlısı
nçaxeri: çalkalanmış
nçamina: kaşıntı
nçamineri: kaşınarak, kaşınmış, kaşınma haliyle
nç’operi: yakalanmış, tutsak edilmiş
ndri3’eri: işi ağırdan alarak, uyku sonrası gerilerek
ndri3’eri ndri3’eri: gerile gerile, kasıla kasıla, zorla zorla, istemeye istemeye
nduraloba: sağırlık
neferi: bir tür atmaca avlama yapılandırması
nek’na: kapı
nena: dil, söz, kelam
nenaçkina: gramer, dilbilgisi
nenapuna: sözlük
nenaş gamaqopinapu/gamaqominapu: söylenti çıkarttır(t)mak
nenaş gamaqopu/gamaqominu: söylenti çıkartmak
nenaşgektira/cuğabi: cevap
nenaşgektiru/ cuğabiş meçamu: cevap vermek
nergi: fide
nergona: fidelik
nez’i: ceviz, ceviz ağacı
ngrimoneri: yuvarlanarak, yuvarlama haliyle
niğabi: kalıp
nik'aleri: türleme haliyle
nik'ardinu: beğenmemek, burun kıvırmak, hafife almak
nisa: gelin
nisağa: bir kadının erkek kardeşinin hanımı
nisanoba: gelinlik
niza: tartışma, münakaşa
nk’ileri: kapalı, kapatılmış
nobargene: yaşam yeri, yerleşim yeri
nobargeneşsva: yerleşim mevkii, yerleşim yeri
nobargeri: yerleşmiş, mesken edinmiş
nobu(nu): yüksek bir yerde asılı durmak
(amobu/amobinu: içeride olmak, içeride durmak, yukarıda asılı olmak, yukarıda durmak, asılı olmak, asılı durmak
odas dolokunepe amobun/odada elbislere asılı)
(gamobu/gamobinu: dışarıya doğru asılı halde olmak (elbise, göbek vb)
dolokunepe gale gamobun/elbiseler dışarıda asılı)
(gobu: dökmek
3’k’ari gelamibi (gemibi)/bana su dök
3’k’ariş gobu va giçkini?/su dökmeyi bilmiyor musun?)
(gelabu/gelobinu: dökmek (ele vb), eşyaları sıcak suya veya deterjanlı suya batırmak, sıcak veya deterjanlı suyla durulamak)
dolokunepe gelubines/eşyaları sıcak suya bastırdılar/eşyaları duruldılar)
(gejobu/gejobinu: üzerinde asılı halde mevcut olmak, bir kapa sıcak su ilave etmek
k’uk’umas 3’k’ari kogejobi/güğüme su ilave et)
(dolobinu/dolobu: doldurmak, bardağa su doldurmak, kaba su doldurmak, kuyuya su doldurmak, kaba su dökmek
k’uk’umas 3’k’ari kodolubi/güğüme su doldur)
(ejobinu/ejobu: üzerine dökmek, üzerine su ilave tmek (su vb sıvı)
ç’uk’is 3’k’ari ejubi/kazana su ilave et)
(go3’obinu/go3’obu: ön tarafta üzerinde mevcut olmak, yukarıda üzerinde asılı halde mevcut olmak
oxorcas ek’o didi buz’i mu go3’obut’u eşo/kadında o ne büyük meme vardı öyle
gidelik ncaşi dudis go3’obun/meyva toplama sepeti ağacın zirvesinde asılı
(mojobu: üzerine dökmek, üstüne dökmek, üzerine mevcut olmak, üstünde mevcut olmak
ğoberis masari mojobun/çeperin üstünde kazık mevcut (var)
berepek dolokunepe oncireş jin komojobğerenan/çocuklar elbiseleri yatağın üstüne atmışlar (yaymışlar))
(meşobu: kapalı yere dökmek, araya dökmek
ğormas 3’k’ari komeşobi/deliğe su dök)
noç'are: yazı, tabela
noç’u/naç’u: acımak, içi gitmek
noçkinu: musallat olmak, ısrar etmek, üstelemek, bela olmak, bela aramak
noderi: imece
nodgitu: karşı durmak, diklenmek, girişmek
nodvinu: tutuşturmak, yakmak (ışık, lamba, sigara vb)
noğa: çarşı, merkez, şehir
noğame: damat adayı, damat (nişanlılık sürecindeki)
noğamisa: gelin adayı
noğira: hedef, amaç, gaye
noğiru: işaret etmek, parmak göstermek
noğuri: şehirli
noqonu: devam ettirmek, devam etmek, arkasından gitmek
noxanç'k'ule: odun kırıntısı
noxant'e: tablo
noxap’ule: odun kırıntısı
noxmare: demirbaş, kullanılmış
noxokte: karışım, alaşım
noxondoba: dayanıklılık
noxondu: sabretmek, dayanmak
noxurapu: rest çekmek, defetmek, kovmak
nokterisa: kuma
noktira: takas, trampa
noktu: bürünmek
nok'ate: mahsup
nok’i: iplik
nok’limu: bulaşmak
nok’uçxeni: ayak izi
nok’u3xinu: dikkat çekmek, uyarmak
nok’u3xinoba: farkına varmak
nok'vate: indirim, makas
nomera: numara
nomxvacu: omuz vermek, destek vermek
noseri: akıllı
nosi: akıl
nosiş gedumu/nosiş meçamu: akıl koymak, akıl vermek
noşiş koxodvu: aklını yitirmek
nosiş meçamu: akıl vermek
nosiş oguru: akıl öğretmek, yol yordam göstermek
nosiş omt’inu: çıldırmak, aklını yitirmek
nosiş o3xont’inu: aklını yitirmek, delirmek
nosişi oqopinu: akıllı olmak
noskidale: yaşam yeri, yerleşim yeri
noşkeri: kömür
nostoni: lezzet, tat
noşiş gamaqonu: aklını çıkartmak
noşkeri: aşırı yanık, kömür
noşkvidapu: boğdurtmak
noşkvidu: boğmak
notkvame: deyiş, vecize
no3xe: borç, ödünç
no3xu: borç almak, borç vermek, adak adamak
no3in3xale: ince ince odun parçaları
no3in3xolu: odunu incecik parçalara ayırmak
no3'ile: mahsul
nt’k’aberi: istif edilmiş
nt’rineri: sığdırılmış
nufok’useri: odaklanmış halde
nufok’usu: odaklanmak
nunk’u: surat, ağız, yüz
nzik'eri: sıyırılmış (gömlek vb), ezilmiş büzülmüş
na: şart son eki, bazı tamlamalarda kullanılan ön ek
naaşani: altıda bir
nacinu/nocinu: bastırmak, yüklenmek (kuvvet vermek)
naçxovrani: dokuzda bir
nafak'a: geçim kaynağı
naqona: devam
naxutali: beşte bir
naxveri: yıkanmış
nak’limeri: bulaşmış
nak'limu: bulaşmak (hastalık bulaşmak)
nak'otxani: birkaç
namk’ele: hangi tarafa, hangi yöne
namk’elendo: hangi tarafdan
namtini: bazen, bazıkere, bazı
namu: hangisi
namus: hangisin(d)e (datif)
namuşa: hangisine
namutxani: hangisi, herhangi bir şey
nana: anne
nanç'inerot: yaklaşık, tahmini olarak
nanadixa: anakara
nananena: anadil
nanaş’ant’işi: üvey anne
nandidi: büyükanne, nine
nandobadona: anavatan
nandoguroni: anaokul
naotxani: dörtte bir
naovrani: sekizde bir
nantxeri: çarpmış, değmiş
nantxu: çarpmak, değmek
narği: dert
narğoni: dertli
nasumani: üçte bir
naşkvinu: bırakmak, azat etmek, özgür kılmak, salıvermek, terk etmek
naşkvitani: yedide bir
navitani: onda bir
naziri: bakan
na3iaonaluri xe3ela: hakimiyeyi milliye
na3ionaluri: milli, ulusal
na3ionalurot: ulusal olarak, ulusal şekilde
na3’ile: parça
ncaxeri: ses getirerek vurulmuş, ses getirerek dövülmüş, ses getirerek yoğurulmuş
nciri: uyku
ncirişguda: uyku küpü, çok fazla uyuyan, uyku bağımlısı
nçaxeri: çalkalanmış
nçamina: kaşıntı
nçamineri: kaşınarak, kaşınmış, kaşınma haliyle
nç’operi: yakalanmış, tutsak edilmiş
ndri3’eri: işi ağırdan alarak, uyku sonrası gerilerek
ndri3’eri ndri3’eri: gerile gerile, kasıla kasıla, zorla zorla, istemeye istemeye
nduraloba: sağırlık
neferi: bir tür atmaca avlama yapılandırması
nek’na: kapı
nena: dil, söz, kelam
nenaçkina: gramer, dilbilgisi
nenapuna: sözlük
nenaş gamaqopinapu/gamaqominapu: söylenti çıkarttır(t)mak
nenaş gamaqopu/gamaqominu: söylenti çıkartmak
nenaşgektira/cuğabi: cevap
nenaşgektiru/ cuğabiş meçamu: cevap vermek
nergi: fide
nergona: fidelik
nez’i: ceviz, ceviz ağacı
ngrimoneri: yuvarlanarak, yuvarlama haliyle
niğabi: kalıp
nik'aleri: türleme haliyle
nik'ardinu: beğenmemek, burun kıvırmak, hafife almak
nisa: gelin
nisağa: bir kadının erkek kardeşinin hanımı
nisanoba: gelinlik
niza: tartışma, münakaşa
nk’ileri: kapalı, kapatılmış
nobargene: yaşam yeri, yerleşim yeri
nobargeneşsva: yerleşim mevkii, yerleşim yeri
nobargeri: yerleşmiş, mesken edinmiş
nobu(nu): yüksek bir yerde asılı durmak
(amobu/amobinu: içeride olmak, içeride durmak, yukarıda asılı olmak, yukarıda durmak, asılı olmak, asılı durmak
odas dolokunepe amobun/odada elbislere asılı)
(gamobu/gamobinu: dışarıya doğru asılı halde olmak (elbise, göbek vb)
dolokunepe gale gamobun/elbiseler dışarıda asılı)
(gobu: dökmek
3’k’ari gelamibi (gemibi)/bana su dök
3’k’ariş gobu va giçkini?/su dökmeyi bilmiyor musun?)
(gelabu/gelobinu: dökmek (ele vb), eşyaları sıcak suya veya deterjanlı suya batırmak, sıcak veya deterjanlı suyla durulamak)
dolokunepe gelubines/eşyaları sıcak suya bastırdılar/eşyaları duruldılar)
(gejobu/gejobinu: üzerinde asılı halde mevcut olmak, bir kapa sıcak su ilave etmek
k’uk’umas 3’k’ari kogejobi/güğüme su ilave et)
(dolobinu/dolobu: doldurmak, bardağa su doldurmak, kaba su doldurmak, kuyuya su doldurmak, kaba su dökmek
k’uk’umas 3’k’ari kodolubi/güğüme su doldur)
(ejobinu/ejobu: üzerine dökmek, üzerine su ilave tmek (su vb sıvı)
ç’uk’is 3’k’ari ejubi/kazana su ilave et)
(go3’obinu/go3’obu: ön tarafta üzerinde mevcut olmak, yukarıda üzerinde asılı halde mevcut olmak
oxorcas ek’o didi buz’i mu go3’obut’u eşo/kadında o ne büyük meme vardı öyle
gidelik ncaşi dudis go3’obun/meyva toplama sepeti ağacın zirvesinde asılı
(mojobu: üzerine dökmek, üstüne dökmek, üzerine mevcut olmak, üstünde mevcut olmak
ğoberis masari mojobun/çeperin üstünde kazık mevcut (var)
berepek dolokunepe oncireş jin komojobğerenan/çocuklar elbiseleri yatağın üstüne atmışlar (yaymışlar))
(meşobu: kapalı yere dökmek, araya dökmek
ğormas 3’k’ari komeşobi/deliğe su dök)
noç'are: yazı, tabela
noç’u/naç’u: acımak, içi gitmek
noçkinu: musallat olmak, ısrar etmek, üstelemek, bela olmak, bela aramak
noderi: imece
nodgitu: karşı durmak, diklenmek, girişmek
nodvinu: tutuşturmak, yakmak (ışık, lamba, sigara vb)
noğa: çarşı, merkez, şehir
noğame: damat adayı, damat (nişanlılık sürecindeki)
noğamisa: gelin adayı
noğira: hedef, amaç, gaye
noğiru: işaret etmek, parmak göstermek
noğuri: şehirli
noqonu: devam ettirmek, devam etmek, arkasından gitmek
noxanç'k'ule: odun kırıntısı
noxant'e: tablo
noxap’ule: odun kırıntısı
noxmare: demirbaş, kullanılmış
noxokte: karışım, alaşım
noxondoba: dayanıklılık
noxondu: sabretmek, dayanmak
noxurapu: rest çekmek, defetmek, kovmak
nokterisa: kuma
noktira: takas, trampa
noktu: bürünmek
nok'ate: mahsup
nok’i: iplik
nok’limu: bulaşmak
nok’uçxeni: ayak izi
nok’u3xinu: dikkat çekmek, uyarmak
nok’u3xinoba: farkına varmak
nok'vate: indirim, makas
nomera: numara
nomxvacu: omuz vermek, destek vermek
noseri: akıllı
nosi: akıl
nosiş gedumu/nosiş meçamu: akıl koymak, akıl vermek
noşiş koxodvu: aklını yitirmek
nosiş meçamu: akıl vermek
nosiş oguru: akıl öğretmek, yol yordam göstermek
nosiş omt’inu: çıldırmak, aklını yitirmek
nosiş o3xont’inu: aklını yitirmek, delirmek
nosişi oqopinu: akıllı olmak
noskidale: yaşam yeri, yerleşim yeri
noşkeri: kömür
nostoni: lezzet, tat
noşiş gamaqonu: aklını çıkartmak
noşkeri: aşırı yanık, kömür
noşkvidapu: boğdurtmak
noşkvidu: boğmak
notkvame: deyiş, vecize
no3xe: borç, ödünç
no3xu: borç almak, borç vermek, adak adamak
no3in3xale: ince ince odun parçaları
no3in3xolu: odunu incecik parçalara ayırmak
no3'ile: mahsul
nt’k’aberi: istif edilmiş
nt’rineri: sığdırılmış
nufok’useri: odaklanmış halde
nufok’usu: odaklanmak
nunk’u: surat, ağız, yüz
nzik'eri: sıyırılmış (gömlek vb), ezilmiş büzülmüş
o
obadgalu: debelenmek
obadu: doğmak, yaşlanmak (bay)
obaxu: dövmek, dayat atmak
obalan3u: dengelemek, dengeye oturtmak
obandalu: sendelemek, tökezlemek
obandaru: bayrak şeklini almak
obangu: davul vb nesnelere vurarak ses çıkartmak
obarbalu: yüksek sesle anlamsız saçma sapan konuşmak
obardu: mısır sapı yığını yığma
obargu: yerleşmek, konuşlanmak, yerli yerine düzeltmek, taşınmak, yeni bir yere yerleşmek, yerleşmek, toparlamak (ev eşyası vb)
obaru: esmek (rüzgar vb), şişirmek, şişmek
obaz'gu: dayamak (destek vermek), basmak (elle bastırmak), bastırmak
obecğu: yüksek sesle iğreti bir şekilde bağırmak, nara atmak
obelu: bellemek
obergu: çapalamak, kazma ile kazımak
obğe: yuva
obğu: dökmek, serpmek
(amobğu: içine atmak, içine doldurmak
guguliş tipi bagenis komobğes/guguli otunu mereğe doldurdular)
(gamabğu: dışarı dökmek, dışarı atmak
dişk’a gale kogamobği/odunu dışarı at (dök))
(gobğu: dökmek
çayis gyubre kogubğes/çaya gübre döktüler)
(gelabğu/gelobğu: biryere veya yan tarafa dökmek, bir şeyin üzerine dökmek (odun vb)
kinaris txiri kogelobğes/kenara fındığı attılar (döktüler))
(goşobğu: dağıtmak
let’a mo goşobğup!/toprağı dağıtma!) (gejobğu: üzerine dökmek, tekrardan bir kat daha dökmek
gelaxunonis dişka kogejobğerenan/oturağın üzerine odun sermişler (atmışlar/dizmişler)
çonçis kogejobğerenan/kuru yaprakların üzerine atmışlar (sermişler))
(dobğu: dökmek
punçxa dobğeri dobğeri mo gulur/ekmek kırıntısı döke döke gezme)
(ejobğu: üzerine ilave etmek
txiris ejobğerenan/fındığın üzerine atmışlar)
(keşobğu: yukarıya doğru çıkarmak, kapalı bir yerden çıkartıp bir tarafa aktarmak
mskibuş ğurnis keşobğerenan/değirmen taşının oluğuna doldurmuşlar)
(meşobğu: kapalı veya gizli bir yere doldurmak
mtugik seriş gverdis xut’ulas txiri komeşobğeren/fare gece yarısında deliğe fındık doldurmuş)
(elobğu: yandan biriktirmek, paralel istikamette biriktirmek, doldurmak, bir kenara biriktirmek bir kenara doldurmak, bir kenara atmak
berepek kinaris k’vanç’alape kelobğerenan/çocuklar kenara çakıl taşlarını biriktirmişler)
(e3’obğu: ilave ederek doldurmak (ateş), altına dökmek altına sermek, altına doldurmak, kapalı bir yerin altına biriktirmek
balk’oniş tude dişka e3’obğerenan/balkonun altına odun dizmişler (biriktirmişler)
daçxiris dişka mo e3’ubğap/ateşe odun ilave etme)
(go3’obğu: önüne doğru sermek, önüne doğru vermek (inek vb), önüne doğru dökmek, önüne doğru ilave etmek
txiri p3xunupt’işi arçkva xolo go3’omibğes/fındık ayıklarken tekrar önüme ilave ettiler)
(mebğu/nobğu: ince ince sebzeler için tohum ekmek, dökmek, üzerine aktarmak, üzerine dökmek, bir yerden başka bir yere aktarmak
mo memobğap/üzerime dökme
ç’k’emi konobğes/tohum ektiler)
(mok’obğu: arka tarafa dökmek, arka tarafa biriktirmek
dişka oxorişi k’ap’ulaşk’ele komok’ubğes/arka tarafa biriktirdiler (getirdiler))
(ok’obğu: herhangi bir açık arazide biriktirmek, herhangi bir yerde biriktirmek, herhangi bir yerde biraraya getirmek, biraraya getirmek, biriktirmek
ont’ules tipi kok’obğes/ otu tarlada biraraya getirdiler (topladılar))
obiru: türkü söylemek, şarkı söylemek
obişxa: cuma
oblez'gu: midesi bulanmak, midesi ekşimek
obodale: meşgale, vakit geçirme yeri
obodu: uğraşmak, oyala(n)mak, zaman geçirmek
obağu: yetmek, yetinmek
obonale: hamam
obonu: banyo yapmak, yıkamak (canlıyı yıkamak), yıkanmak, banyo olmak
obonz'olu: bolca tüylemek, bolca tüylü olmak
obri3’u: yırtmak, parçalamak
obundğolu: tüylemek, tüylenmek, yolmak
obundğulu: saldırma suretiyle bir kimsenin saçını başını dağıtmak
oburğu: küflenmek
oburu: yama yapmak, yamalamak
obutu: uyuşuk olmak, uyuşuklaşmak
obuzalu: yürümek (karınca, böcek vb hayvanların yürümesi)
obuz’g(in)u: uyuşmak, buruşmak
obu3xu: tırmakla tarla vb şeyleri düzeltmek, tırmıklamak, tırnaklamak
ocacgu: ince ince parçalara ayırmak, saçmalamak, gereksiz yere ses çıkarmak, gereksiz yere konuşmak, cac cac ses çıkarmak (sesteş)
ocera: inanç
oceru: inanmak, iman etmek
ocaği: ocak
ocgialu: uğultu çıkarmak, çağlamak, dere, ırmak, nehir vb akışı veya akarken çıkardığı gürültü, gürültü (sesteş)
ocginu: yenmek, zafer kazanmak
ocğat'u: göze hoş gelmeden ışıldamak, cırtlak renkte olmak
ocoxinapu: seslendirtmek, çağırttırmak
ocox(in)u: seslenmek, çağırmak
(amacoxinu: yukarı doğru seslenmek, yukarı doğru çağırmak
emtumani amucoxi/yukarı tarafa doğru (ona) seslen)
(gamacoxinu: aşağıya doğru seslenmek, aşağı doğru çağırmak
gemtumani gamucoxi/yukarı doğru (ona) seslen)
(gelacoxinu: aşağıya doğru seslenmek
gemtumani gelavucoxi/aşağı doğru (ona) seslendim)
(eşacoxinu: yukarı doğru seslenmek
emtumani eşavucoxi/yukarıya seslendim)
(elacoxinu: aşağı doğru seslenmek
gemtumani elavucoxi/aşağıya doğru (ona) seslendim)
(e3’acoxinu:bir şeyin altından veya alt tarafından yukarıya doğru seslenmek, yukarı mevkideki üst bir yere seslenmek
ç’eris gexet’uşi e3’avucoxi/o çatıdayken ona seslendim)
(mok’ocoxinu: arkasına seslenmek, yüzüne doğru sertçe konuşmak
melendo kamuk’ucoxi/karşı taraftan seslen
nena mok’omicoxup/yüzüme sertçe konuşma)
(ok’ocoxinu: karşıdan karşıya veya karşılıklı seslenmek, karşıdan karşıya çağırmak, karşılıklı teyitleşmek, karşılıklı sözleşmek
mşkeşa kok’ovicoxit/ mşkede buluşmak üzere teyitleştik)
ocok'oçi: dağadamı, margal mitoloji karakteri
ocund(in)u: öpmek, öpüşmek
oc(vin)u: otlamak, otlatmak
oçaçxalu: çağlamak, çağıldamak (sesteş)
oçaçku: ince ince doğramak, ince ince parçalara ayırmak, saçmalamak, çaç çaç ses çıkarmak
oçalamuru: gözü yaşarmak
oçalişu: çalışmak
oçxant'u: parlamak, ışıldamak
oçanu: meyve vermek, mevcut olmak (meyvenin dalında mevcut olması)
(amaçanu: (cansız) alt mevkide mevcut olmak (meyve vb) , alt kesimde mevcut olmak (meyve vb)
muperi mskva m3xuli amaçans/ne güzel armut var (dalında))
(gamaçanu: (cansız) uzak yerde mevcut olmak, yukarıda mevcut olmak (meyve vb)
dudis m3xuli gamaçans/yukarıda (ağacın zirvesinde) armut mevcut)
(goçanu: (cansız) meyvenin mevcut olması, meyvenin yeyişmesi
mç’ipe mç’ipe txirepe koguiçanu/ufak ufak fındıklar yeyişti (dalında mevcut oldu))
(gelaçanu: (cansız) dalında mevcut olmak (meyve vb)
txiri qapes kogeliçaneren/fındık dalında mevcut olmuş (dalında yetişmiş))
(doloçanu: (cansız) derin bir yerde mevcut olmak (ot vb), batırmak, saplamak (ot vb) oxoriş tude daz’ik’andğo doloçanu/evin altında böğürtlen yetişmiş)
(eşaçanu: (cansız) arasında mevcut olmak, ortasında mevcut olmak, mevcut omak, açmak (çiçek vb), sürümlemek (ot, yaprak vb) pukirepe keşiçaneren/çiçekler açmış)
(elaçamu: yandan ilavelenmek, yanan mevcut omak (meyve vb), bela olmak, rahatsız etmek
tipi eliçaneren/ot türemiş
beres mo elaçap, raxati naçkvi (koxuşkvi)/çocuğu rahatsız etme, rahat bırak)
(golaçanu: yandan mevcut olmak, paralel istikamette mevcut olmak (ot vb), filizlenmek (çay vb))
çayepe kogeliçaneren/çaylar filizlenmiş (yetişmiş))
(goşaçanu: mevcut olmak, açmak, sürülmemek, seyrek seyrek şekilde mevcut omak (ot vb)
em muperi mskva pukirepe goşiçaneren eşo/o ne güzel çiçekler açmış öyle
çayepe eşo aşo goşaçans/çaylar ara ara (seyrek seyrek) mevcut)
(meçanu: mevcut olmak (meyve vb)
qas m3xuli meçans/dalda armut mevcut)
(meşaçanu: (cansız) arada örtülü veya kamufleli bir yera mevcut olmak (ot vb), ara ara seyrek çekilde mevcut olmak
daz’epunaş doloxe k’andğope meşaçans/dikenliğin içinde böğürtlenler mevcut
ğalis burği meşaçans/derede burği bitkisi mevcut)
(moçanu: ayakkabıyı giyinmek, yerde veya alt mevkide mevcut olmak
modvalu komoiçani/ayakkabıyı giyin)
(mok’oçanu: yandan mevcut olmak, arkadan mevcut olmak (meyve vb)
k’ap’ulaşk’elen gyuli komok’oçaneren/arka tarafta gul yeyişmiş (mevcut olmuş))
(mojoçanu: üzerinde mevcut olmak (ot vb), örtmek (kapak vb)
pot’lik’as k’apaği komojoçani/şişeye kapağı tak)
(ok’oçanu: yan yana mevcut olmak, beraber şekilde mevcut olmak (ot vb)
gyulepe ok’oiçanerenan/gülleri üzerine takmışlar (yakasına vb))
oçxap’alu: su sıçratmak, sıçratmak, suyun içinde su sıçratma haliyle yüzmek vb
oçxap’u: sıçratmak
oçxnonapu: rahmetli etmek, rahmetli olmak
oçxrialu: gürüldemek (su vb sıvı)
oçxu: yıkamak (bulaşık, sebze meyve vb)
(gamaçxu: yıkamak
oxori kogamçxes/evi yıkadılar)
(gyoçxu: yıkamak
xe mo gyoçxap/elini yıkama)
(gelaçxu: aşağıya doğru yıkamak
merdiveni kogelaçxi/merdiveni yıka)
(ge3’açxu: ön tarafı yıkamak (su vb sıvı ile)
oxoriş 3’oxle koge3’açxerenan/evin önünü yıkamışlar)
(dolobunu: musallat olmak, bela olmak
oç’aruşi kodolomabonu/yazı yazılması gereken şeyden ötürü belaya kaldım/ona yazı yazma işiyle belaya kaldım)
oçxvinu: durulamak
oçiçk(an)u: yumuşamak
oçiçu: güvelemek, güvelenmek
oçildre: kuzey
oçildr(on)uri: kuzeyli
oçilu: evlenmek (bay)
oçiluşi: evlenmekle alakalı, evlenmesi gereken
oçinçolu: tahta vb maddelerin güvelenip eskimesi veya çürümesi
oçinadu: tembih etmek
oçinu: tanımak
oçitapu: yardırtmak
oçitu: yarmak (odun vb), uzun uzun parçalara ayırmak
oçkinu: bilmek, yer seçmek, kendine ayırmak, tahsis etmek, sanmak, zannetmek
oçkv(in)u: yollamak, göndermek (canlı varlığı göndermek)
(amoçku: içeri göndermek, içeri almak, içeri sokmak
puci doloxe mo amoçkumer/ineği içeriye alma/ineği gönderme (sokma))
(gamoçku: dışarı çıkarmak, dışarı almak, dışarı göndermek
geni gale kogamoçkvi/danayı dışarıya çıkart)
(goçku: göndermek, gezdirmek
berepe goçkvi/çocukları gezdir
mangana gogaçkveni?/araba kullanabilir misin?)
(geloçku: aşağıya doğru indirmek, aşağıya doğru göndermek
berepe gemtumani gelovoçkvi/çocukları aşağıya doğru gönderdim)
(doloçk(v)u: derin bir yere sokmak, derin bir yere indirmek, derin bir yere göndermek, kapalı bir yere indirmek, kapalı bir yere göndermek, kapalı bir yere sokmak
bere ğalis kodoloçkves/çocuğu dereye indirdiler (soktular))
(eloçk(v)u: yukarıdan göndermek, yukarıya göndermek
bere jilendo keloçkves/çocuğu yukarıya gönderdiler)
(mok’oçk(v)u: yan taraftan göndermek, yan taraftan getirmek
bere komok’oçkveren/çocuğu göndermiş)
(keşoçk(v)u: yukarıya doğru çıkartmak, yukarıya doğru göndermek
bere jile mot keşoçkvi/çocuğu yukarıya niye gönderdin
bere cas mot keşoçkvi/çocuğu ağaca niye çıkarttın)
oçod(in)u: bitmek, bitirmek
oçu: korumak
oçuçunu: ılıklamak, ılıklaşmak
oçumu: beklemek, kollamak
oçunçolu: ufalamak
oçvala: bekleyiş
oçvale: bekleme yeri, durak
oçvalu: beklemek
oçvapu: bekletmek
oçvu: beklemek, korumak
oç'abu: yapışmak (sıvının yapışması), musallat olmak ve/veya olunmak
oç’aç’u: ezilmek, ezilmek büzülmek, ezilip büzülmek
oç'anç'axu: balçıkla(n)mak, çamurla(n)mak
oç'and(in)u: müzik çalmak, müzik vb yayını yapmak
oç'angu: tırnak ve/veya pençe atmak
oç’aru: yazmak
oç’qip’u: ayaklarıyla ezmek veya ayak topuklarıyla ezmek, çise yağması, çiselemek
oç’xak’u/oçxik’u: ezilmek, arasına kalıp ezilmek, ezilip büzülmek
oç'ik'ç'ik'u: cikciklemek
oç’ik’onu: yolup parçalamak
oç'inaxu: çiğnemek (ayakla), ezmek (ayakla)
oç’inç’qvalu: gıdımlamak
oç’irt’olu: sessizce konuşmak, kulağa fısıldamak
oç'iru: lazım olmak
oç’işu: arkasından koşmak, ardından kovalamak
oç'it'anu: küçülmek, küçültmek
oç’k’adu: çakmak (tahta vb)
oç’k’ap’u: su sıçratmak, su sıçratmak, deniz suyunun taş veya kayalara çarpması (dalganın kayalara vurması ile oluşan su çarpması veya sıçraması vb)
oç’k’iralu: gıcırdamak
oç’k’irapu: doğratmak, doğratırmak, kestirmek, kestirtmek
oç’k’iru: doğramak, biçmek, kesmek, yoğurdun mayalanması vb yoğurt olma süreci
oç’k’omale: yiyecek, katık, besin
oç’k’omu: yemek yemek
oç'opinale: av yeri, av diyarı, tutma yeri, av sahası
oç'opu: yakalamak, tutuklamak
oç’u: yakmak, tutuşturmak
oç'umare: sabah, sabak vakti
oç’utura: evin dış tarafındaki merdiven eşiği
oda: oda
oç'vinu: kavurmak, kızdırmak (yağ vb)
odagu: musallat olmak, illetlenmek, ince ince kesmek, ince ince doğramak, ince ince kesmek suretiyle dağıtmak
odelu: delirmek
oderdu: dertlenmek
odgu: birisine aşırı derecede palavra atmak, kurmak, koymak
(gamodgu: aşağıya doğru gitmek, aşağıya doğru durmak, yola koyulmak
gamadgin do nulun/ayaklanmış gidiyor (yola koyulmuş))
(ge3’adgu: arka tarafından basmak, basmak (ayak vb)
k’uçxes mo ge3’amdgir/ayağıma basma)
(geşadgu: araya koymak, içine koymak (soba vb)
peşkos tencere kogeşadgi/sobaya tencere koy)
(gejadgu: üzerine koymak, üzerin(d)e durmak
k’uçxes mo gejamdgir/ayağımın üstünde durma)
(dodgu: kurmak, koymak
saat’i dodges/saati kurdular)
(dodginu: durdurmak
gzas kagexti do ar mangana kododginu/yola in ve bir araba durdur)
(dolodgu: içeriye veya kapalı mekana koymak, içeriye veya kapalı bir mekana bırakmak, dik vaziyette koymak
ç’uvalis peşkos bezepe kodolodgu/çuvalın (içine) soba bezlerini koydu)
(dodvu: koymak
oğmale tude kododvi/yükü yere koy)
(ejodvu: üzerin(d)e koymak
peşkoş jin tencere kogejodverenan/sobanın üstüne tencere koymuşlar)
(eşadgu: araya koymak, araya doldurmak
peşkos dişka eşadgerenan/sobaya odun sokmuşlar)
(meşadgu: araya koymak, içine koymak
taros k’avanozi komeşadgi/kilere (taroya) kavanoz koy)
(eladgu: yandan koymak, yanına koymak
troni kinaris keladgi/sandalyeyi kenara k oy)
(e3’adgu: altına koymak, altına dur(dur)mak, örtülü bir şeyin altına bırakmak
bageniş tude t’ik’ina e3’adges/mereğin altına sepet koydular)
(goladgu: yandan koymak, yandan dur(dur)mak
troni kogoladgi/sandalyeyi koy)
(goşadvu: araya koymak, araya sokmak, araya geçirmek, durdurmak
lemşis nok’epe goşamidgi/iğneye ip sok/ iğneye ip geçir/ iğneye ip tak/iğneye benim için ip tak
ofut’es troni kogoadgu/tarlaya sandalye soktu/sandalyeyi tarlaya soktu)
(go3’adgu: önünde durmak, altına koymak, altına ilave etmek
parças tude parça go3’amidgi/ parçanın altına parça ilav et benim için
3’oxle mo go3’amidgir/önümde durma
pucis xomula guguliş go3’udges mara va nik’ardu/ineğin önüne kuru guguli otu koydular fakat beğenmedi)
(medgu: koymak, ilave etmek, eklemek, yama yapmak
parças konudgi/parçaya yama yap)
(meşadgu: içine koymak
k’van3a xaros meşadgi/su testisini dolaba koy)
(mejodgu/mejodvu: üzerine koymak, üzerine katmak (para vb), üzerine ilave etmek
oktis kva komejodgi/dönemece taş koy
da çkimis para ejovudvii do dolokunu yeç’opu/kız kardeşime para kattım ve elbise aldı)
(moladvu (cansız)/moloxonu: kapalı bir yere koymak, kapalı bir yere bırakmak, kapalı bir yere hapsetmek, esir etmek
moloxunales komolodves (komoloxunues)/(onu) hapishaneye attılar)
(mok’adgu/mok’odgitu: yandan durmak, arkadan koymak, arkadan durmak, arkadan ilave etmek
mo mokamidgi(tu)r, ar m3ika kelanç’i/önümde durma az biraz çekil kenara)
(ok’odgu: biribirine ek yapmak, birbirine yakınlaştırma, karşılıklı yüzleştirmek
quci ok’odges do ğarğalapan/kulaklarını birbirine yakınlaştırdılar ve konuşuşuyorlar
çayiş bezişk’ala kok’odges/çay bezinin yanında bir araya getirdiler)
odidanu: çoğalmak, büyümek
odude: veri, done, kaynak
oduzanu: düzlemek, düzeltmek
odvinu: tutuşturmak, tutuşturmak, yakmak (lamba, sigara, ışık vb)
ofarfalu: alevlenmek (ateşin sert bir şekilde ses çıkararak parlaması vb)
ofilu: dilimlemek
ofi3ialuri: resmi
ofi3ialuroba: resmiyetçilik
ofloru: bitki örtüsüne bürünmek
ogagu: karşılaşmak
ogargu: yaramak, faideli olmak
ogibu: pişirmek
ogigant'u: dev olmak, dev gibi olmak
oglicu: sıvazlamak (avuç vb)
oginz’anu: uzamak
ogoru: aramak
ognapa: duyuru, ilan
ognapu: duyurtmak
ognu: duymak
ogricu/ogrişu: temizlemek, paspaslamak (döşeme vb tahtaları bezle temizleme işlemi)
ogri(mo)nu: yuvarlamak
ogulu: gezmek, dolaşmak, etraflıca çevirmek, karşı durmak, diklenmek
ogumu: çepeçevre etraflıca çapalamak, seyreltmek (mısır vb), dolaştırmak
oguru: öğrenmek, öğretmek
ogvap’u: birbirine geçmek, sarmaş dolaş olmak (ip vb), birbirine dolanmak
ogverdu: yarı hale getirmek, yarımlamak
ogyagu: alışmak
ogyare: yemekhane, yemek vakti
ogzala: tutuşturulan, tutuşturma işine yarayan, gitme işine yarayan
ogzalu: yollanmak, gitmek
ogzu: yakmak, tutuşturmak
oğabu: kalıp şeklini almak, kalıba bürünmek
oğaminu: hazımsızlık (balık vb yedikten sonra)
oğapu: getirtmek, götürtmek, renk değiştirmek
oğarğalu: konuşmak
oğaribu: mağdur olmak, garipleşmek, garip olmak
oğaru: çizmek, rastgele çizmek, karalamak
oğerdinu: kandırmak, aldatmak
oğinde: engel
oğindu: engellemek, alı koymak, mani olmak
oğirğolu: ellemek (eşya vb nesneleri ellemek)
oğirsu: değerle(n)mek, kıymetle(n)mek
oğiru: hırlamak
oğmale: yük
oğmalu: götürmek, taşımak
oğmaluşi: götürülecek, götürme ile alakalı, götürülmesi gereken, getirilmesi gereken, yük
oğnosu: akıllanmak, aklı yerine gelmek
oğobu: çitle çevirmek, etrafını çevirmek, çembere almak
oğoderi: edilmiş, davranılmış
oğodoba: davranış, hal, durum
oğodu: davranmak, etmek
oğu: götürmek, getirmek
(amağu: (cansız) içeri almak, içeri götürmek, içeri getirmek
dişka kamiği/odun getir/odunu içeri al
tipi bak’is amiği/otu ahıra al)
(gamağu: (cansız) dışarı almak, dışarı çıkarmak, dışarı getirmek, dışarı götürmek
odaşen dişka gamiğerenan/odadan odun çıkarmışlar
dolokunepe gale kamiği/eşyaları dışarıı çıkart)
(goğu: (cansız) çepeçevre çevirmek, çepeçevre çevrelemek, etrafını çevirmek
ont’uleşi luqu koguğes/tarladaki lahanayı çepeçevre sarmışlar (etrafını sarmışlar)
luqus koguğes/lahananın etrafını çevirdiler/lahanayı çevirdiler)
(gelağu: (cansız) aşağıya indirmek, aşağıya taşımak
oğmale kogelaviği/ yük indirdim/aşağıya doğru yük taşıdım
gyari kogeliği/yemek indir)
(keşağu: yukarı çıkarmak, yukarı almak, yukarı götürmek, yukarı getirmek
dişka emtumani keşaviği/odunu yukarı doğru çıkardım
oç’k’omale keşiği/yemek çıkar (yukarı çıkar ()
(gejadgu: (cansız) üzerine koymak, üzerine almak, üzerine koymak
sobas k’uk’uma kogejadgi/sobanın üzerine güğümü koy)
(doloğu: çukur bir yere indirmek, dip bir yere indirmek, dip bir yere sokmak, derin veya kuyu bir yere indirmek, kapalı bir yere sokmak (el vb)
k’uyis xe kodoloviği/kuyuya elimi indirdim (soktum)
xe mo doloğap/elini sokma)
(eşağu: (cansız) aşağıdan yukarıya doğru çıkarmak
mgvana muepeten na eşaviği ar kogiçkit’ik’on!/gübreyi ne zorlukla yukarıya çıkardığımı bir bilseydin! dişka keşiği/odunu çıkar (odunu yukarı))
(elağu: (cansız) yukarıya çıkarmak, yukarıya götürmek, yukarıya getirmek
e k’ulani, oğmale keşiği/e kızım, yükü çıkar(ıver)
arguni keliği/baltayı yukarı çıkar)
(goşağu: (cansız) arasından seçmek, ortasından çıkarmak, ortasından seçmek, arasından seçip çıkarmak, arasından seçip ayıklamak (ot vb)
lazut’iş doloxe tipi kogoşiğes/mısırın içinde(ki) otu çıkardılar (temizlediler/seçtiler)
tipi goşiğes/otu seçip çıkardılar (ayıkladılar))
(go3’ağu: almak (para almak, borç para almak vb), geri almak, önünden almak
andğa osmanişen para kogo3’avuği /bugün osmandan para aldım/ bugün osmandan ödünç para aldım)
(onağu/gonağu/gomağu: engel olmak, mani olmak, ayak altına dolanıp bela olmak, musallat olmak
ey gidi bere mo gomağer/ey gidi çocuk bana ayak bağı olma/ey gidi çocuk başıma bela olma
k’uçxes mo gomağer/ayak altında dolaşma/ayağıma dolanma)
(moğu: getirmek
3’k’ari komomiği/bana su getir)
(mejoxu: yüksek bir yerden yuvarlanmak, bayır bir yerden yuvarlanmak, rampa bir yerden yuvarlamak, rampa bir yerden dökmek, rampa bir yerden itelemek
dişka komejoxves/odunu yuvarladılar)
(mok’ağu: arka tarafa veya başka tarafa aktarmak, arka tarafa veya başka bir yere getirmek (götürmek), güneşin batması
oxoriş 3’ale leta mok’uğes/evin altına toprak taşıdılar
mjorak komok’uğu/güneş battı)
(moşağu: arasından/aradan çıkarmak, aradan seçip çıkarmak
dişka moşağuşi miğunan/çıkartmamız gereken odun(lar) var/odun çıkartma işimiz var)
(mojoxu: yık(ıl)mak (ev vb), yüksek bir yerden yuvarlanmak, bayır bir yerden yuvarlanmak, rampa bir yerden yuvarlamak veya dökmek, rampa bir yerden itelemek, yıkılmak
oxori mojixveren/ev yıkılmış)
(ok’oğu: biraraya getirmek, biriktirmek
geç’areri kok’oğes/para biriktirdiler)
oğulu: yanlaşmak
oğuminu: sızmak
oğurapu: öldürtmek
oğuru: ölmek
oğvanç’u: makasla veya kesici bir aletle kağıt vb nesneyi kesme suretiyle ince ince parçalara ayırmak
oğvaru: olukla(ş)mak (su vb)
oqazu: yontmak, sivirileştirmek (ağaç vb)
oqinoba: soğukluk, soğuk vakti, soğuk zamanı
oqinoreri: donuk, mat, soğuk (soğuk halde), soğumuş
oqinu: üşümek, soğumak, soğuklaşmak
oqiru: ötmek (horoz vb kanatlı hayvanların ötmesi)
oqomeqonu: zincirleme, zincirleme kaza
oqomeqonuş k’eza: zincirleme kaza
oqominu: kurak olmak, kuraklaşmak
oqond(in)u: beklemek, oyalanmak, gereksiz yere zaman geçirmek
oqonu: götürmek (canlı)
(amaqonu: içeriye doğru götürmek, içeri sokmak (canlı)
berepe doloxe amiqones/çocukları içeriye soktular
pucepe bak’is amaqonu va giçkini?/inekleri ahıra almayı bilmiyor musun?)
(gamaqonu: dışarıya doğru çıkartmak, dışarı götürmek (canlı)
berepe gale gamiqones/çocukları dışarıya çıkardılar
pucepe bak’işen kogamiqonerenan/inekleri ahırdan çıkartmışlar)
(goqonu: etraflıca gezdirmek, gezdirmek, dolaştırmak (canlı)
em berek, arabaşi goqonu dido k’ai uçkin/o çocuk araba sürmeyi çok iyi biliyor
berepe gale kogoqones/çocukları dışarıda gezdirdiler)
(moqonu: getirmek (canlı)
manz’agerepe ak komuqoni/komşuları buraya getir
ekole goqoni, akole moqoni aya mu tkvala ren a3’i!/o tarafa gezdir, bu tarafa getir bu demektir şimdi!)
(gelaqonu: bir kişiye eşlik ederek onu aşağı doğru indirmek (canlı)
k’oçik mzaxali muşi memet’iş oxorişa kogelaqonu/adam akrabasını mehmet’in evine indirdi)
(eşaqonu: canlı bir varlığı yukarıya doğru çıkarmak (canlı)
pucepe qonaşa keşiqoni/inekleri tarlaya (yukarıdaki tarlaya) çıkart
pucepe qonaşa keşaqones/inekleri tarlaya (yukarıdaki tarlaya) çıkarttılar)
(elaqonu: bir kişiye veya canlıya eşlik ederek onu yukarı doğru çıkarmak
txalepe keliqoni/ keçileri yukarı doğru çıkar)
(golaqonu: yan tarafa (paralel istikamette) gitmek, ardı sıra gitmek (canlı)
berepek eşo akirite golaqones/çocuklar öyle paralel istikamette (istikamet boyunca) gittiler)
(goşaqonu: bir şeyi veya bir varlığı kapalı bir yerden yukarıya doğru çıkarmak
qonas 3’k’ari kogoşaqones/ yukarıdaki tarlada su çıkardılar (su buldular))
(go3’oqonu: geri almak
coğori kogo3’avuqoni/köpeği ondan geri aldım)
(moşaqonu: bir şeyi veya bir canlıyı kapalı bir yerden bulup yukarı doğru çıkarmak
kvaşi tude(le) qap’a moşiqonu/taşın altından danaburnunu (bulup) çıkardı)
oqopinu: müktedir olmak
oqopu: olmak, sinmek
oqore: kabak (bal kabağı)
oqoropu: aşık olmak, sevdalanmak, sevmek
oqoz(din)u: boğazını sıkmak
oqucale: küpe
oqucu: kulak vermek, dinlemek
oquru: bağırmak
oqvaru: kısırlaştırmak
oqvilapu: öldürtmek
oqvilu: öldürmek
oqvinçu: dermanı gelmek, kuşlaşmak
oxaçkoni: kazılacak, kazılmaya müsait
oxaçku: kazımak
(amaxaçku: içeri doğru kazımak
let’a amoxaçki/toprağı kazı/toprağı içeri doğru kazı)
(gamaxaçku: dışarı doğru kazımak
ağori kogamixaçki/yağmur oluklarını (patikayı) dışarı doğru kazıyıver)
(goxaçku: etraflıca kazımak, paralel istikamette kazımak
nergepes guxaçki/fidelerin etrafını kazı)
(gelaxaçku: aşağıya doğru kazımak, kazımak
merdiveni kogelaxaçki/merdiveni (aşağıya doğru) kazı/merdiveni kazıma suretiyle aşağıya doğru temizle)
(ge3’axaçku: bir şeyin altını kazımak, alt tarafını kazımak
tumbiş tude kogu3’uxaçki/rampanın altını kazı)
(oxoxaçku: tohum vb şeyleri kazımak, etraflıca kazımak
luguş nergepes koxuxaçki/lahana fidelerini kazı/lahana fidelerinin etrafını kazı)
(doloxaçku: aşağıya doğru derince kazımak
k’uyi doloxaçkes/kuyu kazıdılar)
(yexaçku/kexaçku: küçük bir bölgeyi kazımak, darca bir etrafı kazımak, kaızmak
steğoşi tipepe arm3ika kexaçki/avlunu otlarını birazcık kazı)
(golaxaçku: etrafını kazımak, etraflıca kazımak, yandan veya paralel istikamette kazımak
ont’ule mç’ipaşaşi kogelaxaçki/tarlayı güzelcene etraflıca kazı)
(goşaxaçku: etrafını kazımak, tek sıradan kazımak
ont’ules kogoşuxaçkes/tarlayı etraflıca kazıdılar/tarlayı tek sıra halinde kazıyıverdiler)
(go3’axaçku: ön tarafını kazımak
dido p’at’i domaç’k’indu, si kogo3’amixaçki/çok kötü yoruldum, önümü (ön tarafımdaki yeri) sen kazıyıver)
(mexaçku: kazımak, kazıma işlemi
m3udişişi mo mexaçkup/boşu boşuna (yalandan yere) kazıma)
(mejaxaçku: tekrardan kazımak, üzerini kazımak
ofut’e arçkva xolo (tekrar) komojaxaçki/ tarlayı yeniden kazı)
(mok’axaçku: arka tarafı kazımak
uşkiri komok’uxaçki/elmanın arkasını kazı/elmanın etrafını kazı)
oxak'aru: bir cisimle kazıma suretiyle temizleme, kazılı şekilde temizleme (tabak, çanak vb)
oxalu: yakmak, kavurmak (yemek vb)
oxaman3u: budalalaşmak, aptallaşmak, savsaklaşmak
oxampu: zenginleşmek
oxandu: çalışmak (ağır bir işte çalışmak)
oxank'ana: hareket, eylem, kımıldama
oxat’iru: özür dilemek
oxant'u: resim yapmak
oxarcapu: harcatmak
oxarcu: harcamak
oxarxalu: fokurdamak
oxaru: yırtmak
oxaziru: hazırla(n)mak
oxçanu: beyazlaşmak
oxçinu: yaşlanmak (bayanın yaşlanması)
oxelalu: helal etmek
oxelu: sevinmek
oxen3ale: devlet
oxerxu: biçmek
oxer3elu: ortaya çıkarmak, ortaya koymak, oluşmak
oxesap'u: hesap etmek, hesaplamak
oxin3’u: hızlı hızlı sıvı içmek
oxircinu: zırhlanmak, savaş kıyafetleri giymek
oxirxinapu: güldür(t)mek, kahkata attır(t)mak
oxirxinu: gülmek, yüksek sesle gülmek, kahkaha atmak, kişnemek
oxiroba/maxiroba: hırsızlık
oxiru: çalmak
oxit’inu: gıdıkla(n)mak
oxit’onu: kurcalamak
oxizmet’oni: hizmet edilmesi gereken, hizmete muhtaç
oxizmet’u: hizmet etmek
oxlip’u: pervasızca yutmak, yudumlamak
oxmarapu: kullandırtmak
oxmare: demirbaş, alet
oxmaru: kullanmak
oxodu: mikmek
oxoxu: sürünmek
oxokteri: karışık
oxoktu: karıştırmak
oxol(os)u: yakınlaşmak, yakın durmak
oxomç’k’eşale: alıştırma yeri
oxomç’k’eşi: alıştırma, antreman, deneme
oxomç'k'(in)u: alış(tır)mak
oxomineri: kurutulmuş
oxominapu: kuruttur(t)mak
oxominu: kurutmak
oxomu: kurumak
oxonaru: seslemek
oxondu: sabretmek
oxonk'anu: yerinden oynatmak, kıpırda(t)mak, kımıldamak
oxon3u: gök gürlemesi, gök gürlemek
oxorca: kadın
oxorcoba: kadınlık
oxorç’k’ura: evin akıllısı
oxordorinale: doğumhane, doğumevi
oxorgamamçkumala: yayınevi
oxorgamaçkvala: matbaa, yayınevi
oxori: ev
oxork'era: evin ocağı
oxork'ina: demirhane
oxormance: ev sahibi
oxormancoba: ev sahipliği
oxoroxomç'k'e: evcil
oxoronu: horon oynamak
oxosaru: gözetlemek, göz ucuyla süzmek
(amaxosaru: içeriyi gözetlemek, gözetlemek, bakmak
berek bak’iş pencereşen pucepes amaxosaru/çocuk ahırın kapısından ineklere baktı)
(gamaxosaru: dışarıya doğru gözetlemek, gözetlemek, bakmak
pencereşen gale gamaxosaru/pencereden dışarıyı seyretti/pencereden dışarıya baktı)
(gelaxosaru: yukarıdan aşağıya gözetlemek, bakmak
gemtumani kogelaxosares/aşağıya doğru (rampa aşağı) bakınıverdiler (bakındılar/baktılar))
(e3’axosaru: aşağıdan yukarıya doğru gözetlemek (bir hedefe doğru)
mot e3’amixosarup/beni neden aşağıdan yukarı doğru gözetliyorsun/neden bana aşağıdan yukarıya doğru bakıyordun (bakınıyordun))
(keşaxosaru: yukarı doğru gözetlemek, yukarı doğru bakmak, yukarı doğru bakınmak, aşağıdan yukarı doğru herhangi bir şeyi arama niyetiyle etrafı süzme niyetiyle bakmak, bakınmak
balk’onis gelaxen k’ulanis mot keşaxosarup/balkonda oturan kıza neden bakınıyorsun (bakıyorsun))
(gejaxosaru: üzerinde bakmak, üstünde bakmak, bir hedefin üzerine bakmak, bir hedefin üzerine gözetlemek
k’oçik ç’uç’ulepes kogejoxosaru/adam civcivleri gözetledi)
(doloxosaru: derin bir yere bakmak, çukur bir yerden bakmak, kapalı bir yer(d)e(n) bakmak kapalı bir yerden bakmak, kapalı bir yerden gözetlemek, kapalı bir yerden incelemek, kapalı bir yerden irdelemek
k’uyis kodoloxosares/kuyuya baktılar/kuyuyu incelediler)
(meşaxosaru: kapalı bir yere bakıp gözetlemek, gözetlemek, göz ucuyla bakmak
bak’is komeşoxosares/ahırı gözetlediler/ahıra göz ucuyla baktılar)
(ok’oxosaru: bir arada bakmak, beraberce bakmak, karşılıklı şekilde bakmak, karşılıklı gözetlemek, karşılıklı incelemek
artikartis kok’oxosares/birbirlerine karşılıklı bakındılar (baktılar))
oxoskidu: payına kalmak, payına düşmek, ardına kalmak
oxorşkaguri: evin ortagöbeği
oxoşkveri: bağımsız, serbest bırakılmış
oxoşkvoba: bağımsızlık
oxoşkvu: salık vermek, salmak, bırakmak
oxraskiri: kayın (kocanın kardeşi)
oxrasure: evli erkeğin kız kardeşi
oxormeğureri: evi ölmüş, sitem sözcüğü
oxorz’abune: hastahane
oxo3'ona: anlam, anlayış, mana
oxo3’onapu: anlatmak, anlattırmak, açıklamada bulunmak, açıklama(k)
oxo3’onu: anlamak
oxrak’u: kömürleştirmek, kavurmak
oxraskiri: kocanın erkek kardeşi
oxrasule: görümce (kocanın kız kardeşi)
oxre3'u/oxve3’u: yalvarmak
oxriç’k’u/oxriç’u: oxri3kapu: ovdurtmak, aşındırtmak
oxri3ku: ovmak, sürtmek, aşınmak
oxro3ku: gebermek
oxruk'u: kuru hale gelerek kötüleşmek, kabuğuna çekilerek ufalmak veya küçülmek, pörsümek
oxurgu: setlemek
oxurxu: genizle(n)mek
oxusuravu: özür dilemek
oxtimu: gitmek
(amaxtimu: içeri girmek
oxoris amaxtu do gyari ç’k’omu/eve girdi ve yemek yedi)
(gamaxtimu: dışarı çıkmak
gale kogamaxti do ar m3ika goxti/dışarı çık ve birazcık gez (dolaş))
(gelaxtimu: aşağıya inmek, aşağıya doğru inmek, aşağı istikamette inmek
3’alendo kogelaxtes/aşağıya doğru indiler)
(keşaxtimu: yukarıya çıkmak
germas keşaxtes do dişka k’vates/dağa çıkıp odun kestiler)
(doloxtimu: kapalı bir yere inmek (girmek), derin bir yere inmek (girmek), çukur bir yere inmek (girmek)
ğalis kodoloxtes/dereye indiler (girdiler))
(yextimu: yukarı çıkmak, yukarı tırmanmak
ncas kayextes/ağaca çıktılar (tırmandılar))
(eşaxtimu: yukarıya çıkmak
rak’anis keçaxtes/tepeye çıktılar)
(elaxtimu: yukarıya çıkmak, yukarıya gitmek
emtumani elaxti/yukarıya çık (git))
(e3’axtimu: altına girmek (yük vb)
oğmales ke3’uxti/yükün altına gir)
(goxtimu: gezmek
mşkes kogoxtes/mşkede gezdiler)
(golaxtimu: önünden geçmek, /önden geçmek, önüne geçmek, geçmek, yarış yapmak
ma manişa va malen, golamixti/ben hızlı gidemem beni geç (önüme geç))
(go3’axtimu: önünden geçmek, önden geçmek, ön tarafın(d)a(n) geçmek, geçmek, önünden çekilmek
rak’anok’vaçxes mevit’işi go3’amixtu do igzalu/rakanokvaçxede giderken önüm(d)e(n) geçti ve gitti)
(mextimu: gitmek, varmak, uğramak
andğa noğaşa gextaşi mağazaşati komexti/bugün çarşıya inince dükkana da uğra)
(meşaxtimu: içeriye girmek, kapalı bir yere girmek, girmek
mtugik ğormas komeşaxtu/fare deliğe girdi)
(mendaxtimu: gitmek
xopaşa mendaxtes/hopa’ya gittiler)
(moxtimu: gelmek
ak komoxti/gel buraya)
(mok’axtimu: karşı tarafa geçmek, yandan geçmek, geçmek
meleni oxorişa kamok’axti/karşıdaki eve gel (geç))
(moşaxtimu: kapalı bir yerden çıkmak, gizli bir yerden dışarı çıkmak
3’i3’ilapek obğe mutepeşişen komoşaxterenan/yılanlar yuvalarından çıkmışlar)
(ok’oxtimu: bir araya gelmek, toplanmak
ok’oxtes do noderi doqves/biraraya gelip (toplanıp) imece yaptılar)
(goxunu: batırmak, saplamak (bıçak vb)
(k’oçis xami kogoxunes/adama bıçak sapladılar)
oxuşkumeri/oxoşkveri: serbest bırakılmış, azad edilmiş
oxuşkvinu: serbest bırakmak
oxut’inu: horlamak
oxvalapu: öksürttürmek
oxvalu: öksürmek
oxvaluşi: öksürme ile alakalı, öksürük ile ilgili
oxvame: ibadethane
oxvamu: dua etmek, kutsamak
oxvat’apu: kemirtmek
oxvat’u: kemirmek
oxelu: sevinmek, sevindirmek
oxvenu: yapmak, ifa etmek
oxvenuşi: yapılacak
oxve3’inapu: yalvartmak, yalvarttırmak
oxve3’(in)u: yalvarmak
oxzabune: hastahane
ox3apu: çürütmek
ox3u: çürümek
oigbalu: bahtlanmak
oirkiane: uluslararası
ojilu/mejilu: aşmak, üzerinden aşırmak, üzerinden geçmek, üzerinden düşmek
ojodvu/mejodvu: üzerine katmak, ilave etmek
okaçu: tutmak, yakalamak
(amakaçu: aşağıdan yukarıya doğru tutmak, yukarıya doğru yola koyulmak
mşkeşk’ele emtumani amukaçu/mşke istikametinde yukarıya doğru yola koyuldu)
(gamakaçu: yukarıdan aşağıya tutmak, yukarıdan aşağıya doğru yola koyulmak
mşkeşk’ele gemtumani gamukaçu/mşke istikametinde aşağıya doğru yola koyuldu)
(elakaçu: yandan tutmak, paralel istikamette tutmak
bere kelikaçeren/çocuğu tutmuş)
(e3’akaçu: altına tutmak, kucağında tutmak
bere ke3’uaçun/ kucağında (ellerinde) çocuğu tutuyor)
(goşakaçu: ortasına tutmak, ortaya sıkışmak, ortaya tutuvermek
berek oncires kogoşikaçu/çocuk yatağa sıkıştı/çocuk yatağın ortasında sıkıştı)
(go3’akaçu: kucağında tutmak (çocuk vb), ön tarafında tutmak
oxorcak bere go3’akaçeri mulun/kadın kucağında çocuk tutmuş halde geliyor)
(meşakaçu: iki elini çapraz şekilde tutmuş halde yapıştırarak tutmak, sıkılmak, daralmak, daral gelmek, kapalı yerde sıkıştırmak, kapalı bir yerde sıkışmak
mk’yapu germas komeşakaçes/çakalı dağda sıkıştırdılar
berek oxoris dido komolikaçu/çocuk evde çok fazla sıkıldı)
(molokaçu: kapalı bir yerde kapatarak tutmak, sıkılmak, daral gelmek
berek oxoris dido komolikaçu/çocuk evde cok sıkıldı)
okançu: sırnaşmak, yalakalaşmak
oker3elu: kesme işlemini yerine getiremeyerek eskimek, eskimek (diş vb bazı cansız maddeler)
oki: madem
okiçolu: mısır ayıklamak, ufalamak, ufacık parçalara ayırmak
okiminu: hamur yoğurmak
okimocu: evlenmek (bayan)
okimolu: adam olmak, adamlaşmak, kabadayılık yapmak
okirçolu: gözü açıp kapama vaziyetinde bakmak
okiru: soğumak (sıvının soğuması veya ılıklanması, yemeğin soğuması vb)
okitu: katlamak, elbiseleri katlayıp istif etmek
okosale: süpürge
okosapu: süpürttürmek
okosu: süpürmek, temizlemek
(amakosu: içeriye doğru süpürmek, içeride süpürmek
oxori amakosu/ evi süpürdü/evin içini süpürdü)
(gamakosu: dışarıya doğru süpürmek, dışarıda süpürmek
steğo gamakosu/avluyu süpürdü)
(gelakosu: etraflıca süpürmek, aşağıya doğru süpürmek
oxori kogelakosi/evi süpür)
(gukosu: bir nesnenin etrafı süpürmek, süpürmek
sobas gukosi/sobayı sil (temizle))
(go3’akosu: üst bir mevkii temizlemek
tavani (gen3xodore) go3’akoses/tavanı süpürdüler (temizlediler))
(gejakosu: üst tarafı temizlemek, üst tarafı süpürmek
sobaş jin kogejakosi/sobanın üstünü temizle)
(elakosu: bir köşeyi temizlemek, silip süpürüp bir köşeye toparlamak
kinaris kelakosi/süpürüp bir kenara toparla)
(golakosu: paralel vaziyette (duvar vb) temizlemek veya süpürmek
duvari kogolakos/duvarı temizle (süpür))
(goşakosu: arayı temizlemek, ara bölgeyi temizlemek
oxoriş oşkena kogoşakosi/evin ortasını süpür)
(mekosu: bir şeyin üst tarafını silmek, silmek, süpürmek
duvari komekosi/duvarı sil (süpür))
(mojakosu: üzerinden temizlemek, süpürmek
ç’eri komejakosi/çatıyı temizle)
(ok’ok’osu: karşılıklı süpürmek, topluca süpürmek, orta yeri temizlemek, bir yere süpürüp toparlamak
kok’okosi do gale mendiği/süpür ve dışarı götür)
k’ulanepek steğo dido mç’ipaşaşi kok’okoses/kızlar avluyu teferruatlıca (güzelcene) süpürdüler)
okoşoru: büyükçe sıçmak
okotumale: kümes
okro: altın
oktaloba: idarecilik, yöneticilik
oktalu: yönetmek, idare etmek
okti: viraj, dönemeç, çevir (emir kipi)
oktironi: değiştirilecek, değiştirilmesi gereken
oktiru: değiştirmek, takas etmek
oktu: çevirmek, döndürmek
ok'amçu: kamçılamak
ok’ank’alu: titremek
ok'ank'u: çıtlatmak, tıklatmak (kapı vb)
ok’an3’ure: salıncak
ok’an3’uroni: sallanan, sallanma işine yarayan
ok’an3’uru: sallanmak, salıncakta sallanmak
ok'ap'et'anu: sertleştirmek, sertleşmek
ok'ap'et'u: sertleşmek
ok'arbu: yok etmek, yok olmak
ok'arfu: çivilemek
ok’ark’alu: gıdaklamak
ok'aroba: iyileştirme, sağlık
ok'arobaşi mağalidoguroni: sağlık yüksekokulu
ok'aru: iyileşmek
ok'at'ast'rofu: kazaya kalmak
ok’atu: katmak, karışmak, katılmak
ok’atuşi: malzeme, katılması gereken, katma işine yarayan
ok’idu: inşa etmek, kurmak (ev)
ok’iduşi: inşa edilmesi gereken, kurulması gereken
ok’imbinu: iliklemek
ok’inu/ok’ik’onu: çapalama işlemi ile tarladaki bitkileri seyreltme işlemi, bitki temizleme ve seyreltme vb işlemleri yapmak
ok’irç’olu: keselemek
ok’iru: bağlamak
((g)amak’iru: bağlamak
tok’i kogomak’iri/ipi bağla
tok’is kogamavik’iri/ipe dolandım)
(gelak’iru: yandan bağlamak, bağlamak
go3’ik’iri kogelamik’iri/peştemalı bana bağla/peştelamı bağla)
(gejak’iru: üzerinden bağlamak
t’ik’inaş jin ar mutxani kogelak’iri/sepetin üstüne/üzerine herhangi bir şey bağla)
(elak’iru: yandan bağlamak
t’ik’inas yandan keluk’iri do komendiği/sepeti yandan bağla ve götür)
(dolok’iru: dibini bağlamak, bağlamak
ok’an3’uronis tok’i dolok’iri/salıncağa ip bağla)
(gok’iru: bağlamak
şali kogek’iri/şal tak (bağla))
(goşak’iru: ortadan bağlamak, orta yerden bağlamak
puci nap’iris kogeşak’iri/ineği ekineğe bağla)
(mek’iru: bağlamak
puci konok’iru/ineği bağla)
(molak’iru: kapalı yere bağlamak, bağlamak
geni bak’is komolak’irerenan/danayı ahıra bağlamışlar)
(mok’iru: bağlamak
dişka mok’irerenan/odunu bağlamışlar)
(mojok’iru: üstünde bağlamak, üstüne bağlamak
k’uk’umas komejak’iri/gügüme bağla (güğümün üzerine bağla))
(go3’ak’iru/go3’ik’iru: önden bağlamak, ön tarafından bağlamak, tülbent (peştamal) bağlamak
go3’ak’iri koge3’ak’iri/peştamal(ını) tak (bağla))
(ok’ok’iru: birbirine bağlamak
nok’epe kok’ok’iri/ipleri birbirine bağla)
ok'isk'anu: kıskanmak
ok'itxa: danışma
ok’itxu: okumak, sormak
ok'itu: parmaklamak
ok’limu: bulaşmak, bulaştırmak
ok'oambaru: birbirinden haber almak, haberleşmek
ok'obğala: topluluk, ahali, cemaat
ok’obğeri: biriktirilmiş, biraraya getirilmiş, topluca, toplu şekilde
ok’obğu: biriktirmek, biraraya getirmek
ok’odginu/ok’odgitu: yüzleştirmek, birarada durmak, birarada bulunmak, birarada var olmak, karşılıklı durmak
ok’odvu: gözleri kapamak
(mojodvu: üzerine koymak, üzerine bağlamak (kaymak vb), üzerine örtmek
mjas mojonome komojodu/sütü kaymak bağladı)
(ok’odvu: biribirine örtmek, karşılıklı örtmek, gözlerini kapamak
toli kok’odvu do liru/gözünü kapadı ve uyukladı (uyudu))
ok'oxtala: toplantı
ok'oxtu: biraraya gelmek, uymak (cansız varlık vb), buluşmak
ok’oxu: bozmak
ok'oxvala: bozgun
ok'oxveri: bozuk, bozulmuş
ok'oxvoba: bozukluk, arızalı olma
ok'ok'ateri: beraber(ce), birlikte
ok’ok’edinu: kavga etmek, dövüşmek
ok’ok’orobu: biraraya getirmek, toplamak
ok’olorapu: kolaylaştırtmak
ok’olaru: kolaylaştırmak
ok'ellekt'ifu: kollektif olmak, hepberaber dayanışma içinde çalışmak
ok’omalu/ok’oğu: biriktirmek, biraraya getirmek (para biriktirmek)
ok’omç’k’u: beraberce, birbirine bitişik şekilde beraberce, birlikte beraberce gitmek, kendi kafasına göre gitmek
ok’onağuru: bayılmak
ok'onağureri: baygın
ok’onç’u: birbirine çekmek, yanına çekmek, birbirine yaklaştırmak, birbirine yakınlaştırmak, yaklaştırmak, yakınlaştırmak
ok’ondrik’eri: bükük, ikibüklüm
ok’ondrik’u: karşılıklı bükmek, karşılıklı bükülmek, bükmek, bükülmek
ok’orçoni: sergi bezi, serilmesi gereken, serilme işine yarayan
ok’orçu: karşılıklı sermek, karşılıklı yanyana vb şekilde sermek, sermek
ok’orobu: toplamak, biriktirmek
(ok’orobu: biriktirmek, toplamak, biraraya getirmek
mşkes eşaxterenan do txiri dok’oroberenan/mşkeye çıkmışkar ve fındık toplamışlar)
(amak’orobu: içeride biraraya getirmek biraraya toplamak
dişka mç’ipe mç’ipe dopçiti do oxoris amap’k’orobi/odunu ince ince parçalara ayırdı (böldüm) ve eve doldurdum)
(gelak’orobu: aşağıda toplamak, yerde toplamak, yerde biriktirmek (fındık vb), ardı sıra toplamak
nap’iris txiri kogelak’orobi/ekinekte fındık topla)
(geşak’orobu: orta yerde toplamak, ortasında toplamak, ortasında biriktirmek, aşağıda toplamak, yerde toplamak (fındık vb)
çayis txiri kogeşak’orobi/çayda (çayın arasında) fındık topla)
(gejak’orobu: üzerinden toplamak, üzerinden almak, üzerinden biriktirmek (fındık vb)
qurz’eni kogejak’orobi/üzüm topla (üzerinden ala ala üzüm toplayıver)
(dok’orobu: biriktirmek, yerden bir şey toplamak
kotumepek punçxape ar k’ai dok’orobe/tavuklar ekmek kırıntılarını bir güzel biriktirdiler (yediler))
(dolok’orobu: çukur yerde toplamak, derin bir yerde(n) toplamak, derin bir yerde biriktirmek
kvape k’uyiş tude kodolop’k’robi/taşları kuyunu altında biriktirdim)
(keşak’orobu: arada biriktimek, kapalı bir yerde biraraya getirmek, tamamını almak, ardına hiçbir şey bırakmamak
em na ren k’ak’alişi mteli xolo keşak’oroberenan do mutu skani va naşkverenan/o mevcut olan cevizin tamamını toplamışlar ve hiçbir şey bırakmamışlar)
(e3’ak’orobu: alttan toplamak, aşağıdan toplamak, aşağıdan biriktirmek
txiri patxi do e3’amik’orobi/fındığı silkele ve önümde(n) topla)
(gok’orobu: toplamak, toplanmış bir şeyi tekrar toplamak
txiri arçkva xolo gok’orobi/fındığı tekrar (bir sefer daha) topla
berepek dişka gok’orobes/çocuklar fındık topladılar)
(golak’orobu: yandan toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak, ardı sıra toplamak
dolokunepe golak’orobu/elbiseleri topladı)
(kelak’orobu: yukarıdan toplamak, toplamak
dişka kelak’oroberenan/odunu toplamışlar)
(goşak’orobu: arada toparlamak, bir istikamette toparlamak, yandan toparlamak, bir yerde toparlamak
lazut’i(s) goşak’orobes/mısır topladılar)
(go3’ak’orobu: önünde toplamak, altında toplamak
limxana kogami3’ak’orobi/önümdeki eğrelti otunu topla)
(mek’orobu: herhangi bir yerde rastgele toplamak, toplamak
k’ak’ali komek’oroberenan/ceviz toplamışlar)
(meşak’orobu: kapalı bir yrede toplamak, kapalı bir yerde biriktirmek, gizli bir yerde toplamak, gizli bir yerde biriktirmek, gizli bir yerde toplamak, yer yer toplamak, yere yere biriktirmek, arada biriktirmek, arada toplamak, toplamak, kapalı bir yerdeki bir şeyi toplama haliyle almak
çayepe kinari kinari komeşak’orobi/çayları kenar(ını) kenar(ını) topla
odas uşkirepe komeş’ak’orobes/odaya elma doldurdular (biriktirdiler)
odaşi uşkirepe ar k’ai komeş’ak’oroberenan/odadaki elmaları bir güzel almışlar (alıp götürmüşler))
(mejak’orobu: tümsek bir yerde toplamak, tümsek bir yerde biriktirmek, rampa yerde toplamak, rampa bir yerde biriktirmek, yüksek bir yerde üzerinden toplamak, yüksek bir yerde üzerinden biriktirmek, yüksek bir yerde üzerinden almak
tumbis nez’epe komejak’orobi/rampada cevizleri topla)
(ok’ok’orobu: biraraya getirmek, biriktirmek
tipi kok’ok’orobi/otu biraraya getir/ot topla (biraraya getirme haliyle))
ok’orteri: pay edilmiş, paylanmış, bölünmüş
ok'ortu: bölmek, paylamak, pay etmek
ok’oro3xu: sayı saymak, saymak
ok’ostiku: yırtılmak, yırtıp parçalamak, beraberce yırtıp parçalamak
ok'osu: birbirine sürmek veya sürtmek
ok’osvaru: karşılıklı dizmek, dizmek, saymak
ok’otku: karşılıklı akitleşmek, anlaşmak, karşılıklı sözleşmek, teyitleşmek
ok’ozderi: sıkıca bağlanmış, sıkılmış (boğaz vb), tasarruflu
ok'ozdu: sıkmak, boğazını sıkmak, tasarruf etmek
ok’o3’k’apu: ayırtmak, söktürmek
ok’o3’k’u: bölünmek, birbirinden ayrılmak, ayırmak
ok’rebule: ocak taşı, merkez
ok’riç’u/oxriç’u: keselemek
ok'rit'ik'u: kritik yapmak, eleştirmek
ok’ruxu: hastanın inlemesi, hastanın acı çekmesi, inlemek
ok’um3xu: eklemek, ilave etmek, dizleri üzerine çömelmek
ok'um3vale: ek, ilave edilen, çömenilen yer
ok’und(on)u: boka bürünmek, boklanmak
ok'unk'ulu: kendi kendine şikayet ederek veya serzenişte bulunma vaziyetinde söylenmek
ok’un3xu: dikkat çekmek, dikkat etmek
ok'urump'u: tomurcukla(n)mak
ok’usu: inlemek
ok’vandinapu: dilendirtmek, istettirmek
ok’vaçxe: daha sonra
ok'vançxeri: bir şey kataraktan karıştırılmış (çorba vb)
ok'vançxu: bir şey kataraktan karıştırmak (çorba vb)
ok’vandu: dilenmek, istemek
ok’vate: makas, kesme işine yarayan
ok’vatu: kesmek
(amak’vatu: yukarıya doğru kesmek, kesivermek
nap’iris dişka kamek’ates/ekinekte (dışarıda) odun kestiler)
(gamak’vatu: kesivermek
dişka gamak’vates/odun kestiler)
ok’vatuşi: kesilmesi gereken, kesme işine yarayan, kesilecek
ok'vinçe: bir tür atmaca avlama yapılandırması
ok'vint'el(an)u: sarılamak, sarılaşmak
ok'viru: hayıflanmak, hayrete düşmek
olabunu: musallat olmak, illet olmak
olagu: oluruna getirmek, halletmek, işi gerçekleştirmek, hayvanları doyurmak, hayvanları sağmak, çocukları doyurmak
olağunu: çiğnemek
olalu: afkurmak, havlamak
olandu: gölgele(n)mek
olap'u: lapala(ş)mak
olasiru: bilevlemek, sivriletmek
olaşaru: kuduzlanmak
ole: penis, yetişkin penisi
olebu: kirlenmek, kirletmek
olimcu: geceye kalmak, gecelemek
oliru: uyuklamak, oturduğu yerde uyuya kalmak
oloqu: yalamak (insan)
olosku: yalamak
ololi: baykuş
olu: gitmek
(amamalu: içeri girebilmek
ont’ules amamalu/bahçeye girebildim
odas amamaleni va miçkin/odaya girebilirmiyim bilmiyorum)
(gamamalu: dışarı çıkabilmek, üretmek, üretim
gale va gamamalu/dışarı çıkamadım (kabız oldum mıçamadım)
an3’i oxenlaşi oqopinot dido gamamamuluşi voret/bu sene ülke olarak çok üretmemiz lazım)
(gelamalu: aşağıya indirmek, aşağıya inmek
3’ale va gelamalu/aşağıya inemedim)
(keşamalu: yukarı çıkmak, yukarı çıkarmak
andğa dido dulya miğut’es do emuşeni mşkes va keşamales/bugün çok işimiz vardı ve onun için mşkeye çıkamadık)
(dolomalu: girmek (dere vb), derin bir yere gitmek, derin bir yere girmek, çukur bir yere girmek, alt bir yer(d)e girmek, alt bir yerde girdirmek, alt bir yere inmek, alt bir yere indirmek, kapalı bir yere sokmak (el vb)
ç’uk’is xe mo dolumer/kazana elini indirme (sokma)
ğali ek’o irderet’u ki va dolomales/dere o kadar büyümüştü ki içine giremedik)
(yemalu: yukarı çık(art)mak yukarı taşı(t)mak, yukarı tırmanmak
ncas va yemalu/ağaca çıkamadım)
(eşamalu: yukarı doğru çıkarmak
oğmale eşamalu va giçkini?/yük çıkarağı (yukarı doğru) bilmiyor musun?)
(elamalu: yukarı doğru çıkarmak, yukarı çıkmak
dişka elamaluşi ren/odunların yukarı çıkarılması lazım)
(e3’amalu: önüne düşmek, önüne çıkmak, önüne rastgelmek
gzas mevit’işi ke3’amalu/yolda giderken önüme çıktı (düştü/yüzyüze karşılaştım)
(gomalu: gezdirmek
xopas dido va gogalu na em oras mot mendaxti?/hopa’da fazla gezemediysen o zaman neden gittin oraya?)
(go3’amalu: almak (süt vb), önünden almak, geri almak, önünden bir anda geçmek
mja go3’amaluşi voret/süt almamız lazım)
(mok’amalu: yandan getirmek, yandan geçmek, yandan götürmek
ğali ek’o dirderet’u ki mşkeşen keriçxanaşa va komok’amales/mek’anales/dere o kadar büyümüştü ki, mşkeden kireçhaneye geçemedik)
(ok’omalu: birikitirmek (para vb), bir araya getirmek
geç’areriş ok’omalu va giçkini?/para biriktirmeyi bilmiyor musun?)
omakvale: yumurtalık, yumurtlama yeri
omak'asu: makaslamak
omalu: getirmek, götürmek
omamkvu: bürünmek, yaşlanıp güçten dermandan düşmek, çaptan düşmek, bulanmak (sidiğe vb sıvıya), çullanmak (yemeğe vb)
omancu: sahip olmak
omardu: teşekkür etmek
omat'u: değmek, çarpmak, isabet etmek
ombolanu: bollanmak
omcveşu: eskimek
omçxvanu: kalınlaşmak, büyütmek (insan büyütmek)
omçxvapu: hararet basmak, sıcak basmak, ısınmak
omçinoce: damızlık
omçinocu: hamile olmak (hayvan)
omçinu: haber göndermek
omçiru: genişlemek, geniş alana yayılmak vb
omç’imu: yağmur yağmak
omç'(in)u: derdi olmak, hastalığa veya musibete sahip olmak, herhangi bir zoru veya problemi olmak
omç'itanu: kızarmak, kırmızlaşmak
omç'k'eşu: çoban (gibi) olmak, çobanlaşmak
omelu: düşmek
omemnunu: memnun olmak
omencelu: güçlenmek, kuvvetlenmek
omendranu: uzaklaşmak
omerağu: meraklanmak
omet'u: bahşetmek, esirge(me)mek
omgaru: ağlamak
omgvanu: şişmanlamak, tavlanmak
omondinu: meyvenin aşırı olgunlaşması, armut vb meyvenin içinin ciğerleşmesi veya kahverengileşmesi
omonk’anu: ağırlaşmak
omgarağu: ağlatmak
omgar(in)u: ağlamak
omgvanapu: şişmanlattırmak
omgvanu: şişmanlamak, kilo almak
omğiru: bulanmak
omğor(in)u: bağırmak (hayvanın bağırması)
omxucu: omuz vermek, destek olmak, destek vermek
omjore: güney, güneş alan mevki, güneş alan yer
omjore(nu)ri: güneyli
omjore(nu)roba: güneylilik
omjoreyulva: güneydoğu
omjoreyulvanuri: güneydoğulu
omjoru: güneşlenmek
omkoru: esnemek
omkvu: öğütmek
omk'asu: kapalı bir nesneye ve yere sıkıştırarak yüklemek (sepet vb)
omk’itu: titizlenmek
omk’ulaneri: kısaltılmış
omk’ulanu: küçülmek, kısalmak, kısaltmak
omk'ulanoba: küçül(t)me işlemi
omodu: giyinmek veya giymek (ayakkabı vb)
omogapu: kazandırtmak
omogu: kazanmak
omonç’u: olgunlaşma, yetişme (meyve, meyvenin dalında olgunlaşması)
omonç'vu: kuluçka olmak, kuluçkalaşmak
omonk'anu: ağırlaşmak
omonoğu: morlamak, morlaşmak
omorçu: filizlemek, sürümlemek
omordu: kalkınmak, gelişmek, büyü(t)mek
omotu: örtmek
ompinale: serme yeri, serme mevkii, sergi
ompinu: sermek (yere sermek)
ompulu: kamufle etmek, gizlemek
omralu: üremek, çoğalmak
omskvanu: güzelleşmek
omşkironu: acıkmak
omtilanu: gerçekleşmek, sahi zannetmek
omtu: yağmak (kar, dolu vb yağması)
omt’inu: kaçmak, kaçırmak
omt’inuşi: kaçırılacak, kaçırılması gereken
omudu: ümitlenmek
omumulu: kendi kendine sitem eder vaziyette bir şeyler söylenmek
omzgudu: otların yeşermesi, bitkilemek
omzik'u: mikmek, mikişmek, çiftleşmek
omzinu: artma, arttırmak
om3xvu: ilave etmek, eklemek
om3ikanu: kısıtlamak
om3kvinapu: övündürtmek
om3kvu: övmek, övünmek, met etmek
om3'k'upu: kararmak, hava kararması
om3'uranu: onarmak, tamir etmek
onadu/madu/nadu: daral gelmek, sıkılmak
onagu/nag(in)u/mag(in)u: karşılaşmak, karşı karşıya gelmek, rastla(ş)mak
onagnu: anlamak
onanç’u: yaklaşmak, yakınlaşmak
onandu: tembit etmek, ısmarlamak
onargu: yaramak, faideli olmak
onaxoni: yıkanılacak
onaxu: yıkamak (elbise yıkamak vb)
onaxuşi: yıkanılacak, yıkanması gereken
onanç'u: yaklaşmak
onandvu: tembih etmek, ısmarlamak
onant'ru: yetinme(k), razı gelmek
onargu: faydalanmak, yaramak
onarğu: dertlenmek
oncaxu: bir nesneye vurma eylemiyle ses çıkarmak, ses getirerek vurmak, ses getirerek dövmek (sesteş)
oncubalu: kapışıvermek, kapışmak
oncumoru: tuzlamak
oncgimu: gereksiz yere tartışmak, gereksiz yere dalaşmak vb
oncğimu: ezmek, ezilerek paramparça olmak, ayakla ezmek, ayak topuklarıyla ezmek, ezerek ufak ufak parçalara ayırmak
oncğonu: göndermek
(gelancğonu: asağı doğru göndermek
mkiri kogelaminğoni/bana un gönder)
(ge3’ancğonu: bir yere giderken birisinin önüne eşlik etmek
qonaşa mevulur, 3’oxle ge3’amancğoni/uzaktaki tarlaya gidiyorum, düş önüme (önüme katıl))
(eşancğonu: yukarıya doğru göndermek, paralel istikamette göndermek
qonaşa oç’k’omale keşamincğoni/uzaktaki tarlaya bana yemek çıkart (gönder))
(mok’oncğonu: göndermek, paralel istikamette göndermek, yandan göndermek
noğaşen mç’k’idi komok’oncğonu/çarşıdan ekmek gönderdi
melendo komok’oncğoni/karşıdan gönder
noğaşen şekeri komok’amincğoni/çarşıdan bana şeker gönder)
oncğoro: ayıp, utanç
oncğoroş oçkinu: utanma bilmek, utanmak
oncğoroş oqopinu: utanmak, mahçup olmak
oncğor(in)u: utanmak, hayıflanmak
oncirale: yatakhane, oda
oncire: yatak
onciru: uyumak, yatmak
(amanciru: içeride uyumak, sırt üstü uyumak
odas amancireren/odanın içinde uyumuş)
(gamanciru: dışa doğru uyumak, geç saate kadar uzunca süre uyumak
balk’onis kogelancireren/balkonda uyumuş)
(gelanciru: yanında, yan tarafta uyumak
doloxe kogelancireren/içeride uyumuş (uzanmış))
(ge3’anciru: altına uyumak, alt tarafına uyumak, örtülü bir şeyin altında uyumak
txalarik otves tude koge3’ancireren/kertenkele saçağın altında uyumuş (uyuyakalmış))
(gejanciru: üzerin(d)e uyumak, üst tarafında uyumak
coğorik tipiş jin kogejincireren/köpek otun üstünde uyumuş)
(golonciru: ardısıra uyumak, peş peşe haldeu uyumak
3’i3’ilapek golunsarerenan do kogolincirerenan/yılanlar peşisıra dizilmişler bu şekilde uyumuşlar)
(goşanciru: arada uyumak, ortasında uyumak, ortada uyumak
mtutik lazut’iş ortas kogoşincireren/ayı mısırın ortasında uyumuş)
(go3’anciru: ön tarafına uyumak, ön tarafında uyumak
coğorik nek’nas kogo3’uncireren/köpek kapının önün(d)e uyumuş)
oncğore: ayıp
oncğoroşi oqopinu: ayıbına gitmek, utanmak
oncğoru: utanmak
oncirale: yatakhane, oda, yatma yeri
oncire: yatak, döşek
oncumonu: tuzlamak (balık vb)
oncvinu: otla(t)mak
onçaxu: çalkalamak, kibrit çakmak vb
onçaminapu: kaşındırtmak
onçaminu: kaşınmak
onçamure: değirmen taşı, dibek taşı
onçxalu: saçmalamak, çxa çxa ses çıkarmak (dere akış sesi vb), silkelemek (ağaç vb), sırıkla veya çubukla ağaca vurma suretiyle silkelemek
onçxvaru: dağıtmak/kırıp dökmek/darmadağın etmek (ağız, burun vb)
onçvinu: göndermek, gönderilmek, sürgün edilmek, zorla kovulmak, istemeye istemeye gönderilmek
onçviru: yüzmek
onç’elu: umurunda olmak, enterese etmek, özlemek
onç'qolu: yaralamak
onç'imoşu: gerilmek (insanın gerilmesi), işi ağırdan almak, şaşırmak, debelenmek (insan)
onç’inu: işi gereksiz yere uzatmak, ağırdan almak, oyalamak, savsaklamak
o(n)ç'işu: koşuşmak, ardından koşmak, ardından yetişmek, kovalamak
onç’u: yakınlaştırmak, kendine/herhangi bir yöne doğru çekmek, payına düşmek (anç’u), payına kalmak (anç’u)
(amonç’u: içeriye doğru yaklaştırmak, yaklaştırmak, içeri(de) yaklaş(tı)rmak, içeriye girmek (kafasını sokarak içeri gitmek vb), iteleyip yaklaştırmak
troni amonç’i/sandalyeyi yaklaştır
odas mo aminç’er/odaya girme/kafanı sokma)
(gamanç’u: dışarı yaklaştırmak dışarı uzatmak, dışarı çıkartmak
nena mo gamanç’ap/dilini dışarı çıkartmak)
(gyanç’u: çömelmek
gyanç’u do dok’orobu/çömelip topladı)
(dolonç’u: derin bir yere, içeriye doğru salıvermek, içeriye doğru indirmek
k’uyis tok’i kodolonç’es/kuyuya ipi indirdiler)
(yonç’u: yukarıya doğru çekmek, yukarıya doğru aktarmak
tok’iten k’umi kyonç’i/iplen kumu yukarıya çek)
(eşanç’u: tırmanmak, zirveye doğru çıkmak, zirveye doğru ulaşmak, aşağıdan yukarıya çekmek, aşağıdan yukarıya doğru kaldırma (baş vb), yukarıya doğru aktarmak
ti keşanç’u/kafasını kaldırdı
rak’anok’vaçxesşekis keşinç’es/rakanok’vaçxeye kadar tırmandılar)
(elanç’u: yukarıya doğru yaklaşmak, yana doğru yaklaşmak, ileriye doğru az miktarda gitmek veya yaklaşmak
ar ç’it’a kelanç’i/biraz git öteye)
(goşinç’u/goşanç’u: ara ara veya seyrek seyrek yüksek bir yerde meyvenin yetişmesi veya olgunlaşması
qurz’eni eşo aşo kogoşinç’eren/üzüm öyle böyle seyrek seyrek olgunlaşmış)
(monç’u: yetişmek (meyve), olgunlaçmak (meyve), meyvenin yetişmesi
uşkiri va imonç’eren/elma olgunlaşmamış)
(mek’anç’u/mok’anç’u: yanına yaklaşmak, arkaya yaklaşmak, öte tarafa gitmek veya uzaklaşmak
ar ç’it’a komek’anç’i/biraz git o tarafa/biraz yaklaş o tarafa
ar m3ika mok’aminç’i/birazcık yaklaş bana)
(ok’onç’u: yan yana yaklaştırmak, beraberce yaklaştırmak, bir tarafa toplamak veya biriktirmek, bir tarafa yaklaştırmak
dişka kok’onç’es/odunu yaklaştırdılar/odunu bir araya getirdiler
ar svas kok’onç’i/bir tarafa yaklaştır/bir tarata topla)
(gelonç’u: yukarıdan aşağıya doğru indirmek, yukarıdan aşağıya uzatmak, yukarıdan aşağıya doğru salıvermek
troni kogelonç’i/sandalyeyi yaklaştır
qa kogelonç’i/dalı indir)
(gyonç’u: aşağıya doğru indirmek, aşağıda doğru sarkıtmak, surat asmak
tok’i kogyonç’es/ipi indirdirdiler
bere mutepeşis am m3ika vuqurişi ordoşen p’ici kogyonç’es/çocuklarına birazcık kızdığımda hemen surat astılar)
(ge3’anç’u: üsten aşağıya indirmek, dizlerinin üstüne çömelmek
mo ge3’anç’er/çömelme)
(dolonç’u: içine batırmak, içine indirmek, içine sarkıtmak, kapalı veya derin bir yere indirmek, kapalı veya derin bir yere elini sokmak
k’uyis k’et’i kodolonç’u/kuyuya çubuk soktu/kuyuya çubuk sarkıttı)
(yenç’u: yukarıya çıkarmak, yukarıya çekmek
berepek yinç’enan ginç’enan, esteri antepes va dvaç’k’idenani?/çocuklar iniyorlar çıkıyorlar, bunlar yorulmak nedir bilmezler mi (bunlar yorulmuyorlar mı)?)
(meşanç’u: bir kenara veya bir yere oturmak, bir kenara veya bir yere girmek, araya girmek, araya sokulmak, araya oturmak, araya sığmak, araya sıkışmak
berepek gelaxunanis xet’esşi ar çkvaneri berek komoxtu entepes komeşvanç’u/çocuklar bankta otururken baka bir çocuk geldi ve aralarına girdi (oturdu))
onç’valu: tükürmek, inekleri yemleme sağma vb işlemler
onç’varu: keserek temizlemek (tarla vb), budamak/kesmek (diken vb)
ondaru: darlatmak
ondğeri: öğlen
ondğeris: öğlenleyin, öğlende
ondğeriş gverdi(s): öğlen ortası(nda)
ondğulu: erimek, eritmek
ondri3'u: işi ağırdan almak, uyku sonrası gerilmek, kasılmak
ondruk'u: bükmek, bükülmek
ondure: sağır
onduroba: sağırlık
onduru: sağır olmak
ondvalu: telkin etmek, gönül almak
ondvinu: yakmak (lamba vb), tutuşturmak (ateş, sigara)
onforma3iu: bilgi vermek, açıklama yapmak
ongap(in)u: benze(t)mek
ongoru: yerde yuvarlanmak, yerde uzanıp çeşitli hareketler yapmak
ongrimonu: yuvarlamak
onik'alu: türlemek
onkinu: salllamak (balta vb), tarla, bağ, bahçe işlerini yaparken elindeki nesneyle yere veya başka bir nesneye vurmak
onkore: esnek
onkoru: esnemek
onkviru: keyif bağışlamak/laf öğütmek (nenaş onkviru)/laf bombardımanına tutmak
onk’anu: sallamak
(amonk’anu/gamonk’anu: sallamak
mundeşakis amonk’anup gamonk’anup, esteri va dogaç’k’induri?/ne zamana kadar sallayıp sallayıp dutuyorsun, yorulmadın mı?)
(gonk’anu: sallamak, hızlanmak, hareketlenmek
ek kodoxedi, m3udişi biga mo gonk’anup/ otur orada, boşu boşuna çubuk (değnek) sallama
arm3ika guyink’ani/birazcık silkelen (hızlan/kendine gel))
(gok’an3’uru: sallanmak
mo goyik’an3’ur, memskvaneri (ment’k’aberi) goxti/sallanma, güzelce (doğru dürüst) gez)
onk’ap’(in)u: koşmak, dalmak (insan boğazına vb)
(gamonk’ap’u: dışarı atlamak, dışarı fırlamak, hızlıca içeri girmek, hızlıca dalmak/hızlıca atlayıvermek (boğaz vb), bir şeyi başkasından almak veya kapmak
oxorişen gamunk’ap’u/evden dışarı fırladı (çıktı/atladı))
(gonk’ap’u: koşmak, koşuvermek, koşuşturmak
mo gonk’ap’ur/koşma)
(gelonk’ap’u: hızlıca aşağıya doğru koşmak, rampa aşağı koşmak
jindolek’elen kogeovunk’ap’i/ona yukarı taraftan koştum/ona doğru yukarıdan koştum
3’ale 3’k’aqeniapeşa gelunk’ap’i do ar qvali keşamiği/aşağıya doğru 3’k’aqenialara koş/aşağıya çabucak git de bana peynir çıkar (getir))
(amonk’ap’u/gamonk’ap’u: içeri atlamak, içeri hızlıca girmek (oda vb), hızlıca kapmak, çabucak koşmak, hızlı şekilde koşmak, aniden elinden kapmak
odas kamunk’ap’u/odaya hızlıca girdi
am berepek kiana uz’iramu renani, em muç’oşi kuvali amink’ap’es eşo!/bu çocuklar dünya görmemişler mi, o ne biçim ekmeğe koşuverdiler öyle! berepek ç’umanişen serişakis amunk’ap’es gamunk’ap’es do osteruten ar k’ai diz’ğes/çocuklar sabahtan akşama kadar koştular koşuşturdular ve oynamakla (oyuna) bir güzel doydular
mu gağodu esteri kuvali mot gamamink’ap’up/allah aşkına ne oldu sana böyle, ekmeğimi neden almaya (kapmaya) çalışıyorsun)
(ge3’unk’ap’u: öne doğru atlamak, öne doğru hamle yapmak, öne doğru hızlıca atlamak
ge3’unk’ap’i do k’ap’ineri komoxti/öne doğru bir hamle yap ve hızlıca gel)
(gejank’ap’u: hızlıca koşmak, aniden üzerine atlamak
ordoşen komoxtu do oç’k’omale kogejank’ap’u/çabucak (erkenden) geldi ve yemeği kaptı)
(go3’onk’ap’u: ön taraftan hızlıca dalmak, ön taraftan atlamak, ön taraftan almak, ön taraftan kapmak
ek’o zori kogo3’avunk’ap’iki mati va miçkin mu na mağodu!/o kadar zor kaçtım ki (ön tarafından ayrıldım ki) bana ne olduğunu ben de bilmiyorum!) (mok’ank’ap’u: yan veya arka taraftan koşmak, yan taraftan atlamak (koşmak, koşuşmak)
k’ap’ineri mok’unk’api/hızlıca koş
k’ap’ineri mok’amink’ap’i/beni hızlıca takip et/bana doğru hızlıca koş)
(golonk’ap’u: yandan veya paralel istikamette koçmak, ardı sıra koçmak veya koşuşmak
berepek gale kogolunk’apes/çocuklar dışarıda (dışarıya) koştular (koşuştular))
(mojonk’ap’u: üzerinden koşmak, üzerinden atlamak
jin mejo3xont’u do mojamink’ap’u/üste sıçradı ver üzerime doğru uçtu (koştu)/ yukarı sıçradı ve üzerimden atladı)
onk'ilu: kapatmak, kitlemek
(onk’ilu: kapatmak
nek’na menk’ili/kapıyı kapa)
(mek’ilu: geçmek
k’ulanik ekole mek’ilu: kız o tarafa geçti)
(molank’ilu: içeri kapatmak, kapalı yere bağlamak, kapalı yere kapatmak
bak’is puci komolonk’ilerenan/ahıra ineği bağlamışlar)
onk'ip'azu: kabız olmak, kabızlaşmak
onk'linu: bulaşmak (hastalık vb)
onk'raxu: (ink’arixiş oğodu, ink’arixiş oqopinu) nefret etmek
onantxu: çarpmak
onodge: dik şekilde
ononu: arzu etmek, istemek
ont’alu: yanlışlıkla karıştırmak, gözünden kaçma suretiyle farkına varamamak, dalgınlık suretiyle anlayamamak
ont’k’abu: damağını şapurdatmak, istif etmek, katlamak, yapıştırmak/şapurdatmak (dil vb), güzelce yordamında iş yapmak
ontxapu: itelettirmek, emir vaki kılmak
ontxişu: işi zoraki yapıverme, ağırdan almak
ontxomu: irin bağlamak, kızılağaç haline bürünmek
ontxoru: kusmak
ontxu: (gontxu) itmek, çarpmak, sermek, itelemek
ontkirapu: soldurtmak
ontkiru: solmak, rengi bezi gitmek
ont’k’ob(in)u: gizlemek, saklanmak
ont'r(in)u: sığmak, sığdırmak
ont'ru3u: toprak kayması, dizlerin üzerine çökmek
ont’ule: tarla (evin yakınındaki tarla)
onvalu: şimşek çakmak
onzik'u: sıyırmak (gömlek vb)
onz’gipu: sıkıştırmak, tıkıştırmak
(onz’gipu: sıkıştırmak, tıkış(tır)mak, kapamak (delik vb)
ğormapes konunz’gipi/delikleri kapa)
(amanz’gipu: kapalı bir yerde sıkıştırmak, yüksek bir yerde sıkıştırmak
peşkoşi ğormas amunz’gipi/sobanın deliğini sıkıştır)
(gamanz’gipu: kuvvetlice sıkıştırmak, dışarı doğru sıkıştırmak
ğormape k’ai kogaminz’gipi/delikleri iyicene kapa (ört/sıkıştır))
(gonz’gipu: etraflıca sarmak, etraflıca sıkıştırmak
nek’naş tude k’ai kogonz’gipi/kapının altını iyicene sıkıştır)
(gelanz’gipu: içine sıkıştırmak, içine katlamak
parça geluvinz’gipi/parça sıkıştırdım (ona)
şarvali gelavinz’gipi/pantolumun paçasını katladım)
(geşanz’gipu: içine doğru kapalı bir nesneye sıkıştırmak veya katlamak
berek mt’k’alepunas kogeşanz’gipu/çocuk ormanda sıkıştı)
(dolonz’gipu: derin bir yerde sıkıştırmak, çukur bir yerde sıkıştırmak, deliğe sıkıştırmak veya örtmek
mskibuşi ğurni kodolonz’gipi/değirmen taşını sıkıştır)
(eşanz’gipu: arada bir yerde sıkışmak, örtülü bir yerde sıkışmak veya sıkıştırmak
kotumek omakvales keşanz’giperen/yavuk yumurtalıkta sıkışmış)
(elanz’gipu: yandan sıkışmak, yan taraftan sıkışmak, herhangi bir taraftan sıkışmak veya kapamak, gömleği kollarını vb şeyleri sıvamak
oxorcak porça elunz’gipu do angepe doçxu/kadın gömleğini sıvazladı ve bulaşıkları yıkadı
bere mu gağodu, ak muşeni elinz’giper!/çocuk ne oldu sana buraya niye sıkışıyorsun!) (gyonz’gipu: tıkamak, sokmak
k’arvanis k’et’i kogyonz’gipes/peteğe çubuk soktular
xe mo golonz’gipup/elini sokmak (sıkıştırma)
(goşanz’gipu: araya sıkıştırmak, araya tıkamak
xe nekn’as geşaminz’gipu/elim kapıya sıkıştı)
(menz’gipu: sıkış(tır)mak, tıkamak
mo menz’gipup/sıkıştırma)
(meşanz’gipu: araya sıkış(tır)mak, sıkıştırmak
xe komeşaminz’gipu/elim sıkıştı)
(mejanz’gipu: üst yerde sıkış(tır)mak, üzerinden sıkış(tır)mak
ç’eris mejanz’gipes/çatıda sıkıştılar)
(nonz’gipu: yandan sıkıştırmak, tıkamak
ğormas mo nonz’gipup/deliği tıkama)
(monz’gipu: sıkıştırmak, üzerinden kapamak, üzerinden örtmek (güğüm vb)
k’uk’umas k’apaği komonz’gipi/gügümün kapağını ört)
(molanz’gipu: kapalı bir yerde sıkıştırmak, kapatmak, tıkamak
berepe odas komolonz’gipes/çocukları odaya sıkıştırdılar (tık(a)dılar))
(mok’anz’gipu: yan yana yakın bir yerde sıkışmak, arka tarafa sıkışmak
mo mok’unz’giper/sıkışma)
(moşanz’gipu: dar bir yerde sıkış(tır)mak, araya bir yere sıkış(tır)mak veya atmak (ateşe odun veya sobaya odun vb)
daçxiris dişka mo meşonz’gipap/ateşe odun atma (sıkıştırma))
on3axu: yapışmak, yapıştırmak
(gon3axu: yapışmak, yapıştırmak, tokat atmak
eşo k’ai kogon3axu/öyle iyi yapıştırdı
beres ar k’ai kogon3axu/çocuğa bir iyi yapıştırdı/çocuğa bir güzel tokat attı)
(gelan3axu: yapıştırmak, yandan yapışmak, paralel istikamette yapıştırmak
let’as but’k’a kogelan3axeren/toprağa yaprak yapışmış)
(dolon3axu: içine doğru yapıştırmak, yapıştırmak
k’ut’is kodolon3axerenan/kutuya yapıştırmışlar)
(ok’on3axu: birbirine yapışmak, birbirine yapıştırmak, karşılıklı yapıştırmak, bebaberce yapıştırmak, birlikte yapıştırmak
artikartis dolokites do kok’on3axes/birbirlerine sarıldılar ve yapışıverdiler)
on3ale: sallama işine yarayan
on3alu: sallamak, biçmek (kesip uçurma suretiyle biçmek)
on3xoni: tavan
on3irale: elek
on3ire: elek
on3iroba: eleminasyon
on3iru: elemek, süzmek
on3’qoru: sulanmak, sulandırmak, su katmak, su ilave etmek
on3’irale: süzgeç
on3’iru: eziyet çekmek, zulum görmek, acı çekmek, süzmek
on3’eli: beşik
on3’opulu: ikna etmek
on3'u/dolon3’u: daldırmak, batırmak, bandırmak, tutuşturmak (ateş vb)
opağu: temizlemek
opamparu: ibikleme, ibikleşmek
opampe: çavuşkuşu, ibibik
oparpalu: kelebekleşmek
oparu: dağıtmak, pay etmek
opasu: fiyatlamak
opaşu: parçalamak, paramparça etmek
opatkalu: kanat çırpmak, çırpınmak
opatxu: silkelemek
(ejopatxu: üzerine doğru silkelemek
tis kejamapatxu/kafama doğru silkeledi)
(eşapatxu: üzerine silkelemek, aşağıya doğru silkelemek
t’ik’ina keşapatxi/sepeti asağı doğru silkele)
opa3xalu: kıpırdamak, elini kolunu kıpırdatmak, yerde debelenip durmak, emeklemek, çırpınmak
opelu: bir işe yaramak, faydalı olmak
operpu: kabasını almak, kolaylamak
opintu: pisle(n)mek, kirlenmek
opsapu: işet(tir)mek
ops(im)u: işemek
opucu: (gopucu) inekleşmek, inek gibi olmak
opuçinu: kulağa fısıldama haliyle konuşmak
opukiru: çiçek açmak, çiçekle(n)mek
opunçx(ol)u: kırıntılamak, ince ince parçalara ayırmak (ekmek vb)
opupulu: çıbanla(ş)mak
oputxu: uçmak
opurçolu: kulağına fısıldamak, kırıntılamak
opurçu: yemin etmek, söz vermek
oputx(in)u: uçmak, uçurtmak
(amaputxu: uçmak, uçuvermek
k’vinçik pencereşen amaputxu/kuş pencereden uçtu (kaçtı))
(gamaputxu: uçmak, uçuvermek
kotumek okotumaleşen kogamaputxu/tavuk kümesten uçtu)
(gelaputxu: yukarıdan aşağıya uçmak
t’orocik ç’erişen kogelaputxu/güvercin çatıdan uçtu)
(go3’aputxu: ön istikametten uçmak, yerden uçarak atlamak
but’k’ucik (3’oxle çkimişen) go3’amiputxu/arı önümden uçtu)
(geşaputxu: bir şeyin üzerine atlamak
mamulik k’oçis kogeşaputxu/horoz adamın üzerine atladı)
(gejaputxu: bir şeyin üzerine atlamak, üzerinden atlamak
t’orocik txiris kogejaputxu/güvercin fındığa uçtu
k’vinçik ti çkimişen kogejamiputxu/kuş kafamın üzerinden uçtu)
(doloputxu: kapalı bir yere uçmak, derin bir yere uçarak atlamak
parpalik 3’k’aris kodoloputxeren/kelebek suya uçmuş)
(yeputxu: yerden yukarıya doğru uçmak, kanatlanmak, uçmak, insanın aniden aşırı sinirlenmesi, uçma girişimi, kızmak, köpürmek, aşırı derecede kızmak
kotumek t’ik’şarişen keputxeren/tavuk çitten uçmuş (otlamış))
(eşaputxu: aşağıdan yukarıya doğru uçmak
but’k’ucik keşaputxeren/arı uçuvermiş (uçmuş))
(elaputxu: yandan uçmak, yanlamasına uçmak
mç’acik elaputxeren/sinek uçmuş)
(e3’aputxu: ön tarafından uçmak, ön taraftan uçmak, aşağıdan yukarıya doğru uçmak
mamulik e3’amiputxu/horoz bana ön tarafımdan uçtu (saldırdı))
(goşaputxu: araya doğru uçmak
mamulik ofut’es kogoşaputxu/horoz bahçenin içine doğru uçtu)
(go3’aputxu: önüne doğru uçmak, paralel istikamette uçmak
dğaleri rak’anok’vaçxes mevit’işi sifterik kogo3’amiputxu/gündüzleyin rakanokvaçxe’de giderken önümden atmaca uçtu)
(mejaputxu: kapalı bir yere doğru uçmak, üzerinden uçmak, tümsekten uçmak
kotumek getasules komejaputxu/tavuk bostana uçtu (atladı))
(mok’aputxu: yan taraftan uçmak, arka taraftan uçmak
meleni k’vinçik komok’aputxu/karşıki kuş uçtu (karşı tarafa doğru uçtu))
(mojaputxu: üzerinden uçmak
pxaçkupt’işi k’vinçik komojamiputxu/(tarla) kazarken üzerimden kuş uçtu)
oput’e: köy
oput’uri: köylü
opu3xolu: eşelemek
op'aramitu: masal anlatmak
op'arp'alu: anlaşılmaz şekilde yükse sesle (p’ar p’ar) konuşmak (sesteş)
op'aruxu: esmerleşmek, aşırı esmerleşmek
op'aşuru: masal anlatmak
op'at'k'alu: bir nesneye (sallama haliyle) vurma suretiyle pat pat ses çıkarmak
op'at'u: kötüleşmek, kötü olmak, bozuşmak
op'ecu: katılaşmak, kalınlaşmak
op'era3ia: operasyon
op'et'elu: melemek (dana vb) (sesteş)
op'et'k'elu: kelleşmek, saçsız kalmak, saçı dökülmek
op’içu: oruç tutmak
op’ilu: öldürmek
op’in3’k’olu: ince ince ufacık parçalara ayırmak (odun vb)
op'lanu: planlamak
op’ro3u: meyve soymak
ora: zaman, vakit, süre
oragadu: darmadağan etmek, künfeyekün etmek, aşırı derecede dağıtmak
oraxat’u: rahatlamak
orak’alu: zil sesi çıkarmak, zil çalmak
oran3’k’ironi: çıngırak
oran3'k'iru: çıngırdamak
oraşi oqopinu: zamanı olmak, müsait olmak
orazu: razı olmak
orçu: sermek
orç'ak'u: sıkışmak, araya sıkışık halde ezilmek
(meşorç’ak’u: araya sıkıştırmak, araya sıkışmak
ğormas k’et’i komeşorç’ak’es/deliğe çubuk sıkıştırdılar)
ordu: büyü(t)mek
ordo: tez, acil
ordonurot: erken olarak, erken şeklinde
ordoşen: acil olarak, tez elden, acele
ordapu: büyüttürtmek, geliştirtmek, yetiştirtmek
ordo: erken, tez
ordonali: erken oluşmuş
ordu: büyümek, geliştirmek, yetiştirmek
orezilu: rezil olmak
orgu: dikmek, ekmek (meyve ekmek vb)
ork'ine: eksik
ork'inoba: eksiklik
ortvali: battaniye, başlık, örtü
oruba: ırmak, küçük dere
orzo: sandalye, taht
osağiru: sağır olmak, sağırlaşmak
osağu: canlanmak
osalidaru: dayanışma yapmak
osap'aru: rengi bezi gitmek, uyuşuklaşma
osap'ru: sabretmek
osarxoşu: sarhoş olmak, sarhoşlaşmak
osaru: sarılaşmak
oseramonu: merasim düzenlemek
osimadu: düşünmek
osiminu: dinlemek
osincu: ok atmak
oskidu: yaşamak, kalmak
oskinu: sessiz kokulu şekilde osurmak
oskiru: sönmek
osku: yumurtlamak
oso3ialu: sosyalleşmek
osalu: sallamak
osaru: sarılamak, sarılaşmak
oseti: oset, asetin
osetia: osetya
oseturi: osetce
osimadu: düşünmek
osiminu: dinlemek
oselapu: kaldırtmak
oselu: kalkmak
osincu: ok atmak, sınamak
oskedinu: geçinmek, yaşamak
osrimu: oynaşmak, meşk etmek
osteramoni: oynanılacak, oyuncak
oster(am)u: oynamak
ostibinapu: susturtmak
osterapu: oynattırmak
ostibu: susmak, sessiz kalmak
ostiku: yolmak, parçalamak
osto(mi)lu: atmak (kurşun atmak vb)
ostvinu: ıslık çalmak
ostvu: kopmak, kaymak
osubukanu: hafifle(ş)mek
osumu: (osvu) sürmek
osuri: hanımefendi, bayan, kadın
osurp'at'oni: hanımefendi
osuv(er)u: yol yordam göstermek
osvare: sayma yeri, dizme yeri
osvaru: saymak, dizmek
(amasvaru/gamasvaru: dizmek, sıralamak, terefferuatlıca anlatmak, aktarmak (laf vb), sır vermek
mutu va ptkvişakis mteli xolo kogamamisvaru/bir şey demeye kalmadan her şeyi bana açıkladı
mteli xolo dişkape gale amasvarerenan/bütün odunları dışarya dizmişler)
(gosvaru: dizmek
mteli xolo kogosvarerenan/tamamını dizmişler)
(gelasvaru: üst üste dizmek, yan yana ardı sıra dizmek
berepek gale kogelinsvarerenan/çocuklar dışarı ardı sıra dizilmişler)
(keşasvaru: dizmek, bir araya getirmek, bir araya toplamak, teferruatlıca aktarmak, teferruatlıca aktarmak
dişka keşasvarerenan/odunu dizmişler
m3udişişi mo keşamisvarup/bana boşuna açıklama yapma)
(gejasvaru: üzerine dizmek
març’a steri dişka kogejasvarerenan/ardı sıra dizilmiş odun birikintisi şeklinde odunları üst üste dizmişler)
(dolosvaru: derin bir yerde dizmek, çukur yere (yerde) dizmek
ğaliş p’icis dişka kodolosvarerenan/dere kenarın(d)a odun dizmişler
yaşik’is dolokunepe kodolosvarernan/sandığa elbiseleri dizmişler)
(eşasvaru: dizmek, biraraya toplamak, teferruatlıca açıklama yapmak
mu bğodaminon ma, m3udişişi mo eşamisvarup/ne yapacağım ben, boşu boşuna bana anlatma (bana açıklama yapma))
(elasvaru: üst üste dizmek, yan yana dizmek
em beres mundes na bu3xa uk’vat’an xe elasvareri golun/o çocuğun ne zaman tırnaklarını kesseler tırnaklarını avucuna değdirmeden gezer (parmaklarını kullanamaz))
(e3’asvaru: örtülü bir yerin altında dizmek
3’ap’aş tude tuğulape e3’asvares/damlanın latına (çatının altına) tuğlaları dizdiler)
(gosvaru: etrafını çevirmek, dikçe durumda dizmek
oxorişi gomorgva ncalepete kogosvares/evin etrafı ağaçlarla çevirdiler)
(golasvaru: yan yana dizmek, sırasıyle dizmek
dişka akiri kogolasvarerenan/odunu yandan dizmişler)
(goşasvaru: yan yana dizmek, ardısıra dizmek
getasules k’et’epe kogoşosvarerenan/bostana çubukları saplamışlar)
(mesvaru: yan yana dizmek, sırasıyla dizmek
kva komesvarasunon/taş dizecek)
(mosvaru: seçmek (içine doğru seçmek)
mu isvari do brinci 3xuni?/ne seçtin de pirinç ayıkladın?)
(molasvaru: biriktirip kapalı bir yere koymak veya dizmek/biriktirmek (ot vb)
bak’is tipi komolosvarerernan/ahıra otu doldurmuşlar (dizmişler))
(mok’asvaru: arkasına dizmek
k’ap’ulaşk’ele tipi komok’osvarerenan/arka tarafa ot dizmişler)
(mojosvaru: üzerine dizme, dolu bir şeyin iç tarafından üzerine dizmek
t’ik’inas tipi komojosvarerenan/sepetin üzerine ot dizmişler)
(ok’osvaru: bir arada dizmek, beraber dizmek
kvape kok’osvarerenan/taşları dizmişler)
osvu: sürmek, el değdirmek
oşalu: kötülemek, kötü referans vermek
oşatxu: silkelemek (çalı cırpı vb), kıpırdatma haliyle ıslaklığını almak veya sallamak (çalı çırpı vb)
oşexvarçalu: havuz şeklini almak
oşenu: şenlenmek, şenletmek
oşetxu: ayaz vurmak
oşi: yüz
oşignu: işitmek
oşikyaru: kıymete binmek, yok derecede az olmak/bulunmak, ulaşılamamak, ulaşılamayacak hale gelmek vb
oşik’inu: hıçkırmak
oşinaxu: saklamak
oşinu: anmak, hatırlamak
oşirapu: aşındırtmak
oşiralu: şırıldamak, şırıl şırıl ses çıkarmak (sesteş)
oşirşoleri: karmakarışık
oşirşolu: sistemi bozmak, karmakarıştırmak, dağıtmak vb
oşiru: aşınmak, şırıldamak, yormak, erimek
oşişolu: elleyip bozmak, elleyip karıştırmak, karıştırmak, dağıtmak, birbirine geçmek
oşit'inu: hapşırmak
oşkaşi: ortanın
oşkena: orta, meydan, alan, saha
oşkenani: ortanca
oşkenas gamaqonu: ortaya çıkarmak, ortaya koymak
oşkena seri: ortanca akşam
oşkenapu: ortalatmak
oşkenu: ortalamak
oşku: yutmak
oşkurinu: korkmak, korkutmak
oşkuroni: korkulacak
oşkvidu: boğmak, boğulmak
oşletinu: kandırmak, kurtarmak
oşlu: esirgemek
oşmaru: işaret etmek
oşolapu: ıslattırmak
oşolu: ıslatmak
oşu: işlemek
oşumeşi: bıyık
oşumoni: kızılacak, kızmayla alakalı, içilecek, içmeyle alakalı, içilmesi gereken
oşumu: sinirlenmek, kızmak
oşurati: can yeri, kritik yer
oşuru: koklamak
oşvapu: içtirtmek, işlettirmek
oşvelapu: yardım ettirmek
oşvelu: yardım etmek
oşvu: örmek, içmek (su vb)
oş3'ana: yüzyıl, asır
oş3’aneri: yüz yıllık, yüz yaşında
oş3'anura: yüzyıl, yüzyıllarca
otamamu: tamamlamak
otanu: aydınla(n)mak, aydınlanma(k), gün doğumu
otasu: ekin ekmek
otexu: gurbetçi olma(k) (gurbette yaşamak), gurbetçilik yapmak
otescilu: tescil etmek, tescillemek
oteşkilu: teşkil etmek, oluşturmak
otxialu: fokurdamak
otxo: dört
otxooşi: dörtyüz
otxozu: taramak, kovmak
otxu: yün ipi yapmak
otirale: taşınma işine yarayan
otirapu: taşıttırmak
otirtinu: titremek
otiru: taşımak, sürünmek/sürüklemek (yerde sürünmek veya sürüklenmek)
(amatiru: içeriye doğru sürüklemek, içeri doğru almak, içeri doğru taşımak
dişkape doloxe kamatiru/odunları içeri aldı (sürükledi/taşıdı))
(gamatiru: dışarıya doğru sürüklemek, dışarıya doğru almak, dışarıya doğru taşımak
çayiş bezepe gale kogamatiru/çay sergilerini dışarıya sürükledi (taşıdı/aldı))
(gelatiru: aşağıya doğru sürüklemek, aşağıya doğru taşımak
andğa nonç’onaşen dişkape kogelatiru/bügün nonçonadan odunları aşağı doğru sürükledi (taşıdı/indirdi))
(dolotiru: aşağıya doğru sürüklemek, aşağıya doğru taşımak, derin bir yereden başka bir yere nakletmek, derin bir yerden başka bir yere taşımak (sürüklemek/çekmek)
paxuratişen kyutuğepe kodolotires/paxuratiden kütükleri çektiler (taşıdılar))
(eşatiru: aşağıdan yukarıya çıkarmak, derin bir çukurdan veya bir yerden yukarıya çıkarmak, yukarıya doğru sürüklemek
ar giçkit’at’ik’on, bere muepete ğalişen na keşatires!/bir bilseydin çocuğu nelerle dereden çıkardıklarını!) (elatiru: aşağıdan yukarıya sürüklemek, aşağıdan yukarıya aktarmak, aşağıdan yukarıya çekmek, aşağıdan yukarıya taşımak
kyutuği jindole elatiru/kütüğü yukarıya sürükledi (çıkardı/taşıdı))
(e3’atiru: yerde sürterek sürüklemek
terluği e3’atirups do gulun/terliği yere sürtüyor ve öylelikle geziyor)
(gotiru: gezdirmek, götürmek, sürüklemek, taşımak
bere mo gotirup/çocuğu sürükleme (gezdirme))
(goşatiru: boş boş avarece dolaşmak
m3udişişi mo goşitire/boşu boşuna dolaşma
mutu skani va qverenan do ar xvala elole akole goşitirerenan/hiçbirşey yapmamışlar ve sadece orda burada sürtmüşler
goşatirute mutu skani va gaqven/avarece dolaşmakla hiçbir şeye sahip olamazsın)
(meşatiru: ara bir yere girmek, ara bir yerde sürüklemek, bir yere doğru sürüklemek, sürüklemek, bir ara yere sokmak, bir ara yere sürüklemek
coğorik gyak’nu do movvalu bagenis komeşatiru/köpek ayakkabıyı aldı (ısırdı) ve mereğe sürükledi (götürdü))
(motiru: yerde sürüklemek, sürüklemek, getirmek
dişka mot motiri?/odunu niçin getirdin (sürükledin)?)
(mok’atiru: yandan/arkadan sürüklemek veya getirmek
gyak’ni do jimok’aşen 3xik’i komok’atiri/tut (al) ve evin arkasından çalı getir (sürükle))
(moşatiru: kapalı bir yerden çıkarmak, kapalı bir yerden sürüklemek, kapalı bir yerden getirmek
germaşen dişka komeşatiri/dağdan odun çıkar (getir))
(ok’otiru: yerde sürüklemek, sürükleyip bir araya getirmek
bezepe 3’in3’i do ar svas kok’otvi/bezleri çek ve bir yere topla (getir/sürükle))
otiruşi: taşınma işine yarayan, taşınması gereken
otitizu: titizlenmek
otku: söylemek, demek
otkuşi: söylenilecek, söylenmesi gereken
otkvapu: söylettirmek
otragu: örterekten gizlemek, saklamak
otvu: örtmek
(gejatvu: üzerine örtmek
beres otvale kogejotvi/çocuğun üzerine battaniye ört)
(mejotvu: üzerine örtmek
k’oçis yorğani komejotvi/adama yorgan ört)
(motvu: örtmek
ç’eris k’eremidi komotverenan/çatıya kiremit örtmüşler)
(mojotvu: üzerine örtmek
çayiş jin bezi komojotvi do va xomas/(taze yoplanmış yeşil çayın) üzerine bez ört ve kurumasın)
(ok’otvu: yan yana örtmek, üst üste örtmek
txiri kok’otvi/(bezin üzerne serlmiş) fındığı ört)
ot’ağanapu: kavurtmak
ot’ağanu: kavurmak, kızartmak (balık vb)
ot’axapu: kırdırtmak
ot’axu: kırmak, kırılmak
ot’axuşi: kırma/kırılma ile alakalı, kırılacak, kırılması gereken
ot'ak'u: ağzını buruşturmak
ot’alaxu: çamurla(n)mak
ot’alu: atmak (bir hedefe doğru atmak), sallamak, isabet ettirmek, ardına bırakmak, birisine ayırmak
(amat’alu: yukarıya doğru atmak, bir hedefe doğru yukarı istikamette atmak
m3xulis ka amut’alu/armuta taş attı/artmut ağacına taş isabet ettirdi)
(gamat’alu: aşağıya doğru atmak, bir hedefe doğru aşağı istikamette atmak, atmak suretiyle aşağı istikamete göndermek
varangelite gemtumani gamut’alu/teleferikle aşağıya doğru gönderdi
arguni tumbiş 3’ale gamut’alerenan/baltayı rampanın altına savurlamışlar)
(got’alu: bir hedefe sallamak, rastgele sağa sola sallamak
ekole akole mo gut’alep, dulya skani mç’ipaşaşi qvi/oraya buraya savurlayıp durma, işini düzgünce yap)
(gelat’alu: aşağıya doğru sallamak, ardına (ardından) veya arkasına (arkasından) bırakmak
gemtumani kva gelut’ales/aşağıya doğru taş salladılar/aşağıya doğru ona doğru taş salladılar)
(geşat’alu: üst bir yerde herhangi bir şey bırakmamak, üst bir yere veya yıkarıya doğru herhangi bir nesnenin arasına bir şey (şeyler) karıştırmak
çayiş jin mutu mo geşat’alup/çayın üzerine bir şey katma (karıştırma))
(gejat’alu: üzerine atmak, üzerine katmak
dişka kogejamit’alu/üzerime odun düştü/üzerime odun attı)
(dot’alu: ardına bırakmak
çkimişeniti kodomit’ali/benim içinde ayır (bırak))
(dolot’alu: yukarıdan aşağıya doğru yere atmak, ardına bırakmak, dibinde bırakmak, dibinde bir şey bırakmak
kvadidi gemt’i dolot’ales/kayayı aşağıya doğru itelediler (attılar))
(ejat’alu: üzerine atmak, üzerine isabet ettirmek
istoli do kejut’ali/at ve üzerine isabet ettir)
(ke3’at’alu: arkasına atmak, önüne atmak, ardına bırakmak
gzas mevit’işi k’ap’ulas k’at’i k’e3’at’amit’ales/yolda giderken arkama (arkamdan) çubuk salladılar)
(golat’alu: hedefe doğru yan taraftan sallamak
pi3ari kogolamit’ales/bana tahta attılar/bize tahta attılar)
(goşat’alu: araya laf sokmak, uzaktan atmak, araya atmak, araya sokuşturmak
osiminu giçkit’as, m3udişişi nena mo goşamit’alup/dinlemeyi bil (bilesin) boşu boşuna bana laf sokma
ğormas bezi koguşut’ales/deliğe bez soktular
tude na norçun çayis daz’i koguşut’ales/yerde serili olan çaya diken karıştırdılar
kva kogoşut’ales/taş attılar/ona taş attılar)
(go3’at’alu: önüne atmak, önüne karıştırmak, önüne tıkamak
gzas mevit’işi topi kogo3’amit’ales/yolda giderken bana top isabet ettirdiler/yolda giderken önüme top attılar)
(meşat’alu: herhangi bir gizli yere atmak, araya atmak
bere odas komeşut’ali/çocuğu odaya gizle)
(mojot’alu: üzerine aşırarak sallamak, üzerine aşırarak atmak
k’ardi mojamit’ales/üzerime (üzerimden) kalınca toprak attılar)
(mot’alu: atmak, isabet ettirmek
pistolite mut’ales/tüfekle isabet ettirdiler/ona silah attılar/ona ateş açtılar)
ot'amaxu: kıskanmak, çekememek
ot’ast’ik’u: tasdik etmek, onaylamak
ot'et'elu: çıplaklaş(tır)mak, çırıl çıplak soymak
ot’ibinu: ısıtmak (su vb sıvı), ısınmak
ot'işonu: ovmak (kafayı ovmak), insan kafasını cimcikleme şeklinde masaj yapmak
ot'k'ap'u: şapurdatmak, diliyle şapur şupur ses çıkarmak, vurmak (kemerle vb)
ot’k’ialu: anlaşılmayacak şekilde saçma sapan konuşmak, tir tir ses çıkarak abuk subuk konuşmak (sesteş)
ot’k’oçu: atmak, savurlamak, sallamak
(amat’k’oçu: içeriye doğru atmak
dişka doloxe amat’k’oçu/odunu içeriye attı)
(gamat’k’oçu: dışarıya doğru atmak
bere oxorişen kogamat’k’oçes/çocuğu evden attılar)
(gelat’k’oçu: aşağıya doğru atmak
dişka kogelat’k’oçes/odunu attılar)
(gejat’k’oçu: üzerine atmak, rastgele biçimde üzerine atmak, rastgele biçimde yukarıya atmak
tipis daz’i kogejat’k’oçerenan/otun üzerine diken atmışlar/ota rastgele diken atmışlar)
(mojat’k’oçu: üzerine atmak
lazut’is tipi mojat’k’oçes/mısırın üzerine ot atmışlar)
(dolot’k’oçu: içeriye doğru atmak, kapalı derin bir yere doğru atmak
k’uyis ğeri kodolot’k’oçu/kuyuya mısır sapı attı)
(elat’k’oçu: yan tarafa atmak, paralel istikamette atıvermek, para veya herhangi bir şeyi bir köşeye atma eylemiyle biriktirmek
para dido mo imxor, ar sotxanis elat’k’oçi dobağine şeni/çok fazla para yeme, bir köşeye atıver (bir köşede biriktir) yetecek kadar
dişka ar sotxanis elat’k’oçes/odunu herhangi bir yere attılar (sallayıverdiler))
(go3’at’k’oçu: önüne doğru atmak
3’oxle kogo3’avut’k’oçi/onun önüne doğru attım/ona doğru attım)
(mejat’k’oçu: yukarıdan aşağıya doğru atmak (atıvermek)
jindole ka komejavut’k’oçi/üst taraftan ona taş attım/ona doğru üst tarafına taş attım)
(molat’k’oçu: kapalı bir yere rastgele atmak
axiriş dişka komolavut’k’oçi/onun için ambara odun attım/ambarlık odunu onun için atma süretiyle doldurdum)
ot’k’omile: atma işine yarayan, cephane
ot’k’omilu: atmak, sallamak, savurlamak, bir kenara başıboş halde bırakmak
ot’k’ominale: atma işlerinin yapıldığı yer, cephanelik
ot'k'orinu: osurmak
ot'ra3'u: sıvı şeklinde sıçmak
ot’rik’e: bıldırcın
ot'roxu: kır(ıl)mak
ot'ut'onu: butlamak
ot’u3anu: ısıtmak, sıcaklaştırmak
ot’va3apu: çatlattırmak
ot’va3u: çatlamak, çatlatmak, patlamak
ovalu: sallamak (el, dil vb)
ovro: sekiz
ovrooşi: sekizyüz
ovroşilya: sekizbin
ovromilyoni: sekizmilyon
ovulu: örneklemek, örnek vermek
oyanu: geç kalmak, gecikmek
oyaralu: yarala(n)mak
oyasaxu: yasaklamak
ozdu: çekmek
(gelazdu: aşağıya indirmek (cansız/pantolon vb)
şarvali gelizdi/pantolonu(nu) indir
ijdoni gelizdi/donunu indir)
(ke3’azdu: yukarıya kalmak, yukarıya kaldırmak (pantolan vb), isyan etmek
dudi ke3’azdu/kafasını kaldırdı/isyan etti)
(yezdimu: almak (yerden yukarı doğru kalmak), tempo attırmak (ayakla)
k’uçxe yizdi/tempo arttır)
(eşazdu: yukarı çekmek
lambas eşizdi/lambayı yak)
(elazdu: aşağıya indirmek
onluği kelizdi/önlüğü indr)
(e3’azdu: yukarıya kaldırmak
toma e3’amazdu/saçım diklendi)
(golonzdu: uzatmak, yanlamamasına uzatmak
k’uçxe mo golonzdip/ayağını uzatma)
(golozdu: kapatmak, kesmek (musluk vb), çevirmek (musluk vb), örtmek (perde vb)
perde golozdi/perdeyi ört
musluği mo golozdup/musluğu kapatmak (çevirme))
(mok’ozdu: aşağıya doğru çekmek (ip vb)
gyak’ni do mok’uzdi/tut ve çek (onu))
(ok’ozdu: sıkmak, kuvvetlice beraber halde sıkmak, sıkışmak, sıkıştırmak
qalis kok’ozdes/boğazını sıktılar
qurz’eni ok’ozdi do don3iri/üzümü sık ve süz)
(ge3’azdu: aşağıya indirmek (bir hedefi vb)
qa ge3’uzdi do çk’omi/dalı aşağıya indir de ye)
(geşazdu: (bir aradan) aşağıya doğru indirmek
qa geşazdi/dalı indir)
(dolozdu: aşağıya indirmek (lamba vb)
lambas doluzdi/lambayı kapa/lambanın düğmesini aşağıya doğru indir)
(yezdimu: almak, kaldırmak (yukarıya doğru)
pi3ari yezdi/tahtayı kaldır)
(keşazdu: yukarıya çıkarma/yukarıya çekmek (lamba vb)
lambas keşazdi/lambanın fitilini yukarıya çek)
(elazdu: yukarıya çekmek
İjdoni elazdi/donunu yukarıya çek
(e3’azdu: bir şeyi yukarıya doğru kaldırmak
ti e3’azderen/başını kaldırmış)
(golazdu: yana doğru çekmek, yana doğru kapatmak (pencere vb)
pencere golozdi/pencereyi kapa)
(go3’azdu: ön taraftan çekmek, ön tarafından kaldırmak, ön tarafından çekilmek, ön tarafından kapatmak
nek’na go3’amizdi/önümdeki kapıyı kapat)
(mok’azdu: yandan veya arkadan kapatmak, yandan veya arkadan örtmek/çekmek
nek’na mok’ozdi/kapıyı kapa (ört))
(moşazdu: dışarı doğru çekmek, dışarı doğru açmak
çekmece moşazdi/çekmeceyi aç (çıkar))
ozenginu: zenginleşmek
ozimoni: ölçme işine yarayan, ölçülmesi gereken
ozimu: ölçmek
oziyanu: ziyan olmak
ozmonu: düşünmek
ozu: ezmek
ozop'onu: demek
oz’abunu: hastalanmak
oz'angu: gagalamak
oz'gu: sıçmak
oz'ğapule: doyuracak (lokma vb), doyulan yer
oz'ğu: doymak
oz'inu: mevcut olmak, üzerinde durmak
oz’irapu: göründürmek, göstermek
oz’ir(am)u: görmek, görünmek
oz’iz’ginu: titremek
oz’i3inoni: gülünç, komik
oz’i3(in)u: gülmek
o3adu: test etmek, sınamak, denemek
o3edale: deneme yeri, denethane
o3xank’u: gagalamak
o3xap’u: sıçratmak (su/çamur vb)
o3xip’olu: cimciklemek
o3xoci: tarak
o3xone: tavan
o3xont’u: sıçramak, zıplamak, hoplamak, atlamak, dalmak
(ama3xont’u: içeriye doğru sıçramak, aniden birdenbire var olmak, aniden birdenbire oluvermek, aniden birdenbire bitivermek
mç’acik nek’na va gom3’k’işakis ama3xont’u/sinek kapıyı açmamı beklemeden sıçrayıverdi)
(gama3xont’u: dışarıya doğru sıçramak
k’oçik nek’na a gom3’k’işais gale kogama3xont’u/adam kapıyı açmamı beklemeden dışarı doğru sıçrayıverdi (atıldı))
(gela3xont’u: aşağıya doğru bir hedefe sıçramak
ofut’eşa jilendo kogela3xont’u/bahçeye ist taraftan sıçradı)
(geşa3xont’u: yukarıdan aşağıya doğru sıçramak
maqaqepek kogeşa3xont’es/su kurbağalar aşağıya doğru sıçradılar)
(eşa3xont’u: yukarıya doğru sıçramak
maqaqik ğalişen keşa3xont’u/su kurbağası dereden yukarıya doğru sıçrayıverdi)
(dolo3xont’u: yukarıdan aşağıya doğru kapalı bir yere doğru su topluluğuna veya su birikintisine atlamak veya sıçramak
berek ğalis kodolo3xont’u/çocuk dereye atlama suretiyle dalıverdi)
(e3’a3’xont’u: bir şeyin altından yukarıya doğru zıplamak veya sıçramak
ncas e3’a3xont’u do qape kogoşatxu/ağacın altından ağaca sıçradı ve dalları silkeledi)
(ye3xont’u: yukarıya doğru şiddetli bir biçimde atlamak, yukarıdan aşağıya şiddetli bi biçimde zıplamak, yukarıdan aşağıya şiddetli bir biçimde saldırmak
berek ye3xont’u do gen3xodoreşi lamma kogot’axu/çocuk sıçradı ne tavandaki lambayı kırdı)
(go3’a3’xont’u: öne doğru atlamak, öne doğru zıplamak
seri nonç’onas mevit’işi mk’yapuk kogo3’ami3xont’u/gece nonçona’da giderken çakal önüme doğru sıçra(yıver)dı (düşüverdi/önüme çıktı))
(me3xont’u: zıplamak
tumbişen mep3xont’i/rampadan atladım)
(meşa3xont’u: araya atlamak, kapalı bir yere (yerde) araya atlamak veya zıplamak
kotumek okotumales komeşa3xont’u/tavuk kümese atladı (kümese) uçtu)
(meja3xont’u: üzerinden atlamak, bir engelden atlamak
tumbişen komeja3xont’u/rampadan (setten) atladı)
(mok’a3xont’u: karşıdan karşıya atlamak, yandan atlamak, yan istikametten atlamak
k’oçepek ak ğalişk’elen komok’a3xont’es/adamlar buraya dere tarafından sıçradılar)
o3xont’(in)u: sıçramak, zıplamak
o3xonu: taramak
o3xop’u: kesilmiş dal budak vb şeyleri gövdelerinden ayırmak (ağaç, dal vb)
o3xot'u: ayıklamak (balık vb)
o3xuk'u: buruşmak, buruşturmak
o3xunu: ayıklamak, seçmek
o3xunuşi: ayıklanacak, ayıklanması gereken
o3igu: saplamak, batırmak
(gama3igu: saplamak, saplayıvermek, takmak veya dizmek (fındık vb)
txirepe gama3igi/ fındıkları sapla (diz/tak))
(gelo3igu: yanına saplamak, üzerine saplamak, üzerine takmak (gül vb)
ceketis vardi gelo3igu/cekete gül taktı)
(dolo3igu: batırmak, derince saplamak, saplamak
k’oçis xami dolo3iges/adama bıçak sapladılar)
(ela3igu: yanına saplamak, yan tarafına saplamak, yan tarafa dikmek
lobias xaşari kela3igi/fasülyeye sırık dik)
(go3igu: saplamak
getasules kogo3iges/bostana sapladılar (diktiler))
(goşa3igu: araya sapla(n)mak, araya dikmek
ğoberişi şkas koguşi3iges/çeperin arasına sıkıştılar (saplandılar))
(me3igu/no3igu: saplamak
me3igale kono3igi/kancalı iğneyi (ona) tak)
(meşa3igu: araya saplamak, araya dikmek
k’et’i komeşo3iges/çubuk sapladılar (sıkıştırdılar))
o3ingolu: meyvenin bolca mevcut olması
o3onu: iplik vb nesneye dizmek
o3’alu: yüz yüze karşılaşmak
o3'ap’u: damlamak
o3'ilaxu: sıkma suretiyle suyun almak (çamaşır, meyve vb), yoğurmak (meyve, çamaşır vb)
o3’ilaşe: meyve toplama cihazı
o3’ilu: dalından koparmak suretiyle toplamak (meyve, çay vb)
(go3’ilu: toplamak, bir cisim üzerindeki ürünü koparma şeklinde toplamak
m3xuli kogo3’ili/armut topla)
(gela3’ilu: yandan toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak
nap’iri kogela3’ili/parael istikamette topla/ekineği topla)
(geşa3’ilu: toplamak, üsten/üstünden toplamak, üzerinden ara ara veya seyrek seyrek toplamak
çayi kogoşa3’iles/çayı topladılar/çayı üsten üsten topladılar)
(dolo3’ilu: çukur bir yerde toplamak, derince toplamak, derince koparmak (maydanoz vb), toplamak
ç’iç’ami dido derini kodolo3’ilerenan/maydanozu çok derin toplamışlar (koparmışlar))
(meşa3’ilu: içinden toplamak, yer yer toplamak, toplamak
txiri kome3’iles/fıdığı topladılar)
(mok’o3’ilu: arka taraftan toplamak, yan taraftan toplamak, toplamak
k’ap’ulaşk’ele komok’o3’iles/arka taraftan topladılar)
(ok’o3’ilu: karşılıklı toplamak, karşı karşıya toplamak, beraberce veya bir arada toplamak, toplamak
ont’uleşi lazut’i ok’o3’iles/tarlanın mısırını (hep beraber) topladılar)
(gola3’ilu: ardı sıra toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak
berepek em gemti setişi çayi mç’ipaşaşi kogola3’iles/çocuklar o bayır setin çayını güzelcene topladılar)
o3’iluşi: toplanılacak, toplanması gereken
o3’inu: tartmak
o3’in3’u: tutup çekmek (yukarıdan aşağıya), asılmak, kendine doğru çekmek (aşağıya doğru)
o3'iru: çığlık atmak, göstermek
o3’ip’olu: cimciklemek, yara/kabuk/sivilce vb şeyleri ellemek/koparma veya tırnaklamak
o3’k’edapu: baktırtmak
o3’k’edu: bakmak
(ama3’k’edu: içeri bakmak, içeri bakınmak, içeri aralayıp kaçamak veya bakmak (kapıdan vb), gözleriyle süzmek
nek’na gon’k’es do ama3’k’edes/kapıyı açtılar gizlice naktılar)
(gama3’k’edu: dışarı bakmak
berek pencereşen kogamin3’k’edu/çocuk pencereden bakındı/çocuk pencereden dışarı baktı)
(go3’k’edu: bakmak, yukarıya bakmak
pencereşen gama3’k’edes/pencereden baktılar
ncalepes kogo3’k’edes/ağaçlara baktılar)
(gela3’k’edu: yukarıdan aşağıya bakmak
jindolen gela3’k’edes/yukarıdan baktılar)
(gyo3’k’edu: aşağıya bakmak, tepeden tırnağa boylu boyunca bakmak, tepeden tırnağa boylu boyunca süzmek, çocuklara bakmak, çocuklara bakıcılık yapmak, bakarak kontrol etmek
gyaris kogyo3’k’edes/yemeğe baktılar/yemeği kontrol ettiler)
(keşa3’k’edu: yukarıya bakmak
rak’anis keşa3’k’edes/tepeye baktılar (bakındılar))
(e3’a3’k’edu: aşağıdan bakmak, çabucak yukarıya bakmak, bir nesnenin cismin altından yukarıya bakmak, bir hedefe bakmak
pencereşen vo3’k’ert’işi e3’ami3’k’edes/pencereden bakarken bana aşağıdan yukarıya doğru baktılar)
(dolo3’k’edu: bakmak, kapalı bir yere veya derin bir yere bakmak, kapalı bir yerin içine bakmak, kapalı bir şeyi açıp bakmak (dolap vb)
berepek tuvaletişi k’uyis kodolo3’k’ederenan/çocuklar tuvalet kuyusuna bakmışlar)
(ejo3’k’edu: üzerinden bakmak, üstünden bakmak
dişkas ejo3’k’edes/odunun üzerine baktılar/üst taraftan odunun üzerine baktılar)
(eşa3’k’edu: araya veya arasından bakmak, aşağıdan yukarıya bakmak, aşağıdan yukarıya bir hedefe doğru bakmak
ç’eris eşa3’k’edes/çatıya baktılar)
(ela3’k’edu: bakmak, yukarıya bakmak, yukarıya çıkıp bakmak
hele ar k’ela3’k’edi, mu ikips?/hele bir bak bakalım ne yapıyor?)
(keşa3’k’edu: yukarı bakmak, yukarı bakınıvermek, yukarı bakarak, yukarıyı süzmek, bir şeye alt taraftan bakarak göz ucuyla süzmek
berek tudendo keşi3’k’edu/çocuk alt taraftan bakınıverdi (baktı))
(go3’k’edu: bakmak, açıp bakmak, açıp kontrol etmek
luqus kogo3’k’edi/lahanaya bak/lahanayı kontrol etmek)
(goşan3’k’edu: toplu veya birikmiş bir nesnelere bakmak veya bakınıvermek, çepeçevre bakınıvermek, etrafını süzmek, etrafına bir seferde öylesine bakmak
mt’k’as amaxtaşi ipti ar k’ayi kogoşin3’kedi, pat’işi skindina va na çkva mutu va rt’as/ormana girerken ilk başta bir bakınıver, kötü hayvan veya başka bir şey olmasın)
(go3’a3’k’edu: ön tarafına bakmak, bakınıvermek, irdelemek, bakıp incelemek
ar mitxanik nit’uşi kogo3’a3’k’edu/bir adam giderken ön tarafına doğru baktı)
(menda3’k’edu: bakmak, bakınıvermek
ar menda3’k’edi hele, mu gorups/bir bak hele, ne arıyor)
(ok’o3’k’edu: karşılıklı bakmak, bir arada bakmak, bir arada bakınmak
ok’i3’k’edes do entepes iz’i3es/hep birlikte onlara baktılar ve güldüler)
o3'k'omilu: bakmak, bakınmak
o3’k’u: sökmek
o3’k’unu: ağrımak
o3’onu/a3’onu: zannetmek
o3'opxu: derlemek, herhangi bir göreve seç(il)mek veya atanmak vb (çkva mu ginon, dudmamxunale dogi3’opxerenan ya!/daha ne istiyorsun seni başkan seçmişler/kabul etmişler/yapmışlar ya!) o3’u3’onu: emmek
obadgalu: debelenmek
obadu: doğmak, yaşlanmak (bay)
obaxu: dövmek, dayat atmak
obalan3u: dengelemek, dengeye oturtmak
obandalu: sendelemek, tökezlemek
obandaru: bayrak şeklini almak
obangu: davul vb nesnelere vurarak ses çıkartmak
obarbalu: yüksek sesle anlamsız saçma sapan konuşmak
obardu: mısır sapı yığını yığma
obargu: yerleşmek, konuşlanmak, yerli yerine düzeltmek, taşınmak, yeni bir yere yerleşmek, yerleşmek, toparlamak (ev eşyası vb)
obaru: esmek (rüzgar vb), şişirmek, şişmek
obaz'gu: dayamak (destek vermek), basmak (elle bastırmak), bastırmak
obecğu: yüksek sesle iğreti bir şekilde bağırmak, nara atmak
obelu: bellemek
obergu: çapalamak, kazma ile kazımak
obğe: yuva
obğu: dökmek, serpmek
(amobğu: içine atmak, içine doldurmak
guguliş tipi bagenis komobğes/guguli otunu mereğe doldurdular)
(gamabğu: dışarı dökmek, dışarı atmak
dişk’a gale kogamobği/odunu dışarı at (dök))
(gobğu: dökmek
çayis gyubre kogubğes/çaya gübre döktüler)
(gelabğu/gelobğu: biryere veya yan tarafa dökmek, bir şeyin üzerine dökmek (odun vb)
kinaris txiri kogelobğes/kenara fındığı attılar (döktüler))
(goşobğu: dağıtmak
let’a mo goşobğup!/toprağı dağıtma!) (gejobğu: üzerine dökmek, tekrardan bir kat daha dökmek
gelaxunonis dişka kogejobğerenan/oturağın üzerine odun sermişler (atmışlar/dizmişler)
çonçis kogejobğerenan/kuru yaprakların üzerine atmışlar (sermişler))
(dobğu: dökmek
punçxa dobğeri dobğeri mo gulur/ekmek kırıntısı döke döke gezme)
(ejobğu: üzerine ilave etmek
txiris ejobğerenan/fındığın üzerine atmışlar)
(keşobğu: yukarıya doğru çıkarmak, kapalı bir yerden çıkartıp bir tarafa aktarmak
mskibuş ğurnis keşobğerenan/değirmen taşının oluğuna doldurmuşlar)
(meşobğu: kapalı veya gizli bir yere doldurmak
mtugik seriş gverdis xut’ulas txiri komeşobğeren/fare gece yarısında deliğe fındık doldurmuş)
(elobğu: yandan biriktirmek, paralel istikamette biriktirmek, doldurmak, bir kenara biriktirmek bir kenara doldurmak, bir kenara atmak
berepek kinaris k’vanç’alape kelobğerenan/çocuklar kenara çakıl taşlarını biriktirmişler)
(e3’obğu: ilave ederek doldurmak (ateş), altına dökmek altına sermek, altına doldurmak, kapalı bir yerin altına biriktirmek
balk’oniş tude dişka e3’obğerenan/balkonun altına odun dizmişler (biriktirmişler)
daçxiris dişka mo e3’ubğap/ateşe odun ilave etme)
(go3’obğu: önüne doğru sermek, önüne doğru vermek (inek vb), önüne doğru dökmek, önüne doğru ilave etmek
txiri p3xunupt’işi arçkva xolo go3’omibğes/fındık ayıklarken tekrar önüme ilave ettiler)
(mebğu/nobğu: ince ince sebzeler için tohum ekmek, dökmek, üzerine aktarmak, üzerine dökmek, bir yerden başka bir yere aktarmak
mo memobğap/üzerime dökme
ç’k’emi konobğes/tohum ektiler)
(mok’obğu: arka tarafa dökmek, arka tarafa biriktirmek
dişka oxorişi k’ap’ulaşk’ele komok’ubğes/arka tarafa biriktirdiler (getirdiler))
(ok’obğu: herhangi bir açık arazide biriktirmek, herhangi bir yerde biriktirmek, herhangi bir yerde biraraya getirmek, biraraya getirmek, biriktirmek
ont’ules tipi kok’obğes/ otu tarlada biraraya getirdiler (topladılar))
obiru: türkü söylemek, şarkı söylemek
obişxa: cuma
oblez'gu: midesi bulanmak, midesi ekşimek
obodale: meşgale, vakit geçirme yeri
obodu: uğraşmak, oyala(n)mak, zaman geçirmek
obağu: yetmek, yetinmek
obonale: hamam
obonu: banyo yapmak, yıkamak (canlıyı yıkamak), yıkanmak, banyo olmak
obonz'olu: bolca tüylemek, bolca tüylü olmak
obri3’u: yırtmak, parçalamak
obundğolu: tüylemek, tüylenmek, yolmak
obundğulu: saldırma suretiyle bir kimsenin saçını başını dağıtmak
oburğu: küflenmek
oburu: yama yapmak, yamalamak
obutu: uyuşuk olmak, uyuşuklaşmak
obuzalu: yürümek (karınca, böcek vb hayvanların yürümesi)
obuz’g(in)u: uyuşmak, buruşmak
obu3xu: tırmakla tarla vb şeyleri düzeltmek, tırmıklamak, tırnaklamak
ocacgu: ince ince parçalara ayırmak, saçmalamak, gereksiz yere ses çıkarmak, gereksiz yere konuşmak, cac cac ses çıkarmak (sesteş)
ocera: inanç
oceru: inanmak, iman etmek
ocaği: ocak
ocgialu: uğultu çıkarmak, çağlamak, dere, ırmak, nehir vb akışı veya akarken çıkardığı gürültü, gürültü (sesteş)
ocginu: yenmek, zafer kazanmak
ocğat'u: göze hoş gelmeden ışıldamak, cırtlak renkte olmak
ocoxinapu: seslendirtmek, çağırttırmak
ocox(in)u: seslenmek, çağırmak
(amacoxinu: yukarı doğru seslenmek, yukarı doğru çağırmak
emtumani amucoxi/yukarı tarafa doğru (ona) seslen)
(gamacoxinu: aşağıya doğru seslenmek, aşağı doğru çağırmak
gemtumani gamucoxi/yukarı doğru (ona) seslen)
(gelacoxinu: aşağıya doğru seslenmek
gemtumani gelavucoxi/aşağı doğru (ona) seslendim)
(eşacoxinu: yukarı doğru seslenmek
emtumani eşavucoxi/yukarıya seslendim)
(elacoxinu: aşağı doğru seslenmek
gemtumani elavucoxi/aşağıya doğru (ona) seslendim)
(e3’acoxinu:bir şeyin altından veya alt tarafından yukarıya doğru seslenmek, yukarı mevkideki üst bir yere seslenmek
ç’eris gexet’uşi e3’avucoxi/o çatıdayken ona seslendim)
(mok’ocoxinu: arkasına seslenmek, yüzüne doğru sertçe konuşmak
melendo kamuk’ucoxi/karşı taraftan seslen
nena mok’omicoxup/yüzüme sertçe konuşma)
(ok’ocoxinu: karşıdan karşıya veya karşılıklı seslenmek, karşıdan karşıya çağırmak, karşılıklı teyitleşmek, karşılıklı sözleşmek
mşkeşa kok’ovicoxit/ mşkede buluşmak üzere teyitleştik)
ocok'oçi: dağadamı, margal mitoloji karakteri
ocund(in)u: öpmek, öpüşmek
oc(vin)u: otlamak, otlatmak
oçaçxalu: çağlamak, çağıldamak (sesteş)
oçaçku: ince ince doğramak, ince ince parçalara ayırmak, saçmalamak, çaç çaç ses çıkarmak
oçalamuru: gözü yaşarmak
oçalişu: çalışmak
oçxant'u: parlamak, ışıldamak
oçanu: meyve vermek, mevcut olmak (meyvenin dalında mevcut olması)
(amaçanu: (cansız) alt mevkide mevcut olmak (meyve vb) , alt kesimde mevcut olmak (meyve vb)
muperi mskva m3xuli amaçans/ne güzel armut var (dalında))
(gamaçanu: (cansız) uzak yerde mevcut olmak, yukarıda mevcut olmak (meyve vb)
dudis m3xuli gamaçans/yukarıda (ağacın zirvesinde) armut mevcut)
(goçanu: (cansız) meyvenin mevcut olması, meyvenin yeyişmesi
mç’ipe mç’ipe txirepe koguiçanu/ufak ufak fındıklar yeyişti (dalında mevcut oldu))
(gelaçanu: (cansız) dalında mevcut olmak (meyve vb)
txiri qapes kogeliçaneren/fındık dalında mevcut olmuş (dalında yetişmiş))
(doloçanu: (cansız) derin bir yerde mevcut olmak (ot vb), batırmak, saplamak (ot vb) oxoriş tude daz’ik’andğo doloçanu/evin altında böğürtlen yetişmiş)
(eşaçanu: (cansız) arasında mevcut olmak, ortasında mevcut olmak, mevcut omak, açmak (çiçek vb), sürümlemek (ot, yaprak vb) pukirepe keşiçaneren/çiçekler açmış)
(elaçamu: yandan ilavelenmek, yanan mevcut omak (meyve vb), bela olmak, rahatsız etmek
tipi eliçaneren/ot türemiş
beres mo elaçap, raxati naçkvi (koxuşkvi)/çocuğu rahatsız etme, rahat bırak)
(golaçanu: yandan mevcut olmak, paralel istikamette mevcut olmak (ot vb), filizlenmek (çay vb))
çayepe kogeliçaneren/çaylar filizlenmiş (yetişmiş))
(goşaçanu: mevcut olmak, açmak, sürülmemek, seyrek seyrek şekilde mevcut omak (ot vb)
em muperi mskva pukirepe goşiçaneren eşo/o ne güzel çiçekler açmış öyle
çayepe eşo aşo goşaçans/çaylar ara ara (seyrek seyrek) mevcut)
(meçanu: mevcut olmak (meyve vb)
qas m3xuli meçans/dalda armut mevcut)
(meşaçanu: (cansız) arada örtülü veya kamufleli bir yera mevcut olmak (ot vb), ara ara seyrek çekilde mevcut olmak
daz’epunaş doloxe k’andğope meşaçans/dikenliğin içinde böğürtlenler mevcut
ğalis burği meşaçans/derede burği bitkisi mevcut)
(moçanu: ayakkabıyı giyinmek, yerde veya alt mevkide mevcut olmak
modvalu komoiçani/ayakkabıyı giyin)
(mok’oçanu: yandan mevcut olmak, arkadan mevcut olmak (meyve vb)
k’ap’ulaşk’elen gyuli komok’oçaneren/arka tarafta gul yeyişmiş (mevcut olmuş))
(mojoçanu: üzerinde mevcut olmak (ot vb), örtmek (kapak vb)
pot’lik’as k’apaği komojoçani/şişeye kapağı tak)
(ok’oçanu: yan yana mevcut olmak, beraber şekilde mevcut olmak (ot vb)
gyulepe ok’oiçanerenan/gülleri üzerine takmışlar (yakasına vb))
oçxap’alu: su sıçratmak, sıçratmak, suyun içinde su sıçratma haliyle yüzmek vb
oçxap’u: sıçratmak
oçxnonapu: rahmetli etmek, rahmetli olmak
oçxrialu: gürüldemek (su vb sıvı)
oçxu: yıkamak (bulaşık, sebze meyve vb)
(gamaçxu: yıkamak
oxori kogamçxes/evi yıkadılar)
(gyoçxu: yıkamak
xe mo gyoçxap/elini yıkama)
(gelaçxu: aşağıya doğru yıkamak
merdiveni kogelaçxi/merdiveni yıka)
(ge3’açxu: ön tarafı yıkamak (su vb sıvı ile)
oxoriş 3’oxle koge3’açxerenan/evin önünü yıkamışlar)
(dolobunu: musallat olmak, bela olmak
oç’aruşi kodolomabonu/yazı yazılması gereken şeyden ötürü belaya kaldım/ona yazı yazma işiyle belaya kaldım)
oçxvinu: durulamak
oçiçk(an)u: yumuşamak
oçiçu: güvelemek, güvelenmek
oçildre: kuzey
oçildr(on)uri: kuzeyli
oçilu: evlenmek (bay)
oçiluşi: evlenmekle alakalı, evlenmesi gereken
oçinçolu: tahta vb maddelerin güvelenip eskimesi veya çürümesi
oçinadu: tembih etmek
oçinu: tanımak
oçitapu: yardırtmak
oçitu: yarmak (odun vb), uzun uzun parçalara ayırmak
oçkinu: bilmek, yer seçmek, kendine ayırmak, tahsis etmek, sanmak, zannetmek
oçkv(in)u: yollamak, göndermek (canlı varlığı göndermek)
(amoçku: içeri göndermek, içeri almak, içeri sokmak
puci doloxe mo amoçkumer/ineği içeriye alma/ineği gönderme (sokma))
(gamoçku: dışarı çıkarmak, dışarı almak, dışarı göndermek
geni gale kogamoçkvi/danayı dışarıya çıkart)
(goçku: göndermek, gezdirmek
berepe goçkvi/çocukları gezdir
mangana gogaçkveni?/araba kullanabilir misin?)
(geloçku: aşağıya doğru indirmek, aşağıya doğru göndermek
berepe gemtumani gelovoçkvi/çocukları aşağıya doğru gönderdim)
(doloçk(v)u: derin bir yere sokmak, derin bir yere indirmek, derin bir yere göndermek, kapalı bir yere indirmek, kapalı bir yere göndermek, kapalı bir yere sokmak
bere ğalis kodoloçkves/çocuğu dereye indirdiler (soktular))
(eloçk(v)u: yukarıdan göndermek, yukarıya göndermek
bere jilendo keloçkves/çocuğu yukarıya gönderdiler)
(mok’oçk(v)u: yan taraftan göndermek, yan taraftan getirmek
bere komok’oçkveren/çocuğu göndermiş)
(keşoçk(v)u: yukarıya doğru çıkartmak, yukarıya doğru göndermek
bere jile mot keşoçkvi/çocuğu yukarıya niye gönderdin
bere cas mot keşoçkvi/çocuğu ağaca niye çıkarttın)
oçod(in)u: bitmek, bitirmek
oçu: korumak
oçuçunu: ılıklamak, ılıklaşmak
oçumu: beklemek, kollamak
oçunçolu: ufalamak
oçvala: bekleyiş
oçvale: bekleme yeri, durak
oçvalu: beklemek
oçvapu: bekletmek
oçvu: beklemek, korumak
oç'abu: yapışmak (sıvının yapışması), musallat olmak ve/veya olunmak
oç’aç’u: ezilmek, ezilmek büzülmek, ezilip büzülmek
oç'anç'axu: balçıkla(n)mak, çamurla(n)mak
oç'and(in)u: müzik çalmak, müzik vb yayını yapmak
oç'angu: tırnak ve/veya pençe atmak
oç’aru: yazmak
oç’qip’u: ayaklarıyla ezmek veya ayak topuklarıyla ezmek, çise yağması, çiselemek
oç’xak’u/oçxik’u: ezilmek, arasına kalıp ezilmek, ezilip büzülmek
oç'ik'ç'ik'u: cikciklemek
oç’ik’onu: yolup parçalamak
oç'inaxu: çiğnemek (ayakla), ezmek (ayakla)
oç’inç’qvalu: gıdımlamak
oç’irt’olu: sessizce konuşmak, kulağa fısıldamak
oç'iru: lazım olmak
oç’işu: arkasından koşmak, ardından kovalamak
oç'it'anu: küçülmek, küçültmek
oç’k’adu: çakmak (tahta vb)
oç’k’ap’u: su sıçratmak, su sıçratmak, deniz suyunun taş veya kayalara çarpması (dalganın kayalara vurması ile oluşan su çarpması veya sıçraması vb)
oç’k’iralu: gıcırdamak
oç’k’irapu: doğratmak, doğratırmak, kestirmek, kestirtmek
oç’k’iru: doğramak, biçmek, kesmek, yoğurdun mayalanması vb yoğurt olma süreci
oç’k’omale: yiyecek, katık, besin
oç’k’omu: yemek yemek
oç'opinale: av yeri, av diyarı, tutma yeri, av sahası
oç'opu: yakalamak, tutuklamak
oç’u: yakmak, tutuşturmak
oç'umare: sabah, sabak vakti
oç’utura: evin dış tarafındaki merdiven eşiği
oda: oda
oç'vinu: kavurmak, kızdırmak (yağ vb)
odagu: musallat olmak, illetlenmek, ince ince kesmek, ince ince doğramak, ince ince kesmek suretiyle dağıtmak
odelu: delirmek
oderdu: dertlenmek
odgu: birisine aşırı derecede palavra atmak, kurmak, koymak
(gamodgu: aşağıya doğru gitmek, aşağıya doğru durmak, yola koyulmak
gamadgin do nulun/ayaklanmış gidiyor (yola koyulmuş))
(ge3’adgu: arka tarafından basmak, basmak (ayak vb)
k’uçxes mo ge3’amdgir/ayağıma basma)
(geşadgu: araya koymak, içine koymak (soba vb)
peşkos tencere kogeşadgi/sobaya tencere koy)
(gejadgu: üzerine koymak, üzerin(d)e durmak
k’uçxes mo gejamdgir/ayağımın üstünde durma)
(dodgu: kurmak, koymak
saat’i dodges/saati kurdular)
(dodginu: durdurmak
gzas kagexti do ar mangana kododginu/yola in ve bir araba durdur)
(dolodgu: içeriye veya kapalı mekana koymak, içeriye veya kapalı bir mekana bırakmak, dik vaziyette koymak
ç’uvalis peşkos bezepe kodolodgu/çuvalın (içine) soba bezlerini koydu)
(dodvu: koymak
oğmale tude kododvi/yükü yere koy)
(ejodvu: üzerin(d)e koymak
peşkoş jin tencere kogejodverenan/sobanın üstüne tencere koymuşlar)
(eşadgu: araya koymak, araya doldurmak
peşkos dişka eşadgerenan/sobaya odun sokmuşlar)
(meşadgu: araya koymak, içine koymak
taros k’avanozi komeşadgi/kilere (taroya) kavanoz koy)
(eladgu: yandan koymak, yanına koymak
troni kinaris keladgi/sandalyeyi kenara k oy)
(e3’adgu: altına koymak, altına dur(dur)mak, örtülü bir şeyin altına bırakmak
bageniş tude t’ik’ina e3’adges/mereğin altına sepet koydular)
(goladgu: yandan koymak, yandan dur(dur)mak
troni kogoladgi/sandalyeyi koy)
(goşadvu: araya koymak, araya sokmak, araya geçirmek, durdurmak
lemşis nok’epe goşamidgi/iğneye ip sok/ iğneye ip geçir/ iğneye ip tak/iğneye benim için ip tak
ofut’es troni kogoadgu/tarlaya sandalye soktu/sandalyeyi tarlaya soktu)
(go3’adgu: önünde durmak, altına koymak, altına ilave etmek
parças tude parça go3’amidgi/ parçanın altına parça ilav et benim için
3’oxle mo go3’amidgir/önümde durma
pucis xomula guguliş go3’udges mara va nik’ardu/ineğin önüne kuru guguli otu koydular fakat beğenmedi)
(medgu: koymak, ilave etmek, eklemek, yama yapmak
parças konudgi/parçaya yama yap)
(meşadgu: içine koymak
k’van3a xaros meşadgi/su testisini dolaba koy)
(mejodgu/mejodvu: üzerine koymak, üzerine katmak (para vb), üzerine ilave etmek
oktis kva komejodgi/dönemece taş koy
da çkimis para ejovudvii do dolokunu yeç’opu/kız kardeşime para kattım ve elbise aldı)
(moladvu (cansız)/moloxonu: kapalı bir yere koymak, kapalı bir yere bırakmak, kapalı bir yere hapsetmek, esir etmek
moloxunales komolodves (komoloxunues)/(onu) hapishaneye attılar)
(mok’adgu/mok’odgitu: yandan durmak, arkadan koymak, arkadan durmak, arkadan ilave etmek
mo mokamidgi(tu)r, ar m3ika kelanç’i/önümde durma az biraz çekil kenara)
(ok’odgu: biribirine ek yapmak, birbirine yakınlaştırma, karşılıklı yüzleştirmek
quci ok’odges do ğarğalapan/kulaklarını birbirine yakınlaştırdılar ve konuşuşuyorlar
çayiş bezişk’ala kok’odges/çay bezinin yanında bir araya getirdiler)
odidanu: çoğalmak, büyümek
odude: veri, done, kaynak
oduzanu: düzlemek, düzeltmek
odvinu: tutuşturmak, tutuşturmak, yakmak (lamba, sigara, ışık vb)
ofarfalu: alevlenmek (ateşin sert bir şekilde ses çıkararak parlaması vb)
ofilu: dilimlemek
ofi3ialuri: resmi
ofi3ialuroba: resmiyetçilik
ofloru: bitki örtüsüne bürünmek
ogagu: karşılaşmak
ogargu: yaramak, faideli olmak
ogibu: pişirmek
ogigant'u: dev olmak, dev gibi olmak
oglicu: sıvazlamak (avuç vb)
oginz’anu: uzamak
ogoru: aramak
ognapa: duyuru, ilan
ognapu: duyurtmak
ognu: duymak
ogricu/ogrişu: temizlemek, paspaslamak (döşeme vb tahtaları bezle temizleme işlemi)
ogri(mo)nu: yuvarlamak
ogulu: gezmek, dolaşmak, etraflıca çevirmek, karşı durmak, diklenmek
ogumu: çepeçevre etraflıca çapalamak, seyreltmek (mısır vb), dolaştırmak
oguru: öğrenmek, öğretmek
ogvap’u: birbirine geçmek, sarmaş dolaş olmak (ip vb), birbirine dolanmak
ogverdu: yarı hale getirmek, yarımlamak
ogyagu: alışmak
ogyare: yemekhane, yemek vakti
ogzala: tutuşturulan, tutuşturma işine yarayan, gitme işine yarayan
ogzalu: yollanmak, gitmek
ogzu: yakmak, tutuşturmak
oğabu: kalıp şeklini almak, kalıba bürünmek
oğaminu: hazımsızlık (balık vb yedikten sonra)
oğapu: getirtmek, götürtmek, renk değiştirmek
oğarğalu: konuşmak
oğaribu: mağdur olmak, garipleşmek, garip olmak
oğaru: çizmek, rastgele çizmek, karalamak
oğerdinu: kandırmak, aldatmak
oğinde: engel
oğindu: engellemek, alı koymak, mani olmak
oğirğolu: ellemek (eşya vb nesneleri ellemek)
oğirsu: değerle(n)mek, kıymetle(n)mek
oğiru: hırlamak
oğmale: yük
oğmalu: götürmek, taşımak
oğmaluşi: götürülecek, götürme ile alakalı, götürülmesi gereken, getirilmesi gereken, yük
oğnosu: akıllanmak, aklı yerine gelmek
oğobu: çitle çevirmek, etrafını çevirmek, çembere almak
oğoderi: edilmiş, davranılmış
oğodoba: davranış, hal, durum
oğodu: davranmak, etmek
oğu: götürmek, getirmek
(amağu: (cansız) içeri almak, içeri götürmek, içeri getirmek
dişka kamiği/odun getir/odunu içeri al
tipi bak’is amiği/otu ahıra al)
(gamağu: (cansız) dışarı almak, dışarı çıkarmak, dışarı getirmek, dışarı götürmek
odaşen dişka gamiğerenan/odadan odun çıkarmışlar
dolokunepe gale kamiği/eşyaları dışarıı çıkart)
(goğu: (cansız) çepeçevre çevirmek, çepeçevre çevrelemek, etrafını çevirmek
ont’uleşi luqu koguğes/tarladaki lahanayı çepeçevre sarmışlar (etrafını sarmışlar)
luqus koguğes/lahananın etrafını çevirdiler/lahanayı çevirdiler)
(gelağu: (cansız) aşağıya indirmek, aşağıya taşımak
oğmale kogelaviği/ yük indirdim/aşağıya doğru yük taşıdım
gyari kogeliği/yemek indir)
(keşağu: yukarı çıkarmak, yukarı almak, yukarı götürmek, yukarı getirmek
dişka emtumani keşaviği/odunu yukarı doğru çıkardım
oç’k’omale keşiği/yemek çıkar (yukarı çıkar ()
(gejadgu: (cansız) üzerine koymak, üzerine almak, üzerine koymak
sobas k’uk’uma kogejadgi/sobanın üzerine güğümü koy)
(doloğu: çukur bir yere indirmek, dip bir yere indirmek, dip bir yere sokmak, derin veya kuyu bir yere indirmek, kapalı bir yere sokmak (el vb)
k’uyis xe kodoloviği/kuyuya elimi indirdim (soktum)
xe mo doloğap/elini sokma)
(eşağu: (cansız) aşağıdan yukarıya doğru çıkarmak
mgvana muepeten na eşaviği ar kogiçkit’ik’on!/gübreyi ne zorlukla yukarıya çıkardığımı bir bilseydin! dişka keşiği/odunu çıkar (odunu yukarı))
(elağu: (cansız) yukarıya çıkarmak, yukarıya götürmek, yukarıya getirmek
e k’ulani, oğmale keşiği/e kızım, yükü çıkar(ıver)
arguni keliği/baltayı yukarı çıkar)
(goşağu: (cansız) arasından seçmek, ortasından çıkarmak, ortasından seçmek, arasından seçip çıkarmak, arasından seçip ayıklamak (ot vb)
lazut’iş doloxe tipi kogoşiğes/mısırın içinde(ki) otu çıkardılar (temizlediler/seçtiler)
tipi goşiğes/otu seçip çıkardılar (ayıkladılar))
(go3’ağu: almak (para almak, borç para almak vb), geri almak, önünden almak
andğa osmanişen para kogo3’avuği /bugün osmandan para aldım/ bugün osmandan ödünç para aldım)
(onağu/gonağu/gomağu: engel olmak, mani olmak, ayak altına dolanıp bela olmak, musallat olmak
ey gidi bere mo gomağer/ey gidi çocuk bana ayak bağı olma/ey gidi çocuk başıma bela olma
k’uçxes mo gomağer/ayak altında dolaşma/ayağıma dolanma)
(moğu: getirmek
3’k’ari komomiği/bana su getir)
(mejoxu: yüksek bir yerden yuvarlanmak, bayır bir yerden yuvarlanmak, rampa bir yerden yuvarlamak, rampa bir yerden dökmek, rampa bir yerden itelemek
dişka komejoxves/odunu yuvarladılar)
(mok’ağu: arka tarafa veya başka tarafa aktarmak, arka tarafa veya başka bir yere getirmek (götürmek), güneşin batması
oxoriş 3’ale leta mok’uğes/evin altına toprak taşıdılar
mjorak komok’uğu/güneş battı)
(moşağu: arasından/aradan çıkarmak, aradan seçip çıkarmak
dişka moşağuşi miğunan/çıkartmamız gereken odun(lar) var/odun çıkartma işimiz var)
(mojoxu: yık(ıl)mak (ev vb), yüksek bir yerden yuvarlanmak, bayır bir yerden yuvarlanmak, rampa bir yerden yuvarlamak veya dökmek, rampa bir yerden itelemek, yıkılmak
oxori mojixveren/ev yıkılmış)
(ok’oğu: biraraya getirmek, biriktirmek
geç’areri kok’oğes/para biriktirdiler)
oğulu: yanlaşmak
oğuminu: sızmak
oğurapu: öldürtmek
oğuru: ölmek
oğvanç’u: makasla veya kesici bir aletle kağıt vb nesneyi kesme suretiyle ince ince parçalara ayırmak
oğvaru: olukla(ş)mak (su vb)
oqazu: yontmak, sivirileştirmek (ağaç vb)
oqinoba: soğukluk, soğuk vakti, soğuk zamanı
oqinoreri: donuk, mat, soğuk (soğuk halde), soğumuş
oqinu: üşümek, soğumak, soğuklaşmak
oqiru: ötmek (horoz vb kanatlı hayvanların ötmesi)
oqomeqonu: zincirleme, zincirleme kaza
oqomeqonuş k’eza: zincirleme kaza
oqominu: kurak olmak, kuraklaşmak
oqond(in)u: beklemek, oyalanmak, gereksiz yere zaman geçirmek
oqonu: götürmek (canlı)
(amaqonu: içeriye doğru götürmek, içeri sokmak (canlı)
berepe doloxe amiqones/çocukları içeriye soktular
pucepe bak’is amaqonu va giçkini?/inekleri ahıra almayı bilmiyor musun?)
(gamaqonu: dışarıya doğru çıkartmak, dışarı götürmek (canlı)
berepe gale gamiqones/çocukları dışarıya çıkardılar
pucepe bak’işen kogamiqonerenan/inekleri ahırdan çıkartmışlar)
(goqonu: etraflıca gezdirmek, gezdirmek, dolaştırmak (canlı)
em berek, arabaşi goqonu dido k’ai uçkin/o çocuk araba sürmeyi çok iyi biliyor
berepe gale kogoqones/çocukları dışarıda gezdirdiler)
(moqonu: getirmek (canlı)
manz’agerepe ak komuqoni/komşuları buraya getir
ekole goqoni, akole moqoni aya mu tkvala ren a3’i!/o tarafa gezdir, bu tarafa getir bu demektir şimdi!)
(gelaqonu: bir kişiye eşlik ederek onu aşağı doğru indirmek (canlı)
k’oçik mzaxali muşi memet’iş oxorişa kogelaqonu/adam akrabasını mehmet’in evine indirdi)
(eşaqonu: canlı bir varlığı yukarıya doğru çıkarmak (canlı)
pucepe qonaşa keşiqoni/inekleri tarlaya (yukarıdaki tarlaya) çıkart
pucepe qonaşa keşaqones/inekleri tarlaya (yukarıdaki tarlaya) çıkarttılar)
(elaqonu: bir kişiye veya canlıya eşlik ederek onu yukarı doğru çıkarmak
txalepe keliqoni/ keçileri yukarı doğru çıkar)
(golaqonu: yan tarafa (paralel istikamette) gitmek, ardı sıra gitmek (canlı)
berepek eşo akirite golaqones/çocuklar öyle paralel istikamette (istikamet boyunca) gittiler)
(goşaqonu: bir şeyi veya bir varlığı kapalı bir yerden yukarıya doğru çıkarmak
qonas 3’k’ari kogoşaqones/ yukarıdaki tarlada su çıkardılar (su buldular))
(go3’oqonu: geri almak
coğori kogo3’avuqoni/köpeği ondan geri aldım)
(moşaqonu: bir şeyi veya bir canlıyı kapalı bir yerden bulup yukarı doğru çıkarmak
kvaşi tude(le) qap’a moşiqonu/taşın altından danaburnunu (bulup) çıkardı)
oqopinu: müktedir olmak
oqopu: olmak, sinmek
oqore: kabak (bal kabağı)
oqoropu: aşık olmak, sevdalanmak, sevmek
oqoz(din)u: boğazını sıkmak
oqucale: küpe
oqucu: kulak vermek, dinlemek
oquru: bağırmak
oqvaru: kısırlaştırmak
oqvilapu: öldürtmek
oqvilu: öldürmek
oqvinçu: dermanı gelmek, kuşlaşmak
oxaçkoni: kazılacak, kazılmaya müsait
oxaçku: kazımak
(amaxaçku: içeri doğru kazımak
let’a amoxaçki/toprağı kazı/toprağı içeri doğru kazı)
(gamaxaçku: dışarı doğru kazımak
ağori kogamixaçki/yağmur oluklarını (patikayı) dışarı doğru kazıyıver)
(goxaçku: etraflıca kazımak, paralel istikamette kazımak
nergepes guxaçki/fidelerin etrafını kazı)
(gelaxaçku: aşağıya doğru kazımak, kazımak
merdiveni kogelaxaçki/merdiveni (aşağıya doğru) kazı/merdiveni kazıma suretiyle aşağıya doğru temizle)
(ge3’axaçku: bir şeyin altını kazımak, alt tarafını kazımak
tumbiş tude kogu3’uxaçki/rampanın altını kazı)
(oxoxaçku: tohum vb şeyleri kazımak, etraflıca kazımak
luguş nergepes koxuxaçki/lahana fidelerini kazı/lahana fidelerinin etrafını kazı)
(doloxaçku: aşağıya doğru derince kazımak
k’uyi doloxaçkes/kuyu kazıdılar)
(yexaçku/kexaçku: küçük bir bölgeyi kazımak, darca bir etrafı kazımak, kaızmak
steğoşi tipepe arm3ika kexaçki/avlunu otlarını birazcık kazı)
(golaxaçku: etrafını kazımak, etraflıca kazımak, yandan veya paralel istikamette kazımak
ont’ule mç’ipaşaşi kogelaxaçki/tarlayı güzelcene etraflıca kazı)
(goşaxaçku: etrafını kazımak, tek sıradan kazımak
ont’ules kogoşuxaçkes/tarlayı etraflıca kazıdılar/tarlayı tek sıra halinde kazıyıverdiler)
(go3’axaçku: ön tarafını kazımak
dido p’at’i domaç’k’indu, si kogo3’amixaçki/çok kötü yoruldum, önümü (ön tarafımdaki yeri) sen kazıyıver)
(mexaçku: kazımak, kazıma işlemi
m3udişişi mo mexaçkup/boşu boşuna (yalandan yere) kazıma)
(mejaxaçku: tekrardan kazımak, üzerini kazımak
ofut’e arçkva xolo (tekrar) komojaxaçki/ tarlayı yeniden kazı)
(mok’axaçku: arka tarafı kazımak
uşkiri komok’uxaçki/elmanın arkasını kazı/elmanın etrafını kazı)
oxak'aru: bir cisimle kazıma suretiyle temizleme, kazılı şekilde temizleme (tabak, çanak vb)
oxalu: yakmak, kavurmak (yemek vb)
oxaman3u: budalalaşmak, aptallaşmak, savsaklaşmak
oxampu: zenginleşmek
oxandu: çalışmak (ağır bir işte çalışmak)
oxank'ana: hareket, eylem, kımıldama
oxat’iru: özür dilemek
oxant'u: resim yapmak
oxarcapu: harcatmak
oxarcu: harcamak
oxarxalu: fokurdamak
oxaru: yırtmak
oxaziru: hazırla(n)mak
oxçanu: beyazlaşmak
oxçinu: yaşlanmak (bayanın yaşlanması)
oxelalu: helal etmek
oxelu: sevinmek
oxen3ale: devlet
oxerxu: biçmek
oxer3elu: ortaya çıkarmak, ortaya koymak, oluşmak
oxesap'u: hesap etmek, hesaplamak
oxin3’u: hızlı hızlı sıvı içmek
oxircinu: zırhlanmak, savaş kıyafetleri giymek
oxirxinapu: güldür(t)mek, kahkata attır(t)mak
oxirxinu: gülmek, yüksek sesle gülmek, kahkaha atmak, kişnemek
oxiroba/maxiroba: hırsızlık
oxiru: çalmak
oxit’inu: gıdıkla(n)mak
oxit’onu: kurcalamak
oxizmet’oni: hizmet edilmesi gereken, hizmete muhtaç
oxizmet’u: hizmet etmek
oxlip’u: pervasızca yutmak, yudumlamak
oxmarapu: kullandırtmak
oxmare: demirbaş, alet
oxmaru: kullanmak
oxodu: mikmek
oxoxu: sürünmek
oxokteri: karışık
oxoktu: karıştırmak
oxol(os)u: yakınlaşmak, yakın durmak
oxomç’k’eşale: alıştırma yeri
oxomç’k’eşi: alıştırma, antreman, deneme
oxomç'k'(in)u: alış(tır)mak
oxomineri: kurutulmuş
oxominapu: kuruttur(t)mak
oxominu: kurutmak
oxomu: kurumak
oxonaru: seslemek
oxondu: sabretmek
oxonk'anu: yerinden oynatmak, kıpırda(t)mak, kımıldamak
oxon3u: gök gürlemesi, gök gürlemek
oxorca: kadın
oxorcoba: kadınlık
oxorç’k’ura: evin akıllısı
oxordorinale: doğumhane, doğumevi
oxorgamamçkumala: yayınevi
oxorgamaçkvala: matbaa, yayınevi
oxori: ev
oxork'era: evin ocağı
oxork'ina: demirhane
oxormance: ev sahibi
oxormancoba: ev sahipliği
oxoroxomç'k'e: evcil
oxoronu: horon oynamak
oxosaru: gözetlemek, göz ucuyla süzmek
(amaxosaru: içeriyi gözetlemek, gözetlemek, bakmak
berek bak’iş pencereşen pucepes amaxosaru/çocuk ahırın kapısından ineklere baktı)
(gamaxosaru: dışarıya doğru gözetlemek, gözetlemek, bakmak
pencereşen gale gamaxosaru/pencereden dışarıyı seyretti/pencereden dışarıya baktı)
(gelaxosaru: yukarıdan aşağıya gözetlemek, bakmak
gemtumani kogelaxosares/aşağıya doğru (rampa aşağı) bakınıverdiler (bakındılar/baktılar))
(e3’axosaru: aşağıdan yukarıya doğru gözetlemek (bir hedefe doğru)
mot e3’amixosarup/beni neden aşağıdan yukarı doğru gözetliyorsun/neden bana aşağıdan yukarıya doğru bakıyordun (bakınıyordun))
(keşaxosaru: yukarı doğru gözetlemek, yukarı doğru bakmak, yukarı doğru bakınmak, aşağıdan yukarı doğru herhangi bir şeyi arama niyetiyle etrafı süzme niyetiyle bakmak, bakınmak
balk’onis gelaxen k’ulanis mot keşaxosarup/balkonda oturan kıza neden bakınıyorsun (bakıyorsun))
(gejaxosaru: üzerinde bakmak, üstünde bakmak, bir hedefin üzerine bakmak, bir hedefin üzerine gözetlemek
k’oçik ç’uç’ulepes kogejoxosaru/adam civcivleri gözetledi)
(doloxosaru: derin bir yere bakmak, çukur bir yerden bakmak, kapalı bir yer(d)e(n) bakmak kapalı bir yerden bakmak, kapalı bir yerden gözetlemek, kapalı bir yerden incelemek, kapalı bir yerden irdelemek
k’uyis kodoloxosares/kuyuya baktılar/kuyuyu incelediler)
(meşaxosaru: kapalı bir yere bakıp gözetlemek, gözetlemek, göz ucuyla bakmak
bak’is komeşoxosares/ahırı gözetlediler/ahıra göz ucuyla baktılar)
(ok’oxosaru: bir arada bakmak, beraberce bakmak, karşılıklı şekilde bakmak, karşılıklı gözetlemek, karşılıklı incelemek
artikartis kok’oxosares/birbirlerine karşılıklı bakındılar (baktılar))
oxoskidu: payına kalmak, payına düşmek, ardına kalmak
oxorşkaguri: evin ortagöbeği
oxoşkveri: bağımsız, serbest bırakılmış
oxoşkvoba: bağımsızlık
oxoşkvu: salık vermek, salmak, bırakmak
oxraskiri: kayın (kocanın kardeşi)
oxrasure: evli erkeğin kız kardeşi
oxormeğureri: evi ölmüş, sitem sözcüğü
oxorz’abune: hastahane
oxo3'ona: anlam, anlayış, mana
oxo3’onapu: anlatmak, anlattırmak, açıklamada bulunmak, açıklama(k)
oxo3’onu: anlamak
oxrak’u: kömürleştirmek, kavurmak
oxraskiri: kocanın erkek kardeşi
oxrasule: görümce (kocanın kız kardeşi)
oxre3'u/oxve3’u: yalvarmak
oxriç’k’u/oxriç’u: oxri3kapu: ovdurtmak, aşındırtmak
oxri3ku: ovmak, sürtmek, aşınmak
oxro3ku: gebermek
oxruk'u: kuru hale gelerek kötüleşmek, kabuğuna çekilerek ufalmak veya küçülmek, pörsümek
oxurgu: setlemek
oxurxu: genizle(n)mek
oxusuravu: özür dilemek
oxtimu: gitmek
(amaxtimu: içeri girmek
oxoris amaxtu do gyari ç’k’omu/eve girdi ve yemek yedi)
(gamaxtimu: dışarı çıkmak
gale kogamaxti do ar m3ika goxti/dışarı çık ve birazcık gez (dolaş))
(gelaxtimu: aşağıya inmek, aşağıya doğru inmek, aşağı istikamette inmek
3’alendo kogelaxtes/aşağıya doğru indiler)
(keşaxtimu: yukarıya çıkmak
germas keşaxtes do dişka k’vates/dağa çıkıp odun kestiler)
(doloxtimu: kapalı bir yere inmek (girmek), derin bir yere inmek (girmek), çukur bir yere inmek (girmek)
ğalis kodoloxtes/dereye indiler (girdiler))
(yextimu: yukarı çıkmak, yukarı tırmanmak
ncas kayextes/ağaca çıktılar (tırmandılar))
(eşaxtimu: yukarıya çıkmak
rak’anis keçaxtes/tepeye çıktılar)
(elaxtimu: yukarıya çıkmak, yukarıya gitmek
emtumani elaxti/yukarıya çık (git))
(e3’axtimu: altına girmek (yük vb)
oğmales ke3’uxti/yükün altına gir)
(goxtimu: gezmek
mşkes kogoxtes/mşkede gezdiler)
(golaxtimu: önünden geçmek, /önden geçmek, önüne geçmek, geçmek, yarış yapmak
ma manişa va malen, golamixti/ben hızlı gidemem beni geç (önüme geç))
(go3’axtimu: önünden geçmek, önden geçmek, ön tarafın(d)a(n) geçmek, geçmek, önünden çekilmek
rak’anok’vaçxes mevit’işi go3’amixtu do igzalu/rakanokvaçxede giderken önüm(d)e(n) geçti ve gitti)
(mextimu: gitmek, varmak, uğramak
andğa noğaşa gextaşi mağazaşati komexti/bugün çarşıya inince dükkana da uğra)
(meşaxtimu: içeriye girmek, kapalı bir yere girmek, girmek
mtugik ğormas komeşaxtu/fare deliğe girdi)
(mendaxtimu: gitmek
xopaşa mendaxtes/hopa’ya gittiler)
(moxtimu: gelmek
ak komoxti/gel buraya)
(mok’axtimu: karşı tarafa geçmek, yandan geçmek, geçmek
meleni oxorişa kamok’axti/karşıdaki eve gel (geç))
(moşaxtimu: kapalı bir yerden çıkmak, gizli bir yerden dışarı çıkmak
3’i3’ilapek obğe mutepeşişen komoşaxterenan/yılanlar yuvalarından çıkmışlar)
(ok’oxtimu: bir araya gelmek, toplanmak
ok’oxtes do noderi doqves/biraraya gelip (toplanıp) imece yaptılar)
(goxunu: batırmak, saplamak (bıçak vb)
(k’oçis xami kogoxunes/adama bıçak sapladılar)
oxuşkumeri/oxoşkveri: serbest bırakılmış, azad edilmiş
oxuşkvinu: serbest bırakmak
oxut’inu: horlamak
oxvalapu: öksürttürmek
oxvalu: öksürmek
oxvaluşi: öksürme ile alakalı, öksürük ile ilgili
oxvame: ibadethane
oxvamu: dua etmek, kutsamak
oxvat’apu: kemirtmek
oxvat’u: kemirmek
oxelu: sevinmek, sevindirmek
oxvenu: yapmak, ifa etmek
oxvenuşi: yapılacak
oxve3’inapu: yalvartmak, yalvarttırmak
oxve3’(in)u: yalvarmak
oxzabune: hastahane
ox3apu: çürütmek
ox3u: çürümek
oigbalu: bahtlanmak
oirkiane: uluslararası
ojilu/mejilu: aşmak, üzerinden aşırmak, üzerinden geçmek, üzerinden düşmek
ojodvu/mejodvu: üzerine katmak, ilave etmek
okaçu: tutmak, yakalamak
(amakaçu: aşağıdan yukarıya doğru tutmak, yukarıya doğru yola koyulmak
mşkeşk’ele emtumani amukaçu/mşke istikametinde yukarıya doğru yola koyuldu)
(gamakaçu: yukarıdan aşağıya tutmak, yukarıdan aşağıya doğru yola koyulmak
mşkeşk’ele gemtumani gamukaçu/mşke istikametinde aşağıya doğru yola koyuldu)
(elakaçu: yandan tutmak, paralel istikamette tutmak
bere kelikaçeren/çocuğu tutmuş)
(e3’akaçu: altına tutmak, kucağında tutmak
bere ke3’uaçun/ kucağında (ellerinde) çocuğu tutuyor)
(goşakaçu: ortasına tutmak, ortaya sıkışmak, ortaya tutuvermek
berek oncires kogoşikaçu/çocuk yatağa sıkıştı/çocuk yatağın ortasında sıkıştı)
(go3’akaçu: kucağında tutmak (çocuk vb), ön tarafında tutmak
oxorcak bere go3’akaçeri mulun/kadın kucağında çocuk tutmuş halde geliyor)
(meşakaçu: iki elini çapraz şekilde tutmuş halde yapıştırarak tutmak, sıkılmak, daralmak, daral gelmek, kapalı yerde sıkıştırmak, kapalı bir yerde sıkışmak
mk’yapu germas komeşakaçes/çakalı dağda sıkıştırdılar
berek oxoris dido komolikaçu/çocuk evde çok fazla sıkıldı)
(molokaçu: kapalı bir yerde kapatarak tutmak, sıkılmak, daral gelmek
berek oxoris dido komolikaçu/çocuk evde cok sıkıldı)
okançu: sırnaşmak, yalakalaşmak
oker3elu: kesme işlemini yerine getiremeyerek eskimek, eskimek (diş vb bazı cansız maddeler)
oki: madem
okiçolu: mısır ayıklamak, ufalamak, ufacık parçalara ayırmak
okiminu: hamur yoğurmak
okimocu: evlenmek (bayan)
okimolu: adam olmak, adamlaşmak, kabadayılık yapmak
okirçolu: gözü açıp kapama vaziyetinde bakmak
okiru: soğumak (sıvının soğuması veya ılıklanması, yemeğin soğuması vb)
okitu: katlamak, elbiseleri katlayıp istif etmek
okosale: süpürge
okosapu: süpürttürmek
okosu: süpürmek, temizlemek
(amakosu: içeriye doğru süpürmek, içeride süpürmek
oxori amakosu/ evi süpürdü/evin içini süpürdü)
(gamakosu: dışarıya doğru süpürmek, dışarıda süpürmek
steğo gamakosu/avluyu süpürdü)
(gelakosu: etraflıca süpürmek, aşağıya doğru süpürmek
oxori kogelakosi/evi süpür)
(gukosu: bir nesnenin etrafı süpürmek, süpürmek
sobas gukosi/sobayı sil (temizle))
(go3’akosu: üst bir mevkii temizlemek
tavani (gen3xodore) go3’akoses/tavanı süpürdüler (temizlediler))
(gejakosu: üst tarafı temizlemek, üst tarafı süpürmek
sobaş jin kogejakosi/sobanın üstünü temizle)
(elakosu: bir köşeyi temizlemek, silip süpürüp bir köşeye toparlamak
kinaris kelakosi/süpürüp bir kenara toparla)
(golakosu: paralel vaziyette (duvar vb) temizlemek veya süpürmek
duvari kogolakos/duvarı temizle (süpür))
(goşakosu: arayı temizlemek, ara bölgeyi temizlemek
oxoriş oşkena kogoşakosi/evin ortasını süpür)
(mekosu: bir şeyin üst tarafını silmek, silmek, süpürmek
duvari komekosi/duvarı sil (süpür))
(mojakosu: üzerinden temizlemek, süpürmek
ç’eri komejakosi/çatıyı temizle)
(ok’ok’osu: karşılıklı süpürmek, topluca süpürmek, orta yeri temizlemek, bir yere süpürüp toparlamak
kok’okosi do gale mendiği/süpür ve dışarı götür)
k’ulanepek steğo dido mç’ipaşaşi kok’okoses/kızlar avluyu teferruatlıca (güzelcene) süpürdüler)
okoşoru: büyükçe sıçmak
okotumale: kümes
okro: altın
oktaloba: idarecilik, yöneticilik
oktalu: yönetmek, idare etmek
okti: viraj, dönemeç, çevir (emir kipi)
oktironi: değiştirilecek, değiştirilmesi gereken
oktiru: değiştirmek, takas etmek
oktu: çevirmek, döndürmek
ok'amçu: kamçılamak
ok’ank’alu: titremek
ok'ank'u: çıtlatmak, tıklatmak (kapı vb)
ok’an3’ure: salıncak
ok’an3’uroni: sallanan, sallanma işine yarayan
ok’an3’uru: sallanmak, salıncakta sallanmak
ok'ap'et'anu: sertleştirmek, sertleşmek
ok'ap'et'u: sertleşmek
ok'arbu: yok etmek, yok olmak
ok'arfu: çivilemek
ok’ark’alu: gıdaklamak
ok'aroba: iyileştirme, sağlık
ok'arobaşi mağalidoguroni: sağlık yüksekokulu
ok'aru: iyileşmek
ok'at'ast'rofu: kazaya kalmak
ok’atu: katmak, karışmak, katılmak
ok’atuşi: malzeme, katılması gereken, katma işine yarayan
ok’idu: inşa etmek, kurmak (ev)
ok’iduşi: inşa edilmesi gereken, kurulması gereken
ok’imbinu: iliklemek
ok’inu/ok’ik’onu: çapalama işlemi ile tarladaki bitkileri seyreltme işlemi, bitki temizleme ve seyreltme vb işlemleri yapmak
ok’irç’olu: keselemek
ok’iru: bağlamak
((g)amak’iru: bağlamak
tok’i kogomak’iri/ipi bağla
tok’is kogamavik’iri/ipe dolandım)
(gelak’iru: yandan bağlamak, bağlamak
go3’ik’iri kogelamik’iri/peştemalı bana bağla/peştelamı bağla)
(gejak’iru: üzerinden bağlamak
t’ik’inaş jin ar mutxani kogelak’iri/sepetin üstüne/üzerine herhangi bir şey bağla)
(elak’iru: yandan bağlamak
t’ik’inas yandan keluk’iri do komendiği/sepeti yandan bağla ve götür)
(dolok’iru: dibini bağlamak, bağlamak
ok’an3’uronis tok’i dolok’iri/salıncağa ip bağla)
(gok’iru: bağlamak
şali kogek’iri/şal tak (bağla))
(goşak’iru: ortadan bağlamak, orta yerden bağlamak
puci nap’iris kogeşak’iri/ineği ekineğe bağla)
(mek’iru: bağlamak
puci konok’iru/ineği bağla)
(molak’iru: kapalı yere bağlamak, bağlamak
geni bak’is komolak’irerenan/danayı ahıra bağlamışlar)
(mok’iru: bağlamak
dişka mok’irerenan/odunu bağlamışlar)
(mojok’iru: üstünde bağlamak, üstüne bağlamak
k’uk’umas komejak’iri/gügüme bağla (güğümün üzerine bağla))
(go3’ak’iru/go3’ik’iru: önden bağlamak, ön tarafından bağlamak, tülbent (peştamal) bağlamak
go3’ak’iri koge3’ak’iri/peştamal(ını) tak (bağla))
(ok’ok’iru: birbirine bağlamak
nok’epe kok’ok’iri/ipleri birbirine bağla)
ok'isk'anu: kıskanmak
ok'itxa: danışma
ok’itxu: okumak, sormak
ok'itu: parmaklamak
ok’limu: bulaşmak, bulaştırmak
ok'oambaru: birbirinden haber almak, haberleşmek
ok'obğala: topluluk, ahali, cemaat
ok’obğeri: biriktirilmiş, biraraya getirilmiş, topluca, toplu şekilde
ok’obğu: biriktirmek, biraraya getirmek
ok’odginu/ok’odgitu: yüzleştirmek, birarada durmak, birarada bulunmak, birarada var olmak, karşılıklı durmak
ok’odvu: gözleri kapamak
(mojodvu: üzerine koymak, üzerine bağlamak (kaymak vb), üzerine örtmek
mjas mojonome komojodu/sütü kaymak bağladı)
(ok’odvu: biribirine örtmek, karşılıklı örtmek, gözlerini kapamak
toli kok’odvu do liru/gözünü kapadı ve uyukladı (uyudu))
ok'oxtala: toplantı
ok'oxtu: biraraya gelmek, uymak (cansız varlık vb), buluşmak
ok’oxu: bozmak
ok'oxvala: bozgun
ok'oxveri: bozuk, bozulmuş
ok'oxvoba: bozukluk, arızalı olma
ok'ok'ateri: beraber(ce), birlikte
ok’ok’edinu: kavga etmek, dövüşmek
ok’ok’orobu: biraraya getirmek, toplamak
ok’olorapu: kolaylaştırtmak
ok’olaru: kolaylaştırmak
ok'ellekt'ifu: kollektif olmak, hepberaber dayanışma içinde çalışmak
ok’omalu/ok’oğu: biriktirmek, biraraya getirmek (para biriktirmek)
ok’omç’k’u: beraberce, birbirine bitişik şekilde beraberce, birlikte beraberce gitmek, kendi kafasına göre gitmek
ok’onağuru: bayılmak
ok'onağureri: baygın
ok’onç’u: birbirine çekmek, yanına çekmek, birbirine yaklaştırmak, birbirine yakınlaştırmak, yaklaştırmak, yakınlaştırmak
ok’ondrik’eri: bükük, ikibüklüm
ok’ondrik’u: karşılıklı bükmek, karşılıklı bükülmek, bükmek, bükülmek
ok’orçoni: sergi bezi, serilmesi gereken, serilme işine yarayan
ok’orçu: karşılıklı sermek, karşılıklı yanyana vb şekilde sermek, sermek
ok’orobu: toplamak, biriktirmek
(ok’orobu: biriktirmek, toplamak, biraraya getirmek
mşkes eşaxterenan do txiri dok’oroberenan/mşkeye çıkmışkar ve fındık toplamışlar)
(amak’orobu: içeride biraraya getirmek biraraya toplamak
dişka mç’ipe mç’ipe dopçiti do oxoris amap’k’orobi/odunu ince ince parçalara ayırdı (böldüm) ve eve doldurdum)
(gelak’orobu: aşağıda toplamak, yerde toplamak, yerde biriktirmek (fındık vb), ardı sıra toplamak
nap’iris txiri kogelak’orobi/ekinekte fındık topla)
(geşak’orobu: orta yerde toplamak, ortasında toplamak, ortasında biriktirmek, aşağıda toplamak, yerde toplamak (fındık vb)
çayis txiri kogeşak’orobi/çayda (çayın arasında) fındık topla)
(gejak’orobu: üzerinden toplamak, üzerinden almak, üzerinden biriktirmek (fındık vb)
qurz’eni kogejak’orobi/üzüm topla (üzerinden ala ala üzüm toplayıver)
(dok’orobu: biriktirmek, yerden bir şey toplamak
kotumepek punçxape ar k’ai dok’orobe/tavuklar ekmek kırıntılarını bir güzel biriktirdiler (yediler))
(dolok’orobu: çukur yerde toplamak, derin bir yerde(n) toplamak, derin bir yerde biriktirmek
kvape k’uyiş tude kodolop’k’robi/taşları kuyunu altında biriktirdim)
(keşak’orobu: arada biriktimek, kapalı bir yerde biraraya getirmek, tamamını almak, ardına hiçbir şey bırakmamak
em na ren k’ak’alişi mteli xolo keşak’oroberenan do mutu skani va naşkverenan/o mevcut olan cevizin tamamını toplamışlar ve hiçbir şey bırakmamışlar)
(e3’ak’orobu: alttan toplamak, aşağıdan toplamak, aşağıdan biriktirmek
txiri patxi do e3’amik’orobi/fındığı silkele ve önümde(n) topla)
(gok’orobu: toplamak, toplanmış bir şeyi tekrar toplamak
txiri arçkva xolo gok’orobi/fındığı tekrar (bir sefer daha) topla
berepek dişka gok’orobes/çocuklar fındık topladılar)
(golak’orobu: yandan toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak, ardı sıra toplamak
dolokunepe golak’orobu/elbiseleri topladı)
(kelak’orobu: yukarıdan toplamak, toplamak
dişka kelak’oroberenan/odunu toplamışlar)
(goşak’orobu: arada toparlamak, bir istikamette toparlamak, yandan toparlamak, bir yerde toparlamak
lazut’i(s) goşak’orobes/mısır topladılar)
(go3’ak’orobu: önünde toplamak, altında toplamak
limxana kogami3’ak’orobi/önümdeki eğrelti otunu topla)
(mek’orobu: herhangi bir yerde rastgele toplamak, toplamak
k’ak’ali komek’oroberenan/ceviz toplamışlar)
(meşak’orobu: kapalı bir yrede toplamak, kapalı bir yerde biriktirmek, gizli bir yerde toplamak, gizli bir yerde biriktirmek, gizli bir yerde toplamak, yer yer toplamak, yere yere biriktirmek, arada biriktirmek, arada toplamak, toplamak, kapalı bir yerdeki bir şeyi toplama haliyle almak
çayepe kinari kinari komeşak’orobi/çayları kenar(ını) kenar(ını) topla
odas uşkirepe komeş’ak’orobes/odaya elma doldurdular (biriktirdiler)
odaşi uşkirepe ar k’ai komeş’ak’oroberenan/odadaki elmaları bir güzel almışlar (alıp götürmüşler))
(mejak’orobu: tümsek bir yerde toplamak, tümsek bir yerde biriktirmek, rampa yerde toplamak, rampa bir yerde biriktirmek, yüksek bir yerde üzerinden toplamak, yüksek bir yerde üzerinden biriktirmek, yüksek bir yerde üzerinden almak
tumbis nez’epe komejak’orobi/rampada cevizleri topla)
(ok’ok’orobu: biraraya getirmek, biriktirmek
tipi kok’ok’orobi/otu biraraya getir/ot topla (biraraya getirme haliyle))
ok’orteri: pay edilmiş, paylanmış, bölünmüş
ok'ortu: bölmek, paylamak, pay etmek
ok’oro3xu: sayı saymak, saymak
ok’ostiku: yırtılmak, yırtıp parçalamak, beraberce yırtıp parçalamak
ok'osu: birbirine sürmek veya sürtmek
ok’osvaru: karşılıklı dizmek, dizmek, saymak
ok’otku: karşılıklı akitleşmek, anlaşmak, karşılıklı sözleşmek, teyitleşmek
ok’ozderi: sıkıca bağlanmış, sıkılmış (boğaz vb), tasarruflu
ok'ozdu: sıkmak, boğazını sıkmak, tasarruf etmek
ok’o3’k’apu: ayırtmak, söktürmek
ok’o3’k’u: bölünmek, birbirinden ayrılmak, ayırmak
ok’rebule: ocak taşı, merkez
ok’riç’u/oxriç’u: keselemek
ok'rit'ik'u: kritik yapmak, eleştirmek
ok’ruxu: hastanın inlemesi, hastanın acı çekmesi, inlemek
ok’um3xu: eklemek, ilave etmek, dizleri üzerine çömelmek
ok'um3vale: ek, ilave edilen, çömenilen yer
ok’und(on)u: boka bürünmek, boklanmak
ok'unk'ulu: kendi kendine şikayet ederek veya serzenişte bulunma vaziyetinde söylenmek
ok’un3xu: dikkat çekmek, dikkat etmek
ok'urump'u: tomurcukla(n)mak
ok’usu: inlemek
ok’vandinapu: dilendirtmek, istettirmek
ok’vaçxe: daha sonra
ok'vançxeri: bir şey kataraktan karıştırılmış (çorba vb)
ok'vançxu: bir şey kataraktan karıştırmak (çorba vb)
ok’vandu: dilenmek, istemek
ok’vate: makas, kesme işine yarayan
ok’vatu: kesmek
(amak’vatu: yukarıya doğru kesmek, kesivermek
nap’iris dişka kamek’ates/ekinekte (dışarıda) odun kestiler)
(gamak’vatu: kesivermek
dişka gamak’vates/odun kestiler)
ok’vatuşi: kesilmesi gereken, kesme işine yarayan, kesilecek
ok'vinçe: bir tür atmaca avlama yapılandırması
ok'vint'el(an)u: sarılamak, sarılaşmak
ok'viru: hayıflanmak, hayrete düşmek
olabunu: musallat olmak, illet olmak
olagu: oluruna getirmek, halletmek, işi gerçekleştirmek, hayvanları doyurmak, hayvanları sağmak, çocukları doyurmak
olağunu: çiğnemek
olalu: afkurmak, havlamak
olandu: gölgele(n)mek
olap'u: lapala(ş)mak
olasiru: bilevlemek, sivriletmek
olaşaru: kuduzlanmak
ole: penis, yetişkin penisi
olebu: kirlenmek, kirletmek
olimcu: geceye kalmak, gecelemek
oliru: uyuklamak, oturduğu yerde uyuya kalmak
oloqu: yalamak (insan)
olosku: yalamak
ololi: baykuş
olu: gitmek
(amamalu: içeri girebilmek
ont’ules amamalu/bahçeye girebildim
odas amamaleni va miçkin/odaya girebilirmiyim bilmiyorum)
(gamamalu: dışarı çıkabilmek, üretmek, üretim
gale va gamamalu/dışarı çıkamadım (kabız oldum mıçamadım)
an3’i oxenlaşi oqopinot dido gamamamuluşi voret/bu sene ülke olarak çok üretmemiz lazım)
(gelamalu: aşağıya indirmek, aşağıya inmek
3’ale va gelamalu/aşağıya inemedim)
(keşamalu: yukarı çıkmak, yukarı çıkarmak
andğa dido dulya miğut’es do emuşeni mşkes va keşamales/bugün çok işimiz vardı ve onun için mşkeye çıkamadık)
(dolomalu: girmek (dere vb), derin bir yere gitmek, derin bir yere girmek, çukur bir yere girmek, alt bir yer(d)e girmek, alt bir yerde girdirmek, alt bir yere inmek, alt bir yere indirmek, kapalı bir yere sokmak (el vb)
ç’uk’is xe mo dolumer/kazana elini indirme (sokma)
ğali ek’o irderet’u ki va dolomales/dere o kadar büyümüştü ki içine giremedik)
(yemalu: yukarı çık(art)mak yukarı taşı(t)mak, yukarı tırmanmak
ncas va yemalu/ağaca çıkamadım)
(eşamalu: yukarı doğru çıkarmak
oğmale eşamalu va giçkini?/yük çıkarağı (yukarı doğru) bilmiyor musun?)
(elamalu: yukarı doğru çıkarmak, yukarı çıkmak
dişka elamaluşi ren/odunların yukarı çıkarılması lazım)
(e3’amalu: önüne düşmek, önüne çıkmak, önüne rastgelmek
gzas mevit’işi ke3’amalu/yolda giderken önüme çıktı (düştü/yüzyüze karşılaştım)
(gomalu: gezdirmek
xopas dido va gogalu na em oras mot mendaxti?/hopa’da fazla gezemediysen o zaman neden gittin oraya?)
(go3’amalu: almak (süt vb), önünden almak, geri almak, önünden bir anda geçmek
mja go3’amaluşi voret/süt almamız lazım)
(mok’amalu: yandan getirmek, yandan geçmek, yandan götürmek
ğali ek’o dirderet’u ki mşkeşen keriçxanaşa va komok’amales/mek’anales/dere o kadar büyümüştü ki, mşkeden kireçhaneye geçemedik)
(ok’omalu: birikitirmek (para vb), bir araya getirmek
geç’areriş ok’omalu va giçkini?/para biriktirmeyi bilmiyor musun?)
omakvale: yumurtalık, yumurtlama yeri
omak'asu: makaslamak
omalu: getirmek, götürmek
omamkvu: bürünmek, yaşlanıp güçten dermandan düşmek, çaptan düşmek, bulanmak (sidiğe vb sıvıya), çullanmak (yemeğe vb)
omancu: sahip olmak
omardu: teşekkür etmek
omat'u: değmek, çarpmak, isabet etmek
ombolanu: bollanmak
omcveşu: eskimek
omçxvanu: kalınlaşmak, büyütmek (insan büyütmek)
omçxvapu: hararet basmak, sıcak basmak, ısınmak
omçinoce: damızlık
omçinocu: hamile olmak (hayvan)
omçinu: haber göndermek
omçiru: genişlemek, geniş alana yayılmak vb
omç’imu: yağmur yağmak
omç'(in)u: derdi olmak, hastalığa veya musibete sahip olmak, herhangi bir zoru veya problemi olmak
omç'itanu: kızarmak, kırmızlaşmak
omç'k'eşu: çoban (gibi) olmak, çobanlaşmak
omelu: düşmek
omemnunu: memnun olmak
omencelu: güçlenmek, kuvvetlenmek
omendranu: uzaklaşmak
omerağu: meraklanmak
omet'u: bahşetmek, esirge(me)mek
omgaru: ağlamak
omgvanu: şişmanlamak, tavlanmak
omondinu: meyvenin aşırı olgunlaşması, armut vb meyvenin içinin ciğerleşmesi veya kahverengileşmesi
omonk’anu: ağırlaşmak
omgarağu: ağlatmak
omgar(in)u: ağlamak
omgvanapu: şişmanlattırmak
omgvanu: şişmanlamak, kilo almak
omğiru: bulanmak
omğor(in)u: bağırmak (hayvanın bağırması)
omxucu: omuz vermek, destek olmak, destek vermek
omjore: güney, güneş alan mevki, güneş alan yer
omjore(nu)ri: güneyli
omjore(nu)roba: güneylilik
omjoreyulva: güneydoğu
omjoreyulvanuri: güneydoğulu
omjoru: güneşlenmek
omkoru: esnemek
omkvu: öğütmek
omk'asu: kapalı bir nesneye ve yere sıkıştırarak yüklemek (sepet vb)
omk’itu: titizlenmek
omk’ulaneri: kısaltılmış
omk’ulanu: küçülmek, kısalmak, kısaltmak
omk'ulanoba: küçül(t)me işlemi
omodu: giyinmek veya giymek (ayakkabı vb)
omogapu: kazandırtmak
omogu: kazanmak
omonç’u: olgunlaşma, yetişme (meyve, meyvenin dalında olgunlaşması)
omonç'vu: kuluçka olmak, kuluçkalaşmak
omonk'anu: ağırlaşmak
omonoğu: morlamak, morlaşmak
omorçu: filizlemek, sürümlemek
omordu: kalkınmak, gelişmek, büyü(t)mek
omotu: örtmek
ompinale: serme yeri, serme mevkii, sergi
ompinu: sermek (yere sermek)
ompulu: kamufle etmek, gizlemek
omralu: üremek, çoğalmak
omskvanu: güzelleşmek
omşkironu: acıkmak
omtilanu: gerçekleşmek, sahi zannetmek
omtu: yağmak (kar, dolu vb yağması)
omt’inu: kaçmak, kaçırmak
omt’inuşi: kaçırılacak, kaçırılması gereken
omudu: ümitlenmek
omumulu: kendi kendine sitem eder vaziyette bir şeyler söylenmek
omzgudu: otların yeşermesi, bitkilemek
omzik'u: mikmek, mikişmek, çiftleşmek
omzinu: artma, arttırmak
om3xvu: ilave etmek, eklemek
om3ikanu: kısıtlamak
om3kvinapu: övündürtmek
om3kvu: övmek, övünmek, met etmek
om3'k'upu: kararmak, hava kararması
om3'uranu: onarmak, tamir etmek
onadu/madu/nadu: daral gelmek, sıkılmak
onagu/nag(in)u/mag(in)u: karşılaşmak, karşı karşıya gelmek, rastla(ş)mak
onagnu: anlamak
onanç’u: yaklaşmak, yakınlaşmak
onandu: tembit etmek, ısmarlamak
onargu: yaramak, faideli olmak
onaxoni: yıkanılacak
onaxu: yıkamak (elbise yıkamak vb)
onaxuşi: yıkanılacak, yıkanması gereken
onanç'u: yaklaşmak
onandvu: tembih etmek, ısmarlamak
onant'ru: yetinme(k), razı gelmek
onargu: faydalanmak, yaramak
onarğu: dertlenmek
oncaxu: bir nesneye vurma eylemiyle ses çıkarmak, ses getirerek vurmak, ses getirerek dövmek (sesteş)
oncubalu: kapışıvermek, kapışmak
oncumoru: tuzlamak
oncgimu: gereksiz yere tartışmak, gereksiz yere dalaşmak vb
oncğimu: ezmek, ezilerek paramparça olmak, ayakla ezmek, ayak topuklarıyla ezmek, ezerek ufak ufak parçalara ayırmak
oncğonu: göndermek
(gelancğonu: asağı doğru göndermek
mkiri kogelaminğoni/bana un gönder)
(ge3’ancğonu: bir yere giderken birisinin önüne eşlik etmek
qonaşa mevulur, 3’oxle ge3’amancğoni/uzaktaki tarlaya gidiyorum, düş önüme (önüme katıl))
(eşancğonu: yukarıya doğru göndermek, paralel istikamette göndermek
qonaşa oç’k’omale keşamincğoni/uzaktaki tarlaya bana yemek çıkart (gönder))
(mok’oncğonu: göndermek, paralel istikamette göndermek, yandan göndermek
noğaşen mç’k’idi komok’oncğonu/çarşıdan ekmek gönderdi
melendo komok’oncğoni/karşıdan gönder
noğaşen şekeri komok’amincğoni/çarşıdan bana şeker gönder)
oncğoro: ayıp, utanç
oncğoroş oçkinu: utanma bilmek, utanmak
oncğoroş oqopinu: utanmak, mahçup olmak
oncğor(in)u: utanmak, hayıflanmak
oncirale: yatakhane, oda
oncire: yatak
onciru: uyumak, yatmak
(amanciru: içeride uyumak, sırt üstü uyumak
odas amancireren/odanın içinde uyumuş)
(gamanciru: dışa doğru uyumak, geç saate kadar uzunca süre uyumak
balk’onis kogelancireren/balkonda uyumuş)
(gelanciru: yanında, yan tarafta uyumak
doloxe kogelancireren/içeride uyumuş (uzanmış))
(ge3’anciru: altına uyumak, alt tarafına uyumak, örtülü bir şeyin altında uyumak
txalarik otves tude koge3’ancireren/kertenkele saçağın altında uyumuş (uyuyakalmış))
(gejanciru: üzerin(d)e uyumak, üst tarafında uyumak
coğorik tipiş jin kogejincireren/köpek otun üstünde uyumuş)
(golonciru: ardısıra uyumak, peş peşe haldeu uyumak
3’i3’ilapek golunsarerenan do kogolincirerenan/yılanlar peşisıra dizilmişler bu şekilde uyumuşlar)
(goşanciru: arada uyumak, ortasında uyumak, ortada uyumak
mtutik lazut’iş ortas kogoşincireren/ayı mısırın ortasında uyumuş)
(go3’anciru: ön tarafına uyumak, ön tarafında uyumak
coğorik nek’nas kogo3’uncireren/köpek kapının önün(d)e uyumuş)
oncğore: ayıp
oncğoroşi oqopinu: ayıbına gitmek, utanmak
oncğoru: utanmak
oncirale: yatakhane, oda, yatma yeri
oncire: yatak, döşek
oncumonu: tuzlamak (balık vb)
oncvinu: otla(t)mak
onçaxu: çalkalamak, kibrit çakmak vb
onçaminapu: kaşındırtmak
onçaminu: kaşınmak
onçamure: değirmen taşı, dibek taşı
onçxalu: saçmalamak, çxa çxa ses çıkarmak (dere akış sesi vb), silkelemek (ağaç vb), sırıkla veya çubukla ağaca vurma suretiyle silkelemek
onçxvaru: dağıtmak/kırıp dökmek/darmadağın etmek (ağız, burun vb)
onçvinu: göndermek, gönderilmek, sürgün edilmek, zorla kovulmak, istemeye istemeye gönderilmek
onçviru: yüzmek
onç’elu: umurunda olmak, enterese etmek, özlemek
onç'qolu: yaralamak
onç'imoşu: gerilmek (insanın gerilmesi), işi ağırdan almak, şaşırmak, debelenmek (insan)
onç’inu: işi gereksiz yere uzatmak, ağırdan almak, oyalamak, savsaklamak
o(n)ç'işu: koşuşmak, ardından koşmak, ardından yetişmek, kovalamak
onç’u: yakınlaştırmak, kendine/herhangi bir yöne doğru çekmek, payına düşmek (anç’u), payına kalmak (anç’u)
(amonç’u: içeriye doğru yaklaştırmak, yaklaştırmak, içeri(de) yaklaş(tı)rmak, içeriye girmek (kafasını sokarak içeri gitmek vb), iteleyip yaklaştırmak
troni amonç’i/sandalyeyi yaklaştır
odas mo aminç’er/odaya girme/kafanı sokma)
(gamanç’u: dışarı yaklaştırmak dışarı uzatmak, dışarı çıkartmak
nena mo gamanç’ap/dilini dışarı çıkartmak)
(gyanç’u: çömelmek
gyanç’u do dok’orobu/çömelip topladı)
(dolonç’u: derin bir yere, içeriye doğru salıvermek, içeriye doğru indirmek
k’uyis tok’i kodolonç’es/kuyuya ipi indirdiler)
(yonç’u: yukarıya doğru çekmek, yukarıya doğru aktarmak
tok’iten k’umi kyonç’i/iplen kumu yukarıya çek)
(eşanç’u: tırmanmak, zirveye doğru çıkmak, zirveye doğru ulaşmak, aşağıdan yukarıya çekmek, aşağıdan yukarıya doğru kaldırma (baş vb), yukarıya doğru aktarmak
ti keşanç’u/kafasını kaldırdı
rak’anok’vaçxesşekis keşinç’es/rakanok’vaçxeye kadar tırmandılar)
(elanç’u: yukarıya doğru yaklaşmak, yana doğru yaklaşmak, ileriye doğru az miktarda gitmek veya yaklaşmak
ar ç’it’a kelanç’i/biraz git öteye)
(goşinç’u/goşanç’u: ara ara veya seyrek seyrek yüksek bir yerde meyvenin yetişmesi veya olgunlaşması
qurz’eni eşo aşo kogoşinç’eren/üzüm öyle böyle seyrek seyrek olgunlaşmış)
(monç’u: yetişmek (meyve), olgunlaçmak (meyve), meyvenin yetişmesi
uşkiri va imonç’eren/elma olgunlaşmamış)
(mek’anç’u/mok’anç’u: yanına yaklaşmak, arkaya yaklaşmak, öte tarafa gitmek veya uzaklaşmak
ar ç’it’a komek’anç’i/biraz git o tarafa/biraz yaklaş o tarafa
ar m3ika mok’aminç’i/birazcık yaklaş bana)
(ok’onç’u: yan yana yaklaştırmak, beraberce yaklaştırmak, bir tarafa toplamak veya biriktirmek, bir tarafa yaklaştırmak
dişka kok’onç’es/odunu yaklaştırdılar/odunu bir araya getirdiler
ar svas kok’onç’i/bir tarafa yaklaştır/bir tarata topla)
(gelonç’u: yukarıdan aşağıya doğru indirmek, yukarıdan aşağıya uzatmak, yukarıdan aşağıya doğru salıvermek
troni kogelonç’i/sandalyeyi yaklaştır
qa kogelonç’i/dalı indir)
(gyonç’u: aşağıya doğru indirmek, aşağıda doğru sarkıtmak, surat asmak
tok’i kogyonç’es/ipi indirdirdiler
bere mutepeşis am m3ika vuqurişi ordoşen p’ici kogyonç’es/çocuklarına birazcık kızdığımda hemen surat astılar)
(ge3’anç’u: üsten aşağıya indirmek, dizlerinin üstüne çömelmek
mo ge3’anç’er/çömelme)
(dolonç’u: içine batırmak, içine indirmek, içine sarkıtmak, kapalı veya derin bir yere indirmek, kapalı veya derin bir yere elini sokmak
k’uyis k’et’i kodolonç’u/kuyuya çubuk soktu/kuyuya çubuk sarkıttı)
(yenç’u: yukarıya çıkarmak, yukarıya çekmek
berepek yinç’enan ginç’enan, esteri antepes va dvaç’k’idenani?/çocuklar iniyorlar çıkıyorlar, bunlar yorulmak nedir bilmezler mi (bunlar yorulmuyorlar mı)?)
(meşanç’u: bir kenara veya bir yere oturmak, bir kenara veya bir yere girmek, araya girmek, araya sokulmak, araya oturmak, araya sığmak, araya sıkışmak
berepek gelaxunanis xet’esşi ar çkvaneri berek komoxtu entepes komeşvanç’u/çocuklar bankta otururken baka bir çocuk geldi ve aralarına girdi (oturdu))
onç’valu: tükürmek, inekleri yemleme sağma vb işlemler
onç’varu: keserek temizlemek (tarla vb), budamak/kesmek (diken vb)
ondaru: darlatmak
ondğeri: öğlen
ondğeris: öğlenleyin, öğlende
ondğeriş gverdi(s): öğlen ortası(nda)
ondğulu: erimek, eritmek
ondri3'u: işi ağırdan almak, uyku sonrası gerilmek, kasılmak
ondruk'u: bükmek, bükülmek
ondure: sağır
onduroba: sağırlık
onduru: sağır olmak
ondvalu: telkin etmek, gönül almak
ondvinu: yakmak (lamba vb), tutuşturmak (ateş, sigara)
onforma3iu: bilgi vermek, açıklama yapmak
ongap(in)u: benze(t)mek
ongoru: yerde yuvarlanmak, yerde uzanıp çeşitli hareketler yapmak
ongrimonu: yuvarlamak
onik'alu: türlemek
onkinu: salllamak (balta vb), tarla, bağ, bahçe işlerini yaparken elindeki nesneyle yere veya başka bir nesneye vurmak
onkore: esnek
onkoru: esnemek
onkviru: keyif bağışlamak/laf öğütmek (nenaş onkviru)/laf bombardımanına tutmak
onk’anu: sallamak
(amonk’anu/gamonk’anu: sallamak
mundeşakis amonk’anup gamonk’anup, esteri va dogaç’k’induri?/ne zamana kadar sallayıp sallayıp dutuyorsun, yorulmadın mı?)
(gonk’anu: sallamak, hızlanmak, hareketlenmek
ek kodoxedi, m3udişi biga mo gonk’anup/ otur orada, boşu boşuna çubuk (değnek) sallama
arm3ika guyink’ani/birazcık silkelen (hızlan/kendine gel))
(gok’an3’uru: sallanmak
mo goyik’an3’ur, memskvaneri (ment’k’aberi) goxti/sallanma, güzelce (doğru dürüst) gez)
onk’ap’(in)u: koşmak, dalmak (insan boğazına vb)
(gamonk’ap’u: dışarı atlamak, dışarı fırlamak, hızlıca içeri girmek, hızlıca dalmak/hızlıca atlayıvermek (boğaz vb), bir şeyi başkasından almak veya kapmak
oxorişen gamunk’ap’u/evden dışarı fırladı (çıktı/atladı))
(gonk’ap’u: koşmak, koşuvermek, koşuşturmak
mo gonk’ap’ur/koşma)
(gelonk’ap’u: hızlıca aşağıya doğru koşmak, rampa aşağı koşmak
jindolek’elen kogeovunk’ap’i/ona yukarı taraftan koştum/ona doğru yukarıdan koştum
3’ale 3’k’aqeniapeşa gelunk’ap’i do ar qvali keşamiği/aşağıya doğru 3’k’aqenialara koş/aşağıya çabucak git de bana peynir çıkar (getir))
(amonk’ap’u/gamonk’ap’u: içeri atlamak, içeri hızlıca girmek (oda vb), hızlıca kapmak, çabucak koşmak, hızlı şekilde koşmak, aniden elinden kapmak
odas kamunk’ap’u/odaya hızlıca girdi
am berepek kiana uz’iramu renani, em muç’oşi kuvali amink’ap’es eşo!/bu çocuklar dünya görmemişler mi, o ne biçim ekmeğe koşuverdiler öyle! berepek ç’umanişen serişakis amunk’ap’es gamunk’ap’es do osteruten ar k’ai diz’ğes/çocuklar sabahtan akşama kadar koştular koşuşturdular ve oynamakla (oyuna) bir güzel doydular
mu gağodu esteri kuvali mot gamamink’ap’up/allah aşkına ne oldu sana böyle, ekmeğimi neden almaya (kapmaya) çalışıyorsun)
(ge3’unk’ap’u: öne doğru atlamak, öne doğru hamle yapmak, öne doğru hızlıca atlamak
ge3’unk’ap’i do k’ap’ineri komoxti/öne doğru bir hamle yap ve hızlıca gel)
(gejank’ap’u: hızlıca koşmak, aniden üzerine atlamak
ordoşen komoxtu do oç’k’omale kogejank’ap’u/çabucak (erkenden) geldi ve yemeği kaptı)
(go3’onk’ap’u: ön taraftan hızlıca dalmak, ön taraftan atlamak, ön taraftan almak, ön taraftan kapmak
ek’o zori kogo3’avunk’ap’iki mati va miçkin mu na mağodu!/o kadar zor kaçtım ki (ön tarafından ayrıldım ki) bana ne olduğunu ben de bilmiyorum!) (mok’ank’ap’u: yan veya arka taraftan koşmak, yan taraftan atlamak (koşmak, koşuşmak)
k’ap’ineri mok’unk’api/hızlıca koş
k’ap’ineri mok’amink’ap’i/beni hızlıca takip et/bana doğru hızlıca koş)
(golonk’ap’u: yandan veya paralel istikamette koçmak, ardı sıra koçmak veya koşuşmak
berepek gale kogolunk’apes/çocuklar dışarıda (dışarıya) koştular (koşuştular))
(mojonk’ap’u: üzerinden koşmak, üzerinden atlamak
jin mejo3xont’u do mojamink’ap’u/üste sıçradı ver üzerime doğru uçtu (koştu)/ yukarı sıçradı ve üzerimden atladı)
onk'ilu: kapatmak, kitlemek
(onk’ilu: kapatmak
nek’na menk’ili/kapıyı kapa)
(mek’ilu: geçmek
k’ulanik ekole mek’ilu: kız o tarafa geçti)
(molank’ilu: içeri kapatmak, kapalı yere bağlamak, kapalı yere kapatmak
bak’is puci komolonk’ilerenan/ahıra ineği bağlamışlar)
onk'ip'azu: kabız olmak, kabızlaşmak
onk'linu: bulaşmak (hastalık vb)
onk'raxu: (ink’arixiş oğodu, ink’arixiş oqopinu) nefret etmek
onantxu: çarpmak
onodge: dik şekilde
ononu: arzu etmek, istemek
ont’alu: yanlışlıkla karıştırmak, gözünden kaçma suretiyle farkına varamamak, dalgınlık suretiyle anlayamamak
ont’k’abu: damağını şapurdatmak, istif etmek, katlamak, yapıştırmak/şapurdatmak (dil vb), güzelce yordamında iş yapmak
ontxapu: itelettirmek, emir vaki kılmak
ontxişu: işi zoraki yapıverme, ağırdan almak
ontxomu: irin bağlamak, kızılağaç haline bürünmek
ontxoru: kusmak
ontxu: (gontxu) itmek, çarpmak, sermek, itelemek
ontkirapu: soldurtmak
ontkiru: solmak, rengi bezi gitmek
ont’k’ob(in)u: gizlemek, saklanmak
ont'r(in)u: sığmak, sığdırmak
ont'ru3u: toprak kayması, dizlerin üzerine çökmek
ont’ule: tarla (evin yakınındaki tarla)
onvalu: şimşek çakmak
onzik'u: sıyırmak (gömlek vb)
onz’gipu: sıkıştırmak, tıkıştırmak
(onz’gipu: sıkıştırmak, tıkış(tır)mak, kapamak (delik vb)
ğormapes konunz’gipi/delikleri kapa)
(amanz’gipu: kapalı bir yerde sıkıştırmak, yüksek bir yerde sıkıştırmak
peşkoşi ğormas amunz’gipi/sobanın deliğini sıkıştır)
(gamanz’gipu: kuvvetlice sıkıştırmak, dışarı doğru sıkıştırmak
ğormape k’ai kogaminz’gipi/delikleri iyicene kapa (ört/sıkıştır))
(gonz’gipu: etraflıca sarmak, etraflıca sıkıştırmak
nek’naş tude k’ai kogonz’gipi/kapının altını iyicene sıkıştır)
(gelanz’gipu: içine sıkıştırmak, içine katlamak
parça geluvinz’gipi/parça sıkıştırdım (ona)
şarvali gelavinz’gipi/pantolumun paçasını katladım)
(geşanz’gipu: içine doğru kapalı bir nesneye sıkıştırmak veya katlamak
berek mt’k’alepunas kogeşanz’gipu/çocuk ormanda sıkıştı)
(dolonz’gipu: derin bir yerde sıkıştırmak, çukur bir yerde sıkıştırmak, deliğe sıkıştırmak veya örtmek
mskibuşi ğurni kodolonz’gipi/değirmen taşını sıkıştır)
(eşanz’gipu: arada bir yerde sıkışmak, örtülü bir yerde sıkışmak veya sıkıştırmak
kotumek omakvales keşanz’giperen/yavuk yumurtalıkta sıkışmış)
(elanz’gipu: yandan sıkışmak, yan taraftan sıkışmak, herhangi bir taraftan sıkışmak veya kapamak, gömleği kollarını vb şeyleri sıvamak
oxorcak porça elunz’gipu do angepe doçxu/kadın gömleğini sıvazladı ve bulaşıkları yıkadı
bere mu gağodu, ak muşeni elinz’giper!/çocuk ne oldu sana buraya niye sıkışıyorsun!) (gyonz’gipu: tıkamak, sokmak
k’arvanis k’et’i kogyonz’gipes/peteğe çubuk soktular
xe mo golonz’gipup/elini sokmak (sıkıştırma)
(goşanz’gipu: araya sıkıştırmak, araya tıkamak
xe nekn’as geşaminz’gipu/elim kapıya sıkıştı)
(menz’gipu: sıkış(tır)mak, tıkamak
mo menz’gipup/sıkıştırma)
(meşanz’gipu: araya sıkış(tır)mak, sıkıştırmak
xe komeşaminz’gipu/elim sıkıştı)
(mejanz’gipu: üst yerde sıkış(tır)mak, üzerinden sıkış(tır)mak
ç’eris mejanz’gipes/çatıda sıkıştılar)
(nonz’gipu: yandan sıkıştırmak, tıkamak
ğormas mo nonz’gipup/deliği tıkama)
(monz’gipu: sıkıştırmak, üzerinden kapamak, üzerinden örtmek (güğüm vb)
k’uk’umas k’apaği komonz’gipi/gügümün kapağını ört)
(molanz’gipu: kapalı bir yerde sıkıştırmak, kapatmak, tıkamak
berepe odas komolonz’gipes/çocukları odaya sıkıştırdılar (tık(a)dılar))
(mok’anz’gipu: yan yana yakın bir yerde sıkışmak, arka tarafa sıkışmak
mo mok’unz’giper/sıkışma)
(moşanz’gipu: dar bir yerde sıkış(tır)mak, araya bir yere sıkış(tır)mak veya atmak (ateşe odun veya sobaya odun vb)
daçxiris dişka mo meşonz’gipap/ateşe odun atma (sıkıştırma))
on3axu: yapışmak, yapıştırmak
(gon3axu: yapışmak, yapıştırmak, tokat atmak
eşo k’ai kogon3axu/öyle iyi yapıştırdı
beres ar k’ai kogon3axu/çocuğa bir iyi yapıştırdı/çocuğa bir güzel tokat attı)
(gelan3axu: yapıştırmak, yandan yapışmak, paralel istikamette yapıştırmak
let’as but’k’a kogelan3axeren/toprağa yaprak yapışmış)
(dolon3axu: içine doğru yapıştırmak, yapıştırmak
k’ut’is kodolon3axerenan/kutuya yapıştırmışlar)
(ok’on3axu: birbirine yapışmak, birbirine yapıştırmak, karşılıklı yapıştırmak, bebaberce yapıştırmak, birlikte yapıştırmak
artikartis dolokites do kok’on3axes/birbirlerine sarıldılar ve yapışıverdiler)
on3ale: sallama işine yarayan
on3alu: sallamak, biçmek (kesip uçurma suretiyle biçmek)
on3xoni: tavan
on3irale: elek
on3ire: elek
on3iroba: eleminasyon
on3iru: elemek, süzmek
on3’qoru: sulanmak, sulandırmak, su katmak, su ilave etmek
on3’irale: süzgeç
on3’iru: eziyet çekmek, zulum görmek, acı çekmek, süzmek
on3’eli: beşik
on3’opulu: ikna etmek
on3'u/dolon3’u: daldırmak, batırmak, bandırmak, tutuşturmak (ateş vb)
opağu: temizlemek
opamparu: ibikleme, ibikleşmek
opampe: çavuşkuşu, ibibik
oparpalu: kelebekleşmek
oparu: dağıtmak, pay etmek
opasu: fiyatlamak
opaşu: parçalamak, paramparça etmek
opatkalu: kanat çırpmak, çırpınmak
opatxu: silkelemek
(ejopatxu: üzerine doğru silkelemek
tis kejamapatxu/kafama doğru silkeledi)
(eşapatxu: üzerine silkelemek, aşağıya doğru silkelemek
t’ik’ina keşapatxi/sepeti asağı doğru silkele)
opa3xalu: kıpırdamak, elini kolunu kıpırdatmak, yerde debelenip durmak, emeklemek, çırpınmak
opelu: bir işe yaramak, faydalı olmak
operpu: kabasını almak, kolaylamak
opintu: pisle(n)mek, kirlenmek
opsapu: işet(tir)mek
ops(im)u: işemek
opucu: (gopucu) inekleşmek, inek gibi olmak
opuçinu: kulağa fısıldama haliyle konuşmak
opukiru: çiçek açmak, çiçekle(n)mek
opunçx(ol)u: kırıntılamak, ince ince parçalara ayırmak (ekmek vb)
opupulu: çıbanla(ş)mak
oputxu: uçmak
opurçolu: kulağına fısıldamak, kırıntılamak
opurçu: yemin etmek, söz vermek
oputx(in)u: uçmak, uçurtmak
(amaputxu: uçmak, uçuvermek
k’vinçik pencereşen amaputxu/kuş pencereden uçtu (kaçtı))
(gamaputxu: uçmak, uçuvermek
kotumek okotumaleşen kogamaputxu/tavuk kümesten uçtu)
(gelaputxu: yukarıdan aşağıya uçmak
t’orocik ç’erişen kogelaputxu/güvercin çatıdan uçtu)
(go3’aputxu: ön istikametten uçmak, yerden uçarak atlamak
but’k’ucik (3’oxle çkimişen) go3’amiputxu/arı önümden uçtu)
(geşaputxu: bir şeyin üzerine atlamak
mamulik k’oçis kogeşaputxu/horoz adamın üzerine atladı)
(gejaputxu: bir şeyin üzerine atlamak, üzerinden atlamak
t’orocik txiris kogejaputxu/güvercin fındığa uçtu
k’vinçik ti çkimişen kogejamiputxu/kuş kafamın üzerinden uçtu)
(doloputxu: kapalı bir yere uçmak, derin bir yere uçarak atlamak
parpalik 3’k’aris kodoloputxeren/kelebek suya uçmuş)
(yeputxu: yerden yukarıya doğru uçmak, kanatlanmak, uçmak, insanın aniden aşırı sinirlenmesi, uçma girişimi, kızmak, köpürmek, aşırı derecede kızmak
kotumek t’ik’şarişen keputxeren/tavuk çitten uçmuş (otlamış))
(eşaputxu: aşağıdan yukarıya doğru uçmak
but’k’ucik keşaputxeren/arı uçuvermiş (uçmuş))
(elaputxu: yandan uçmak, yanlamasına uçmak
mç’acik elaputxeren/sinek uçmuş)
(e3’aputxu: ön tarafından uçmak, ön taraftan uçmak, aşağıdan yukarıya doğru uçmak
mamulik e3’amiputxu/horoz bana ön tarafımdan uçtu (saldırdı))
(goşaputxu: araya doğru uçmak
mamulik ofut’es kogoşaputxu/horoz bahçenin içine doğru uçtu)
(go3’aputxu: önüne doğru uçmak, paralel istikamette uçmak
dğaleri rak’anok’vaçxes mevit’işi sifterik kogo3’amiputxu/gündüzleyin rakanokvaçxe’de giderken önümden atmaca uçtu)
(mejaputxu: kapalı bir yere doğru uçmak, üzerinden uçmak, tümsekten uçmak
kotumek getasules komejaputxu/tavuk bostana uçtu (atladı))
(mok’aputxu: yan taraftan uçmak, arka taraftan uçmak
meleni k’vinçik komok’aputxu/karşıki kuş uçtu (karşı tarafa doğru uçtu))
(mojaputxu: üzerinden uçmak
pxaçkupt’işi k’vinçik komojamiputxu/(tarla) kazarken üzerimden kuş uçtu)
oput’e: köy
oput’uri: köylü
opu3xolu: eşelemek
op'aramitu: masal anlatmak
op'arp'alu: anlaşılmaz şekilde yükse sesle (p’ar p’ar) konuşmak (sesteş)
op'aruxu: esmerleşmek, aşırı esmerleşmek
op'aşuru: masal anlatmak
op'at'k'alu: bir nesneye (sallama haliyle) vurma suretiyle pat pat ses çıkarmak
op'at'u: kötüleşmek, kötü olmak, bozuşmak
op'ecu: katılaşmak, kalınlaşmak
op'era3ia: operasyon
op'et'elu: melemek (dana vb) (sesteş)
op'et'k'elu: kelleşmek, saçsız kalmak, saçı dökülmek
op’içu: oruç tutmak
op’ilu: öldürmek
op’in3’k’olu: ince ince ufacık parçalara ayırmak (odun vb)
op'lanu: planlamak
op’ro3u: meyve soymak
ora: zaman, vakit, süre
oragadu: darmadağan etmek, künfeyekün etmek, aşırı derecede dağıtmak
oraxat’u: rahatlamak
orak’alu: zil sesi çıkarmak, zil çalmak
oran3’k’ironi: çıngırak
oran3'k'iru: çıngırdamak
oraşi oqopinu: zamanı olmak, müsait olmak
orazu: razı olmak
orçu: sermek
orç'ak'u: sıkışmak, araya sıkışık halde ezilmek
(meşorç’ak’u: araya sıkıştırmak, araya sıkışmak
ğormas k’et’i komeşorç’ak’es/deliğe çubuk sıkıştırdılar)
ordu: büyü(t)mek
ordo: tez, acil
ordonurot: erken olarak, erken şeklinde
ordoşen: acil olarak, tez elden, acele
ordapu: büyüttürtmek, geliştirtmek, yetiştirtmek
ordo: erken, tez
ordonali: erken oluşmuş
ordu: büyümek, geliştirmek, yetiştirmek
orezilu: rezil olmak
orgu: dikmek, ekmek (meyve ekmek vb)
ork'ine: eksik
ork'inoba: eksiklik
ortvali: battaniye, başlık, örtü
oruba: ırmak, küçük dere
orzo: sandalye, taht
osağiru: sağır olmak, sağırlaşmak
osağu: canlanmak
osalidaru: dayanışma yapmak
osap'aru: rengi bezi gitmek, uyuşuklaşma
osap'ru: sabretmek
osarxoşu: sarhoş olmak, sarhoşlaşmak
osaru: sarılaşmak
oseramonu: merasim düzenlemek
osimadu: düşünmek
osiminu: dinlemek
osincu: ok atmak
oskidu: yaşamak, kalmak
oskinu: sessiz kokulu şekilde osurmak
oskiru: sönmek
osku: yumurtlamak
oso3ialu: sosyalleşmek
osalu: sallamak
osaru: sarılamak, sarılaşmak
oseti: oset, asetin
osetia: osetya
oseturi: osetce
osimadu: düşünmek
osiminu: dinlemek
oselapu: kaldırtmak
oselu: kalkmak
osincu: ok atmak, sınamak
oskedinu: geçinmek, yaşamak
osrimu: oynaşmak, meşk etmek
osteramoni: oynanılacak, oyuncak
oster(am)u: oynamak
ostibinapu: susturtmak
osterapu: oynattırmak
ostibu: susmak, sessiz kalmak
ostiku: yolmak, parçalamak
osto(mi)lu: atmak (kurşun atmak vb)
ostvinu: ıslık çalmak
ostvu: kopmak, kaymak
osubukanu: hafifle(ş)mek
osumu: (osvu) sürmek
osuri: hanımefendi, bayan, kadın
osurp'at'oni: hanımefendi
osuv(er)u: yol yordam göstermek
osvare: sayma yeri, dizme yeri
osvaru: saymak, dizmek
(amasvaru/gamasvaru: dizmek, sıralamak, terefferuatlıca anlatmak, aktarmak (laf vb), sır vermek
mutu va ptkvişakis mteli xolo kogamamisvaru/bir şey demeye kalmadan her şeyi bana açıkladı
mteli xolo dişkape gale amasvarerenan/bütün odunları dışarya dizmişler)
(gosvaru: dizmek
mteli xolo kogosvarerenan/tamamını dizmişler)
(gelasvaru: üst üste dizmek, yan yana ardı sıra dizmek
berepek gale kogelinsvarerenan/çocuklar dışarı ardı sıra dizilmişler)
(keşasvaru: dizmek, bir araya getirmek, bir araya toplamak, teferruatlıca aktarmak, teferruatlıca aktarmak
dişka keşasvarerenan/odunu dizmişler
m3udişişi mo keşamisvarup/bana boşuna açıklama yapma)
(gejasvaru: üzerine dizmek
març’a steri dişka kogejasvarerenan/ardı sıra dizilmiş odun birikintisi şeklinde odunları üst üste dizmişler)
(dolosvaru: derin bir yerde dizmek, çukur yere (yerde) dizmek
ğaliş p’icis dişka kodolosvarerenan/dere kenarın(d)a odun dizmişler
yaşik’is dolokunepe kodolosvarernan/sandığa elbiseleri dizmişler)
(eşasvaru: dizmek, biraraya toplamak, teferruatlıca açıklama yapmak
mu bğodaminon ma, m3udişişi mo eşamisvarup/ne yapacağım ben, boşu boşuna bana anlatma (bana açıklama yapma))
(elasvaru: üst üste dizmek, yan yana dizmek
em beres mundes na bu3xa uk’vat’an xe elasvareri golun/o çocuğun ne zaman tırnaklarını kesseler tırnaklarını avucuna değdirmeden gezer (parmaklarını kullanamaz))
(e3’asvaru: örtülü bir yerin altında dizmek
3’ap’aş tude tuğulape e3’asvares/damlanın latına (çatının altına) tuğlaları dizdiler)
(gosvaru: etrafını çevirmek, dikçe durumda dizmek
oxorişi gomorgva ncalepete kogosvares/evin etrafı ağaçlarla çevirdiler)
(golasvaru: yan yana dizmek, sırasıyle dizmek
dişka akiri kogolasvarerenan/odunu yandan dizmişler)
(goşasvaru: yan yana dizmek, ardısıra dizmek
getasules k’et’epe kogoşosvarerenan/bostana çubukları saplamışlar)
(mesvaru: yan yana dizmek, sırasıyla dizmek
kva komesvarasunon/taş dizecek)
(mosvaru: seçmek (içine doğru seçmek)
mu isvari do brinci 3xuni?/ne seçtin de pirinç ayıkladın?)
(molasvaru: biriktirip kapalı bir yere koymak veya dizmek/biriktirmek (ot vb)
bak’is tipi komolosvarerernan/ahıra otu doldurmuşlar (dizmişler))
(mok’asvaru: arkasına dizmek
k’ap’ulaşk’ele tipi komok’osvarerenan/arka tarafa ot dizmişler)
(mojosvaru: üzerine dizme, dolu bir şeyin iç tarafından üzerine dizmek
t’ik’inas tipi komojosvarerenan/sepetin üzerine ot dizmişler)
(ok’osvaru: bir arada dizmek, beraber dizmek
kvape kok’osvarerenan/taşları dizmişler)
osvu: sürmek, el değdirmek
oşalu: kötülemek, kötü referans vermek
oşatxu: silkelemek (çalı cırpı vb), kıpırdatma haliyle ıslaklığını almak veya sallamak (çalı çırpı vb)
oşexvarçalu: havuz şeklini almak
oşenu: şenlenmek, şenletmek
oşetxu: ayaz vurmak
oşi: yüz
oşignu: işitmek
oşikyaru: kıymete binmek, yok derecede az olmak/bulunmak, ulaşılamamak, ulaşılamayacak hale gelmek vb
oşik’inu: hıçkırmak
oşinaxu: saklamak
oşinu: anmak, hatırlamak
oşirapu: aşındırtmak
oşiralu: şırıldamak, şırıl şırıl ses çıkarmak (sesteş)
oşirşoleri: karmakarışık
oşirşolu: sistemi bozmak, karmakarıştırmak, dağıtmak vb
oşiru: aşınmak, şırıldamak, yormak, erimek
oşişolu: elleyip bozmak, elleyip karıştırmak, karıştırmak, dağıtmak, birbirine geçmek
oşit'inu: hapşırmak
oşkaşi: ortanın
oşkena: orta, meydan, alan, saha
oşkenani: ortanca
oşkenas gamaqonu: ortaya çıkarmak, ortaya koymak
oşkena seri: ortanca akşam
oşkenapu: ortalatmak
oşkenu: ortalamak
oşku: yutmak
oşkurinu: korkmak, korkutmak
oşkuroni: korkulacak
oşkvidu: boğmak, boğulmak
oşletinu: kandırmak, kurtarmak
oşlu: esirgemek
oşmaru: işaret etmek
oşolapu: ıslattırmak
oşolu: ıslatmak
oşu: işlemek
oşumeşi: bıyık
oşumoni: kızılacak, kızmayla alakalı, içilecek, içmeyle alakalı, içilmesi gereken
oşumu: sinirlenmek, kızmak
oşurati: can yeri, kritik yer
oşuru: koklamak
oşvapu: içtirtmek, işlettirmek
oşvelapu: yardım ettirmek
oşvelu: yardım etmek
oşvu: örmek, içmek (su vb)
oş3'ana: yüzyıl, asır
oş3’aneri: yüz yıllık, yüz yaşında
oş3'anura: yüzyıl, yüzyıllarca
otamamu: tamamlamak
otanu: aydınla(n)mak, aydınlanma(k), gün doğumu
otasu: ekin ekmek
otexu: gurbetçi olma(k) (gurbette yaşamak), gurbetçilik yapmak
otescilu: tescil etmek, tescillemek
oteşkilu: teşkil etmek, oluşturmak
otxialu: fokurdamak
otxo: dört
otxooşi: dörtyüz
otxozu: taramak, kovmak
otxu: yün ipi yapmak
otirale: taşınma işine yarayan
otirapu: taşıttırmak
otirtinu: titremek
otiru: taşımak, sürünmek/sürüklemek (yerde sürünmek veya sürüklenmek)
(amatiru: içeriye doğru sürüklemek, içeri doğru almak, içeri doğru taşımak
dişkape doloxe kamatiru/odunları içeri aldı (sürükledi/taşıdı))
(gamatiru: dışarıya doğru sürüklemek, dışarıya doğru almak, dışarıya doğru taşımak
çayiş bezepe gale kogamatiru/çay sergilerini dışarıya sürükledi (taşıdı/aldı))
(gelatiru: aşağıya doğru sürüklemek, aşağıya doğru taşımak
andğa nonç’onaşen dişkape kogelatiru/bügün nonçonadan odunları aşağı doğru sürükledi (taşıdı/indirdi))
(dolotiru: aşağıya doğru sürüklemek, aşağıya doğru taşımak, derin bir yereden başka bir yere nakletmek, derin bir yerden başka bir yere taşımak (sürüklemek/çekmek)
paxuratişen kyutuğepe kodolotires/paxuratiden kütükleri çektiler (taşıdılar))
(eşatiru: aşağıdan yukarıya çıkarmak, derin bir çukurdan veya bir yerden yukarıya çıkarmak, yukarıya doğru sürüklemek
ar giçkit’at’ik’on, bere muepete ğalişen na keşatires!/bir bilseydin çocuğu nelerle dereden çıkardıklarını!) (elatiru: aşağıdan yukarıya sürüklemek, aşağıdan yukarıya aktarmak, aşağıdan yukarıya çekmek, aşağıdan yukarıya taşımak
kyutuği jindole elatiru/kütüğü yukarıya sürükledi (çıkardı/taşıdı))
(e3’atiru: yerde sürterek sürüklemek
terluği e3’atirups do gulun/terliği yere sürtüyor ve öylelikle geziyor)
(gotiru: gezdirmek, götürmek, sürüklemek, taşımak
bere mo gotirup/çocuğu sürükleme (gezdirme))
(goşatiru: boş boş avarece dolaşmak
m3udişişi mo goşitire/boşu boşuna dolaşma
mutu skani va qverenan do ar xvala elole akole goşitirerenan/hiçbirşey yapmamışlar ve sadece orda burada sürtmüşler
goşatirute mutu skani va gaqven/avarece dolaşmakla hiçbir şeye sahip olamazsın)
(meşatiru: ara bir yere girmek, ara bir yerde sürüklemek, bir yere doğru sürüklemek, sürüklemek, bir ara yere sokmak, bir ara yere sürüklemek
coğorik gyak’nu do movvalu bagenis komeşatiru/köpek ayakkabıyı aldı (ısırdı) ve mereğe sürükledi (götürdü))
(motiru: yerde sürüklemek, sürüklemek, getirmek
dişka mot motiri?/odunu niçin getirdin (sürükledin)?)
(mok’atiru: yandan/arkadan sürüklemek veya getirmek
gyak’ni do jimok’aşen 3xik’i komok’atiri/tut (al) ve evin arkasından çalı getir (sürükle))
(moşatiru: kapalı bir yerden çıkarmak, kapalı bir yerden sürüklemek, kapalı bir yerden getirmek
germaşen dişka komeşatiri/dağdan odun çıkar (getir))
(ok’otiru: yerde sürüklemek, sürükleyip bir araya getirmek
bezepe 3’in3’i do ar svas kok’otvi/bezleri çek ve bir yere topla (getir/sürükle))
otiruşi: taşınma işine yarayan, taşınması gereken
otitizu: titizlenmek
otku: söylemek, demek
otkuşi: söylenilecek, söylenmesi gereken
otkvapu: söylettirmek
otragu: örterekten gizlemek, saklamak
otvu: örtmek
(gejatvu: üzerine örtmek
beres otvale kogejotvi/çocuğun üzerine battaniye ört)
(mejotvu: üzerine örtmek
k’oçis yorğani komejotvi/adama yorgan ört)
(motvu: örtmek
ç’eris k’eremidi komotverenan/çatıya kiremit örtmüşler)
(mojotvu: üzerine örtmek
çayiş jin bezi komojotvi do va xomas/(taze yoplanmış yeşil çayın) üzerine bez ört ve kurumasın)
(ok’otvu: yan yana örtmek, üst üste örtmek
txiri kok’otvi/(bezin üzerne serlmiş) fındığı ört)
ot’ağanapu: kavurtmak
ot’ağanu: kavurmak, kızartmak (balık vb)
ot’axapu: kırdırtmak
ot’axu: kırmak, kırılmak
ot’axuşi: kırma/kırılma ile alakalı, kırılacak, kırılması gereken
ot'ak'u: ağzını buruşturmak
ot’alaxu: çamurla(n)mak
ot’alu: atmak (bir hedefe doğru atmak), sallamak, isabet ettirmek, ardına bırakmak, birisine ayırmak
(amat’alu: yukarıya doğru atmak, bir hedefe doğru yukarı istikamette atmak
m3xulis ka amut’alu/armuta taş attı/artmut ağacına taş isabet ettirdi)
(gamat’alu: aşağıya doğru atmak, bir hedefe doğru aşağı istikamette atmak, atmak suretiyle aşağı istikamete göndermek
varangelite gemtumani gamut’alu/teleferikle aşağıya doğru gönderdi
arguni tumbiş 3’ale gamut’alerenan/baltayı rampanın altına savurlamışlar)
(got’alu: bir hedefe sallamak, rastgele sağa sola sallamak
ekole akole mo gut’alep, dulya skani mç’ipaşaşi qvi/oraya buraya savurlayıp durma, işini düzgünce yap)
(gelat’alu: aşağıya doğru sallamak, ardına (ardından) veya arkasına (arkasından) bırakmak
gemtumani kva gelut’ales/aşağıya doğru taş salladılar/aşağıya doğru ona doğru taş salladılar)
(geşat’alu: üst bir yerde herhangi bir şey bırakmamak, üst bir yere veya yıkarıya doğru herhangi bir nesnenin arasına bir şey (şeyler) karıştırmak
çayiş jin mutu mo geşat’alup/çayın üzerine bir şey katma (karıştırma))
(gejat’alu: üzerine atmak, üzerine katmak
dişka kogejamit’alu/üzerime odun düştü/üzerime odun attı)
(dot’alu: ardına bırakmak
çkimişeniti kodomit’ali/benim içinde ayır (bırak))
(dolot’alu: yukarıdan aşağıya doğru yere atmak, ardına bırakmak, dibinde bırakmak, dibinde bir şey bırakmak
kvadidi gemt’i dolot’ales/kayayı aşağıya doğru itelediler (attılar))
(ejat’alu: üzerine atmak, üzerine isabet ettirmek
istoli do kejut’ali/at ve üzerine isabet ettir)
(ke3’at’alu: arkasına atmak, önüne atmak, ardına bırakmak
gzas mevit’işi k’ap’ulas k’at’i k’e3’at’amit’ales/yolda giderken arkama (arkamdan) çubuk salladılar)
(golat’alu: hedefe doğru yan taraftan sallamak
pi3ari kogolamit’ales/bana tahta attılar/bize tahta attılar)
(goşat’alu: araya laf sokmak, uzaktan atmak, araya atmak, araya sokuşturmak
osiminu giçkit’as, m3udişişi nena mo goşamit’alup/dinlemeyi bil (bilesin) boşu boşuna bana laf sokma
ğormas bezi koguşut’ales/deliğe bez soktular
tude na norçun çayis daz’i koguşut’ales/yerde serili olan çaya diken karıştırdılar
kva kogoşut’ales/taş attılar/ona taş attılar)
(go3’at’alu: önüne atmak, önüne karıştırmak, önüne tıkamak
gzas mevit’işi topi kogo3’amit’ales/yolda giderken bana top isabet ettirdiler/yolda giderken önüme top attılar)
(meşat’alu: herhangi bir gizli yere atmak, araya atmak
bere odas komeşut’ali/çocuğu odaya gizle)
(mojot’alu: üzerine aşırarak sallamak, üzerine aşırarak atmak
k’ardi mojamit’ales/üzerime (üzerimden) kalınca toprak attılar)
(mot’alu: atmak, isabet ettirmek
pistolite mut’ales/tüfekle isabet ettirdiler/ona silah attılar/ona ateş açtılar)
ot'amaxu: kıskanmak, çekememek
ot’ast’ik’u: tasdik etmek, onaylamak
ot'et'elu: çıplaklaş(tır)mak, çırıl çıplak soymak
ot’ibinu: ısıtmak (su vb sıvı), ısınmak
ot'işonu: ovmak (kafayı ovmak), insan kafasını cimcikleme şeklinde masaj yapmak
ot'k'ap'u: şapurdatmak, diliyle şapur şupur ses çıkarmak, vurmak (kemerle vb)
ot’k’ialu: anlaşılmayacak şekilde saçma sapan konuşmak, tir tir ses çıkarak abuk subuk konuşmak (sesteş)
ot’k’oçu: atmak, savurlamak, sallamak
(amat’k’oçu: içeriye doğru atmak
dişka doloxe amat’k’oçu/odunu içeriye attı)
(gamat’k’oçu: dışarıya doğru atmak
bere oxorişen kogamat’k’oçes/çocuğu evden attılar)
(gelat’k’oçu: aşağıya doğru atmak
dişka kogelat’k’oçes/odunu attılar)
(gejat’k’oçu: üzerine atmak, rastgele biçimde üzerine atmak, rastgele biçimde yukarıya atmak
tipis daz’i kogejat’k’oçerenan/otun üzerine diken atmışlar/ota rastgele diken atmışlar)
(mojat’k’oçu: üzerine atmak
lazut’is tipi mojat’k’oçes/mısırın üzerine ot atmışlar)
(dolot’k’oçu: içeriye doğru atmak, kapalı derin bir yere doğru atmak
k’uyis ğeri kodolot’k’oçu/kuyuya mısır sapı attı)
(elat’k’oçu: yan tarafa atmak, paralel istikamette atıvermek, para veya herhangi bir şeyi bir köşeye atma eylemiyle biriktirmek
para dido mo imxor, ar sotxanis elat’k’oçi dobağine şeni/çok fazla para yeme, bir köşeye atıver (bir köşede biriktir) yetecek kadar
dişka ar sotxanis elat’k’oçes/odunu herhangi bir yere attılar (sallayıverdiler))
(go3’at’k’oçu: önüne doğru atmak
3’oxle kogo3’avut’k’oçi/onun önüne doğru attım/ona doğru attım)
(mejat’k’oçu: yukarıdan aşağıya doğru atmak (atıvermek)
jindole ka komejavut’k’oçi/üst taraftan ona taş attım/ona doğru üst tarafına taş attım)
(molat’k’oçu: kapalı bir yere rastgele atmak
axiriş dişka komolavut’k’oçi/onun için ambara odun attım/ambarlık odunu onun için atma süretiyle doldurdum)
ot’k’omile: atma işine yarayan, cephane
ot’k’omilu: atmak, sallamak, savurlamak, bir kenara başıboş halde bırakmak
ot’k’ominale: atma işlerinin yapıldığı yer, cephanelik
ot'k'orinu: osurmak
ot'ra3'u: sıvı şeklinde sıçmak
ot’rik’e: bıldırcın
ot'roxu: kır(ıl)mak
ot'ut'onu: butlamak
ot’u3anu: ısıtmak, sıcaklaştırmak
ot’va3apu: çatlattırmak
ot’va3u: çatlamak, çatlatmak, patlamak
ovalu: sallamak (el, dil vb)
ovro: sekiz
ovrooşi: sekizyüz
ovroşilya: sekizbin
ovromilyoni: sekizmilyon
ovulu: örneklemek, örnek vermek
oyanu: geç kalmak, gecikmek
oyaralu: yarala(n)mak
oyasaxu: yasaklamak
ozdu: çekmek
(gelazdu: aşağıya indirmek (cansız/pantolon vb)
şarvali gelizdi/pantolonu(nu) indir
ijdoni gelizdi/donunu indir)
(ke3’azdu: yukarıya kalmak, yukarıya kaldırmak (pantolan vb), isyan etmek
dudi ke3’azdu/kafasını kaldırdı/isyan etti)
(yezdimu: almak (yerden yukarı doğru kalmak), tempo attırmak (ayakla)
k’uçxe yizdi/tempo arttır)
(eşazdu: yukarı çekmek
lambas eşizdi/lambayı yak)
(elazdu: aşağıya indirmek
onluği kelizdi/önlüğü indr)
(e3’azdu: yukarıya kaldırmak
toma e3’amazdu/saçım diklendi)
(golonzdu: uzatmak, yanlamamasına uzatmak
k’uçxe mo golonzdip/ayağını uzatma)
(golozdu: kapatmak, kesmek (musluk vb), çevirmek (musluk vb), örtmek (perde vb)
perde golozdi/perdeyi ört
musluği mo golozdup/musluğu kapatmak (çevirme))
(mok’ozdu: aşağıya doğru çekmek (ip vb)
gyak’ni do mok’uzdi/tut ve çek (onu))
(ok’ozdu: sıkmak, kuvvetlice beraber halde sıkmak, sıkışmak, sıkıştırmak
qalis kok’ozdes/boğazını sıktılar
qurz’eni ok’ozdi do don3iri/üzümü sık ve süz)
(ge3’azdu: aşağıya indirmek (bir hedefi vb)
qa ge3’uzdi do çk’omi/dalı aşağıya indir de ye)
(geşazdu: (bir aradan) aşağıya doğru indirmek
qa geşazdi/dalı indir)
(dolozdu: aşağıya indirmek (lamba vb)
lambas doluzdi/lambayı kapa/lambanın düğmesini aşağıya doğru indir)
(yezdimu: almak, kaldırmak (yukarıya doğru)
pi3ari yezdi/tahtayı kaldır)
(keşazdu: yukarıya çıkarma/yukarıya çekmek (lamba vb)
lambas keşazdi/lambanın fitilini yukarıya çek)
(elazdu: yukarıya çekmek
İjdoni elazdi/donunu yukarıya çek
(e3’azdu: bir şeyi yukarıya doğru kaldırmak
ti e3’azderen/başını kaldırmış)
(golazdu: yana doğru çekmek, yana doğru kapatmak (pencere vb)
pencere golozdi/pencereyi kapa)
(go3’azdu: ön taraftan çekmek, ön tarafından kaldırmak, ön tarafından çekilmek, ön tarafından kapatmak
nek’na go3’amizdi/önümdeki kapıyı kapat)
(mok’azdu: yandan veya arkadan kapatmak, yandan veya arkadan örtmek/çekmek
nek’na mok’ozdi/kapıyı kapa (ört))
(moşazdu: dışarı doğru çekmek, dışarı doğru açmak
çekmece moşazdi/çekmeceyi aç (çıkar))
ozenginu: zenginleşmek
ozimoni: ölçme işine yarayan, ölçülmesi gereken
ozimu: ölçmek
oziyanu: ziyan olmak
ozmonu: düşünmek
ozu: ezmek
ozop'onu: demek
oz’abunu: hastalanmak
oz'angu: gagalamak
oz'gu: sıçmak
oz'ğapule: doyuracak (lokma vb), doyulan yer
oz'ğu: doymak
oz'inu: mevcut olmak, üzerinde durmak
oz’irapu: göründürmek, göstermek
oz’ir(am)u: görmek, görünmek
oz’iz’ginu: titremek
oz’i3inoni: gülünç, komik
oz’i3(in)u: gülmek
o3adu: test etmek, sınamak, denemek
o3edale: deneme yeri, denethane
o3xank’u: gagalamak
o3xap’u: sıçratmak (su/çamur vb)
o3xip’olu: cimciklemek
o3xoci: tarak
o3xone: tavan
o3xont’u: sıçramak, zıplamak, hoplamak, atlamak, dalmak
(ama3xont’u: içeriye doğru sıçramak, aniden birdenbire var olmak, aniden birdenbire oluvermek, aniden birdenbire bitivermek
mç’acik nek’na va gom3’k’işakis ama3xont’u/sinek kapıyı açmamı beklemeden sıçrayıverdi)
(gama3xont’u: dışarıya doğru sıçramak
k’oçik nek’na a gom3’k’işais gale kogama3xont’u/adam kapıyı açmamı beklemeden dışarı doğru sıçrayıverdi (atıldı))
(gela3xont’u: aşağıya doğru bir hedefe sıçramak
ofut’eşa jilendo kogela3xont’u/bahçeye ist taraftan sıçradı)
(geşa3xont’u: yukarıdan aşağıya doğru sıçramak
maqaqepek kogeşa3xont’es/su kurbağalar aşağıya doğru sıçradılar)
(eşa3xont’u: yukarıya doğru sıçramak
maqaqik ğalişen keşa3xont’u/su kurbağası dereden yukarıya doğru sıçrayıverdi)
(dolo3xont’u: yukarıdan aşağıya doğru kapalı bir yere doğru su topluluğuna veya su birikintisine atlamak veya sıçramak
berek ğalis kodolo3xont’u/çocuk dereye atlama suretiyle dalıverdi)
(e3’a3’xont’u: bir şeyin altından yukarıya doğru zıplamak veya sıçramak
ncas e3’a3xont’u do qape kogoşatxu/ağacın altından ağaca sıçradı ve dalları silkeledi)
(ye3xont’u: yukarıya doğru şiddetli bir biçimde atlamak, yukarıdan aşağıya şiddetli bi biçimde zıplamak, yukarıdan aşağıya şiddetli bir biçimde saldırmak
berek ye3xont’u do gen3xodoreşi lamma kogot’axu/çocuk sıçradı ne tavandaki lambayı kırdı)
(go3’a3’xont’u: öne doğru atlamak, öne doğru zıplamak
seri nonç’onas mevit’işi mk’yapuk kogo3’ami3xont’u/gece nonçona’da giderken çakal önüme doğru sıçra(yıver)dı (düşüverdi/önüme çıktı))
(me3xont’u: zıplamak
tumbişen mep3xont’i/rampadan atladım)
(meşa3xont’u: araya atlamak, kapalı bir yere (yerde) araya atlamak veya zıplamak
kotumek okotumales komeşa3xont’u/tavuk kümese atladı (kümese) uçtu)
(meja3xont’u: üzerinden atlamak, bir engelden atlamak
tumbişen komeja3xont’u/rampadan (setten) atladı)
(mok’a3xont’u: karşıdan karşıya atlamak, yandan atlamak, yan istikametten atlamak
k’oçepek ak ğalişk’elen komok’a3xont’es/adamlar buraya dere tarafından sıçradılar)
o3xont’(in)u: sıçramak, zıplamak
o3xonu: taramak
o3xop’u: kesilmiş dal budak vb şeyleri gövdelerinden ayırmak (ağaç, dal vb)
o3xot'u: ayıklamak (balık vb)
o3xuk'u: buruşmak, buruşturmak
o3xunu: ayıklamak, seçmek
o3xunuşi: ayıklanacak, ayıklanması gereken
o3igu: saplamak, batırmak
(gama3igu: saplamak, saplayıvermek, takmak veya dizmek (fındık vb)
txirepe gama3igi/ fındıkları sapla (diz/tak))
(gelo3igu: yanına saplamak, üzerine saplamak, üzerine takmak (gül vb)
ceketis vardi gelo3igu/cekete gül taktı)
(dolo3igu: batırmak, derince saplamak, saplamak
k’oçis xami dolo3iges/adama bıçak sapladılar)
(ela3igu: yanına saplamak, yan tarafına saplamak, yan tarafa dikmek
lobias xaşari kela3igi/fasülyeye sırık dik)
(go3igu: saplamak
getasules kogo3iges/bostana sapladılar (diktiler))
(goşa3igu: araya sapla(n)mak, araya dikmek
ğoberişi şkas koguşi3iges/çeperin arasına sıkıştılar (saplandılar))
(me3igu/no3igu: saplamak
me3igale kono3igi/kancalı iğneyi (ona) tak)
(meşa3igu: araya saplamak, araya dikmek
k’et’i komeşo3iges/çubuk sapladılar (sıkıştırdılar))
o3ingolu: meyvenin bolca mevcut olması
o3onu: iplik vb nesneye dizmek
o3’alu: yüz yüze karşılaşmak
o3'ap’u: damlamak
o3'ilaxu: sıkma suretiyle suyun almak (çamaşır, meyve vb), yoğurmak (meyve, çamaşır vb)
o3’ilaşe: meyve toplama cihazı
o3’ilu: dalından koparmak suretiyle toplamak (meyve, çay vb)
(go3’ilu: toplamak, bir cisim üzerindeki ürünü koparma şeklinde toplamak
m3xuli kogo3’ili/armut topla)
(gela3’ilu: yandan toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak
nap’iri kogela3’ili/parael istikamette topla/ekineği topla)
(geşa3’ilu: toplamak, üsten/üstünden toplamak, üzerinden ara ara veya seyrek seyrek toplamak
çayi kogoşa3’iles/çayı topladılar/çayı üsten üsten topladılar)
(dolo3’ilu: çukur bir yerde toplamak, derince toplamak, derince koparmak (maydanoz vb), toplamak
ç’iç’ami dido derini kodolo3’ilerenan/maydanozu çok derin toplamışlar (koparmışlar))
(meşa3’ilu: içinden toplamak, yer yer toplamak, toplamak
txiri kome3’iles/fıdığı topladılar)
(mok’o3’ilu: arka taraftan toplamak, yan taraftan toplamak, toplamak
k’ap’ulaşk’ele komok’o3’iles/arka taraftan topladılar)
(ok’o3’ilu: karşılıklı toplamak, karşı karşıya toplamak, beraberce veya bir arada toplamak, toplamak
ont’uleşi lazut’i ok’o3’iles/tarlanın mısırını (hep beraber) topladılar)
(gola3’ilu: ardı sıra toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak
berepek em gemti setişi çayi mç’ipaşaşi kogola3’iles/çocuklar o bayır setin çayını güzelcene topladılar)
o3’iluşi: toplanılacak, toplanması gereken
o3’inu: tartmak
o3’in3’u: tutup çekmek (yukarıdan aşağıya), asılmak, kendine doğru çekmek (aşağıya doğru)
o3'iru: çığlık atmak, göstermek
o3’ip’olu: cimciklemek, yara/kabuk/sivilce vb şeyleri ellemek/koparma veya tırnaklamak
o3’k’edapu: baktırtmak
o3’k’edu: bakmak
(ama3’k’edu: içeri bakmak, içeri bakınmak, içeri aralayıp kaçamak veya bakmak (kapıdan vb), gözleriyle süzmek
nek’na gon’k’es do ama3’k’edes/kapıyı açtılar gizlice naktılar)
(gama3’k’edu: dışarı bakmak
berek pencereşen kogamin3’k’edu/çocuk pencereden bakındı/çocuk pencereden dışarı baktı)
(go3’k’edu: bakmak, yukarıya bakmak
pencereşen gama3’k’edes/pencereden baktılar
ncalepes kogo3’k’edes/ağaçlara baktılar)
(gela3’k’edu: yukarıdan aşağıya bakmak
jindolen gela3’k’edes/yukarıdan baktılar)
(gyo3’k’edu: aşağıya bakmak, tepeden tırnağa boylu boyunca bakmak, tepeden tırnağa boylu boyunca süzmek, çocuklara bakmak, çocuklara bakıcılık yapmak, bakarak kontrol etmek
gyaris kogyo3’k’edes/yemeğe baktılar/yemeği kontrol ettiler)
(keşa3’k’edu: yukarıya bakmak
rak’anis keşa3’k’edes/tepeye baktılar (bakındılar))
(e3’a3’k’edu: aşağıdan bakmak, çabucak yukarıya bakmak, bir nesnenin cismin altından yukarıya bakmak, bir hedefe bakmak
pencereşen vo3’k’ert’işi e3’ami3’k’edes/pencereden bakarken bana aşağıdan yukarıya doğru baktılar)
(dolo3’k’edu: bakmak, kapalı bir yere veya derin bir yere bakmak, kapalı bir yerin içine bakmak, kapalı bir şeyi açıp bakmak (dolap vb)
berepek tuvaletişi k’uyis kodolo3’k’ederenan/çocuklar tuvalet kuyusuna bakmışlar)
(ejo3’k’edu: üzerinden bakmak, üstünden bakmak
dişkas ejo3’k’edes/odunun üzerine baktılar/üst taraftan odunun üzerine baktılar)
(eşa3’k’edu: araya veya arasından bakmak, aşağıdan yukarıya bakmak, aşağıdan yukarıya bir hedefe doğru bakmak
ç’eris eşa3’k’edes/çatıya baktılar)
(ela3’k’edu: bakmak, yukarıya bakmak, yukarıya çıkıp bakmak
hele ar k’ela3’k’edi, mu ikips?/hele bir bak bakalım ne yapıyor?)
(keşa3’k’edu: yukarı bakmak, yukarı bakınıvermek, yukarı bakarak, yukarıyı süzmek, bir şeye alt taraftan bakarak göz ucuyla süzmek
berek tudendo keşi3’k’edu/çocuk alt taraftan bakınıverdi (baktı))
(go3’k’edu: bakmak, açıp bakmak, açıp kontrol etmek
luqus kogo3’k’edi/lahanaya bak/lahanayı kontrol etmek)
(goşan3’k’edu: toplu veya birikmiş bir nesnelere bakmak veya bakınıvermek, çepeçevre bakınıvermek, etrafını süzmek, etrafına bir seferde öylesine bakmak
mt’k’as amaxtaşi ipti ar k’ayi kogoşin3’kedi, pat’işi skindina va na çkva mutu va rt’as/ormana girerken ilk başta bir bakınıver, kötü hayvan veya başka bir şey olmasın)
(go3’a3’k’edu: ön tarafına bakmak, bakınıvermek, irdelemek, bakıp incelemek
ar mitxanik nit’uşi kogo3’a3’k’edu/bir adam giderken ön tarafına doğru baktı)
(menda3’k’edu: bakmak, bakınıvermek
ar menda3’k’edi hele, mu gorups/bir bak hele, ne arıyor)
(ok’o3’k’edu: karşılıklı bakmak, bir arada bakmak, bir arada bakınmak
ok’i3’k’edes do entepes iz’i3es/hep birlikte onlara baktılar ve güldüler)
o3'k'omilu: bakmak, bakınmak
o3’k’u: sökmek
o3’k’unu: ağrımak
o3’onu/a3’onu: zannetmek
o3'opxu: derlemek, herhangi bir göreve seç(il)mek veya atanmak vb (çkva mu ginon, dudmamxunale dogi3’opxerenan ya!/daha ne istiyorsun seni başkan seçmişler/kabul etmişler/yapmışlar ya!) o3’u3’onu: emmek
p
padişaxi: padişah
pağeri: temizlenmiş
paği: temiz
pağoba: temizlik
pak’la: meşale
palo: yavan, katıksız
paluri: alev
pampari: ibik
pangara: büyükçe ateş
para: para
paraş oxarcu: para harcamak, masraf etmek
parpali: kelebek
pasi: bedel
paşeri: parçalanmış, paramparça edilmiş
patxeri: silkelenmiş
patkaleri: çırpınarak
pazari: pazaryeri
pa3xa: sazdan ev
pa3xi: tırmık
pencere: pencere
pen3'o: sümüklü böcek, salyangoz
periş oktiru: renk değiştirmek
perpu: kolay
peşkiri: havlu
peşko: soba
pxeni: çorap ipi ile yapılan ahşap düzenek
pimpili: sakal
pimpiloni: sakallı
pintepuna: çöplük
pintala: pislik, pis atık
pinti: pis
pintigenomskide: pis artık, çöp
pintoba: pislik kavramı, kirlilik
pintoni: kirli
pirali: eşkıya
pişmani: pişman
pişmanoba: pişmanlık
pi3ari: tahta
porça: gömlek, elbise
posti: post
poşa: çingene
pot'a: pota
pot'lik'a: şişe
prensi: prens
puci: inek
pukiri: çiçek
pukirepuna: çiçeklik
pukrinora: ilkbahar, çiçek vakti
pukşinaru: patlayan mısır
pukvela: akça ağaç
punçxa: ekmek kırıntısı, kuru gıda kırıntısı vb
punçu: vajina
pun3kuli: mısır püskülü, püskül
pupuli: yara, çıban
pupuloni: çıbanlı
purpu: akciğer
putxa: uçak
putxaşdixa: hava meydanı
padişaxi: padişah
pağeri: temizlenmiş
paği: temiz
pağoba: temizlik
pak’la: meşale
palo: yavan, katıksız
paluri: alev
pampari: ibik
pangara: büyükçe ateş
para: para
paraş oxarcu: para harcamak, masraf etmek
parpali: kelebek
pasi: bedel
paşeri: parçalanmış, paramparça edilmiş
patxeri: silkelenmiş
patkaleri: çırpınarak
pazari: pazaryeri
pa3xa: sazdan ev
pa3xi: tırmık
pencere: pencere
pen3'o: sümüklü böcek, salyangoz
periş oktiru: renk değiştirmek
perpu: kolay
peşkiri: havlu
peşko: soba
pxeni: çorap ipi ile yapılan ahşap düzenek
pimpili: sakal
pimpiloni: sakallı
pintepuna: çöplük
pintala: pislik, pis atık
pinti: pis
pintigenomskide: pis artık, çöp
pintoba: pislik kavramı, kirlilik
pintoni: kirli
pirali: eşkıya
pişmani: pişman
pişmanoba: pişmanlık
pi3ari: tahta
porça: gömlek, elbise
posti: post
poşa: çingene
pot'a: pota
pot'lik'a: şişe
prensi: prens
puci: inek
pukiri: çiçek
pukirepuna: çiçeklik
pukrinora: ilkbahar, çiçek vakti
pukşinaru: patlayan mısır
pukvela: akça ağaç
punçxa: ekmek kırıntısı, kuru gıda kırıntısı vb
punçu: vajina
pun3kuli: mısır püskülü, püskül
pupuli: yara, çıban
pupuloni: çıbanlı
purpu: akciğer
putxa: uçak
putxaşdixa: hava meydanı
p'
p'ant'a: daima, sürekli, devamlı
p’ap’axi: kalpak, başlık, şapka
p’ap’uli: dede, ata
p'aradoksi: çelişki
p’aramiti: hikaye, masal
p’araske: cuma
p'ark'i: mısır koçanı
p'aruxa: esmer
p’aşura: hikaye
p’at’i: kötü
p’at’(in)oba: kötülük
p’at’i oxorca: kötü kadın
p’at’işi oqopinu: kötü olmak
p’auri: çığ
p’eci: katı, kalın, yoğun
p’ici: ağız, yüz
p’iciş gama(ma)lu: dili damağı kurumak, aşırı susamak, dili dışarıya çıkmak
p’ici meçameri: yüz verilmiş, şımarık
p’iciş meçamu: yüz vermek, şımartmak
p’ilili: kaval
p’inç’k’u: ateşböceği
p’ira: acaba
p'ivot'i: pivot
p’odia: kucak (insan kucağı)
p'oeti: şair
p'ot'e: hiçbir zaman, asla
p’raskia: pırasa
p'rezident'i: cumhurbaşkanı
p'rizi: ödül
p'rizmogaperi: ödül kazan(dır)mış, ödül kazan(dır)an
p'rizişmogapu: ödül kazan(dır)mak
p’roğoni: üvey, üvey evlat
p'rope3ia: meslek
p'rope3iaş mağalidoguroni: meslek yüksekokulu
p’ro3eri: kabuğu soyulmuş (kabuğu soyulmuş meyve vb)
p'ula: bulut
p’up’uzi: sivilce
p’urzi: büyük sivrisinek, at sineği
p'ant'a: daima, sürekli, devamlı
p’ap’axi: kalpak, başlık, şapka
p’ap’uli: dede, ata
p'aradoksi: çelişki
p’aramiti: hikaye, masal
p’araske: cuma
p'ark'i: mısır koçanı
p'aruxa: esmer
p’aşura: hikaye
p’at’i: kötü
p’at’(in)oba: kötülük
p’at’i oxorca: kötü kadın
p’at’işi oqopinu: kötü olmak
p’auri: çığ
p’eci: katı, kalın, yoğun
p’ici: ağız, yüz
p’iciş gama(ma)lu: dili damağı kurumak, aşırı susamak, dili dışarıya çıkmak
p’ici meçameri: yüz verilmiş, şımarık
p’iciş meçamu: yüz vermek, şımartmak
p’ilili: kaval
p’inç’k’u: ateşböceği
p’ira: acaba
p'ivot'i: pivot
p’odia: kucak (insan kucağı)
p'oeti: şair
p'ot'e: hiçbir zaman, asla
p’raskia: pırasa
p'rezident'i: cumhurbaşkanı
p'rizi: ödül
p'rizmogaperi: ödül kazan(dır)mış, ödül kazan(dır)an
p'rizişmogapu: ödül kazan(dır)mak
p’roğoni: üvey, üvey evlat
p'rope3ia: meslek
p'rope3iaş mağalidoguroni: meslek yüksekokulu
p’ro3eri: kabuğu soyulmuş (kabuğu soyulmuş meyve vb)
p'ula: bulut
p’up’uzi: sivilce
p’urzi: büyük sivrisinek, at sineği
q
qa: dal
qali: boğaz (insan boğazı)
qaligonzderi: uzun boğazlı, ince uzun boğazlı insan
qaliş oqozdu: boğazını sıkmak
qaloni: boğazlı
qilo: kaplan
qini: soğuk
qiniş ge(ma)du/oqinu: üşümek
qineri: soğumuş
qinora: soğuk mevsim, kış
qirqint’oni: kursak
qomineri: kurakça
qomini: kurak
qomuri: erik
qona: (uzaktaki tarla) tarla
qondineri: oyalanarak, gereksiz yere zaman kaybetmiş halde
qondineri qondineri: oyalana oyalana
qoropa: aşk, sevgi
qoroperi: sevgili, aşık
quci: kulak
quciş meçamu: kulak vermek, dikkatini vermek
quci palaska: kepçe kulaklı
quc(i)uogne: sağır, kulağı duymayan
quc(iş)uognoba: sağırlık
qude: ev
qureri: bağırarak
qurz’eni: üzüm
qva: …yapasın
qvaci: testis
qvali: peynir
qvaneri: bir tür lahana yemeği
qvan3’i: bardak, kadeh
qvareli: kısır horoz
qvari: karga
qveri: kör yılan
qvili: kemik
qvileri: öldürülmüş
qviloni: kemikli
qa: dal
qali: boğaz (insan boğazı)
qaligonzderi: uzun boğazlı, ince uzun boğazlı insan
qaliş oqozdu: boğazını sıkmak
qaloni: boğazlı
qilo: kaplan
qini: soğuk
qiniş ge(ma)du/oqinu: üşümek
qineri: soğumuş
qinora: soğuk mevsim, kış
qirqint’oni: kursak
qomineri: kurakça
qomini: kurak
qomuri: erik
qona: (uzaktaki tarla) tarla
qondineri: oyalanarak, gereksiz yere zaman kaybetmiş halde
qondineri qondineri: oyalana oyalana
qoropa: aşk, sevgi
qoroperi: sevgili, aşık
quci: kulak
quciş meçamu: kulak vermek, dikkatini vermek
quci palaska: kepçe kulaklı
quc(i)uogne: sağır, kulağı duymayan
quc(iş)uognoba: sağırlık
qude: ev
qureri: bağırarak
qurz’eni: üzüm
qva: …yapasın
qvaci: testis
qvali: peynir
qvaneri: bir tür lahana yemeği
qvan3’i: bardak, kadeh
qvareli: kısır horoz
qvari: karga
qveri: kör yılan
qvili: kemik
qvileri: öldürülmüş
qviloni: kemikli
r
ragi: kuş yakalama kapanı
raxat'i: rahat
rak’ani: tepe
rayoni: bölge, ilçe, rayon
rdala: büyüme durumu, büyüme hali
ren: var
renciberi: rençber
renciberoba: çiftçilik
rek’t’ori: rektör
rek't'oroba: rektörlük
rizini: rize
rizinali: rizeli
ruba: vadi
run3xi: gökkuşağı
ragi: kuş yakalama kapanı
raxat'i: rahat
rak’ani: tepe
rayoni: bölge, ilçe, rayon
rdala: büyüme durumu, büyüme hali
ren: var
renciberi: rençber
renciberoba: çiftçilik
rek’t’ori: rektör
rek't'oroba: rektörlük
rizini: rize
rizinali: rizeli
ruba: vadi
run3xi: gökkuşağı
s
sabat'oni: cumartesi
sağani: tabak
salidaroba: dayanışma
samargalo: margalya
sapule: mezar
sapulepuna: mezarlık
sap'ara: rengi bezi gitmiş, soluk benizli, uyuşuk
sap'aroba: uyuşukluk hali
sap'oni: sabun
selami: selam
seramonia: seramoni
serenti: serender
seri: gece
seri dğaleri: gece–gündüz
seroşkena: gecenin ortası
si: sen
sica: damat, enişte
sifteri: atmaca
simadgamantane: çağdaş, aydın görüşe sahip
simadgamantanoba: çağdaşlık
simaderi: düşünceli, dalgın
sinori: sınır, hudut
skanebura: kendi kendine
skani: senin
skanik’ala: seninle, seninle beraber
skanisteri: senin gibi
skidala: yaşam, hayat
skidaldixa: yerleşim yeri, yaşam yeri
skidaluri: yaşamsal
skindina: hayvan
skinale: osurukçu (sessiz ve kokulu osuran)
skini: sessiz osuruk
skinura: osuruk böceği, osurukçu
skiri: evlat, erkek evlat
skironi: evlatlı
skit’a: sarı
skuafi: sakal traş bıçağı
so: nereye
sok'ala: nerede
solağani: dalga
sole: nereye, ne tarafa
solendo: ne tarafta(n)
soleşakis: nereye kadar
somerişakis: nereye kadar
sonuri: nereli
soşa: ne tarafa, hangi tarafa, nereye
sotxani: herhangi bir yer
sotxanişen: herhangi bir yerden
soti: herhangi bir yer, sakın, sakın ha!
steğo: avlu
steri: gibi
stveli: sonbahar
stvineri: ıslık çalarak
stvina: ıslık
st’aroşina: eylül
subuka: hafif, hafifce
sum: üç
sumeneçi: altmış
sumoşi: üçyüz
sut'ulia: pazı
suveri: yordam, tarz, teknik, biçim
sva: yer
svanobargene: yerleşim yeri
sveri: sürülmüş, sürtülmüş, boyanmış
sabat'oni: cumartesi
sağani: tabak
salidaroba: dayanışma
samargalo: margalya
sapule: mezar
sapulepuna: mezarlık
sap'ara: rengi bezi gitmiş, soluk benizli, uyuşuk
sap'aroba: uyuşukluk hali
sap'oni: sabun
selami: selam
seramonia: seramoni
serenti: serender
seri: gece
seri dğaleri: gece–gündüz
seroşkena: gecenin ortası
si: sen
sica: damat, enişte
sifteri: atmaca
simadgamantane: çağdaş, aydın görüşe sahip
simadgamantanoba: çağdaşlık
simaderi: düşünceli, dalgın
sinori: sınır, hudut
skanebura: kendi kendine
skani: senin
skanik’ala: seninle, seninle beraber
skanisteri: senin gibi
skidala: yaşam, hayat
skidaldixa: yerleşim yeri, yaşam yeri
skidaluri: yaşamsal
skindina: hayvan
skinale: osurukçu (sessiz ve kokulu osuran)
skini: sessiz osuruk
skinura: osuruk böceği, osurukçu
skiri: evlat, erkek evlat
skironi: evlatlı
skit’a: sarı
skuafi: sakal traş bıçağı
so: nereye
sok'ala: nerede
solağani: dalga
sole: nereye, ne tarafa
solendo: ne tarafta(n)
soleşakis: nereye kadar
somerişakis: nereye kadar
sonuri: nereli
soşa: ne tarafa, hangi tarafa, nereye
sotxani: herhangi bir yer
sotxanişen: herhangi bir yerden
soti: herhangi bir yer, sakın, sakın ha!
steğo: avlu
steri: gibi
stveli: sonbahar
stvineri: ıslık çalarak
stvina: ıslık
st’aroşina: eylül
subuka: hafif, hafifce
sum: üç
sumeneçi: altmış
sumoşi: üçyüz
sut'ulia: pazı
suveri: yordam, tarz, teknik, biçim
sva: yer
svanobargene: yerleşim yeri
sveri: sürülmüş, sürtülmüş, boyanmış
ş
şa: elinde geldiğince, yapabildiğin kadar, maksimum olarak
şakis: kadar
şak’a: şaka
şalapatxa: şapşal, aşırı düzensiz veya dağınık
şant’i: üvey, öz olmayan
şarba: başörtüsü
şeit’ani: şeytan
şeni: için
şetxi: ayaz ıslaklığı, ayaz
şik'ina: hıçkırık
şik’ineri şik’ineri: hıçkıra hıçkıra
şiligogia: bir kuş türü
şilya: bin
şilya 3’ana: bin yıl
şilya şilya 3’anape: binlerce yıl
şina: anı, yad
şinaxa: gizem, sır
şinaxeri: gizli
şineri: anılmış, yadedilmiş
şip'i: damar
şira: dul
şiraleri: şırıl şırıl ses çıkarma hali, şırıldama haliyle
şka: bel, orta
şkaburi: ortalama
şkurna: korku
şkembe: işkembe
şkvit: yedi
şkvitdamari: yedidamar (bir ot türü)
şkvitoş: yediyüz
şoleri: ıslanmış, ıslak
şorşola: şapşal, dağınık, pasaklı, düzensiz
şu: ıslak, ayazlı
şuk’a: salatalık, hıyar
şumeri: kızgın
şuraşi omat’u: koku duymak, koku almak
şurgedgineri: canlı
şuri: can, nefes
şurieri: saygıdeğer, değerli
şuriguri: canım ciğerim
şurimşine: candaş
şuriş ondaru: sıkılmak, daralmak, nefesi tıkanmak, canı sıkılmak
şuriş oşvalu: nefes almak
şuroşletine: cankurtaran
şursağoba: cansağlığı, sıhhat
şuriş dolozdimu: derinden nefes almak
şuriş onadu: nefesi tıkanmak, sıkılmak, daral gelmek
şuriş oşvamu: nefes almak
şuriş otragu: nefesi tıkanmak
şuroni: kokulu
şvela: yardım
şa: elinde geldiğince, yapabildiğin kadar, maksimum olarak
şakis: kadar
şak’a: şaka
şalapatxa: şapşal, aşırı düzensiz veya dağınık
şant’i: üvey, öz olmayan
şarba: başörtüsü
şeit’ani: şeytan
şeni: için
şetxi: ayaz ıslaklığı, ayaz
şik'ina: hıçkırık
şik’ineri şik’ineri: hıçkıra hıçkıra
şiligogia: bir kuş türü
şilya: bin
şilya 3’ana: bin yıl
şilya şilya 3’anape: binlerce yıl
şina: anı, yad
şinaxa: gizem, sır
şinaxeri: gizli
şineri: anılmış, yadedilmiş
şip'i: damar
şira: dul
şiraleri: şırıl şırıl ses çıkarma hali, şırıldama haliyle
şka: bel, orta
şkaburi: ortalama
şkurna: korku
şkembe: işkembe
şkvit: yedi
şkvitdamari: yedidamar (bir ot türü)
şkvitoş: yediyüz
şoleri: ıslanmış, ıslak
şorşola: şapşal, dağınık, pasaklı, düzensiz
şu: ıslak, ayazlı
şuk’a: salatalık, hıyar
şumeri: kızgın
şuraşi omat’u: koku duymak, koku almak
şurgedgineri: canlı
şuri: can, nefes
şurieri: saygıdeğer, değerli
şuriguri: canım ciğerim
şurimşine: candaş
şuriş ondaru: sıkılmak, daralmak, nefesi tıkanmak, canı sıkılmak
şuriş oşvalu: nefes almak
şuroşletine: cankurtaran
şursağoba: cansağlığı, sıhhat
şuriş dolozdimu: derinden nefes almak
şuriş onadu: nefesi tıkanmak, sıkılmak, daral gelmek
şuriş oşvamu: nefes almak
şuriş otragu: nefesi tıkanmak
şuroni: kokulu
şvela: yardım
t
tamo: yavaş
tamo tamo: azar azar, yavaş yavaş
tanura: ateş böceği
tapala: alçak boylu, yere yakın, bücür, kısa boylu, bodur
tasi: tohum, sperm
te: ışık
texi: gurbet
termoni: aşure
txa: keçi
txalari: kertenkele
txiburbali: ince kabuklu yuvarlak şekilde irice fındık
txibut’k’uci: ince kabuklu küçük yuvarlak şekildeki fındık türü
tximasari: sivri uzunca fındık türü
tximjari: kalın kabuklu geç gelen fındık
txinisa: kalın kabuklu iri olmayan tez gelen fındık
txiri: fındık
txirepuna: fındıklık
txomu: kızılağaç
txomuri: iltihap
txora: bulantı
txozeri: taralı, taranmış
ti: baş, kafa, sonek (artıkıl)
tiaspiyoni: saka kuşu
tibageni: merek kafalı, koca kafalı
tik’ani: keçi yavrusu, kuzu
tik’op’ali: başaşağı
tik’uçxe: baş-ayak
t'ik'undali: baş aşağı, balıklama, yüzükoyun halde, baş aşağıya, balıklama vaziyette
timamxunale: müdür, yönetici
timangana: koca kafalı, aptal, anlamasız insan
timçxu: koca kafalı, yüksek mevki memuru veya görevlisi, kodaman
timoşletineri: bağımsız, özgür
timo3’onderi: kendini beğenmiş, gururlu
tim3'k'ili: sivrikafalı, komünist
tipepuna: otluk, otlak
tip'et'k'eleri: kel, başı kel
tipi: ot
tipimç’k’omura: ot yiyen, otçul, ot yeyici
tireri: taşınarak, taşınmış
tireri tireri: taşıya taşıya, yerde sürte sürte
tiş gendrik’u: boyun eğmek, baş eğmek
tiş gokt(al)u: başı dönmek
tiş gon3iru: başını şişirmek
tiş moğumu: baş kaldırmak, isyan etmek vb
titxu: seyrek, sıvı
tito: birer
tito tito: birer birer, teker teker
tiuça: siyah kafalı, esmer veya kara insan
tkvala: deyiş, deyim, anlam
tkvan: siz
tkvani: sizin, sizinki
tok’i: ip, sicim
toli: göz
toliğula: yangözlü
toliqvera: yılan gözlü (köryılan gözlü), yılan bakışlı (aşırı uyanık vb)
tolik'opa: irigözlü, kocaman gözlü
tolimçxu: kalın gözlü, iri gözlü
tolimoni: boncuk gözlü insan
toliş oqopinu: gözü olmak (herhangi bir şeyde gözü olmak)
toliş omat’u: nazar değdirmek
toluşkurne: gözüpek, atılgan
toluz’ğe: gözü doymamış, aç gözlü
toma: saç, tüy, kıl
tomak’irk’oleri: kıvırcık saçlı
tomoni: saçlı
topuri: bal
trageri: kamufleli, saklı, gizli, örtülü
trenişgza: tren yolu
troni: sandalye
tude: alt(ın(d))a
tudeni: alttaki
tumbi: hafif engebe, evin arka bayırı
turki: türk
turkia: türkiye
turkuli: türkçe
tuta: ay
tutaçxa: salı
tutamorderi: ocak ayı
tutamk'ule: şubat
tutaste: ayışığı
tutuni: tütün
tamo: yavaş
tamo tamo: azar azar, yavaş yavaş
tanura: ateş böceği
tapala: alçak boylu, yere yakın, bücür, kısa boylu, bodur
tasi: tohum, sperm
te: ışık
texi: gurbet
termoni: aşure
txa: keçi
txalari: kertenkele
txiburbali: ince kabuklu yuvarlak şekilde irice fındık
txibut’k’uci: ince kabuklu küçük yuvarlak şekildeki fındık türü
tximasari: sivri uzunca fındık türü
tximjari: kalın kabuklu geç gelen fındık
txinisa: kalın kabuklu iri olmayan tez gelen fındık
txiri: fındık
txirepuna: fındıklık
txomu: kızılağaç
txomuri: iltihap
txora: bulantı
txozeri: taralı, taranmış
ti: baş, kafa, sonek (artıkıl)
tiaspiyoni: saka kuşu
tibageni: merek kafalı, koca kafalı
tik’ani: keçi yavrusu, kuzu
tik’op’ali: başaşağı
tik’uçxe: baş-ayak
t'ik'undali: baş aşağı, balıklama, yüzükoyun halde, baş aşağıya, balıklama vaziyette
timamxunale: müdür, yönetici
timangana: koca kafalı, aptal, anlamasız insan
timçxu: koca kafalı, yüksek mevki memuru veya görevlisi, kodaman
timoşletineri: bağımsız, özgür
timo3’onderi: kendini beğenmiş, gururlu
tim3'k'ili: sivrikafalı, komünist
tipepuna: otluk, otlak
tip'et'k'eleri: kel, başı kel
tipi: ot
tipimç’k’omura: ot yiyen, otçul, ot yeyici
tireri: taşınarak, taşınmış
tireri tireri: taşıya taşıya, yerde sürte sürte
tiş gendrik’u: boyun eğmek, baş eğmek
tiş gokt(al)u: başı dönmek
tiş gon3iru: başını şişirmek
tiş moğumu: baş kaldırmak, isyan etmek vb
titxu: seyrek, sıvı
tito: birer
tito tito: birer birer, teker teker
tiuça: siyah kafalı, esmer veya kara insan
tkvala: deyiş, deyim, anlam
tkvan: siz
tkvani: sizin, sizinki
tok’i: ip, sicim
toli: göz
toliğula: yangözlü
toliqvera: yılan gözlü (köryılan gözlü), yılan bakışlı (aşırı uyanık vb)
tolik'opa: irigözlü, kocaman gözlü
tolimçxu: kalın gözlü, iri gözlü
tolimoni: boncuk gözlü insan
toliş oqopinu: gözü olmak (herhangi bir şeyde gözü olmak)
toliş omat’u: nazar değdirmek
toluşkurne: gözüpek, atılgan
toluz’ğe: gözü doymamış, aç gözlü
toma: saç, tüy, kıl
tomak’irk’oleri: kıvırcık saçlı
tomoni: saçlı
topuri: bal
trageri: kamufleli, saklı, gizli, örtülü
trenişgza: tren yolu
troni: sandalye
tude: alt(ın(d))a
tudeni: alttaki
tumbi: hafif engebe, evin arka bayırı
turki: türk
turkia: türkiye
turkuli: türkçe
tuta: ay
tutaçxa: salı
tutamorderi: ocak ayı
tutamk'ule: şubat
tutaste: ayışığı
tutuni: tütün
t'
t’abu: iki ayaklı ahşap iskemle, ayak tabanı
t’ağani: tava, tabak
t’axeri: kırık, kırılmış
t'axerkvanç'ala: çakıl, kırılmış deniz taşı
t’ak’eri: buruşturarak, şapurdatarak, buruşturma haliyle (ağız vb)
t’alaxi: çamur, çamur pisliği, çamur lekesi
t’alaxoni: çamurlu
t’amt’ra: trabzon
t'angi: bakır
t’ani: gövde, boy, endam
t’aroni: hava, hava durumu
t’at’i: avuçiçi
t’epuri: tepsi
t’et’eli: çıplak
t’iba: su birikintisi, göl
t'ibina: ısıntı, ısı, ılık
t’ibu: ılık, yeterince ısınmış
tik'ep'a: kel insan veya adam
t'ik'ina: sepet
t’k’aberi: istif edilmiş
t’k’ebi: deri, post
t'k'oberi: gizli
t'ikşari: çit kapısı
t’k’ubi: ikiz
t'kva3eri: çatlak
t’okseri(s): geçen(lerde)
t’oroci: güvercin
t'ra3'a: ishal
t’roxeri: kırık, kırılmış
t'rik'i: bacak, baldır
t’u: vardı
t’ufeği: tüfek
t’ura: az kalsın, az daha (hayret sözcüğü)
t’ut’a: kül
t’ut’uli: tavuk butu, tavuk kalçası
t’u3a: sıcak, ılık
t’va3ura: çatlayan
t’abu: iki ayaklı ahşap iskemle, ayak tabanı
t’ağani: tava, tabak
t’axeri: kırık, kırılmış
t'axerkvanç'ala: çakıl, kırılmış deniz taşı
t’ak’eri: buruşturarak, şapurdatarak, buruşturma haliyle (ağız vb)
t’alaxi: çamur, çamur pisliği, çamur lekesi
t’alaxoni: çamurlu
t’amt’ra: trabzon
t'angi: bakır
t’ani: gövde, boy, endam
t’aroni: hava, hava durumu
t’at’i: avuçiçi
t’epuri: tepsi
t’et’eli: çıplak
t’iba: su birikintisi, göl
t'ibina: ısıntı, ısı, ılık
t’ibu: ılık, yeterince ısınmış
tik'ep'a: kel insan veya adam
t'ik'ina: sepet
t’k’aberi: istif edilmiş
t’k’ebi: deri, post
t'k'oberi: gizli
t'ikşari: çit kapısı
t’k’ubi: ikiz
t'kva3eri: çatlak
t’okseri(s): geçen(lerde)
t’oroci: güvercin
t'ra3'a: ishal
t’roxeri: kırık, kırılmış
t'rik'i: bacak, baldır
t’u: vardı
t’ufeği: tüfek
t’ura: az kalsın, az daha (hayret sözcüğü)
t’ut’a: kül
t’ut’uli: tavuk butu, tavuk kalçası
t’u3a: sıcak, ılık
t’va3ura: çatlayan
u
uba: koyun (insan koynu), sine
ubeduri: bahtsız, şanssız
ubereli: çocuksuz
ubonu: yıkanmamış, yıkanmadan
ucgişi: daha iyi
ucumoni: tuzsuz
uça: siyah
uçapurpu: karaciğer
uçilu: bekar, evlenmemiş erkek
uçinapu: tanımadan, tanınmadan
uçkimeli: bensiz
uçkinapu: bilmeden, bilinmeden
uçkine: cahil
uçoni: siyahlı
uç’aru: yazılmamış, yazılmadan
udinoni: dinsiz
udobadonamşine: vatansız
udodginu: durmadan, durmaksızın
udoxunu: oturmadan, oturmaksızın
udulye: işsiz
ugagnoni: söylemsiz, abuk subuk, saçma
ugamaqazu: yontulmamış, sivriltilmemiş
ugeçamu: vurmadan, vurmaksızın
ugeç’areri: parasız, bedava, para vermeden
ugenç’k’e: bedduasız
ugibu: pişmemiş, pişmeden
ugoç’k’onde: unutulmayan, unutmadan, unutulmamış
ugoç’k’ondinoni: unutulmaması gereken, unutulmayacak
ugon3'k'e: açmaz, açılmaz, açılmamış
ugyare/ugyaroni: yemeksiz, katıksız
uğnose: akılsız
uğormotoni: ateist
uqopumu: olmaksızın
uquconi: kulaksız
uqvaru: kısırlaştırlmamış, sünnetsiz
uxereli: elsiz
uxmare: kullanılmamış
uxvat’u: kemirilmemiş
uxvenu: yapılmamış
uigbaloni: bahtsız, şanssız
ukiminu: yoğrulmamış, yoğrulmadan
ukimoce: bekar, evlenmemiş kadın
uk'açxe: daha sonra
uk’itxeri: okumamış, sorulmamış, cahil
uk'uni: geri
uk'uniktale: iade
umçane: daha büyük
umç’k’u: başlanmamış, alışılmamış, acemi
umek’vatu: kesmeden, kesilmemiş
umiteli: kimsesiz
umk’ilaşi: daha genç
umogapa: (umogu) kazançsız
umonç’u: olgunlaşmamış, olgunlaşmadan (meyvenin dalında olgunlaşmamış hali)
umo3'onoba: beğenmemek, anti hayranlık
ump’a: göbek deliği
unaxveri: yıkanmamış
unane(li): annesiz
unciru: uykusuz
unçaşk'oçi: beyefendi
unodge: yatay şekilde veya yan
unoxonde: dayanılmaz
uoncğore: arlanmaz, utanmaz
unonç'ele: (uank’ene) ilgisiz, alakasız insan
upi: ter
upi geçameri: terli, terlemiş, terlemiş halde
upimpile sakalsız, köse
upiş geçamu: terlemek
uponi: terli
upşu: dolmamış, dolmadan, boş
urumi: rum
urusi: rus
usimadgamantane: çağdışı, aydın görüşe sahip olmayan
uskaneli: sensiz
ust’a: usta
uşegnapu: duyulmamış, duyulmadan
uşkiri: elma
uşuroni: nefessiz, cansız
utole: gözsüz, kör
uz'ğu: aç, doymamış
uba: koyun (insan koynu), sine
ubeduri: bahtsız, şanssız
ubereli: çocuksuz
ubonu: yıkanmamış, yıkanmadan
ucgişi: daha iyi
ucumoni: tuzsuz
uça: siyah
uçapurpu: karaciğer
uçilu: bekar, evlenmemiş erkek
uçinapu: tanımadan, tanınmadan
uçkimeli: bensiz
uçkinapu: bilmeden, bilinmeden
uçkine: cahil
uçoni: siyahlı
uç’aru: yazılmamış, yazılmadan
udinoni: dinsiz
udobadonamşine: vatansız
udodginu: durmadan, durmaksızın
udoxunu: oturmadan, oturmaksızın
udulye: işsiz
ugagnoni: söylemsiz, abuk subuk, saçma
ugamaqazu: yontulmamış, sivriltilmemiş
ugeçamu: vurmadan, vurmaksızın
ugeç’areri: parasız, bedava, para vermeden
ugenç’k’e: bedduasız
ugibu: pişmemiş, pişmeden
ugoç’k’onde: unutulmayan, unutmadan, unutulmamış
ugoç’k’ondinoni: unutulmaması gereken, unutulmayacak
ugon3'k'e: açmaz, açılmaz, açılmamış
ugyare/ugyaroni: yemeksiz, katıksız
uğnose: akılsız
uğormotoni: ateist
uqopumu: olmaksızın
uquconi: kulaksız
uqvaru: kısırlaştırlmamış, sünnetsiz
uxereli: elsiz
uxmare: kullanılmamış
uxvat’u: kemirilmemiş
uxvenu: yapılmamış
uigbaloni: bahtsız, şanssız
ukiminu: yoğrulmamış, yoğrulmadan
ukimoce: bekar, evlenmemiş kadın
uk'açxe: daha sonra
uk’itxeri: okumamış, sorulmamış, cahil
uk'uni: geri
uk'uniktale: iade
umçane: daha büyük
umç’k’u: başlanmamış, alışılmamış, acemi
umek’vatu: kesmeden, kesilmemiş
umiteli: kimsesiz
umk’ilaşi: daha genç
umogapa: (umogu) kazançsız
umonç’u: olgunlaşmamış, olgunlaşmadan (meyvenin dalında olgunlaşmamış hali)
umo3'onoba: beğenmemek, anti hayranlık
ump’a: göbek deliği
unaxveri: yıkanmamış
unane(li): annesiz
unciru: uykusuz
unçaşk'oçi: beyefendi
unodge: yatay şekilde veya yan
unoxonde: dayanılmaz
uoncğore: arlanmaz, utanmaz
unonç'ele: (uank’ene) ilgisiz, alakasız insan
upi: ter
upi geçameri: terli, terlemiş, terlemiş halde
upimpile sakalsız, köse
upiş geçamu: terlemek
uponi: terli
upşu: dolmamış, dolmadan, boş
urumi: rum
urusi: rus
usimadgamantane: çağdışı, aydın görüşe sahip olmayan
uskaneli: sensiz
ust’a: usta
uşegnapu: duyulmamış, duyulmadan
uşkiri: elma
uşuroni: nefessiz, cansız
utole: gözsüz, kör
uz'ğu: aç, doymamış
u
uba: koyun (insan koynu), sine
ubeduri: bahtsız, şanssız
ubereli: çocuksuz
ubonu: yıkanmamış, yıkanmadan
ucgişi: daha iyi
ucumoni: tuzsuz
uça: siyah
uçapurpu: karaciğer
uçilu: bekar, evlenmemiş erkek
uçinapu: tanımadan, tanınmadan
uçkimeli: bensiz
uçkinapu: bilmeden, bilinmeden
uçkine: cahil
uçoni: siyahlı
uç’aru: yazılmamış, yazılmadan
udinoni: dinsiz
udobadonamşine: vatansız
udodginu: durmadan, durmaksızın
udoxunu: oturmadan, oturmaksızın
udulye: işsiz
ugagnoni: söylemsiz, abuk subuk, saçma
ugamaqazu: yontulmamış, sivriltilmemiş
ugeçamu: vurmadan, vurmaksızın
ugeç’areri: parasız, bedava, para vermeden
ugenç’k’e: bedduasız
ugibu: pişmemiş, pişmeden
ugoç’k’onde: unutulmayan, unutmadan, unutulmamış
ugoç’k’ondinoni: unutulmaması gereken, unutulmayacak
ugon3'k'e: açmaz, açılmaz, açılmamış
ugyare/ugyaroni: yemeksiz, katıksız
uğnose: akılsız
uğormotoni: ateist
uqopumu: olmaksızın
uquconi: kulaksız
uqvaru: kısırlaştırlmamış, sünnetsiz
uxereli: elsiz
uxmare: kullanılmamış
uxvat’u: kemirilmemiş
uxvenu: yapılmamış
uigbaloni: bahtsız, şanssız
ukiminu: yoğrulmamış, yoğrulmadan
ukimoce: bekar, evlenmemiş kadın
uk'açxe: daha sonra
uk’itxeri: okumamış, sorulmamış, cahil
uk'uni: geri
uk'uniktale: iade
umçane: daha büyük
umç’k’u: başlanmamış, alışılmamış, acemi
umek’vatu: kesmeden, kesilmemiş
umiteli: kimsesiz
umk’ilaşi: daha genç
umogapa: (umogu) kazançsız
umonç’u: olgunlaşmamış, olgunlaşmadan (meyvenin dalında olgunlaşmamış hali)
umo3'onoba: beğenmemek, anti hayranlık
ump’a: göbek deliği
unaxveri: yıkanmamış
unane(li): annesiz
unciru: uykusuz
unçaşk'oçi: beyefendi
unodge: yatay şekilde veya yan
unoxonde: dayanılmaz
uoncğore: arlanmaz, utanmaz
unonç'ele: (uank’ene) ilgisiz, alakasız insan
upi: ter
upi geçameri: terli, terlemiş, terlemiş halde
upimpile sakalsız, köse
upiş geçamu: terlemek
uponi: terli
upşu: dolmamış, dolmadan, boş
urumi: rum
urusi: rus
usimadgamantane: çağdışı, aydın görüşe sahip olmayan
uskaneli: sensiz
ust’a: usta
uşegnapu: duyulmamış, duyulmadan
uşkiri: elma
uşuroni: nefessiz, cansız
utole: gözsüz, kör
uz'ğu: aç, doymamış
uba: koyun (insan koynu), sine
ubeduri: bahtsız, şanssız
ubereli: çocuksuz
ubonu: yıkanmamış, yıkanmadan
ucgişi: daha iyi
ucumoni: tuzsuz
uça: siyah
uçapurpu: karaciğer
uçilu: bekar, evlenmemiş erkek
uçinapu: tanımadan, tanınmadan
uçkimeli: bensiz
uçkinapu: bilmeden, bilinmeden
uçkine: cahil
uçoni: siyahlı
uç’aru: yazılmamış, yazılmadan
udinoni: dinsiz
udobadonamşine: vatansız
udodginu: durmadan, durmaksızın
udoxunu: oturmadan, oturmaksızın
udulye: işsiz
ugagnoni: söylemsiz, abuk subuk, saçma
ugamaqazu: yontulmamış, sivriltilmemiş
ugeçamu: vurmadan, vurmaksızın
ugeç’areri: parasız, bedava, para vermeden
ugenç’k’e: bedduasız
ugibu: pişmemiş, pişmeden
ugoç’k’onde: unutulmayan, unutmadan, unutulmamış
ugoç’k’ondinoni: unutulmaması gereken, unutulmayacak
ugon3'k'e: açmaz, açılmaz, açılmamış
ugyare/ugyaroni: yemeksiz, katıksız
uğnose: akılsız
uğormotoni: ateist
uqopumu: olmaksızın
uquconi: kulaksız
uqvaru: kısırlaştırlmamış, sünnetsiz
uxereli: elsiz
uxmare: kullanılmamış
uxvat’u: kemirilmemiş
uxvenu: yapılmamış
uigbaloni: bahtsız, şanssız
ukiminu: yoğrulmamış, yoğrulmadan
ukimoce: bekar, evlenmemiş kadın
uk'açxe: daha sonra
uk’itxeri: okumamış, sorulmamış, cahil
uk'uni: geri
uk'uniktale: iade
umçane: daha büyük
umç’k’u: başlanmamış, alışılmamış, acemi
umek’vatu: kesmeden, kesilmemiş
umiteli: kimsesiz
umk’ilaşi: daha genç
umogapa: (umogu) kazançsız
umonç’u: olgunlaşmamış, olgunlaşmadan (meyvenin dalında olgunlaşmamış hali)
umo3'onoba: beğenmemek, anti hayranlık
ump’a: göbek deliği
unaxveri: yıkanmamış
unane(li): annesiz
unciru: uykusuz
unçaşk'oçi: beyefendi
unodge: yatay şekilde veya yan
unoxonde: dayanılmaz
uoncğore: arlanmaz, utanmaz
unonç'ele: (uank’ene) ilgisiz, alakasız insan
upi: ter
upi geçameri: terli, terlemiş, terlemiş halde
upimpile sakalsız, köse
upiş geçamu: terlemek
uponi: terli
upşu: dolmamış, dolmadan, boş
urumi: rum
urusi: rus
usimadgamantane: çağdışı, aydın görüşe sahip olmayan
uskaneli: sensiz
ust’a: usta
uşegnapu: duyulmamış, duyulmadan
uşkiri: elma
uşuroni: nefessiz, cansız
utole: gözsüz, kör
uz'ğu: aç, doymamış
v
va: olumsuzluk öneki
vak’ufi: vakıf
vardi: gül
va ren: yok
vaşa: sakın (sakın ha!)
velen3a: kıyamet
veziri: vezir
vit: on
vi3'e: fındıklı
vi3’uri: Fındıklılı
va: olumsuzluk öneki
vak’ufi: vakıf
vardi: gül
va ren: yok
vaşa: sakın (sakın ha!)
velen3a: kıyamet
veziri: vezir
vit: on
vi3'e: fındıklı
vi3’uri: Fındıklılı
x
xaci: hacı
xacoba: hacılık, hac vakti
xaçkeri: kazılı, kazılmış
xaçkapuna: ekinek, kazı yeri
xalat’i: halat
xalali: helal
xaleri: yanık (yemek vb), kavruk
xamami: hamam
xami: bıçak
xampa: zengin
xamreli: hamlanmış, aşırı yorgun
xanç’a: yeşil
xapisxana: hapishane
xarami: haram
xarci: harç
xarxaleri: fokurdamış halde
xarxaşi: lahana yaprağınının bütün haliyle yapılan yemek türü
xark'i: halk, elalem
xaro: hububat çukuru
xarsuva: tövbe, istiğfar
xaşari: sırık
xavla: helva
xayvani: hayvan
xaziri: hazır
xeç'ep'a: üzüm vb meyve kabuğu veya salkımı
xçe: beyaz, ak
xçepurpu: akciğer
xçini: yaşlı veya ihtiyar (kadın)
xe: el
xeç’ep’a: kabuk veya salkım (fındık vb)
xek’limeri: el(in)den tutulmuş vaziyette
xek’uçxe: elayak
xelak’aoba: merhaba
xeleba: sevinç, neşe
xeleberi: sevinçli
xelessa: imecelerde geleneksel haykırma nidası
xelosnuri: endüstriyel
xemşili: hemşinli
xen3’k’eli: el sepeti
xerxi: testere
xes: el(d)e
xeş arguni: el baltası
xeşbulti: basketbol
xeş gedumu: el sürmek, dokunmak
xeş gedvu: dokunmak, el sürmek, el koymak
xeşi: ele gelen, ele ait
xeşmenceloba: el gücü, iş gücü
xeşmoxtima(pa): el becerisi
xeşnoxvene: sanat, el yapımı
xeş ontxu: el vurmak, el sürmek
xeş osumu: el(ini) gezdirmek, el sürmek, dokundur(t)mak
xeş yeç’opu: el sıkmak
xeupşu: eliboş
xezdimeri: cimri, eli çekilmiş
xezmetkyari: hizmetkar
xixint’oni: geniz, gırtlak
xilafi: yanlış
xili: meyve
xinci: köprü
xirci: zırh
xireri: çalıntı, çalınmış
xirxineri: gülerek, kahkaha atarak
xlip’i: yudum
xmareri: kullanılmış
xoci: boğa, öküz
xocik'a: tosun, yavru öküz
xolo: tekrar, yeniden, yine
xolos: yakın, yakında
xolosuri: yakınsal
xolo(s)şa: yakına
xomula: kuru
xomulaçai: kuruçay
xonari: ses
xonari mestikeri: kısık sesli
xonariş mestikoba: ses kısıklığı
xonariş ostu: sesi kısılmak
xopa: hopa
xopuri: hopalı
xop’e: kürek
xop’eş osiru: kürek çekmek
xoroni: horon
xorşok'ali: dolu
xor3i: et
xor3imç’k’omura: etçil, et yeyici, etyiyen
xor3oni: etli
xrak’a: kömür renkli, yanık
xrak’eri: kömürleşmiş, yanık
xra3kela: açgözlü, gözü doymak bilmeyen
xrist’ana: aralık
xruk'eri: kuru hale gelerek kötüleşmiş
xtimeri: gidilmiş
xtima: gidiş
xuxuli: köstebek
xulexi: balık oltası
xupa: avuç
xupati: hopa'nın eski ismi
xura: vucüt, anatomi
xurgi: baraj
xurxi: geniz, boğaz, gırtlak
xuri: sinir
xurma: hurma
xut: beş
xutoşi: beşyüz
xut'ali: yay
xut’ini: horultu
xut'ula: in, delik
xvali: öksür, öksürük
xvala: yalnız, sadece, tek
xvalaxvala: yapayalnız
xvaleri: öksürerek, öksürmüş halde
xvaleri xvaleri: öksüre öksüre
xvalura: sürekli öksürüp duran, öksüren
xvama: dua, kutsama
xvameri: kutsal, dualı, kutsanmış
xvani: kalas askı düzeneği
xvat’eri: kemirilmiş
xvat'oni: kemirgen
xvat’ura: kemiren, kemirgen, kemirmeye yarayan
xveneri: yapılmış
x3ala: temmuz, çürük ay
x3aperi: çürük
xaci: hacı
xacoba: hacılık, hac vakti
xaçkeri: kazılı, kazılmış
xaçkapuna: ekinek, kazı yeri
xalat’i: halat
xalali: helal
xaleri: yanık (yemek vb), kavruk
xamami: hamam
xami: bıçak
xampa: zengin
xamreli: hamlanmış, aşırı yorgun
xanç’a: yeşil
xapisxana: hapishane
xarami: haram
xarci: harç
xarxaleri: fokurdamış halde
xarxaşi: lahana yaprağınının bütün haliyle yapılan yemek türü
xark'i: halk, elalem
xaro: hububat çukuru
xarsuva: tövbe, istiğfar
xaşari: sırık
xavla: helva
xayvani: hayvan
xaziri: hazır
xeç'ep'a: üzüm vb meyve kabuğu veya salkımı
xçe: beyaz, ak
xçepurpu: akciğer
xçini: yaşlı veya ihtiyar (kadın)
xe: el
xeç’ep’a: kabuk veya salkım (fındık vb)
xek’limeri: el(in)den tutulmuş vaziyette
xek’uçxe: elayak
xelak’aoba: merhaba
xeleba: sevinç, neşe
xeleberi: sevinçli
xelessa: imecelerde geleneksel haykırma nidası
xelosnuri: endüstriyel
xemşili: hemşinli
xen3’k’eli: el sepeti
xerxi: testere
xes: el(d)e
xeş arguni: el baltası
xeşbulti: basketbol
xeş gedumu: el sürmek, dokunmak
xeş gedvu: dokunmak, el sürmek, el koymak
xeşi: ele gelen, ele ait
xeşmenceloba: el gücü, iş gücü
xeşmoxtima(pa): el becerisi
xeşnoxvene: sanat, el yapımı
xeş ontxu: el vurmak, el sürmek
xeş osumu: el(ini) gezdirmek, el sürmek, dokundur(t)mak
xeş yeç’opu: el sıkmak
xeupşu: eliboş
xezdimeri: cimri, eli çekilmiş
xezmetkyari: hizmetkar
xixint’oni: geniz, gırtlak
xilafi: yanlış
xili: meyve
xinci: köprü
xirci: zırh
xireri: çalıntı, çalınmış
xirxineri: gülerek, kahkaha atarak
xlip’i: yudum
xmareri: kullanılmış
xoci: boğa, öküz
xocik'a: tosun, yavru öküz
xolo: tekrar, yeniden, yine
xolos: yakın, yakında
xolosuri: yakınsal
xolo(s)şa: yakına
xomula: kuru
xomulaçai: kuruçay
xonari: ses
xonari mestikeri: kısık sesli
xonariş mestikoba: ses kısıklığı
xonariş ostu: sesi kısılmak
xopa: hopa
xopuri: hopalı
xop’e: kürek
xop’eş osiru: kürek çekmek
xoroni: horon
xorşok'ali: dolu
xor3i: et
xor3imç’k’omura: etçil, et yeyici, etyiyen
xor3oni: etli
xrak’a: kömür renkli, yanık
xrak’eri: kömürleşmiş, yanık
xra3kela: açgözlü, gözü doymak bilmeyen
xrist’ana: aralık
xruk'eri: kuru hale gelerek kötüleşmiş
xtimeri: gidilmiş
xtima: gidiş
xuxuli: köstebek
xulexi: balık oltası
xupa: avuç
xupati: hopa'nın eski ismi
xura: vucüt, anatomi
xurgi: baraj
xurxi: geniz, boğaz, gırtlak
xuri: sinir
xurma: hurma
xut: beş
xutoşi: beşyüz
xut'ali: yay
xut’ini: horultu
xut'ula: in, delik
xvali: öksür, öksürük
xvala: yalnız, sadece, tek
xvalaxvala: yapayalnız
xvaleri: öksürerek, öksürmüş halde
xvaleri xvaleri: öksüre öksüre
xvalura: sürekli öksürüp duran, öksüren
xvama: dua, kutsama
xvameri: kutsal, dualı, kutsanmış
xvani: kalas askı düzeneği
xvat’eri: kemirilmiş
xvat'oni: kemirgen
xvat’ura: kemiren, kemirgen, kemirmeye yarayan
xveneri: yapılmış
x3ala: temmuz, çürük ay
x3aperi: çürük
y
yali: ayna
yano: geç
yaşik’i: sandık
yebargu: hasat zamanı, eylül
yeçkinu: türemek, yaratmak
yoçkindu: yaratmak, yaratılmak
yeç’k’vadu: aniden hiddetlenmek, tükenmek
yeç’opinu: satınalmak
yeç’opinu-gamaçamu: satınalmak-satmak, alışveriş
yoç'k'vadalu: yokolmak, sonuna gelmek
yonk'ap'u: aniden fırlamak, koşmak, koşuşturmak
yextimu: çıkmak, tırmanmak
yexu: yıkmak, alt taraftan yukarıya doğru aktarmak
yeperi: taşmış (süt vb sıvının taşmış hali)
yeri: yer
yeriş konoçkinu: yerli yerine koymak, yer göstermek
yezdimu: almak, yukarıya doğru almak
yolu/yelu: çıkmak, tırmanmak
yonç’(in)u: yukarıya doğru çekmek
yopşa: dolu
yopşeri: doldurulmuş, dolu
yopşu(mu): dolmak, doldurmak
yopu/yepu: taşmak (süt taşması vb)
yoputxu: uçmak, kanatlarak uçmak, aniden şiddetlice sinirlenmek
yoselu: kalkmak, kaldırmak, uyandırmak
yulva: doğu
yali: ayna
yano: geç
yaşik’i: sandık
yebargu: hasat zamanı, eylül
yeçkinu: türemek, yaratmak
yoçkindu: yaratmak, yaratılmak
yeç’k’vadu: aniden hiddetlenmek, tükenmek
yeç’opinu: satınalmak
yeç’opinu-gamaçamu: satınalmak-satmak, alışveriş
yoç'k'vadalu: yokolmak, sonuna gelmek
yonk'ap'u: aniden fırlamak, koşmak, koşuşturmak
yextimu: çıkmak, tırmanmak
yexu: yıkmak, alt taraftan yukarıya doğru aktarmak
yeperi: taşmış (süt vb sıvının taşmış hali)
yeri: yer
yeriş konoçkinu: yerli yerine koymak, yer göstermek
yezdimu: almak, yukarıya doğru almak
yolu/yelu: çıkmak, tırmanmak
yonç’(in)u: yukarıya doğru çekmek
yopşa: dolu
yopşeri: doldurulmuş, dolu
yopşu(mu): dolmak, doldurmak
yopu/yepu: taşmak (süt taşması vb)
yoputxu: uçmak, kanatlarak uçmak, aniden şiddetlice sinirlenmek
yoselu: kalkmak, kaldırmak, uyandırmak
yulva: doğu
z
zanatkyari: sanatkar
zendidi: büyük düzlük, ova
zeni: düzlük, ova
zerdeva: sansar
ziraat'i: ziraat
zuğa: deniz
zuğap’ici: sahil, deniz kenarı
zuğaşperi: mavi, deniz rengi
zanatkyari: sanatkar
zendidi: büyük düzlük, ova
zeni: düzlük, ova
zerdeva: sansar
ziraat'i: ziraat
zuğa: deniz
zuğap’ici: sahil, deniz kenarı
zuğaşperi: mavi, deniz rengi
z'
z’abungecinale: hasta yatağı
z’abuni: hasta
z’angapa: gaga vuruşu
z’egne: lakap
z’ğeri: tok, doymuş
z’igara: sigara
z’ikva: pantolon
z'irapa: görüşme
z’iz’gini: titreyiş
z’i3ineri: gülerek
z’i3ina: gülüş
z’abungecinale: hasta yatağı
z’abuni: hasta
z’angapa: gaga vuruşu
z’egne: lakap
z’ğeri: tok, doymuş
z’igara: sigara
z’ikva: pantolon
z'irapa: görüşme
z’iz’gini: titreyiş
z’i3ineri: gülerek
z’i3ina: gülüş
3
3a: gök
3aderi: denenmiş, sınanmış
3an3a: çoban çantası
3aşdixa: hava meydanı
3aşxon3a: gök gürlemesi
3aşot’k’ap’u: gök gürültüsü
3aşperi: gök rengi
3xemunt’uri: yenidünya, töngel, muşmula
3xemurepuna: istiriç ormanı
3xemuri: gürgen, ıstiriç
3xenoni: atlı
3xeni: at
3xik’i: çalı çırpı
3xovari: hayvan
3xuk'eri: buruşmuş
3xuk’ineri: buruşturulmuş
3xuneri: ayıklama haliyle, seçerek, seçilmiş, ayıklanmış
3ila: yumurta akı
3ira: kız
3ire: erkek
3i3i: meme (insan)
3omi: hamur
3oneri: elenmiş
3onoba: eleminasyon
3ume: inek memesi
3a: gök
3aderi: denenmiş, sınanmış
3an3a: çoban çantası
3aşdixa: hava meydanı
3aşxon3a: gök gürlemesi
3aşot’k’ap’u: gök gürültüsü
3aşperi: gök rengi
3xemunt’uri: yenidünya, töngel, muşmula
3xemurepuna: istiriç ormanı
3xemuri: gürgen, ıstiriç
3xenoni: atlı
3xeni: at
3xik’i: çalı çırpı
3xovari: hayvan
3xuk'eri: buruşmuş
3xuk’ineri: buruşturulmuş
3xuneri: ayıklama haliyle, seçerek, seçilmiş, ayıklanmış
3ila: yumurta akı
3ira: kız
3ire: erkek
3i3i: meme (insan)
3omi: hamur
3oneri: elenmiş
3onoba: eleminasyon
3ume: inek memesi
3'
3'alami: direk
3’ale: aşağı, alt
3’alendo: aşağı taraftan, alt kısımdan, alt taraftan
3’aleni: aşağıdaki, alltaki
3'alentuna: güney
3’alona: ülke, vatan
3’am3’ami: kirpik
3’ana: yıl, sene
3’anağani: ocak, yeniyıl
3'anamo3'ana: yıllarca, yıllar boyunca
3’aneri: ,,,yaşında, senelik, yıllık
3’apa: damla
3’ap’eri: damlamış, damlama haliyle
3’ap’eri 3’ap’eri: damlaya damlaya
3'a3'ibeli: çerkez tavuğu
3'qanara: teker teker
3'k'ari: su
3'k'ark'op'ali: su kurbağası yavrusu
3’k’aroni: sulu
3’k’int’ili: burun pisliği (insan), tavuk boku
3'k'orgurmoxtimapa: ilham kaynağı
3’k’uneri: ağrıma halinde, ağrılı, sızılı
3’k’uni: ağrı, sızı
3’ileri: toplanmış (meyve vb)
3’ilva: kasım
3’iminde: harikulade, fevkalede, hakiki, has
3’inek’i: çorap
3’ineri: tartılmış
3'int'ali: kedi yavrusu
3’ipuri: kayın ağacı, halk dilinde gürgen ağacı
3'ip'ili: yavru balık
3’ip’oleri: cimciklenmiş, ellenmiş/el sürülmüş/tırnaklamış (yara, çıban veya sivilce vb)
3’ireri: süzülmüş
3’irori: çığlık atarak
3’irori 3’irori: çığlık ata ata
3’i3’i: solucan
3’i3’ila: yılan
3'i3'inati: ateşböceği
3’oxle: ön, eskiden, önce
3’oxleneri: geçen seferki, eski zaman(da)ki, geçmiş zaman(da)ki
3’oxlenora: evvel zaman
3’ola: duman, is
3’opxeri: derlenmiş, oluşturulmuş, seçilmiş, tayin edilmiş, bellenmiş
3’opula: okul
3’ori: doğru, gerçek, hakikat
3’or3’ola: aşırı derecede ufak
3'una: dişi köpek
3'urak'a: orospu, fahişe
3’urakgamaç(al)e: pezevenk
3'alami: direk
3’ale: aşağı, alt
3’alendo: aşağı taraftan, alt kısımdan, alt taraftan
3’aleni: aşağıdaki, alltaki
3'alentuna: güney
3’alona: ülke, vatan
3’am3’ami: kirpik
3’ana: yıl, sene
3’anağani: ocak, yeniyıl
3'anamo3'ana: yıllarca, yıllar boyunca
3’aneri: ,,,yaşında, senelik, yıllık
3’apa: damla
3’ap’eri: damlamış, damlama haliyle
3’ap’eri 3’ap’eri: damlaya damlaya
3'a3'ibeli: çerkez tavuğu
3'qanara: teker teker
3'k'ari: su
3'k'ark'op'ali: su kurbağası yavrusu
3’k’aroni: sulu
3’k’int’ili: burun pisliği (insan), tavuk boku
3'k'orgurmoxtimapa: ilham kaynağı
3’k’uneri: ağrıma halinde, ağrılı, sızılı
3’k’uni: ağrı, sızı
3’ileri: toplanmış (meyve vb)
3’ilva: kasım
3’iminde: harikulade, fevkalede, hakiki, has
3’inek’i: çorap
3’ineri: tartılmış
3'int'ali: kedi yavrusu
3’ipuri: kayın ağacı, halk dilinde gürgen ağacı
3'ip'ili: yavru balık
3’ip’oleri: cimciklenmiş, ellenmiş/el sürülmüş/tırnaklamış (yara, çıban veya sivilce vb)
3’ireri: süzülmüş
3’irori: çığlık atarak
3’irori 3’irori: çığlık ata ata
3’i3’i: solucan
3’i3’ila: yılan
3'i3'inati: ateşböceği
3’oxle: ön, eskiden, önce
3’oxleneri: geçen seferki, eski zaman(da)ki, geçmiş zaman(da)ki
3’oxlenora: evvel zaman
3’ola: duman, is
3’opxeri: derlenmiş, oluşturulmuş, seçilmiş, tayin edilmiş, bellenmiş
3’opula: okul
3’ori: doğru, gerçek, hakikat
3’or3’ola: aşırı derecede ufak
3'una: dişi köpek
3'urak'a: orospu, fahişe
3’urakgamaç(al)e: pezevenk
KAYNAKLAR
- AYAZLI TARİHİ VE KURULUŞU:
- RECEPALİ.YAMAN – İBRAHİM TUZCU – HOPALILAR İNTERNET SİTESİ
- AYAZLI İSMİ NEREDEN GELMİŞTİR :
- RECEPALİ YAMAN – HAKKI ERDOĞAN – HOPALILAR İNTERNET SİTESİ
- AYAZLI’NIN NUFÜSU:
- AYAZLI MAH. MUHT.-AKÇ.NÜFUS MD.
- AYAZLI ESKİ MUHTARLIKLAR:
- AKAÇAKOCA NUFÜS MÜD.
- AYAZLI’NIN CAMİLERİ:
- RECEPALİ YAMAN - İBRAHİM TUZCU
- AYAZLI’NIN KABRİSTANLAR:
- RECEPALİ YAMAN - İBRAHİM TUZCU
- AYAZLI’NIN OKULLARI:
- AKÇAKOCA M.E.MD.
- AYAZLI’NIN TARİHİ YERLERİ:
- RECEPALİALİ YAMAN – İBRAHİM TUZCU
- AYAZLI’YA YERLEŞEN SÜLALELER VE GELDİKLERİ YERLER:
- RECEPALİ YAMAN – DURSUN POYRAZ – İBRAHİM TUZCU –HOPALILAR İNTERNET SİTESİ
- AYAZLI’DA LAZCA SOKAK İSİMLERİ:
- RECEPALİ YAMAN – İBRAHİM TUZCU
- AYAZLI GAZİLERİ:
- KENAN OKAN
- AYAZLI YELKENCİLERİ:
- KENAN OKAN
- AYAZLI’DAKİ MAVNACILAR:
- KENAN OKAN
- AYAZLI’DA SANDALCILAR:
- KENAN OKAN
- AYAZLI’DA CEPHANE TAŞIYANLAR:
- KENAN OKAN
- AYAZLI HİCİZ JANDARMA TEŞ.BULUNANLAR:
- KENAN OKAN
- AYAZLI’DA DÜĞÜN:
- RECEPALİ YAMAN-İBRAHİM TUZCU
- AYAZLIDA SPOR:
- İBRAHİM TUZCU
- HIDRELLEZ:
- RECEPALİ YAMAN –İBRAHİM TUZCU
- AVCILIK:
- RECEPALİ YAMAN –İBRAHİM TUZCU
- ORMANCILIK:
- RECEPALİ YAMAN –İBRAHİMTUZCU
- HAYVANCILIK:
- RECEPALİ YAMAN –İBRAHİM TUZCU
- TARIM:
- RECEPALİ YAMAN –İBRAHİM TUZCU
- TURİZM:
- RECEPALİ YAMAN –İBRAHİM TUZCU
- FINDIKCILIK:
- RECEPALİ YAMAN –İBRAHİM TUZCU
- BALIKÇILIK:
- RECEPALİ YAMAN –İBRAHİM TUZCU
- SANAYİ:
- İBRAHİM TUZCU
- AYAZLI’NIN JEOLOJİK YAPISI:
- AKÇ.METEOROLOJİ MÜD.
- AYAZLI’DA YAĞIŞ:
- AKÇ.METEOROLOJİ MÜD.
- RÜZGAR:
- AKÇ.METEOROLOJİ MÜD.
- METEROLOJİ’NİN KURULUŞU:
- AKÇ.METEOROLOJİ MÜD.
- AKARSULAR:
- İBRAHİM TUZCU
- AYAZLI SOKAK İSİMLERİ:
- AKÇ.BELEDİYESİ
- AYAZLI İSMİNİN TÜRKİYE GENELİNDE ANILMASI:
- VİKİPEDİ İNTERNET SİTESİ
- EĞLENCELİ OYUNLAR:
- İBRAHİMTUZCU – ALİ. TUZCU
- AKÇAKOCA’DA EĞİTİM KURUMLARI:
- AKÇ..M.MD
- AKÇAKOCA 1916 GÖÇLERİ:
- AKÇ..KAYMAKAMLIK SİTESİ
- AKÇAKOCA 1877 GÖÇLERİ:
- OGNİ DERGİSİ
- AKÇAKOCA GÖÇ ANILARI:
- OGNİ DERGİSİ
- AYAZLI LAZ FOKLÖR KÜLTÜRÜ:
- KENAN OKAN
- AYAZLI’DA LAZ YEMEKLERİ VE KÜLTÜRÜ:
- LAHANA DERGİSİ
- LAZ GİYİM VE KUŞAM KÜLTÜRÜ:
- LAHANA DERGİSİ
- AKÇAKOCA’DA KURUMLARI:
- AKÇ..KAYMAKAMLIK SİTESİ
- TURİZM VE KONAKLAMA TESİSLERİ:
- AKÇ..KAYMAKAMLIK SİTESİ
- AKÇAKOCA’DA ULAŞIM:
- AKÇ..KAYMAKAMLIK SİTESİ
- AKÇAKOCA BELEDİYESİNDE BAŞKANLIK YAPMIŞ KİŞİLER:
- AKÇ. BELEDİYESİ
- AKÇAKOCA’DA KAYMAKAMLIK YAPMIŞ KİŞİLER:
- AKÇ. KAYMAKAMLIK SİTESİ
- KURTULUŞ SAVAŞINDA AKÇAKOCA’YA SEVKİYAT YAPAN GEMİLER:
- KENAN OKAN
- AKÇAKOCA JANDARMA TEŞ.:
- KENAN OKAN
- AKÇAKOCA’DA KAP-KACAK İSİMLERİ:
- KENAN OKAN
- AKÇAKOCA’DA HAYVAN LAKAPLARI:
- KENAN OKAN
- AKÇAKOCA’DA KİTABELER:
- KENAN OKAN
- AKÇAKOCA’DA İÇME SULARI:
- KENAN OKAN
- AKÇAKOCA’DA TÜRBELER:
- KENAN OKAN
- AKÇAKOCA’DA CENEVİZLİLER DÖNEMİ : AKÇ..KAYM.SİT.
- OSMANLILAR DÖNEMİ:
- AKÇ..KAYM.SİT
- AKÇAKOCA’DA 1908-1923 DÖNEMİ:
- AKÇ.KAYM.SİT.
- AKÇAKOCA’DA İLK BOYLAR:
- AKÇ.KAYM.SİT.
- AKÇAKOCA’NIN KÖYLERİ:
- AKÇ.KAYM.SİT.
- AYAZLI’DA KULLANINAN MÜZİK ALETLERİ:
- AKÇ.KAYM.SİT
- DÜZCE DEPREMLERİ:
- DÜZCE BELEDİYESİ
- AYAZLI’DA İPSİZ RECEP ÇETESİNDE BULUNANLAR:
- KENAN OKAN
- LAZ TARİHİ:
- LAZURİ SİTESİ
- LAZ SOYUNUN KÖKENİ:
- LAZURİ SİTESİ
- LAZ YEMEKLERİ:
- LAZURİ SİTESİ
- 1978’DE OSMANLI – RUS SAVAŞINDA ANAOLU GÖÇÜ:
- FAİK ATEŞ – OGNİ DERGİSİ
- ESKİ VE YENİ ADLERI İLE DOĞU KARADENİZ:
- OGNİ DERGİSİ
- LAZ TARİHİNDE KISA KISA KRONOLOJİ:
- OGNİ DERGİSİ
- LAZ – KAFKAS HALKLARI:
- İSLAM ANSİKLOPEDİSİ
- LAZİKA KRALININ ETKİLERİ:
- A.İHSAN AKSAMAZ
- BİZANSIN SONU:
- LAZURİ DERGİSİ
- OSMANLI YÖNETİMİ VE LAZ DEREBEYLERİ:
- LAZURİ DERGİSİ
- YENİ LAZİSTAN SANCAĞI:
- LAZURİ DERGİSİ
- MÜSLÜMAN LAZLARIN OSMANLI TOPRAKLARINA GÖÇÜ:
- OGNİ DERGİSİ
- RUSLARIN KAFKASLARA SARKMASI:
- TARİH ANSİKLOPEDİSİ
- MÜSLÜMAN LAZLAR:
- İSLAM ANSİKLOPEDİSİ
- OSMANLI LAZLARININ KÜLÜTÜREL HAKLARI İÇİN MÜCADELESİ:
- İSLAM ANSİKLOPEDİSİ
- İSTANBUL’DA LAZ DERNEKLERİ:
- LAHANA DERGİSİ
- KURTULUŞ SAVASININ ETKİLERİ:
- MEYDAN LARUSE ANSİKLOPEDİSİ
- GÜNÜMÜZDE TÜRKİYE LAZLARI:
- LAZLARIN TARİHİ SİTESİ
- KÜLTÜREL YAŞAM:
- LAZLARIN TARİHİ SİTESİ
- YAPICILIK:
- LAZLARIN TARİHİ SİTESİ
LAZLARDA MÜSLÜMANLIK:
LAZLARIN TARİHİ SİTESİ
- İSLAM AZINLIK DİNLERİ:
- LAZLARIN TARİHİ SİTESİ
- LAZİSTAN SNCAĞI:
- LAZİSTAN TARİHİ
AKÇAKOCA İLÇESİ ÖNEMLİ TELEFONLARI
KAYMAKAM : 6114001
İLÇE JAN.KOM. : 6114006
BELEDİYE BAŞ. : 6114002
ASKERLİK ŞB. : 6114059
CUMHURİYET BAŞ SAVCISI : 6114024
ABANT İZZET BAYSAL YÜK. OK. : 6112999
SAVCILIK : 6114024
ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ : 6115620
SULH CEZA HAKİMLİĞİ : 6114892
ASLİYE CEZA HAKİMLİĞİ : 6112735
EMNİYET MÜD. : 6114020
MÜFTÜLÜK : 6114188
TAPU SİC. MÜD. : 6114180
İLÇE GENÇ. VE SPOR MÜD. : 6114582
METEOROLOJİ MÜD. : 6114146
NÜ,FÜS MÜD. : 6112730
ÖZEL İD. MÜD. : 6114050
SİVİL SAVUNMA MÜD. : 6112909
MAL MÜD. : 6114003
VERGİ DAİRESİ : 6113653
İLÇE MİLLİ EGİT. MÜD. : 6114034
HALK EĞİTİM MERK. : 6114148
SAĞLIK GRUP BAŞ. : 6114171
DEVLET HAST. : 6114005
P.T.T : 6114515
TARIM İLÇE MÜD. : 6113387
SEDAŞ : 6112144
HALK KÜTÜPHANESİ : 6112140
TURİZM MÜD. : 6113148
ORMAN İŞLT. MÜD. : 6113336
TC ZİRAAT BAN. : 6114004
HALK BANK. : 6112020
FİSKO MÜD. : 6114010
TİC. VE SAN ODASI : 6114144
ESNAF VE SANATKARLAR ODASI : 6114975
ZİRAAT ODASI : 6114578
ŞÖFÖRLER VE OTO. ODASI : 6114658
İŞ BANKASI : 6114733
KIZILAY : 6112725
HUZUREVİ : 6114560
THK : 6113443
MUHTARLAR DERNEĞİ : 6114292
AKÇAKOCA 1. NOLU SAĞ. OCAĞI : 6114171
AYŞE HANIM 2. NOLU SAĞ OCAĞI : 6116914
AKÇAKOCA SAHİL GAZETESİ : 6115007
HALK SİG. : 6114578
İSVİÇRE SİG. : 6118474
SİTE DÜĞ. SALONU : 6113595
ÖZEL ALBAYRAK SR. KURSU : 6113716
SEÇKİN DERSHANESİ : 6112234
AYGAZ : 6114109
İPRAGAZ : 6114077
MOGAZ : 6115012
AVUKAT ALİ OSMAN KÜÇÜK : 6115161
AVUKAT AZADE AY : 6114620
AVUKAT HAMİT KARAKOÇAN : 6112194
AVUKAT İSMAİL AKTEPE : 6114299
AVUKAT ZEKİ TURHAN : 6114713
ARAS KARGO : 6117100
ŞİFA ECZ. : 6114571
SEZEN ECZ. : 6113220
SEÇKİN ECZ. : 6113366
İSMAİL CEMAL : 6114573
HAYAT ECZ. : 6114572
ÇUHALLI ECZ. . 6112084
AKÇAKOCA ECZ. : 6116433