Akçakoca köyleri 2

Kuzey Kafkasya ile yakından ilgilidir. Burada dikkat edilmesi gereken iki husus var. Birincisi, adı "imparatorluk"tur ama hükmünün geçtiği topraklar bir beylik kadar küçüktür İkincisi, Alexis Kommones, bir Laz değil; bir Bizans prensidir. Bizans İmparatoru Andronikos Kommenos'un oğludur. Yani, kurulan devlet; Latinler'in (katolik Hıristiyanlar) haçlı seferi bahanesiyle gelip İstanbul’u ele geçirmeleri ve imparatoru kovmaları, orada bir Latin krallığı kurmaları sonucu oluşmuştur. Kaçan imparator İznik'te varlığını sürdürmeye çalıştı, bu arada bir kısım Bizanslılar da Trabzon'a kaçmışlardı. İşte kurulan "imparatorluk" onlara aittir.Yazar Gregroas'a göre, Kommenos'un ilk işi Kolçi halkının ve Lazlar'ın topraklarını zapt etmek oldu!.. 1282'den itibaren Johannes Kommenos, "doğunun, İberya'nın (Gürcistan), ve deniz aşırı ülkelerin imparatoru" unvanını aldı! Yani ortada ne Laz kralı kaldı, ne de Lazistan!.. 'ın Rumlar idaresi altında yaşayan Laz halkı kaldı, o kadar!..Ancak Bizans usulü iktidar kavgaları sürdüğü için, 1341'de Laz halkının desteği alan Bizanslı prenses Anna Anakhutlu tahta çıktı. O dönemde Trabzon İmparatorluğu'na bağlı toprakların Makrial'ye kadar uzandığı, Gonia’nın ise mahalli hükümdarlar (bey statüsünde) elinde kaldığı sanılmaktadır. Gürcüler, Lazlara Çan, i der, Lazlar bunu pek bilmez. Kelime bir ihtimal Grekçe Sannoi/Tzannoi kelimesinden gelmedir. Tarihî bakımdan Ça'niler ile Lazlar arasında bir akrabalık var ise de, kopmuş görülmektedir. Arrianus zamanında Sanoiler, Trabzon’a komşu idi. . Eskilerden PROKOPİUS, "Tzannoi diye anılan yerin eskiden Sannoi olduğunu ve Çoruh vadisini denizden ayıran dağların sahil yakasında bulunduğunu " belirtir. (Balhar dağları )… Koch, "Of ahalisinin özel bir dil ile konuştuğunu", Marr da "Hoşnişin ahalisinin anlaşılmaz bir dil konuştuğunu" söyler…. Yani bölgede farklı bir halk vardır. N.marr'ın tespitlerine göre Ça'niler (TZANNOİ ), önceleri Çoruh havzasında geniş bir sahayı işgal etmekte idiler. Burasını kısa bir süre için Ermeniler, sonra Gürcüler (KHARTHLİ ) almıştı.Trabzon tarihçileri Lazları Tsinaidler'den ayrı tutmaya devam etmişlerdir…. Tsinaidler, Müslümanlar ile birleşerek 1348'de Trabzon topraklarına hücum ettiler. Sonra Trabzon İmparatoru tarafından cezalandırıldılar. (1377) Bu dönemde Canik (Samsun) Sancağı tarafında oldukları sanılıyor. Kısacası, Gürcüler iki halkı (Lazlar ileTsinaidler) birbirine karıştırdıkları için Lazlara Ça'ni demeye başlamıştır... Hakiki Ça'niler iki grup halinde Lazistan denen bölgenin güneyinde ve batısında yaşarlar. Bunlardan biri sonradan Trabzon'un batısına göç etmiştir. de hayatı boyunca 17 devlete son vermiş olan Fatih Sultan Mehmet, Trabzon'u zapt etti. Böylece o tarihe kadar Rum hükümdarlara tabi olan Laz halkı Osmanlıların idaresine girdi ve İslamıyetle'le tanıştı. Lazlar, nasıl oldu bilinmez, Şafi mezhebini kabul ettiler. Aslında bu Mezhep diğer Kafkas halkları arasında da yaygındır. Belki onlardan gelmiştir. Lazlar en geç Müslüman olan Kafkas topluluklarındandır. Gürcüler bile, aşağı yukarı yüz yıl önce gruplar halinde Müslüman olmaya başlamışlardı. (N. Marr, Bulletin de l'Academia de St. Petersburg, 1917, sf. 415-446) 1519'da, Yavuz Sultan Selim döneminde, Batum'un da ilavesiyle Trabzon ayrı bir eyalet haline getirildi. Bölgeyi 1640'da dolaşmış olan Evliya Çelebi, 5 sancak bulunduğunu açıklar: Canik, Trabzon, Günye(GONİA), aşağı Batum ve yukarı Batum… Lazlar'ın yaşadığı yerin merkezi Günye idi. Evliya Çelebi, Trabzon’a, "eski Lezgi vilâyeti" der… Halbuki, hem o, hem Katip Çelebi, hem de yabancı yazar Vivien De ste. Martin yanılmışlar, ses benzerliğinden Laz ile Lezgi (3) kelimelerini aynı sanmışlardır. Hele Kâtip Çelebi, bölge kavimlerine Lezgi adını verdikten sonra alt kabileleri şöyle sayar:
Megrel, Gürcüler, Abhaz (Abaza), Çerkez, Laz.
Arkasından Lazlar'ın Trabzon bölgesinde oturduklarını söyler. Ayrıca Trabzon'un güneydoğusunda Çepni dağlarındaki "İran şahına Allah gibi tapan" Şii Türk boylarından söz eder... Hem o, hem de Evliya Çelebi, Trabzon'un 41 nahiyesinden çoğunun "itaatsizliği"ni dile getirir. (Kâtip Çelebi, Cihannüma, sf.429; Evliya Çelebi, cilt 2, sf. 81, 83) Bundan bu nahiye beylerinin bir ölçüde Devlet otoritesi tanımadıkları, bildikleri gibi hareket ettiği anlaşılmaktadır. 1814-1817, 1818-1821 ve 1832-1834'de bölgede devlet'e karşı ayaklanmalar oldu. Bu dere beylere ilk darbe Trabzon Valisi Osman Paşa tarafından indirildi. Ancak dağlık arazi yüzünden Laz derebeyleri tam kontrole alınamadı ve Osman Paşa'dan sonra, tıpkı Güneydoğu Anadolu'daki Kürt beyleri gibi, başlarına buyruk harekete devam ettiler. Bölgeyi dolaşmış olan Koch, serbestiyetleri kısıtlanmış olmasına rağmen bu derebeylerin çoğunu yerinde bulduğunu belirtir ve 15 derebeylik sayar: Athina (Pazar), Bulep, Artişan (Ardeşen), Viçe, Kapisite, Arhavi, Kisse, Hopa, Hemşin, Makria (Makrial ), Gonia (Günye), Batum, Maradit (Maradidi), Perlevan ve Çat. Bu nahiyelerden bir kısmında Gürcüler'in hâkim olduğu görülmektedir. (Batum Arhavi) .Bir kısmı da Lazistan diye tanımlanan bölgenin sınırları dışında, Çoruh Nehri üzerinde idi. (Maradit, Perlevan, Çat) … Hemşin’de yaşayan halk ta diğerlerinden farklıdır.1851'de Acara bölgesi, Yukarı Gurya ile birlikte Lazistan sancağı haline getirildi, Batum sancak merkezi oldu. 1878'de Batum Ruslar'ın eline geçince, Rize sancak merkezi yapıldı. Rize, Atina (Pazar), Hopa ve 6 nahiye, 364 köy bu sancağa bağlı idi. Cumhuriyet ile birlikte Lazistan sancağı dağıtıldı, Pazar, Ardeşen, Fındıklı ilçeleri Rize'ye, Arhavi, Hopa da Artvin'e bağlandı. Laz tabiri bugün, halk arasında ayırım yapılmaksızın Karadeniz bölgesinin güneydoğu kısmında yaşayan herkes için kullanılır. Ancak gerçek Lazlar sadece Pazar ve Hopa ilçelerinde yaşıyanlar ve buradan göç edenlerdir. Batum'un güneyinde kalan bölgedeki az sayıda Lâz da 16.3.1921 tarihli antlaşma ile Türkiye'ye alınmıştır.Diğerleri yanlış olarak "Laz" sanılan başka boylardandır. Laz kökenli vatandaşlarımız iyi denizcidirler, hamsiye düşkünlükleri meşhurdur.Çay, tütün, mısır, kara lahana yetiştirirler, meyvecilikle uğraşırlar. Fırıncılık yaygın meslektir. Eskiden Rusya'ya gider, ekmek pişirirler, evlenip Müslüman yaptıkları Rus kadınlarla ülkeye dönerlerdi. Şimdi Rus kadınlar bölgeye geliyor, ve gene bizimkilerle evleniyor!.Laz kökenli vatandaşlarımız İslam'a taassup derecesinde bağlıdırlar. Lazca, iki gruba ayrılır: Doğu Lazcası, Batı Lazcası.Ayrıca küçük kollar vardır, meselâ Çala lehçesi.Ancak Lazca baştan başa Türkçe kelimelerle doludur. Lazcanın yazısı yoktur. Yazılı bir Lazca edebiyat yoktur. Bu da Lazcanın bir dil değil; "ağız" olduğunu ortaya koyar.Yine de Reşit Hilmi Pehlivanoğlu gibi bazı şairler yetişmiştir. Lazlar zamanla bu ağzı unutmuşlar, Kendilerine has bir şive ile Türkçe konuşmaya başlamışlardır.

 

ARTVİN :

BORÇKA   Çifteköprü,Fındıklı,Düzköy

HOPA       :  Yukarıkuledibi,Esenkıyı,Alimislah,Pınarlar,Eşmekaya,Güvercinlik,Koyuncular,Dereiçi,

Kemalpaşa,Başköy,Yeşilköy,Çamlı,Yoldere,Üçkardeş,Kaya,Subaşı,Çamurlu,Büyükbaşı

RİZE

ARHAVİ  : Kale mahallesi,Cumhuriyet mahallesi,Kireçli,Dereüstü,Ulaş,Dikyamaç,Gürgenlık,Konaklı,Yolgeçen,Yıldızlı,Kavak,Sırtoba,Arılı,Güngören,Tepeyurt,Şahinler,Soğucak,Boyuncuk,Ulukent,Balıklı,Küçükköy,Şenköy,Dülgerli,Kestanealan,Kemerköy

FINDIKLI  :  Aksu mahallesi,Tatlısu,Merkez,Liman,Ilıca,Hurriyet,Sahil,Yenimahalle,Çağlayan,YeniköySulakSümer,derbent Anılı Gürsu İlhamurlu  Peynirciler,Saat Beydere MeyvalıÇınarlı

ARDEŞEN    :  Barış Merkez Yayla,Camii,BeyazkayaYamaçdere Tunca Bahar ,Elmalık,Şentepe ,Kavaklıdere,Düzlük,Seslıkaya,Esentepe,Kirazlık,Köprüköy,Duygulu,Şenyurt,Gündoğan,Mamganez,Bayırcık,Güney,Sinan,Pirinçlik,Akkaya,Işıklı ,Doğanay,Aşağı durak,Yukarı durak,Akdere,Eski armutluk

PAZAR :  Güzelyalı,Kirazlık,İkiztepe,Merkez,Cumhuriyet,Beyaztaş,Soğuksu,Zafer,Güney,Darılı,Suçatı,Bucak,Şendere,Handağı,Hamidiye,Örnek,Derinsu,Balıkçı,Sivrikale,Aktepe,Hisarlı,Dernek,Elmalık,Yücehisar,Irmak,Ortayol,Merdivenli,Akbucak,Hasköy,Papatya,Sesizdere,Ocak,Kayağantaş,Sivritepe,Dağdibi,Kuzayca,Tütüncüler,Şentepe,Derebaşı,Şehitlik,Alçılı,Subaşı,Kocaköprü,Aktaş,Sulak,Akmescit,Topluca,Uğrak,Kesikköprü

ÇAMLIHEMŞİN  : Köprübaşı,Dıkkaya,Topluca,Muratköy,Çayıdüzü

DÜZCE

AKÇAKOCA  : Döngellı,Edilli,Aktaş,Tahirli,Göktepe,Nazımbey,Kalkın,,Hasançavuş,Uğurlu

DÜZCE MERKEZ : Ballar,Kabalak,Osmanca,Suncuk,Şekerpınar

BURSA

GEMLIK . Merkez,Katırlı

İSTANBUL

BEYKOZ  : Merkez,Dereseki,Kaynarca

ÜSKÜDAR . Merkez,Reşadiye,Ataköy,Kadıköy,Paşaköy

YALOVA

MERKEZ : Kaplıca,Çınarcık,Vezpınar,Üvezpınar,Delipazarı,Kurtköy,Samanlı,Akköy,Kadıköy,Yenimahalle,Ortaburun

KOCAELİ

MERKEZ . Çubuklu,Osmaniye,Suadiye,Derbent,Maşukiye,Kestanelik,Altınova,Çaççukur,Güzelyalı,,Ereğli,Osmaniye,Suludere,Yalakdere,Altınova,Senayiye

SAKARYA

MERKEZ : Çaybaşı,Yeniköy,Değirmendere,Karataş,Akyazı,Hasanbey,Kazancı,Dokurcun,Kayabaşı,Karapürçek,Hocaköy,Geyve,Doğançay,Maksudiye,Hendek,Kocadöngel,Sapanca,Akçay,Baklaya,Dibektaş,Erdemli,Fevziye,Hacımercan,İkramiye,Kurtköy,Memnuniye,Şükriye,Selamiye

ZONGULDAK

MERKEZ .

BARTIN

Amasra,Çakrazova

 

Kaynak; Hayri Ersoy ve Recai Özgün laz tarihi ve kültürü alıntı

 


GÜRCÜLER

Genellikle Kafkas Gürcü ve Doğu Karadeniz  kültürü hakimdir biraz yozlaşma görüselde bu gelenekler devam etmektedir Köyün bütününde günlük konuşma dili Gürcücedir. Bazı Türkçe kullanılan isimler dışında Acara-Guria lehçesi Gürcüce konuşulmaktadır. Köy halkı köyün otantik yapısını korumaya azami özen göstermektedir. Köyde halen 150 -200 yıllık eski  evlere rastlanmaktadır. Bu evler özüne uygun olarak ustaca restore edilmekte, kendi tarihi dokusu içerisinde korunmaya çalışılmaktadır. Köyde eski imece usulü ( meci) çalışma devam etmektedir. Aileler baba mirası arazilerini erkek çocuklara devrediyor. Bu nedenle de köye dışarıdan insanların yerleşimi engellenerek kapalı toplum özelliğini sürdürmektedir. Evliliklerse, yine akraba olmayan sülaleler arası yapılmaktadır. Ancak bu gelenek günümüzde tüm köyün birbirine bir şekilde akraba olması sebebiyle çevre şehirler ve köylerdeki Gürcü ailelerle ilişki içine girmek suretiyle gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Yerli halk dışarıdan bir kişiye, ekonomik şartlar ne kadar gerektirse de, arazi satmamaktadır.Yada köy halkının buna rızası aranmaktadır. Köy halkının geleneksel yapıyı korumaktaki bu hassasiyeti son derece saygıdeğer bir davranıştır.Çağın getirdiği globalleşme süreci içerisinde, içine girdiğimiz arabesk kültür asimilasyonu tehlikesinde, kendini bu derece koruyabilmeyi başarmış, öz kültürü ve gelenekselliği kaybetmemekte bizlere göre daha fazla mücadele etmiş,bu köy halkı önünde, saygı ile eğiliyorum. Tüm hemşerilerimizi kültürel değerlerimizi korumakta ve geliştirmekte Melenağzı Köyü Gürcü halkı gibi davranmaya, nadide kalmış bu köyümüze sahip çıkmaya davet ediyorum.Efteni olarak adlandırılan yörede Hamamüstü ve Hacıyakup köyleri çevresinde yaşayan Gürcülerin hangi tarihte ata topraklarını terk ettikleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, Rus Çarı Nikolay'ın Gürcüstan'daki Müslümanları yok etmek istediği ve bu göçün bu yüzden başladığı söylenir. Buradan hareketle göçün, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında, 1894-1917 tarihleri arasında hüküm süren Çar II. Nikolay döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Berlin Kongresi sonucu Osmanlı ve Rusya arasında 27 Ocak 1879'da İstanbul'da yapılan anlaşmayla 3 Şubat 1879'da başlayan resmi göç süresine rağmen Tzoniarililer köylerinden muhtemelen 1894 sonrasında ayrılmış olmalıdırlar. Anlatılanlara göre Batum limanından önce İstanbul'a, sonra Akçakoca, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun limanlarına göçmenler bırakılmıştır. Bu bir bölgede yığılmayı önlemekten çok, Batum limanında bekleyen binlerce insanın daha fazla mağdur edilmemesi için yakın limanları tercih etme yaklaşımı olarak değerlendirilebilir. Nitekim o dönemdeki Gürcü basınının, özellikle Kavkaz , Droeba , İveria ve Golosto  gazetelerinin de belirttiği gibi, "İnsanlar ellerinde ne varsa, tüm mallarını, topraklarını çok ucuza satıp limana inmişler, nakliye güçlüğünden ötürü aylarca gemi beklemişler, bu bekleyişte bazılarının parası bitmiş ve çaresiz duruma düşmüşlerdir." Ancak Osmanlının bu iyi niyetli yaklaşımı topraklarını terk etmedikleri için bir kısmı Gürcüstan'da kalan ailelerin bir kez daha bölünmesine yol açmıştır. Tzoniarili Gürcüler arasında da bu duruma düşmüş insanlar vardır. Tzoniari köylülerinin bir kısmı, Yavuz adlı gemiyle Giresun limanına indirilerek o dönemlerde Keşap ilçesine bağlı bölgelerde yerleşmek için yer arayışına girmişlerdir. Bunlar, Tzoniari köyü sülalelerinden Çelebiler - Çelebioğulları  Yavuzlar - Sakallar , Çakarlar - Yıldızlar , Güller - Abaklar - Urallar , Kılıçlar , Mezarcıoğulları  ve daha pek çok sülaledir. Çelebiler - Çelebioğulları ve Yaslıların  saptadıkları yer uygun görülmüş ve bu yerde Anbarala  yahut Anbaralay  olarak adlandırılan köy (Bugün Dereli ilçesine bağlı Anbaralan) kurulmuştur. Burada kısa süre içinde tarım arazisinin yetersizliğiyle karşılaşılmış ve yeni sıkıntılar baş göstermiştir. Anbarala kurulduktan sonra muhtemelen 1910'lara girilmeden köyün ileri gelenlerinden Memed Ali Çelebi Efendi yaptığı hac yolculuğu dönüşünde, Batum limanındayken tabiatının uygunluğunu duyduğu ve bir kısım Gürcünün bu limana bırakıldığını bildiği Akçakoca'da gemiden inerek yaşam için Anbarala'dan daha uygun yerler aramıştır. İç kesimlere doğru ilerleyerek Düzce'nin güneybatısında bulunan Efteni yöresine ulaşmıştır. Hemen hemen boş olan, gölüyle, akarsularıyla, yaylalarıyla, ovasıyla, tarım alanlarıyla ve ormanlarıyla mükemmel olan bu topraklara daha sonra eşini ve küçük oğlu İmam Osman Çelebi'yi de getirmiştir. Ancak kendilerinden önce Kafkasya'dan gelen Çerkezlerin tepkisiyle karşılaşmış, yerleştikleri yerin Çerkezlerin baltalık ormanları olduğu gerekçesiyle şikâyet edilmiştir. Eşinin ve çocuğunun kendisini izleyeceği düşünülerek karakoldan karakola teslim yoluyla ve yaya olarak kolluk kuvvetlerince Anbarala'ya geri götürülmüştür. Memed Ali Çelebi Efendi, yeniden Efteni'ye dönmüş, yine şikâyet edilmiş ve aynı yöntemle geri gönderilirken nakledildiği karakollardan birinin komutanı tarafından yetmiş yaşında olmasından dolayı serbest bırakılmıştır. Efteni'ye döndüğünde karşılaştığı üçüncü şikâyet üzerine gelen karakol komutanı Hacı Memed Ali Çelebi Efendi tarafından geri çevrilmiştir. Yerleşimi kesinleşince Anbarala'daki diğer çocuklarını, akraba ve komşularını da boş topraklara davet etmiş, birçoğu davete uyarak Efteni'ye gelmiş ve Hacı Memed Ali Çelebi Efendi tarafından kurulan bu köye aşağıdaki Ceneviz Hamamı'na izafeten Hamamüstü adı verilmiştir. Burada tarım, hayvancılık, arıcılık, avcılık ve balıkçılığı uğraş edinen Gürcüler kendilerine 10-'den yakın olmayan yerleşim birimlerinde Çerkezler, Abazalar ve yerli Türklerle karşılaşmışlardır. Burada yaşayan birkaç Ermeni aile bir süre sonra bölgeyi terk etmiş, diğerleri dil ve kültür farklılıklarına rağmen, zaman içinde Ordu, Trabzon ve Giresun göçmenleri de alarak, başlangıçtaki sürtüşmeleri aşıp uyumlu yaşamaya başlamışlardır.

 

Amasya

Bursa

  • İnegöl: Çaylıca, Fevziye, Gülbahçe, Hasanpaşa, Hayriye, Muratbey, Sulhiye, Tüfekçikonak, Bahçekaya,Hilmiye,Mesruriye,Hamidiye,Karakadı,Güneykestane,Elmaçayır,Çiftlik, saadet (İnegöl belediye başkanı Hayriye köyündendir)
  • Kestel : Alaçam,Osmaniye
  • İznik  : Hacıosman,Kırıntı,Elmalı,
  • Gemlik: Haydariye, Hamidiye, Adliye
  • Orhangazi: Hamzalı
  • Merkez: Baydın

Diyarbakır

Düzce

Gürcü köyüne Gürcü çiftlikte örnek.verilebilir.Mesela Gürcü çiftlik'in %90 'ı9na yakın bir miktarı Gürcistan’dan göçüm soylananlardan oluşmuştur.ayrıca Kaynaşlı ilçesinin Şimşir mahallesinde 50 yıl öncesinden göç etmiş,yaklaşık 40-45 hanelik %100 Gürcüler bulunmaktadır.Düzce’deki diğer Gürcü köyleri Fındıklı Aksu köyü-Muncurlu köyü-Doğanlı köyünün bir bölümü-Gürcü Asar-Çilimli Hızar dere ve Çilim ilçesinin büyük bir bölümü.Akçakoca da Çiçekpınar(şipir köyü) ve Melenağzı  (Melan)köyü % 100 ü Gürcü olmakla birlikte Gürcü dilini halen konuşmaya devam etmektedirler.

Giresun

  • Dereli : Akkaya, İçme suyu Giresun Yaykınlık Turgut Topaloğlu da Gürcü
  • Bulancak:Yeniköy,Tepeören

Kastamonu

Kocaeli (İzmit)

  • İzmit : Şirinsulhiye Köyü, Nusretiye Köyü, Balaban Köyü, Hamidiye köyü,Eşme Ahmediye Köyü
  • Gölcük : Nüzhetiye Köyü,Hasaniye Köyü,Nimetiye Köyü, Lütfiye Köyü, İhsaniye, Ferhadiye ...

Ordu

  • Akkuş : Dumantepe, Esentepe (Kabakulak)
  • Çaybaşı : Kurudere Köyü, Söylemez Yenimahalle, Sarıcaerik-Çınar Mahallesi, Akbaba Köyü, Akkaya Mahallesi, Eğri Bucak-Çilader (Manastor), Köklük
  • Fatsa: Bozdağı Köyü Kabakdağı Köyü, Sazcılar Köyü, Yusuflu Köyü,Bacanak köyü,duayeri köyü, Yenikent Köyü,Tahta başı köyü,Hoylu köyü
  • Gölköy : Cihadiye Köyü, Paşapınar Mah, Yuvapınar Köyü, Manastır Mahallesi, Kındıra Mahallesi, Elmaalan Mahallesi, Meşealan Mahallesi, Kuşluvan Mahallesi, Çatak Köyü,(Yusuflu mah.) Konak Köyü, İç Yaka Köyü, Samanlıcek,
  • Ulubey : Yeni Sayaca,
  • Ünye : Güllük Mahallesi, Hızarbaşı Günlük Mahallesi, Torunoğulları (Söğüt) Mahallesi, Çatalpınar Köyü, Hızarbaşı Kumarlı Köyü,Dönüklü Mahallesi, Mitrabol, Alivara Köyü, Zembek (Aydıntepe) Köyü, Yağköy, Erenyurt Beldesi, Başköy, Tepeköy, Gobi-Göbü Köyü, Elemen, Avidere, Saylan, Kürtdere, Kurudere, Yüceler Köyü, Şenbolluk Beldesi Ziliftar Mahallesi
  • İnkur Beldesindeki Köy ve Mahalleler:

Çaloğlu Mah. veya Fatih Mahallesi, Yenikent (Armutluk) Mahallesi, Kelas (Çınarcık) Mahallesi, Kurna Mengen Mahallesi, Çataltepe, İncirli

  • Tekkiraz Beldesi ve Çevresindeki Köy ve Mahalleler:

Tekkiraz Belde Merkezi, Kıran Mahallesi, Armuttepe Mahallesi, Veli Bayraktar Mahallesi, Kıran Köyü (Ginapor), Macahleli (Belen) Mahallesi, Koruklu Mahallesi, Nureddin Köyü, Kirazara, Sarıgöl, Kozbüküm (Yenikızılcakese), Kızılkaya, Ergen Düzçiftlik Mahallesi

  • Yenikent Beldesindeki Köy ve mahalleler:

Yenikent Merkez (Çamurluk) Mahallesi, Ekincik Köyü, Meşedüz Mahallesi (Boynuzlubatak), Tekneli Mahallesi, Meliktepe Mahallesi, Kıran (Taşocağı ve Çevresi) Mahallesi

  • Yeşilkent Beldesi’ndeki Köy ve Mahalleler

Selviler Köyü

  • Korgan : Sarıalıç Köyü,Yeşilalan köyü
  • Kumru : Güneyce Köyü, Divane Köyü,Yemişken, Yemişhan, Akçadan, Yaylacık, Akçakese, Pencik (Esence), Çubuklu Köyü
  • Perşembe : Tongeldüzü, Gacalı, Kalkancı, Burhaneddin, Boztepe, Tepeköy, Teyineli, Yokuşdibi, Dereiçi, Yeniköy (Yağmurlar), Çaka, Kocadüzü

Rize

  • Pazar: Hamidiye Köyü

Sakarya (Adapazarı)

  • Akyazı : Reşadiye, Şerefiye,küçük(bir bölümü)
  • Hendek : Hamitli Köyü,Eski Bıçkı Köyü, Güldibi, Hicriye, Hüseyinşeyh Köyü (Bir bölümü), İkbaliye (Sıtmapınar), İlimbey, Karaçökek Köyü (Bir bölümü), Lütfiye Köşkü Köyü, Muradiye, Nuriye, Süleymaniye,Kızanlık
  • Kocaali : Köyyeri,
  • Pamukova : İlimbey
  • Karapürçek : Mecidiye, Ahmediye, Kanlıçay
  • Sapanca: Mahmudiye köyü,Yeni mahalle Erenler köyü ve Sapancanın büyük bir bölümü
  • Merkez: Hızırtepe mh.

GEYVE:

NURİOSMANİYE KÖYÜ

Samsun

  • Çarşamba: Kestanepınar, Karamustafalı
  • Salıpazarı: Muslubey,Alan köy (karadere mh.).Alan-yaykün.
  • Ladik: Aslantaş, Hacıalipınar Mah. (Kiremithane)
  • Terme : Akçay, Kocamanbaşı, Kaynarpınar Beldesi Yağdaş Köyü, Kuşca Köyü, Kuşcağız (Sarıhasan) Köyü,KESİKKAYA KÖYÜ

Bafra- Köseli köyü

Sinop

  • Erfelek : Abdurrahmanpaşa, Değirmencili, Hamidiye, Veysel,Tombul,Tekke
  • Merkez: Erikli,Tangal, Avdan, Tangaloğlu, Göller, Karapınar,Ahmetyeri,


AYANCIK :Tevfikiye Gürcüleri 1. Sınıf,Mestan Gürcü köyü Aktas mah. TÜRKELİ .Haci köyü,Sazkışla, Kuz köyü,Yapraklı köylerinde Gürcü sülaleler bulunmaktadır

Tokat

  • Erbaa : Zoğallıçukur
  • Niksar : Fatlı, Sorhun,_Niksar, Akınca, Tepeyatak, Ekincik, Mercimekdüzü,Örenler

Yalova

  • Çınarcık : Teşvikiye (Zindan,ortaburun köyü'nün bir bölümü
  • Termal : Merkez ( Gökçedere köyü)

Armutlu:

 

Hayriye,Selimiye

 

Kaynak: M.Vanilişi.A.Tandilova Gürcü tarihi ve kültürü kıtabında alıntı,ve ayrıca www.Macaheli .net 

 

HEMŞİN

Kalabalık aile yapısına sahip köyde,Hopa Hemşinlilere özgü,hemşince denilen bir dil konuşulur.esasen Ermenicenin bir dialekti olan bu dil,yöreye özgüdür.düğün cemiyetleri tulum ile olan köyde,Hopa Hemşin,üçayak,Artvin temurağa horonları ve çevre Rize Hemşin

köylerinin etkisi ile Rize Hemşin horonu oynanmaktadır.Hemşinliler m.ö ikinci yüzyılda Horasandan gelip İranınHamadan bölgesinde 400 yıl kalmışlardır,daha sonra Kars, Arpaçay ilçesinin doğusuna buradan da 623 yılında İran Bizans savaşında Çoruh nehrini aşıp bu günkü yerlerine yerleşmişlerdir Arsaklı ve Saka Türklerinin bir boyudur. Birçok savaşa sahne olan Ermenistan’da,Kafkasya’daki Arapların baskılarına dayanamayınca Ermeniler isyan edip,batıya göç etmeye başlarlar 789-790 yıllarında 12 bin Ermeni Hemşin topraklarına girdi ve bugünkü Hemşin’in bulunduğu yere bir kent kurdular buraya da  kendi isimleri olan Hamanaşen adını verdiler bu ad zamanla Hemşin’e dönüştü. Hemşinlilerde diğer eski kavimler gibi 16. yüzyıldan itibaren Müslümanlığı kabul etmişlerdir,Lazlarda deniz kenarında yerleşirken  Hemşinliler içeriye doğru dağlık bölgeye yerleşmeyi tercih etmişlerdir.Hemşinliler Cumhuriyet ilk yıllarında batı bölgelerine göç etmeye başlarlar göçler Düzce, Adapazarı,İzmit,Bursa’ya yerleşmişlerdir,.Hemşinliler eskiden Oğuz Türkçesi konuşurken daha sonra bu bölgeye gelen çok sayıda Ermenilerle birlikte yaşamaya başladıktan sonra Ermeni dil kültürünün etkisinde kalmıştır.Halk arasında bu dil Hemşince olarak bilinmektedir Hemşinliler M.Ö. ikinci yüzyılda Horasandan gelip İran’ın Hamadan Bölgesinde dört yüz yıl kalmışlardır. Daha sonra Kars’ın Arpaçay İlçesinin doğusuna, buradan da 623 yılında İran- Bizans Savaşı sırasında Çoruh nehrini aşıp bu günkü yerlerine yerleşmişlerdir. Arsaklı ve Saka  Türklerinin bir boyudur.Bir çok savaşa sahne olan Ermenistan’da ve Kafkasya’da ki Arapların baskılarına dayanamayan Ermeniler isyan edip batıya göç etmeye başladılar. 789-790 yılları arasında 12 bin Ermeni Hemşin topraklarına girdi ve bu günkü Hemşin’in bulunduğu yerde bir kent kurdular. Buraya kendi isimleri olan HAMANAŞEN adını verdiler. Bu ad zamanla Hemşin’e dönüştü. Hemşinliler de diğer eski kavimler gibi 16. Yüzyıldan itibaren Müslümanlığı kabul ettiler. Lazlar deniz kenarlarına yerleşirken, Hemşinliler sahilden uzak, dağlık bölgeleri tercih ettiler. Hemşinliler, Cumhuriyetin ilk yıllarınsa batı bölgelerine göç etmeye başladılar. Göçler daha ziyade Karasu, Kocaeli ilçeleri ,ile Düzce ili ve Akçakoca’ya olmuştur. Ayrıca İstanbul ve Bursa illerinde de toplanmışlardır. Hemşinliler eskiden Oğuz Türkçe’si ile konuşurken, daha sonra bu bölgeye gelen çok sayıda  Ermenilerle birlikte yaşamaya başladıktan sonra Ermeni dil kültürünün etkisinde kalmıştır. Halk arasında bu dil Hemşince olarak bilinmektedir.

 

ARTVİN : Borçka (Muratlı),Hopa ( Kemalpaşa) Hopa

RİZE       : Çayeli,Pazar,Fındıklı,İkizdere,Çamlıhemşin( Ortaköy,Fırtına,Büyükdere,Piskale

Ağabeyçe ),Hemşin ( Akyamaç,Bilenköy,Çamlıtepe,Hilal,Kantarlı,Leventköy,Nurluca

Yaltkaya )

ADAPAZARI  : Karasu ,Ortaköy

DÜZCE            : Akçakoca,Gümüşova

Trabzon,Ordu,Giresun,Samsun,Erzurum,Ankara,İzmit,Bursa,İstanbul da az sayıda hemşinliler vardır.1915 yılında göç etmişlerdir,suni müslümandırlar

 

Kaynak: Hemşinliler Eğitim ve Kültür derneği 29-11-2007

 

MANAVLAR

Özellikle Batı Anadolu'da yoğunlaşan Türk soylu halk. Türkologlar'a göre manavlık, Anadolu'da ilk yerleşik hayata geçen Türkleri tanımlamada kullanılan bir sıfattır. Bu sıfat, yerleşik hayatı benimsemiş Türkler'i, Osmanlı'nın son dönemlerinde yerleşik hayata geçmeyen Türklerden ve Anadolu dışındaki Osmanlı topraklarından gelen müslüman halktan ayırmak için kullanılmıştır. Manavlar hakkında en çok kabul edilen bilimsel görüş göçebelikten yerleşmiş (Yörük) nüfus dışında eskiden yerleşmiş Türki köylülerdir.Ancak manavların orjini hakkında genel bilimsel çevrelerce kabul edilmeyen alternatif görüşler de bulunmaktadır. Bu farklı görüşün başında, Manavlar'ın Türkler'in Anadolu'ya gelmesiyle Rum ve Anadolu halkının Türkleşmesi sonucu ortaya çıktığına yöneliktir. Burada Rum ve Anadolu halkının kendi dillerini unutarak Türkçe konuşmaya başlamasının nasıl olduğu belirsizdir. Bu görüşe göre Manavlar, bin yıllık süreç içerisinde Türk kültürünün bir parçası olmuşlardır.Manav tarihini araştırmak için Rum Selçuklu döneminin ve Haçlı Seferleri döneminin iyi analiz edilmesi gerekir. Günümüzde Rum Selçuklunun özellikle etkili olduğu Güneydoğu Marmara ve İç Anadolu bölgesinde Manav adı verilen grubun yoğunlaştığı görülmektedir. Selçuklu döneminde Güneydoğu Marmara ve İç Anadolu'ya sahip Rum Selçukluları döneminde Anadolu halkı Haçlı seferlerinden büyük zarar görmüş, pek çoğu katledilmiş ve giderek Selçuklu safına yönelmişlerdir. Kuşkusuz ki, Güneydoğu Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde Konya, İznik, Bursa gibi kentlerin çevresine yerleşen Selçuklu-Oğuz ve İranı unsurlar ile kaynaşmışlardır.Bugün yapılan araştırmalarda, Türkiye'nin farklı köşelerinde manav kavramının farklı anlamlarda kullanıldığı sonucuna da ulaşılmaktadır:Özellikle Güney Marmara ve Ege köylerinde 17. yüzyılda Yörüklerin zorla iskan edilmelerine karşılık, önceden kendi isteğiyle bölgeye yerleşmiş olan Türkmen boylarının; zorla iskan edilenlerden kendilerini ayırt etmek için kendilerine manav dedikleri tespit edilmiştir. Hatta 16. yüzyılda yerleşik düzene geçtiği tespit edilen bazı Türkmen aşiretleri kendilerine 17. yüzyıldan sonra manav demektedir. Aynı şekilde, 17. yüzyıldan sonra zorla yerleşik hayata geçen Yörükler, kendilerinin artık manav olduğunu dile getirmektedirler. Güney Marmara'da manav "Yerleşik hayata geçen Yörük" anlamında kullanılmaktadır. Örneğin; Balıkesir'de böyledir . Batı Anadolu'nun bazı köylerinde yapılan araştırmalarda ise Manavlar'ın sürekli Balkanlara ve Peçenek-Kumanlar'a atıf yapması ve kendilerini Peçeneklerle özleştirdikleri görülmektedir. Balkanlardan gelen Türk anlamında kullanılmaktadır. Akdeniz bölgesinde ve Batı Anadolu'da yerli olmaktan ziyade ovalarda yaşayan Türkmen aşiretleri anlamında "manav" tabiri kullanılmaktadır. İç Anadolu ve Güneydoğu Marmara'nın bir kısım yerleri ile Batı Karadenizde ise "eskiden beri yerli, Anadolulu" anlamında kullanılmaktadır. Bu yüzden, Manavlar için tek bir çıkarsama yapmak doğru değildir. Günümüzde manavlar, Türk etnisitesinin bir kısmını oluşturan etnik grup ve etnik gruplardır.Osmanlı'nın yıkılmasından sonra ise Balkan, Karadeniz, Kırım veya Kafkas Muhacirlerinden olmadığı yönünde ve muhacirlik kavramına karşı kullanılan bir kavram olarak kısmen de olsa anlam kayması yaşamıştır. Zira, Osmanlı'nın ilk ve orta dönemlerinde manavlık daha çok, "göçebe hayat/Yörüklüğe devam eden/özel hukuk tanımayan" kavramının zıttı anlamında kullanılmakta idi.Manav sözcüğünün kökeni hakkında iki görüş bulunmaktadır. Birincisi Yunanca kökenli olduğu, diğeri Türkçe kökenli olduğu yönünde. Bunun dışında etnik grup anlamında bir iş kolu olan manav faaliyetlerinden alıntılandığı da belirtilmektedir.

Yunanca Kökenli Olduğu Görüşü:Manav kelimesi, Yunanca asıllı bir sözcük olup Türkçe'ye Ortaçağ'da geçmiştir. Yunan dilinde manavis, "100 yıldan önce" anlamına gelmektedir. Uzun süredir belli bir bölgede yaşayan halk için, "bilindi bilineli burada yaşayanlar" anlamında kullanılmaktadır.

Türkçe Kökenli Olduğu Görüşü:Bu görüşe göre, manav sözcüğü manaptan veya managtan gelmektedir. Manap kelimesi, öz-Türkçe bir sözcüktür. Zira, "Manap" ifadesine "Orhun kitabeleri"nde de rastlanmaktadır ve Bey anlamına gelmektedir . Bu yüzden Manav sözcüğünün; Türkistan’daki Kazak-Kırgız ve Sibirya’daki Yakut (Saha) Türkleri’nde kullanılan, koruyucu soylu kişi ve boy beyi anlamına gelen “Manap” ve “Manag”dan geldiği sanılmaktadır.Eski Türkçe’de “v” sesinin olmamasından dolayı, “Manap” sözcüğündeki “p” ve “Manag” sözcüğündeki “g” sesinin yumuşayarak “Manav” sözcüğünün ortaya çıktığı düşünülmektedir. (Örneğin; berim=verim, takuk=tavuk, kagun=kavun vb gibi.) “Manap”ın; Çağatay Türkçesi’nde “asilzâde, asâlet, beyzadelik”, Kırgız Türkçesi’nde “feodal kabilelik üst tabakasının mümessili” veya “Kırgız Lideri”, Kazak Türkçesi’nde “ağa, bey” ile “Manag”ın; Yakut (Saha) Türkçesi’nde “koruyucu, güdücü, bakıcı” anlamlarını taşıması ve de Türkistan’ın kuzey bozkırlarında yaşayan Kırgız ve Kazakların boy ve oymak başlarına “Manap” demeleri ile 1860’larda Kırgızlar’dan Bugu (Geyik) kabilesi ve Sari Bağış boylarının başlarında Manapların yer alması olguları da, “Manavlar=Yerli Türk/Türkmen” görüşünü desteklemektedir.Kırgızistan'daki Manas destanında yer alan ve soylu beylere verilen Manap ifadesi de bunlara ilave edilebilir.

İş Kolundan Türediği Görüşü:Diğer bir yanda, "manav" sözcüğü, Türkçe'de çiftçilikle uğraşan ve geçimini ürettikleri ürünleri satarak geçinen anlamına da gelmektedir. Anadolu'ya ilk göçen Türkmenler, yerleşik hayata geçip tarım faaliyetlerine başlamış olmalarından bu sözcük kullanılmış olabilir. Bu görüşü destekleyen bir durumda, Osmanlı kayıtlarında saraya ve İstanbul'a sebze-meyve temin eden köylere "manav köyleri" tabiri kullanılmasıdır. Zira hayvancılığın yapıldığı köylere "kasap köyleri", arıcılığın yapıldığı köylere "kovan köyleri", ormancılığın yapıldığı köylere "tahtacı köyleri" şeklinde tabirlerin kullanıldığı görülmektedir. Bu görüşe göre manav sözcüğünden, tarımla uğraşan Türkmen köylerine takılan bir lakap kastedilmektedir. Daha sonra bu köyler, 18.yy'la birlikte muhacırlerden, hala konar-göçerliğe devam eden Türkmenlerden ve Anadolu'ya gelen diğer unsurlardan kendilerini ayırt etmek için manav lakabını ön plana çıkarmaya başladılar. Zira günümüzde Anadolu'da kendilerini Kasap, Kovan veya Tahtacı olduğunu söyleyen topluluklar da vardır.

 Bizans kayıtlarında, Manav tabiri; 1291 tarihindeki kayıtlarda geçmektedir. Yıldırım Bayezid döneminde İstanbul’un alınması amacıyla yapılan kuşatma kaldırılırken, yapılan anlaşma gereği Sirkeci’de bir Türk mahallesi kurulması şartına uygun olarak Göynük ve Taraklı’dan 760 hane Manav İstanbul’a yerleştirilmiştir. Yani İstanbul’a yerleştirilen ilk yerleşmiş Türklerin, bu yöreden giden “Manavlar” olduğu kaynaklarca da doğrulanmaktadır.

Türkmen Kökenlere Dayandıkları Görüşü Anadolu'ya göç ederek gelen Türkler'den bazıları yerleşik hayata geçerek tarım faaliyetlerinde bulunmaya başlamışlardır. Buna bağlı olarak manavlık, “Batı Anadolu’ya dışarıdan gelen (göçmen/muhacir) ve göçebelikten yerleşmiş (Yörük) nüfus dışında eskiden yerleşmiş köylere / köylülere verilen ad veya “Yerli Halk”, “Yerleşik Türk / Türkmen Topluluğu” ya da “Yerli olan, muhacir olmayan” ve yahut “hareketli nüfusa karşın yerini değiştirmeyen, devamlı olarak orada oturan “Türkçe dışında dil bilmeyen” topluluk üyeleri olarak tanımlanmaktadır. Bu yaklaşıma göre Manavlar, Anadolu Selçuklu'nun bakiyesi olan Türkmen halk ile Osmanlı döneminin 17. yüzyıl öncesi yerleşen Türkmen halkıdır.Balkanlara Karadeniz'in kuzeyinden gelen ve Hıristiyanlığı kabul eden Peçenekler ve Kumanlar gibi Türk toplulukları da dönem dönem Bizans tarafından Anadolu'ya yerleştirilmiştir ve bu toplulukların, yerleşik hayata geçen Oğuz Türkleriyle kaynaşarak bir kısım Manavları oluşturduğu da düşünülmektedir.Cevdet Türkay'ın "Osmanlı İmparatorluğu'nda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar" adlı eserinde belirtilene göre Manavlar "İçel sancağı, Anamur kazası (İçel sancağı), Manisa kazası (Saruhan sancağı) Düşenbe kazası (Ala iye sancağı) gibi yörelerindeki yörükan taifesidir." Diğer bir deyişle, Manavlar aslında göçebe Türkmenler olup Anadolu'nun çeşitli yerlerine dağılmış bulunmaktadırlar.

Dayanakları : Bazı araştırmacılara  göre Manavların, Türk soylu olduğunu gösteren en önemli delil, Mongolid karakteristikleridir; Manavlarda gözlerdeki çekiklik ve yuvarlak yüz hatları hemen farkedilebilir.Araştırmacılara göre başka bir delil ise, manavların eski sosyal yaşamda büyük önem tutan ipek böcekçiliğidir. Özellikle Marmara Bölgesi'ndeki manav köyleri Orta Asya'dan gelen alışkanlıklarıyla ipek böceği üreticiliği yapmaktadır. Örneğin; Osmanlı döneminde Bursa'daki ipek kumaşların üretiminde bu ipek böceği üretimini yapan manav köylerinin payı büyüktü. Son yıllara kadar manav köylerinin en büyük geçim kaynağı ipek böcek yetiştiriciliğiydi ve hala bunu sürdüren köyler mevcuttur.Manavlar, Türkçe'den başka bir dil anlamazlar. Türkçe'den başka sözcükler-ünlemler kullanmazlar. İkinci dilleri ya da mahalli dilleri yoktur.Geçmişte, yerleşik hayata geçen veya Yerleşik düzene adapte olan Türk toplulukları, Konar-Göçerliğe devam eden Yörük-Türkmen toplulukları ile sorunlar yaşamışlardır. Hatta, Manavlar, konar-göçerliğe devam eden Yörük-Türkmen grupları tarafından yerleşik hayata geçtikleri için küçümsenmişler ve her zaman alaya alınmışlardır. Çoğu zaman Konar-Göçer Yörük ve Türkmenler, göç yolunda karşılarına çıkan yerleşik (manav) Yörük ve Türkmen köyleriyle ters düşmüşlerdir. Bazı zamanlar, Konar-Göçer gruplar manav köylerini talan etmişler ve yerleşik köyler üzerinde baskı kurmuşlardır.Son derece uysal, mülâyim ve başkası tarafından söylenenlere fazla karşı çıkmayarak yani tartışmayarak geleneksel yaşamlarını sürdüren Manavlar kendi ifadeleri ile; “yedi kez düşünmeden adım atmayan”(yavaş davranan) bir yapıya sahiptirler. Bu uyumlu ve uysal yapıları, başkalarına “sen bilirsin” ya da “siz bilirsiniz” ifadesinin sık kullanılmasında da kendini göstermektedir.Osmanlı döneminde Manavlar, uzun yıllar Rum köyleri ile komşuluk yapmışlar ve uyumlu kişilikleriyle onlarla iyi geçinmeyi başarabilmişlerdir. Ancak kız alıp verme konusunda son derece tutucu davranıp Rumlarla kaynaşmamış ve kendi geleneklerini koruyabilmişlerdir.Birinci Dünya savaşı sonucunda Osmanlı'nın gittikçe toprak kaybetmesiyle, eski Osmanlı topraklarından Boşnak, Arnavut, Çerkez , Laz, Gürcü gibi anadili Türkçe olmayan göçmenler ile Muhacir diye adlandırılan ve Balkanlar'dan gelen Türk kökenli gruplar Anadolu'ya göçmüşlerdir. Bu dönemde yerli köyler kendilerini göçmenlerden ayırmak anlamında Manav olduklarını belirtmeye başlamışlardır.Manavlar dışa açılmayı pek tercih etmediklerinden uzun yıllar bu müslüman göçmenlerle dahi evlilik yapmamışlardır. Manavlar geleneklerine bağlı olduklarından daha çok köy yaşamını tercih etmişlerdir. Şehirlerde da yaşayanları azımsanmayacak kadar çoktur.

Yaşayış Tarzlarındaki Benzerlikler :Manavlar'ın gelenek-görenek itibariyle ve yaşam biçimi itibariyle incelendiğinde, kültür bakımından yörükler ile çok büyük bir farklılık olmadığı görülmektedir. Farklılaşma noktası, yerleşikliğin getirdiği özelliklerde görülür.Manav köyleri genelde düzlük ve ova yerleşmeleridir. Manav köyleri plansız ve gelişigüzel oluşmuş köylerdir. Evler derme çatmadır. Belirli bir plan yoktur. Köylerdeki ve evlerdeki plansızlık göçebe hayatın en büyük izleridir. Köyler genelde, her gelenin plansızca yerleştiği bir öbek şeklindedir.Muhacır köyleri ile karşılaştırıldığında, oldukça bakımsızdır. Çevredeki düzenli, bakımlı Muhacır Türk köylerinden hemen ayırt edilebilir.Manav köylerinin beslenme alışkanlıkları ile Yörükler’in beslenme alışkanlıklarında çok büyük farklılık yoktur.Güney Marmara'daki manav köyleri ile Antalya, Bergama ve Mersin civarındaki manav köylerinde gerekse Kastamonu manav köylerinde; "bengi", "mengi" veya "bengü" adı verilen "Şaman" izlerinin bulunduğu ritüelleşmiş oyunlara rastlanmaktadır. Bu veri, Anadolu'daki manavlar'ın ortak özelliklere sahip olduğu ve Orta Asya kültürüne sahip olduğunu göstermektedir.Manav köylerindeki "Eşikte yani kapıda oturulmaz", "eşiğe basılmaz", "yanan ateş söndürülmez" biçimindeki manav inanışlar, Şaman dönemini izlerini yansıtmaktadır.Manav köylerinde şehirlerde kullanılmayan "8. ve 9. yüzyıl Türkçesi"ne ait sözcüklere de rastlanır: "künge", "kiğiz","katun", "yavuz", "yavuklu", "eybek", "yaşmak", "pörtlek", "zorbek", "aka", "ani" gibi...Özellikle Eskişehir,Bilecik, Konya ve Sakarya ile bazı Balıkesir manav köylerinde oyunlar yörüklerde olduğu gibi "kaşık"la oynanmaktadır.Tüm manav köyleri dini açıdan "Sünni-Hanefi"dir.

Manavların Kökeni Hakkında Farklı Görüşler

1. Görüş = Manavların Türkleşmiş ve Müslümanlaşmış Rum ve Anadolu halkı olduğu :Bu görüşlerin başında Manavların, Selçuklu döneminde Anadolu'da müslümanlığı kabul eden yerli Rum ve Anadolu halkı olduğu görüşü gelmektedir. Buna göre, Fırat nehrinin batısındaki halklar, Türkmen ve İslam istilası karşısında İslamiyeti kabul edip Türkleşmişlerdir. Türklerin yönetimi öncesi dönem olan Roma döneminde ise Anadolu'da İyon kültürü baskın kültür olmuş, Anadolu'nun tüm halklarını İyon=Rum medeniyeti altında birleşmişti. 10. yy'dan sonra Anadolu'da İslam ve Türk kültürü baskın kültür olmuş ve Anadolu'nun tüm halkları Türk-İslam medeniyeti altında birleşmiştir. Bu görüşe göre manavlar "Anadolu Türkü" olarak tanımlanabilir.Bu görüşü ileri sürenler, Türkçedeki "manav" sözcüğü ile Rumcadaki "manavis" sözcüğünün aynı kökenden geldiğini ve Rumların bazen kendilerinin manav olarak da nitelendirdiğini de belirtmektedir.Bu görüşe karşıt eleştiriler, manavların Müslümanlaşan Rumlar olmadığını gösteren tutarsızlıkların bulunmasına yönelik getirilir: Bu görüşün temel tutarsızlığı, Anadolu'nun yerli ve medeni halkının nasıl olur da kendi dilini kaybedip asimile olabileceği sorusunun yanıtlanamamasıdır. Anadolu kültürüne göre daha düşük seviyede ve göçebe kültüre dayanan Türk kültürü, yerli kültürü nasıl ekarte edeceği sorusunun karşılığının olmamasıdır. 2. "Köklü bir geçmişi ve dili olan Rumlar, kendi dillerinden tamamen nasıl uzaklaşıp göçebe dilini kullanmaya başladılar? Hiç olmazsa pekçok Rum sözcüğün, gramerin ve cümle yapılarının Manav köylerinde kullanılması gerekmez miydi?" sorusunun cevaplanamaması. 3. "Rumların Güçlü Ortodoks yapıları ve İstanbul Patrikhanesi, Türklerin asimilasyonuna ve istilasına karşılık veremedi mi? Manavların inançlarında Ortodoks-Hristiyan izlerine niye rastlanılmamaktadır?" sorularının cevaplanamaması. Onlara göre, Manavların, müslümanlaşmış Rum olduğu görüşü özellikle Kurtuluş Savaşı yıllarında İngilizler ve Yunanlar tarafından çıkarılmış ve Anadolu'da benimsetilmeye çalışılmıştır. Buna göre İngilizler, Batı Anadolu'da daha geniş bir parçayı Yunan kontrolüne verebilecekti. Siyasi amaçlar uğruna türetilmiş bu görüşün hatalı olduğu, Manavlar üzerinde Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yapılan araştırmalarla ve folklorik-antropolojik alan çalışmalarıyla ortaya konulmuştur. Manavlarda özellikle Şamanizm'in yansımaları ve Dil-Fonetik özellikleri, Rum ya da Anadolu halkı olduğu görüşünün karşısına çıkmaktadır.

2. Görüş = Bir kısım Manav halkının Peçenek-Kuman kökenli olduğu :Rum medeniyetinin içinde Balkanlar'dan gelip Bizans kralı tarafından Anadolu'ya yerleştirilen ve doğudan gelen akınlardan korunmak amacıyla yerleştirilen sayısı azımsanmayacak kadar Türki Peçenek-Kıpçak-Kuman-Uz topluluğu da vardı. Bizans kayıtlarına göre, Müslüman-Türkler Anadolu'ya gelmeden önce binlerce Türkçe konuşan insan da yaşamaktaydı. Buna göre bir kısım Manavlar, bu Türklerin devamıdır.

3. Görüş = Manavların Rumdan Ziyade Anadolunun Türkleşmiş yerli halkı olduğu :İlginç bir görüş ise, Manavlar'ın Kürtler'le benzer genetik yapı taşıdığına yöneliktir. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Sazcı'nın yaptığı etnik grupların genetik yapıları araştırmasında, Kürtler ile Manavlar’ın genetik yapılarının birbirlerine yakın olduğu sonucuna ulaşılmıştır ve bu sonuç Toronto’da düzenlenen Amerikan İnsan Genetiği Birliği’nin yıllık toplantısına bir bildiri halinde sunulmuştur.

Manavların Yaşadığı Yerler :Kendilerini Manav olarak ifade eden Türkler ağırlıklı olarak Batı Anadolu'da ve Marmara bölgesinde yaşamaktadır. Manavlar'ın ve manav köylerinin bulunduğu iller şöyledir. Lakin, farklı yörelerde manav sözcüğü farklı anlamlarda kullanılabilmektedir:

 

 

 

  • Sakarya
  • Düzce :Akçakoca,Konuralp ve Yığılca
  • Eskişehir
  • Bolu: Tüm ilçeleri
  • Bilecik
  • Bursa
  • Karabük
  • Kocaeli: İzmit, Gebze(Cumaköy), Körfez, Kandıra, Karamürsel(Akçat, Ereğli Beldesi),Gölcük
  • Balıkesir: Merkez, Bigadiç, İvrindi, Balya, Kepsut, Havran, Burhaniye, Susurluk, Gönen, Edremit, Sındırgı
  • Çanakkale: Çan, Yenice, Ezine, Bayramiç
  • İstanbul: Şile, Ağva, Ömerli, Öğümce, Bozhane, Göllü, Kılıçlı, Karakiraz, Kurna, Sahilköy,Sarıkavak,Hüseyinli
  • Tekirdağ
  • Kırklareli
  • Manisa
  • İzmir

 

  • Antalya, Manavgat
  • Konya
  • Afyon
  • Uşak
  • Kırşehir: Merkez, Kaman, Mucur, Çiçekdag, Boztepe, Özbag, Tepeköy, Kaman
  • Kütahya
  • Ankara: Nallıhan, Kuzucular
  • Zonguldak
  • Kastamonu
  • Mersin
  • Isparta
  • Burdur
  • Muğla
  • Yalova
  • Diyarbakır: Çermik, Çüngüş

 

Kaynak:Kandıralılar derneği vakfı,Sümeryye Köktürk

 

 

Türkmen ve Yörük Grupları

 

Yörük ve Türkmen grupları

Cemaat Adedi

Hane Sayısı

Mücerred

Bulundukları Bölgeler

1

Ak Keçilü Yörükleri

187

9.874

2.091

Birecik, Kütahya, Mardin

2

Ak koyunlu Türkmenleri

228

9.070

2.193

Afyon, Bozok, Kütahya, Uşak, Sivas

3

Akçaköy Yörükleri

28

332

159

Saruhan

4

Ali Beğlü Taifesi

73

1.725

528

Adana, Bozok, Tarsus

5

Andırın ve Haruniye Yörükleri

55

1.103

537

Adana, Kars-ı Maraş, Maraş, Özer

6

Arslan Ali Taifesi

22

867

281

Sivas

7

Atçeken Yörükleri

1.911

35.576

5.638

Afyon, Aksaray, Akşehir, Eskişehir, Karaman, Konya, Niğde, Urfa

8

Avşar Taifesi

137

5.006

1.461

Adana, Bozok, Haleb, Kozan, Kütahya, Şark Vilâyeti, Uşak

9

Ayrı Tamlu Taifesi

45

1.441

476

Dulkadır, Kars-ı Maraş, Kozan

10

Balasanlu Taifesi

24

418

174

Malatya, Samsad

11

Bayındır Taifesi

90

2.419

630

Adana, Tarsus

12

Boylanlu Taifesi

12

243

147

Malatya, Samsad

13

Bozca Todurga Taifesi

76

1.975

445

Tarsus

14

Bozdoğan Yörükleri

119

2.909

1.368

Adana, Aksaray, Karaman, Tarsus

15

Bozkırlu Yörükleri

110

2.438

919

Aksaray, Ankara, Karaman, Kırşehir, Konya

16

Bozulus Türkmenleri

708

35.226

7.381

Ankara, Birecik, Bozok, Diyarbekir, Dulkadır, Erzurum, Kilis, Maraş, Sivas, Siverek, Urfa

17

Bulgarlu Taifesi

55

1.253

454

Adana, Karaman

18

Çakallu Taifesi

16

342

180

Besni, Malatya

19

Çokun Taifesi

99

3.448

927

Adana, Özer, Sivas

20

Çömlek Taifesi

14

498

116

Adana

21

Çullıyan Yörükleri

259

8.265

2.313

Aydın

22

Danişmendlü Türkmenleri

379

12.318

444

Adana, Afyon, Aksaray, Ankara, Aydın, Ka­raman, Kayseri, Kırşehir, Maraş, Sivas, Tarsus

23

Dulkadırlı Türkmenleri

1.923

51.534

9.140

Adana, Ankara, Antakya, Antep, Besni, Bire­cik, Bozok, Diyarbekir, Ergani, Kars-ı Maraş, Kayseri, Kozan, Malatya, Maraş, Özer, Sivas, Urfa

24

Dündarlı Yörükleri

196

6.110

1.713

Adana, Aksaray, Karaman, Niğde, Sivas

25

Eğlenlü (Eğlen-oğlu) Taifesi

47

1.203

307

Kars-ı Maraş, Kozan

26

Elbistan Yörükleri

20

419

196

Maraş

27

Ellici Yörükleri

395

5.288

2.085

Adana, Aydın, Bursa, Karesi, Kütahya, Mani­sa, Saruhan

28

Elvanlu (Elvan) Taifesi

120

2.923

633

Tarsus

29

Esenlü-i Eredna (Ertana) Taifesi

156

3.976

1.176

Tarsus

30

Eymir Hanlı Taifesi

15

268

64

Tarsus

31

Gökçelü Taifesi

96

2.456

720

Tarsus

32

Günerli Taifesi

46

1.225

397

Tarsus

33

Haleb Türkmenleri

1.084

45.810

16.787

Adana, Antep, Birecik, Diyarbekir, Halep, Hama, Kilis, Malatya, Maraş, Sivas

34

Haymene Yörükleri

776

19.608

5.531

Aksaray, Ankara, Ereğli, Karaman, Koçhisar, Konya, Niğde, Sivrihisar, Tarsus

35

Horzum Yörükleri

113

5.273

734

Aydın, Denizli, Menteşe, Muğla

36

İçel Türkmenleri

2.392

68.147

28.786

İçel, karaman, Niğde

37

İskender Beğ Yörükleri

47

2.242

171

Menteşe, Muğla

38

İslâmlu Yörükleri

73

1.826

487

Kayseri

39

Kara Keçilü Yörükleri

303

10.768

3.396

Birecik, Konya, Mardin

40

Kara koyunlu Türkmenleri

314

10.673

2.079

Aydın, Bozok, Eskişehir, İzmir, Menteşe

41

Kara Ulus Taifesi

225

1.610

711

Urfa

42

Karacalu (Karacalar) Yörükleri

120

1.590

479

Biga, Bursa

43

Karaçorlu Türkmenleri

33

359

4

Erzurum

44

Karaisalu Taifesi

265

6.257

1.818

Adana, Karaisalu

45

Karı Kışlalu Taifesi

31

2.074

720

Adana

46

Kasaba Yörükleri

118

3.637

627

Ankara

47

Kavurgalu Taifesi

127

2.746

1.056

Adana, Bozok, Kozan, Özer, Sivas, Tarsus

48

Kılcan Yörükleri

139

6.076

756

Kütahya, Konya, Karaman, Hamid

49

Koçhisar Yörükleri

23

509

182

Koçhisar

50

Kosun Yörükleri

418

10.701

3.129

Tarsus (Kosun)

51

Köstere Yörükleri

121

2.657

453

Kayseri

52

Kuştemür Yörükleri

280

6.038

1.567

Konya Eski il, Tarsus

53

Kuzviran Yörükleri

23

1.153

61

Menteşe (Köyceğiz)

54

Maraş Yörükleri

3.464

61.380

28.853

Adana, Adıyaman, Antep, Besni, Birecik, Bozok, Çorum, Kars-ı Maraş, Kilis, Malatya, Maraş, Özer, Sivas, Tarsus

55

Marmaracık Yörükleri

13

181

73

Saruhan

56

Menteşe Yörükleri

37

1.860

108

Menteşe

57

Milli Taifesi

16

989

278

Çemişkezek, Kilis, Mardin

58

Mukataahane Yörükleri

24

266

256

Saruhan, Manisa

59

Oğul Beğlü Taifesi

11

255

74

Özer, Tarsus

60

Orhan Beğlü Taifesi

150

3.283

1.069

Tarsus

61

Pasyan Taifesi

120

3.272

835

Berazi, Diyarbekir, Savur

62

Rum (Anadolu) Yörükleri

18

184

15

Bozok (Yozgat)

63

Saruhan Yörükleri

1.367

8.491

5.516

Saruhan (Ilıca, Gördüs, Güzelhisar, Manisa, Menemen)

64

Savcı Hacılu Taifesi

127

3.415

1.168

Adana, Kozan

65

Sındırgı Yörükleri

34

195

11

Karesi, Sındırgı

66

Sivas Türkmenleri

28

729

271

Sivas, Uşak

67

Sonisa Yörükleri

14

428

242

Niksar, Sivas, Sonisa

68

Söğüd Yörükleri

19

501

196

Biga, Bursa

69

Şam (Şam Bayadı) Yörükleri

95

2.426

316

Bozok, Gedük, Sivas

70

Taceddinlü Taifesi

16

931

223

Ankara, Bacı Kaz.

71

Taşköprü Yörükleri

62

1.542

754

Kastamonu, Taşköprü

72

Teke Türkmenleri

462

18.009

4.626

Antalya (Elmalı, İğdir, Kalkanlu, Karahisar, Kaş, Milli Nah., Muslu Nah.), Aydın (Sart, Sultanhisarı, Tire, Silifke), Maraş, Menteşe, Tarsus

73

Terkemiş Yörükleri

38

1.758

290

Hamid, Gölhisar

74

Toylu Yörükleri

34

1.399

125

Kütahya

75

Turgud Yörükleri

154

4.149

490

Akşehir, Karaman (Turgud, Saidili)

76

Turhal Yörükleri

20

588

209

Tokat, Turhal

77

Ulaş Taifesi

216

5.077

1.597

Adana (Yüreğir), Tarsus, Kosun, Ulaş

78

Ulu Yörük Taifesi

1.437

41.001

23.199

Amasya, Ankara (Ayaş, Beğpazarı), Bozok, Budaközü, Çorum, Eskişehir, Mihaliç, Sivas, Sivrihisar, Sorkun

79

Uluborlu Yörükleri

8

84

-

Hamid, Uluborlu

80

Yaban Eri Türkmenleri

69

3.081

1.034

Sivas

81

Yahyalu Yörükleri

222

7.736

2.862

Adana (Karaisalu, Sarıçam), Aydın, Bozok (Boğazlıyan), Develi, Karahisar, Kayseri, Niğde, Tarsus, Ürgüb

82

Yakublar Yörükleri

8

99

47

Karesi, Pınarhisar

83

Yeni il Türkmenleri

12

605

17

Sivas

84

Yenişehir Yörükleri

185

3.480

1.237

Aydın (Alaşehir, Arpaz, Birgi, Bozdoğan, İzmir, Sultanhisarı, Tire, Yenişehir), Hamid (Eğirdir), Kütahya (Kula), Menteşe (Tavas), Saruhan (Adala)

85

Yortan Taifesi

55

1.429

254

Bolu (Kıbrıs, Konrapa), Tarsus (Ulaş, Kosun)

86

Yüzdeciyan Yörükleri

335

3.102

2.564

Aksaray, Ankara, Bayburd, Kelkid, Konya, Ereğli, Eski il, Koçhisar, Niğde

87

Yüzdepâre Yörükleri

58

2.876

216

Kırşehir, Çiçekdağı

88

Zakirlü Kabilesi

63

1.567

332

Bozok, Sorkun

89

Zekeriyalu Taifesi

34

860

252

Tarsus, Ceyhan

 

TOPLAM

23.745

655.800

187.270

 

Eyalet ve Sancaklar

ELVİYE-İ VİLÂYET-İ ANADOLU (Anadolu Vilâyeti Sancakları)

 

Sancak isimleri

 

Sancak isimleri

 

Sancak isimleri

1

Kütahya

2

Saruhan (Şehzade Sancağı)

3

Aydın

4

Karahisar-ı Sahib [Afyon]

5

Ankara

6

Hüdavendigâr [Bursa]

7

Bolu

8

Kocaeli

9

Kastamonu

10

Menteşe

11

Teke

12

Hamid

13

Kangırı [Çankırı]

14

Karesi [Balıkesir]

15

Biga

16

Sultanönü [Eskişehir]

17

Sığla

 

 

ELVİYE-İ VİLÂYET-İ KARAMAN (Karaman Vilâyeti Sancakları)

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

1

Konya

2

Kayseri

3

İçil [İçel]

4

Niğde

5

Beyşehri [Beyşehir]

6

Aksaray

7

Akşehir

8

Kırşehri [Kırşehir]

 

 

ELVİYE-İ VİLÂYET-İ DULKARDİYE (Dulkadırlı Vilâyeti Sancağı)

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

1

Maraş [Dulkadırlı]

2

Malatya

3

Sis [Kozan]

4

Antep [Ayntab]

5

Kars (Kars-ı Dulkadriye)

6

Samsad

ELVİYE-İ EYÂLET-İ RUM (Rum Eyâleti Sancakları)

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

1

Sivas [Yeni il]

2

Amasya

3

Çorum

4

Bozok [Yozgat]

5

Divriği

6

Canik [Sinop]

7

Arabkir [Arapkir]

 

 

 

 

ELVİYE-İ EYÂLET-İ ERZURUM [Erzurum Eyâleti Sancakları]

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

1

Erzurum

2

Trabzon

3

Karahisar-ı Şarkî

4

Kiğı

5

Pasin

6

İspir

7

Hınıs

8

Çemişkezek

9

Soğman

10

Mazgird

11

Pertek

12

Oltu

13

Batum

14

Bardîz [Berdiz]

15

Mamirvân[Merzüman]

16

Ardanuc

17

Küçük Ardahan

18

Kızucan

19

Tortum

20

Ardahan

21

Pertekrek

22

Livane

23

Kars

24

Şavşat

25

İmirho

26

Acara

27

Malazgird

ELVİYE-İ VİLÂYET-İ HALEP [Halep Eyâleti Sancakları]

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

1

Halep

2

Adana

3

Hama

4

Tarsus

5

Birecik

6

A‘zaz ve Kilis

7

Marra [Maarra]

8

Uzeyr [Özer]

9

Selemiye

ELVİYE-İ VİLÂYET-İ ŞAM [Şam Vilâyeti Sancakları]

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

1

Şam

2

Kuds-i Şerîf

3

Gazze

4

Trablus [Trablusşam]

5

Safed

6

Nablus

7

Aclun

8

Kerek ve Şavbek (?)

9

Leccun

10

Hums [Humus]

11

Tadmor [Tedmür]

12

Salhat (?)

13

Beyrut ve Sayda

14

Cebele

 

 

ELVİYE-İ VİLÂYET-İ DİYARBEKİR [Diyarbekir Vilâyeti Sancakları]

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

 

Sancak ismi

1

Amid [Diyarbekir]

2

Ruha [Urfa]

3

Harput

4

Ergani

5

Kabur

6

Deyr-i Rahba

7

Siverek

8

Atak

9

Nusaybin

10

Tercil

11

Çermik

12

Rakka

13

Sincar

14

Hısnkeyf [Hasan Keyf]

15

Eğil

16

Çapakçur

17

Eski Musul

18

Cammase

19

Siird

20

Beni Rabi‘a kabilesi

21

Ağçakale

22

Mihrani

23

Kalb [Kulb]

24

Pesyan [Pasyan], Zilan

25

Gence

26

Görgil

27

Hancuk

ELVİYE-İ VİLÂYET-İ VAN [Van Vilâyeti Sancakları]

 

Sancak isimleri

 

Sancak isimleri

 

Sancak isimleri

1

Van

2

Adilcevaz

3

Bitlis

4

Muş

5

Bargiri

6

Erciş

7

Kârkâr

8

Kesan

9

Ispayrıd

10

Agakîs

11

Nısf-ı Şırvî

12

Vadi-i Beni Kotur

 

 

 

LAZ KÖYLERİ

Döngelli,Edilli,Göktepe,Aktaş,,Kirazlı(10 ),Uğurlu,Nazımbey,Kalkın Hasançavuş,Tahirli ( % 5 )

Kaynak: Derleyen İbrahim Tuzcu

GÜRCÜ KÖYLERİ

Çiçekpınar,Melenağzı,Uğurlu,Doğancılar Kirazlı (% 10)

Kaynak: Derleyen İbrahim Tuzcu

ABAZA KÖYLERİ

Esmahanım,Dilaver,Davutağa,

Kaynak:Derleyen İbrahim Tuzcu

HEMŞİN KÖYLERİ

Hemşin,Yenice,Karatavuk,Kınık % 10

Kaynak: Derleyen İbrahim Tuzcu

ÇERKEZ KÖYLERİ

Hasançavuş,( Eskiden Sarayköy,Düzceköy,Erenler burada Çerkezler vardı bunlar daha sonra Düzce ye ve başka illere göç etmişlerdir burada daha sonra Nazımbey köyü kurulmuş ve burada azda olsa Çerkez kalmıştır,o eski köyler munkariz olup yerine Nazımbey köyü kurulmuştur.)

Kaynak: Derleyen İbrahim Tuzcu

MANAV KÖYLERİ

Akkaya,Beyhanlı,Çayağzı,Altunçay,Dereköy,Subaşı,Beyören,Balatlı,Kınık,Koçar,Ortanca,Dadalı,Tahirli,Arabacı,Göktepe,Kepenç dır

Kaynak .Drl. İ.Tuzcu

 

AKÇAKOCADA AYANLAR

1- Çalıkzade Essayit Mustafa ağa        1782-1792

2- Mirasyedizade Mehmet ağa             1792-1804

3- Çalıkzade Hüseyin ağa                    1793-1803

4- 64 . Cemaatin Osman ağa                1804-1810

Kaynak: Doç.Dok.Zeynel Özlü Karadeniz’de bir kıyı kenti

 

KÖYLERİN JEOLOJİK DURUMU

Kırmızı toprağın kumlu kısımlarda 7- lik derinlikte su seviyesi mevcuttur. Karaburun ve Orhan dağlarında linyit kömür tabakaları azda olsa mevcuttur vadileri dolduran aliviyon tabakası içinde ve derelerin seviyesinde zengin fakat yine tazyiksiz su tabakaları mevcuttur,deniz seviyesinden  dağlara doğru 80-90 metrelik düzlüklere rastlanmaktadır kum,taş,-marn kısmı kireçli ve kilden müteşekkürdür, kırmızı toprağın üstüne örtülü olan kitleler 7- arasıdır, Kretese-marn ve kumtaş kitlelerin içinde su seviyesi yoktur etüt tarihi 1947 mühendis zeki erişir jeolog doktor ervinl an dır .Batı Karadeniz coğrafi bölümünün en batı ucunda dadır,30 km kıyı dağlık kısım mevcuttur,kıyı doğu batı yönlü düz girinti ve çıkıntısızdır,kıyıya paralel boyu uzun eni dardır.Kaplantepe masifi en eski temelini teşkil eder ve grenlerle,şistlerden muteşekkil bir hersiyen masifidir,ayrıca kuvarsit,kırmızı gre,arkoz,silisli ve killi şistler ve yarı kristalin siyah kalkerlerden meydana gelmiştir.Akçakoca sırtlarında neojen tortuları tepeleri örtmektedir,kıyı boyu faal falezler dışındaki kesimleri ile derelerin,çayların denize döküldükleri ağızlar kalın ve devamlı alüvyon tortuları ile örtülüdür bu tortuları akarsuların sürükleyip taşıdıkları çakıl,kum ve millerle plaj kumları bulunmaktadır,bu nedenle falezler gerilmiş aktivitelerini kaybetmiştir.Ayrıca saf,beyaz kalkerlerin bulunduğu kesimlerinde karstik çukurlar vardır,yakın köylerde de dolinler mevcuttur.En sığ kıyılar

Döngelli,Akkaya,Bayhanlı,Çayağzı,Edilli,Melenağzı,Hasançavuş,tur.Değirmenağzı ve Ceneviz kalesi civarı soyat yalıyarlar(beyaz kayalar) 30 mt yüksekliktedir

Kaynak: İst.Üniv.Coğ.Enst.Dergisi,cilt 5 sayı10 s. 112

 

KÖYLERİN YER ALTI SULARI

Yer altı su seviyeleri çok değişmektedir, Deredibi deresi ağzında üç adet keson kuyu mevcut pınar ve kuyu suları mevcut bunların birkısmı serttir sıcak su ve göl yoktur, Sarı yaylada bulunan su şehrin içme suyunu karşılamaktadır  Kaynaklar bakımından zengindir fazla yağış aldığı için zengin karstik kaynaklar teşekkülüne yol açmıştır bunlardan biri Arabacı köyü yakınında bulunmaktadır.Memişözü kaynağından çevre köyler yararlanmaktadır,ayrıca Aksu deresinin bir kolunu da beslemektedir.

 

KÖYLERİN TOPRAK ÖRTÜSÜ

Topraklar esmer ve kahve rengi orman topraklarıyla hidro morfik alüvyal topraklardır, ayrıca podjolik kırmızı ve sarı toteritik toraklara rastlanmaktadır toprak kireç sizdir tuzluluk %44 -35 dir potas fosfor bakımından fakirdir ,organik bir madde %78dir asitlidir topraklar erozyona maruzdur 

Kaynak: İst.Üniv.Coğ.Enst.Dergisi,cilt 5 sayı10 s. 112

 

KÖYLERİN  İKLİMİ

En fazla yağış Eylül-Kasım-Aralık-Ocakta olur,kar Aralık ve Ocak ayında yağar ama uzun sürmez,Mayıs-Haziranda Karayel,Temmuz-Ağustos-Eylül ayında Poyraz eser,kış aylarında lodos eser,Temmuz- Ağustos-Eylülde güneş kendini daha iyi gösterir,Aralık,Mart ayları arası en düşük sıcaklık olur ılıman Karadeniz iklimine sahiptir.

Kaynak: Türk coğ.derg.sayı 13-14 say.125 İstanbul 1965

 

KÖYLERİN BİTKİ ÖRTÜSÜ

İklimin mutedil ve yağışlı olması bitki örtüsü gürdür orman alanı 2047.77 hektardır ağaçlar kışın yapraklarını dökerler Kayın,Gürgen,Kestane,Ihlamur,Meşe,Kavak,Çınar ağaçları revaçtadır maki bitki örtüsü hakimdir orman gülleri eğrelti otu yergülü çoban püskülü erica ağaçları ve çayır otları bulunur  .Ot ve orman altı bitkileri zenginlik arz etmesine rağmen hayvancılığın yapılamaması mera ların bulunmayışındandır,buralar fındık bahçelerine sokulmuşlardır

Kaynak: İ.Çölaşan Ü.E. Türkiye iklimi sayfa 139 Ankara 1960 

 

 

EOSEN FOLİŞİ MUMİNİTLİ KALKER OLAN YERLER

Altuncay,Subaşı,Dilaver,Esma hanım,Uğurlu,Davutağa dır.

Kaynak: Şükrü Dönmez Akçakoca adlı kitabından alıntı

 

PALEOZİK YERLER

Karatavuk, Kurugöl, Koçar, Koçulu, Balatlı, Beyören, Fakıllı, Doğancı, Kınık,Ortanca,Deredibi,Tepeköy,Dadallı,Döngelli,Çiçekpınar,Edilli dır.

Kaynak: Şükrü Dönmez Akçakoca adlı kıtabından alıntı

 

ALİVİYONLAR VE KUART ERNERLİ YERLER

Edilli,Akaya,Beyhanlı,Çayağzı dır

Kaynak : Şükrü Dönmez Akçakoca adlı kıtabından alıntı

 

KRETASE KUM TAŞ-MARNLI YERLER

Karatavuk,Yenice,Hemşin,Aktaş,Kalkın,Hasan çavuş,Tahirli,Edilli,Kepenç dir

Kaynak: Şükrü Dönmez Akçakoca adlı kıtabından alıntı

 

YUMUŞAK KUMLU YERLER

Edilli,Kalkın,Paşalar,Karaburun,Melenağazı dır

Kaynak: Şükrü Dönmez Akçakoca adlı kıtabından alıntı

 

AKÇAKOCA KÖYLERİN YERLEŞİM DURUMLARI

 

DAĞINIK KÖYLER                       AZ DAĞINIK KÖYLER

 

Arabacı                                                       Aktaş

Akkaya                                                       Altunçay

Bayhanlı                                                     Çiçekpınar                             

Balatlı                                                         Davutağa

Beyören                                                      Dilaver

Çayağzı                                                      Esmahanım                                     

Dadalı                                                         Dereköy

Döngelli                                                     Deredibi

Doğancılar                                                 Fakıllı

Edilli                                                          Kepenç

Göktepe                                                     Kınık

Hasançavuş                                               Kirazlı

Hemşin                                                     Koçar

Kalkın                                                      Koçullu

Karatavuk                                                Küpler

Kurukavak                                               Nazımbey

Melenağzı                                               Ortanca

Tahirli                                                     Paşalar

Uğurlu                                                     Sarıyayla

                                                                Subaşı                                  

                                                                Tepeköy

                                                                Yenice

                                                                Yeşilköy

 Kaynak: M.Emiroğlu Bolunun orman içi köyleri çele dergisi sayı 12 sayfa 4-6 Ankara

                                                                                    

 

 

AKARSULARI

İSMİ                                                                          BULUNDUĞU YER

 

ÇAKPELİT,SOĞUKSU,KÜÇÜKSU                               Akkaya

AFTON DERESİ, KILSUYU,İLHAMUR DERESİ        Altunçay  

AFTUN DERESİ                                                              Çayağzı

DÖNGELLİ DERESİ                                                       Döngelli

HIZAR DERE,KARA DERE                                           Deredibi

ORHAN DERESİ                                                              Merkez

HASAN ,SARMA , DEĞİRMEN DERELERİ                 Merkez    

AKDERE                                                                           Edilli

DARI ,KALKIN DERESİ                                                 Kalkın

KÜPLER DERESİ                                                            Küpler

GÜBİ DERESİ                                                                  Dilaver

Kaynak: Şükrü Dönmez Akçakoca kıtabından alıntı

 

 

DAĞLARI

İSMİ                                                     BULUNDUĞU YER

 

ORDULU DAĞI      960 mt                  Dilaver, Küpler,Kurukavak

KAPLAN DED        1158 mt                Karatavuk, Hemşin ,Yenice, Esmahanım

HACİZ DAĞI            960 mt                Deredibi, Balatlı,Beyören, Fakıllı

YILDIRIM SIRTLARI                        Tepeköy,Altunçay, Subaşı,

PINAR TEPE                                       Aktaş

ÇAYLAK TEPE                                  Akkaya

KÖYBAŞI TEPESİ                              Akkaya,Çayağzı,Bayhanlı

TEPEBAŞI TEPESİ                             Balatlı,Beyören

KAPLAN TEPESİ                               Arabacı,Aktaş,Vakıf,Kurugöl

SİVRİ TEPE                                         Esmahanım,Yenice,Hemşin

YÖRÜK TEPE                                     Kurukavak,Küpler. Esmahanım

Kaynak: Şükrü Dönmez Akçakoca kıtabından alıntı

 

 1935 NÜFUS SAYIMINDA MUHTARLIK OLMAYAN 8 KÖY İSMİ

Tepeköy  218,Uğurlu   526,Kirazlı 457,Deredibi 230,Kentmenli  197,Koçar  347  Yeşilköy   243,Dilaver 353 Nüfusa sahipti.

Kaynak: Mustafa Kocadon s.19

 

AKÇAKOCADA YERLİ KÖYLER

Akkaya,Altunçay,Beyhanlı,Balatlı,Beyören,Çayağzı,Dadalı,Doğancılar,Göktepe,Kepenç,Subaşı,

Kaynak: Mustafa Kocadon

 

AKÇAKOCADA KARIŞIK KÖYLER

Aktaş,Arabacı,Hasançavuş,Kalkın,Paşalar,Ketmenli,Kınık,Kirazlı,Koçar,Koçulu,Tahirli,Uğurlu,Yeşilköy

Kaynak: Mustafa Kocadon

 

AKÇAKOCADA GÖÇMEN KÖYLER

Hemşin,Çiçekpınar,Davutağa,Dilaver,Deredibi,Döngelli,Esmahanım,Edilli,Fakıllı,Karatavuk,Kurugöl,Kurukavak,Melenağzı,Nazımbey,Tepeköy,Yenice

Kaynak: Mustafa Kocadon

 

AKÇAKOCADA İLK FINDIK BAHÇELERİ OLANLAR

Ali Dönmez,Mustafa Terzioğlu,Recai Karakaçan,Sait Zadeler,Topal

Osmanlar,Berbatoğlu,Gümüşoğulları,KaraHüseyin,İsmailToker,Terzibaşoğulları,Tahirler,

Yardımcılar,Uğurlar,Gülserenler,Bayraktarlar,HacıAlibeyler,Gençler,Madenciler,Akınlar,

Başarlar

Kaynak.: Doç.Dr. Zeynel Özlü Karadeniz’de bir kıyı kenti kıtabından alıntı

 

AKÇAKOCA KÖYLERİNDE MADENLER

LİNYİT : Kalkın-Esmahanım köyleri civarında,ve Haciz dağında ( Bolu salnamesinde)

DEMİR : Altunçay kıl suyu deresinde % 67 oranlı Hematit filizlerine rastlanmıştır

MANGANEZ : Akkaya  Cumayanı deresinde % 17 oranında Prolizit vardır.Dolamıt madeni

KAOLEN VE FELDİSPAT : Koçar köyü çıvarında

MERMER  : Akçakoca dağlarında,Sarıyayla-Kurugöl arasında kırmızı mermer

KİREÇ TAŞI VE ÇAKMAK TAŞI : Akkaya ,Subaşı,Altunçay,Çayağzı,Beyhanlı

PETROL (  DOĞALGAZ )  : Akkaya,Ayazlı,Edilli

Kaynak: Mustafa Kocadon  Ahmet Helvacıoğlu

 

AKÇAKOCADA FINDIK BAHÇELERİ ÇOK OLAN YERLER

Ketmenli % 100,Tahirli % 95,Göktepe % 93,Kepenç % 92,Kınık,Karatavuk ,

Kurugöl % 90 dır.

Kaynak: İst.uni.yay.s.21,s.75

 

AKÇAKOCADA TARLA ARAZİLERİ ÇOK OLAN KÖYLER

Beyören % 58 1925 dönüm.,Balatlı % 50 2500 dönüm.,Nazımbey % 41 1300 dönüm.,Melenağzı % 32 1600 dönüm.,Dilaver % 25 1950 dönüm,Uğurlu % 21 1817 dönüm,Çayağzı % 20 2200 dönüm,Davutağa % 20 2120 dönüm dür,

Kaynak: Başbakanlık D.İ.E. Tar.şb dök..

 

AKÇAKOCADA MISIR ZIRAATİ YAPILAN KÖYLER

Akkaya % 12,Kurukavak %14,Dadalı %18,Altunçay % 17,Hemşin % 12,Esmahanım % 18 dir

Kaynak: S.Öngör Türk Coğ.derg.s.15-16,say.70 ist.

 

AKÇAKOCADA BUĞDAY ZIRAATİ YAPILAN KÖYLER

Dadalı,Balatlı,Beyören,Kurukavak tır

Kaynak: Başbakanlık D.T.C .Fakültesi derg.sayı1-2,s9 Ankara

 

AKÇAKOCADA MEYVECİLİK YAPILAN KÖYLER

Koçullu,Kepenç,Beyören,Döngelli,Dadalı,Altunçay,Balatlı,Aktaş,Edilli,Uğurlu,Kurukavak,Koçar  Kirazlı Yenice dır

Kaynak: Mustafa Kocadon

 

AKÇAKOCADA SEBZECİLİK YAPILAN KÖYLER

Uğurlu,Altunçay,Çayağzı,Kalkın,Kurukavak Dadalı,Kınık tır

Kaynak: Mustafa Kocadon

 

AKÇAKOCADA HAYVAN YETİŞTİRİLİCİĞİ YAPAN KÖYLER

Kurugöl % 11,Tepeköy %6.2,Kurukavak %10.2,Dadalı % 6.2,Çayağzı % 5.3 ,Balatlı % 5.3 tür

Kaynak: Mustafa Kocadon

 

AKÇAKOCADA BALIKÇILIK YAPILAN KÖYLER

Melenağzı,Akkaya,Çayağzı,Nazımbey de tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır

Kaynak : Mustafa Kocadon

 

ORMANCILIĞIN ÇOK YAPILDIĞI KÖYLER

Karatavuk,Kurukavak,Çayağzı,Akkaya,Dadalı,Deredibi,Balatlı,Beyören,Tepeköy,Altlunçay dır

Kaynak: Mustafa Kocadon

 

AKÇAKOCADA ORMAN OLMAYAN KÖYLER

Hasançavuş,Esmahanım,Hemşin,Ketmenli,Nazımbey,Uğurlu,,Ayrıca % 7 nin altında olanlar Yenice,Tahirli,Göktepe,Dilaver dir

Kaynak Mustafa Kocadon

 

AKÇAKOCADA İLK FINDIK EKİMİ HANGİ KÖYDE YAPILMIŞTIR

1905 Yılında Aktaş köyünde ekilmiştir

Kaynak : Mustafa Kocadon

 

AKÇAKOCADA 18 . YUZYILDA ENÇOK VERGİ VEREN KÖYLER

Akkaya,Arabacılar,Fakıllı, dır

Kaynak: DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadeniz’de bir kıyı kenti kıtabından alıntı

 

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA GEMİCİ OLAN KÖYLER

Arabacılar divanında 10,Dadalı divanında 1,Fakıllı divanında 6,Kalkın Nazımbey divanında 4,Tahirli divanında 21 adet gemici vardır

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadeniz’de bir kıyı kenti kıtabından alıntı

 

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA KERSETECİLİK YAPANLAR KÖYLER

Başaftonda 10,Akkaya da 22,Arabacılarda 16,Dadalıda,2 adet kerestecilik yapan vardır

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadeniz’de bir kıyı kenti kıtabından alıntı

 

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA BALTACI VE HIZARCILIK YAPAN KÖYLER

BALTACILAR Arabacı divanı 24,Dadalı divanı 19,Başafton divanı 27,Fakıllı divanı 7,Kalkın divanı 1,Akaya 3 dür

HIZARCILAR  Fakıllı divanı 5,Başafton divanı 15,Dadalı divanı 10,Akkaya 1 adettir

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadeniz’de bir kıyı kenti kıtabından alıntı

 

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA ARICILIK YAPAN KÖYLER

Akkaya 156,Arabacılar divanı 520,Dadalı divanı 22 Başafton divanı 318,Fakıllı divanı 107,Kalkın-Nazımbey divanı 64 Tahirli divanı 164 dür

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadeniz’de bir kıyı kenti kıtabından alıntı

 

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA ARABACI VE ÖKÜZLERİN FAZLA OLDUĞU KÖYLER

 

Başafton % 28,Akkaya % 18,Dadalı % 18,Arabacılar % 17 ,Kalkın % 19,Fakıllı % 6,Tahirli % 4 dür

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadenizde bir kıyı kenti kıtabından alıntı

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA SÜTÇÜLÜK YAPAN KÖYLER

Başafton,Tahirli,Kalkın,Dadalı,Arabacılar,Fakıllı dır

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadenizde bir kıyı kenti kıtabından alıntı

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA EN ZENGİN KÖYLER

Arabacılar,Fakıllı,Tahirli,divanları idi

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadenizde bir kıyı kenti kıtabından alıntı

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA EN FAKİR KÖYLER

Akkaya idi

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadenizde bir kıyı kenti kıtabından alıntı

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA TARIM EKİMİ OLAN KÖYLER

Akkaya  % 21,Fakıllı % 15,Kalkın % 15,Arabacılar % 12,Dadalı % 6,Tahirli % 0.4 dür

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadenizde bir kıyı kenti kıtabından alıntı

 

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA ENÇOK MANDA,İNEK,ARI KOVANI OLAN KÖYLER

                                               ARI KOVANI              MANDA            İNEK           KISRAK

Akaya                                            750                              720                    -                    -               

Arabacılar                                   2250                                80                 405                -

Dadalı                                           110                              242                   90                 -

Başafton                                      1590                              660                 240                 -

Fakıllı                                           535                               480                    30                     -

Kalkın Nazımbey                         320                               480                                           390

Tahirli                                          820                               240                  330                      -

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadenizde bir kıyı kenti kıtabından alıntı

AKÇAKOCADA 18. YÜZYILDA İLK VAKIFI KURAN KÖYLER

Karatavuk cami vakfı,Hemşin-Yenice cami vakfı,Başafton cami vakfı,Çiçekpınar köyü cami vakfı,Balatlı cami vakfı,Kurugöl cami şerifi,Orhan bey zamanındada 2 adet vakıf vardır,Akkaya divanı içinde yer alan Çayağzı cami vakfı,Beyören köyü Orhan zaviye vakfı dır.Ayrıca 1923 yılında Beyören,Melenağzı,Uğurlu köyünde 2 şer sınıflı resmi mektep vardır,Hemşin’de 2 medrese vardır,14 odalı 35 talebelidir

Kaynak: : DOÇ.DR.Zeynel Özlü Karadenizde bir kıyı kenti kıtabından alıntı

 

AKÇAKOCANIN EN FAZLA NUFUSU OLAN KÖYLER

Uğurlu ,Kurukavak tır

Kaynak : Akçakoca nüfus md.

 

AKÇAKOCA TARIMSAL YAYIMI GELİŞTİRME PROJE KAPSAMI İÇİNDE OLAN KÖYLER   (  TAR-GEL )

Akkaya,Altunçay,Bayhanlı,Çayağzı,Dadalı,Dereköy,Esmahanım,Hemşin,Hasançavuş,Karatavuk,Melenağzı,Nazımbey,Uğurlu,Yenice

Kaynak: Düzce il tarım  md.

 

AKÇAKOCADA TARIMSAL ALAN DURUMLARI

ORMAN ALANI                   :17.025.5 Hektar

FINDIK ALANI                    : 21.863.5 Hektar

DİĞER TARIMSAL ALAN :

İSKAN ALANLARI             :

DİĞER                                  :

Kaynak Düzce il tarım md.

 

AKÇAKOCA FINDIK SATIŞ KOOPERATİFİNE BAĞLI KÖYLER

Aktaş-Arabacı-Altunçay-Balatlı-Beyören-Bayhanlı-Çayağzı-Çiçekpınar-Dadalı-Dereköy-Deredibi-Döngelli-Doğancılar-Edilli-Fakıllı-Göktepe-Kurugöl-Kalkın-Kepenç-Kınık-Kirazlı-Koçar-Koçullu-Melenağzı-Ortanca-Paşalar-Sarıyayla-Subaşı-Tepeköy-Tahirli-Yeşilköy

Bu kooperatif1941 yılında açılmıştır

Kaynak: Hüsamettin Kaya

 

AKÇAKOCA UĞURLU KÖYÜ FINDIK SATIŞ KOOPERATİFİNE BAĞLI KÖYLER

Uğurlu-Hasançavuş-Nazımbey-Hemşin-Karatavuk-Yenice

Bu kooperatif 1978 yılında açılmıştır.

Kaynak: Hüsamettin Kaya

 

DÜZCE ÇİLİMLİ İLÇESİ FINDIK SATIŞ KOOPERATİFİNE BAĞLI OLAN KÖYLER

Kurukavak-Küpler

Bu kooperatif 1978 yılında açılmıştır

Kaynak: Hüsamettin Kaya

 

DÜZCE İLÇESİ CUMAYERİ İLÇESİ FINDIK SATIŞ KOOPERATİFİNE BAĞLI KÖYLER

Esmahanım-Dilaver-Davutağa

Bu Kooperatif 1978 yılında açılmıştır

Kaynak: Hüsamettin Kaya

 

AKÇAKOCA KÖYLERİNDEKİ SPOR KÜLÜPLERİ

 

Balatlı-Beyören-Çayağzı-Döngelli-Göktepe-Kalkın-Kurukavak-Melenağzı-Tepeköy-Subaşı-Uğurlu

Kaynak. Düzce A.S.K.F .Derneği

 

AKÇAKOCADA AYANLAR

1- Çalıkzade Essayit Mustafa ağa        1782-1792

2- Mirasyedizade Mehmet ağa             1792-1804

3- Çalıkzade Hüseyin ağa                    1793-1803

4- 64 . Cemaatin Osman ağa                1804-1810

Kaynak: Doç.Dok.Zeynel Özlü Karadeniz’de bir kıyı kenti

 

AKÇAKOCANIN KÖYLERİNİN GEÇİRDİĞİ İDARİ ŞEKLI

1323 Ten sonra  1- Voyvodalık ( Kadılık-Kaza)  safhası Osmanlı Akçakoca’yı ele geçirince 1323 başlayarak 542 yıl devam etmiş 1864 yılında sona ermiştir ,başında serdar bulunurmuş voyvodalıkla idare edilmiştir

etmiştir,kaza merkezi Göynüktür, nahiye ona bağlı nahiye merkezi Düzce idi

3-safha 1870-1934 yılları arasında 64 yıllık devam etmiştir,nahiye kaza olan Düzce ye bağlı bulunmakta idi

4- safhası 1934 yılından itibaren günümüze dek devam etmektedir

5- safhası 2000 Düzce Depreminden sonra Düzce il olunca Akçakoca Düzce ye Kaza olmuştur

Kaynak: M.Zeki Konrapa Bolu tarihi alıntı

 

 

İSTİKLAL SAVAŞINDAKİ ŞEHİTLERİMİZ

Toplam 34 şehidimiz bulundu

 

ADI

BABA ADI

LAKAP

DOĞUM YILI

İLİ

İLÇESİ

BUCAĞI

KÖYÜ

ÖLÜM TARİHİ

 

1

ABDULKADİR

ALİ

 

1305

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

DOĞANCILAR

19.03.1917

2

ABDULKADİR

ALİ

 

1305

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

DOĞANCILAR

19.01.1917

3

ABDULLAH

HÜSEYİN

HACI AHMET OĞULLARI

1303

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

 

25.06.1915

4

ABDURRAHMAN

ARİF

 

1304

BOLU

AKÇAKOCA

 

 

13.02.1915

5

AHMET

HASAN

 

1310

BOLU

AKÇAKOCA

 

 

31.06.1915

6

AHMET

RUŞEN

AİŞE

1302

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

ARABACI

17.07.1915

7

ALİ

ALİ

PAŞALI OĞULLARI

1306

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

BALATLI

27.08.1915

8

ALİ

MOLLA MUSTAFA

 

1303

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

TAHİRLİ

04.06.1915

9

ALİ

OSMAN

 

1304

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

ARABACI

25.05.1915

10

DURSUN

MEHMET

 

1295

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

ARMUTLU

23.07.1915

11

EMİN

MEHMET

 

1292

BOLU

AKÇAKOCA

 

 

18.03.1915

12

EŞREF

AHMET

MISIRLI OĞULLARI

1309

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

TAHİRLİ

26.02.1915

13

FAHRETTİN

İSMAİL

CEBECİ OĞULLARI

1304

BOLU

AKÇAKOCA

 

 

13.02.1915

14

HALİL

MEHMET

 

 

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

ARABACI

14.04.1915

15

HASAN

KAMİL

 

 

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

DEREKÖY

18.02.1915

16

HAYRİ MUSTAFA

MUSTAFA

 

1302

BOLU

AKÇAKOCA

 

 

01.05.1915

17

HÜSEYİN

MEHMET ALİ

HAROS OĞULLARINDAN

1308

BOLU

AKÇAKOCA

 

 

26.02.1915

18

İBRAHİM

HASAN

 

1297

BOLU

AKÇAKOCA

 

 

18.03.1915

19

İSMAİL

ABDULLAH

 

1307

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

UĞURLU

29.04.1915

20

İSMAİL

MEHMET

LOKMACI OĞULLARINDAN

1295

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

PAŞALAR

10.07.1915

21

İSMAİL

TAHİR

 

1291

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

KOÇULLU

28.08.1915

22

KAZIM

AHMET

MUSTAFA REİS OĞULLARI

1302

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

KALKIN

10.04.1915

23

MEHMET

KADİR

OSMAN OĞULLARINDAN

1303

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

KEPENÇ

30.03.1915

24

MEHMET

MEHMET

 

1306

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

AKKAYA

26.04.1915

25

MEHMET

OSMAN

 

1302

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

ARABACI

17.04.1915

26

MEHMET

SÜLEYMAN

 

1305

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

MELENAĞZI

01.05.1915

27

MEHMET ALİ

YUSUF

BERBER OĞULLARI

1305

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

YENİCE

22.07.1915

28

OSMAN

HASAN ÇAVUŞ

KÜÇÜK ÖMER OĞULLARI

1303

BOLU

AKÇAKOCA

 

 

16.04.1915

29

OSMAN

MEHMET

DEĞİRMENCİ OĞULLARI

1302

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

ARABACI

27.04.1915

30

OSMAN

MEHMET EMİN

ALİ FUAT OĞULLARI

1302

BOLU

AKÇAKOCA

 

 

17.06.1915

31

RAŞİT

HASAN

 

1302

BOLU

AKÇAKOCA

 

 

17.04.1915

32

RIZA

MEHMET

 

1305

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

ARABACI

06.03.1915

33

SADIK

HALİT

AYŞE OĞULLARI

1295

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

BEYÖREN

22.09.1915

34

SAİT

KAMİL

 

1308

BOLU

AKÇAKOCA

MERKEZ

PAŞALAR

25.05.1915

Bunlar Çanakkale şehitliğinde yatmaktadırlar

Kaynak.Gelibolu Gönüllü Tanıtım sıtesi Geltog

 

 

ÖNEMLİ BİLGİLERİ

İlk maden Asya’dan çıkmıştır--,Bakır,Kalay karıştırılır Tunç olur,--Miladi takvim is anın doğumudur—1925 yılında Türkiye miladi takvime geçer—İnsanların doğuşu Asya’dır—Türklerin Anayurdu Asya’da Pamir yaylasında Işık gölü etrafıdır—Türk demek türemek demektir—Miladi Hicri takvim arası 584 yıl dır—M.Ö. 11 Yüzyılda fethi yapılmıştır—Türkiye 5 devre geçirmiştir,1 Anadolu fethi(1071-1080)-2- Anadolu Selçukluları( 1076) -3-Beylikler Türkiye’si (1243-1515) 4- Osmanlı Türkiye’si (1299-1922) 5- Cumhuriyet Türkiye’si (1923) tür----8. ci.yüzyılda Göktürk yazıtlarında,Törük,Turuk,Türk Değişimi,sonucu bugünkü halini almıştır—Türkçe Ural-Altay gurubundan eklemeli yapıda türk halkın konuştuğu dildir. Akçakoca’nın yüzölçümü 463 m²dir,--Celali isyanları Akçakoca’yı etkilemiştir,1603 yılında köyler yakılıp yıkıldı tarlalar ekili bırakılıp bazı köyler köylerini terk ederler--- Akçakoca’yı Akkazak korsanları tarafından sık sık kıyıları talan edip bütün kıyı şeridindeki köyleri yok etmişlerdir.---Bizanslılar zamanında Halife Velit( 705-714) Arap akınlarına maruz kalmış bütün kıyı köyleri yakılıp yıkılmıştır---Akçakoca 1950 yılında hükümet konağı yanmıştır—1965 yılında Davutağa,Doğancılar,Kepenç,Kentmenlide ilk okul yoktur---Divan (Arapçada toplanılan ,toplanma demektir)---Akçakocada polis teşkilatı 1920 yılında kurulmuştur---Osmanlı devrinde 38 padişah vardı---Konuralp bey Bitinyalılardan Düzce’yi 1323 te 2 gün 2 gece de kuşatmıştır---Ertuğrul gazi Söğütte,Sarıyati Domaniç’te Aydoğdu Koyunhisarda, Şeyh Üdebalı,Bilecikte,Gündüz alp İznik’te,Akçakoca bey Kandıra da,Konuralp bey Üskübü’de Samsa Çavuş Çavuş köyde yatmaktadır---Ahi demek- Kardeşim demektir---1877 yılında Düzce’de,Çekirge istilası olur ekinler olmaz,devlet halka para vererek çekirgeleri elle toplatır  çekirgeler devamlı güneşi kapadığı için ekinler olmamış,askerde kocaları olanlar Düzce’den Bolu’ya  sırtlarında mısır taşımışlardır

Kaynak: Görsel yayınları alıntı,derleyen İbrahim Tuzcu

 

DÜZCE İLİNDE BULUNAN KÖY DAĞILIMLARI

MERKEZ                     : 98

AKÇAKOCA               : 43

CUMAYERİ                : 21

ÇİLİMLİ                      : 20

GÖLYAKA                 : 21

GÜMÜŞOVA              : 18

KAYNAŞLI                 : 20

YIĞILCA                     : 39

-------------------------------------

TOPLAM                     : 280

 

 

HIDIRELLEZ NE DEMEKTİR

Hıdırellez Bayramı (Hıdrellez), Türk dünyasında kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğu sayılarak kutlanmaktadır.İslam coğrafyasına bakıldığında Hıdrellez gününün yoğunlukla Türkiye'de kutlanıldığı görülmektedir.Hıdırellez günü, Gregoryen takvimi (Miladi takvimi)ne göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Jülyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 6 Mayıs günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığını gösteriyor . Hızır ve Hıdırellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdırellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır. Hıdırellez Bayramı’nı ve Hızır düşünüşünü tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Balkanlar ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle belli başlı doğasal döngüler için sevinç duyulduğu görülmektedir.hıdrellez 5 mayıstan 8 mayısa kadar olan süreçte kullanılır... Hızır; yaşam suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda aramızda dolanarak, bolluk ve sağlık dağıtır. Hızır bir kişiye verilen addan çok aslında bir doğasal durumu, baharla vücut bulan yaşamın tazelenmesini imgeler. Türkiye'de Hızır’a atfedilen özelliklerin bazıları:

  • Kalbi temiz, Allah'a inanan insanlara yardım eder.
  • Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
  • Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
  • Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
  • İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
  • Uğur ve kısmet sembolüdür.
  • Mucize ve keramet sahibidir.

Türkiye'de Hıdrellez Bayramı 6 Mayıs (5 Mayıs Gecesi) tarihinde kutlanır. Bugün Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir; bu günü Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler St.Georges Günü olarak kutlamaktadırlar. Hıdrellez kutlamaları genel olarak yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Hıdrellezde baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adeti vardır. Baharın ilk kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır. Bugünde kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleş ileceğine inanılır.Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır. Yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev, bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi gül ağacının altına istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar.Ve aynı zamanda dileklerini kırmızı kurdeleye bağlayıp gül ağacına asarlar. Bir yıl boyunca dileklerinin yerine gelmesini beklerler.Bazı kimselerde ateş yakıp,dilek dilerler.Ondan sonra yaktıkları ateşin üstünden atlarlar. 1. Baht açma:Hıdrellezde baht açma törenleri de oldukça yaygın olarak uygulanan geleneklerimizdendir.

  • Bu törene İstanbul ve çevresinde “baht açma”,
  • Denizli ve çevresinde “bahtiyar”,
  • Yörük ve Türkmenlerde “mantıfar”, Balıkesir ve çevresinde “dağara yüzük atma”, Edirne ve çevresinde “niyet çıkarma”,
  • Erzurum’da “mani çekme” adı verilir.
  • Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme adeti vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır. Zira tüm bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak amacına yöneliktir.

BAZI HAYVANLARIN YAŞAM SÜRECİ NE KADARDIR

KAPLUMBAĞA: 300—FİL : 100-120 –İNSAN : 80-100—PAPAĞAN : 80-120 –DOĞAN : 160—KARGA : 50-70—AT : 40—KÖPEK : 15-25 KEDİ : 20-30 ARSLAN : 30-35 GÜVERCİN : 10-30 –TAVUK : 10-15—DEVE : 30 AYI : 30-40 YILDIR

Kaynak: Görsel yayınları,derleyen İbrahim Tuzcu

 

 

 

 

 

AKTAŞ KÖYÜ

 

  

COĞRAFİ BÖLGESİ   : Karadeniz Bölgesi

İLİ                                   : Düzce

İLÇESİ                           : Akçakoca

KAYMAKAMI             :  Mehmet Ünal

B. BAŞKANI                  :  Fikret Albayrak

KÖY MUHTARI           : Orhan Çakırlı

POSTA KODU               : 81650

TELEFONU                   : 05377419529    EV-    03806233194

NÜFUSU                         : 150 Hane  377 nüfusa sahiptir

ESKİ MUHTARLAR    : 2009da-Orhan Çakırlı, 2004- Turan Ünal 1999-Fuat Üzmez,1994- Fuat Üzmez,1990-Fuat Üzmez

COĞRAFİ DURUMU   : Düzce iline Akçakoca’ya uzaklık tadır. Denizden 290-300 mt yüksekliktedir, köyün 5513 dekar fındıklık, 28 dekar ormanlık alanı vardır.Komşu köyleri Tahirli,Koçullu,Arabacı,Hemşin,dir

 

KÖYÜN İSMİ NEREDEN GELİYOR

1204 yılında 4. Haçlı orduları Türkiye’ye gelirler Karadeniz kıyılarında bazı memleketler kurdular bunlardan bırtanesıde Akçakoca’da Ceneviz kalesidir,fakat daha sonra ,1261 yılında Latin imparatorluğu çökünce tekrar Ceneviz kalesi Bizanslıların eline geçti, 1204-1261 yılında Cenevizliler ve Bizanslılar,Akçakoca’ya gelirler bazı köyler kurarlar.Buraya daha sonra 1243 yılında,Kastamonu’dan Moğol baskısından ve yenilgisinden sonra Oğuz kınık boyundan üçok obaları 130.000 kişi batıya göç yapar bunlardan bazıları Akçakoca’ya gelirler bu Ceneviz ve Bizanslıların kurdukları köylerin yanına yerleşirler,fakat buraları talan ederler zarar verirler bunlardan bıkan Cenevizliler İmparatora şikayet eder ve İmparatorda o sıralarda Romanya’da bulunan Gagavuz Türklerinden silahşör obaları buraya getirtir ve yerleştirir buraların güvenliğini sağlar ve bu kavimler yıllarca iç içe yaşarlar. Neticede Cenevizli,Bizanslı,Oğuz kınık boyu üçok obaları,Romanya’dan getirilen Gagavuz Türkleri,,Doğu Karadeniz’den gelen Lazlar yaşamışlardır.Akçakoca’da M.Ö. 1200 yılında Frik,M.Ö. 670 Lidya,M.Ö.395 te Roma Pontos,M.Ö.1200 de Hitit ama bu kesin bilinmiyor bu kavimler yaşamışlardır,Osmanlı zamanında  buraya 1877 Osmanlı Rus harbinde doğu Karadeniz’den laz göçü gelir buraya yerleşirler,buradaki yabancı kavimler burayı terk etmişlerdir az da olsa kalan aileler Müslümanlığı kabul edip Osmanlı imparatorluğuna katılır,buradaki yeni kurulan köylülerle iç içe yaşamlarını sürdürmüşlerdir ,1890 yılında 64 hane 375 nüfusu vardır 1990 yılında 84 hane 375 nüfusu vardır Bizans ve Cenevizlilerden kalma köy, kalıntılardan münkariz olmuştur.1877 yılında Ayazlıya gelen Çakmaklar kız alıp verme dolayısıyla bir kolu Aktaş köyüne yerleşmişlerdir köyün kurulmasında öncülük etmişlerdir. Aklaşın deniz iskelesi Karaburun’daki sahil iskelesiydi bu köyün ESKOT –ESKİYURT –GEBEKİLİSE-AKTAŞ, T IR ,1972 yılında Aktaş olmuştur.Eskot olan yerde şuanda Reisoğulların fındık bahçeleri vardır,ilk kurulan köydür,fındık bahçesi yapılırken burada çok çanak çömlek kiremit topraklarına rastlanmıştır halen buralar fındık bahçeleri olarak durmaktadır.Gebekilise denilen yer ise şimdilerde Turan Ünal lara ait fındık bahçeleri vardır,burada eskiden Bizanslılar kilise ve eğitimlerini görmeleri için medrese yapmışlardır,tabıkı şimdilerde buraların tarihi yönden çok değeri olmasına rağmen duyarsız kalınmış fındığın iyi para etmesi buraların fındık bahçelerine çevrilmiştir buradaki tarihi yerler yok edilmiştir.Eskiyurt ise yine burada Bizanslılardan kalma demir yığınları kiremit artıkları çıkmıştır ondan dolayı da buraya Eskiyurt denmiştir ,daha sonra tekrar Gebekilse olur bu ismi köylü benimsemez Hiristiyan ismi diye 1972 yılında Ali Üzmez  zamanında köyün ismini Aktaş olarak değiştirirler ve böylece bu isim kalır ,Aktaş ismi ise burada çok beyaz şeklinde taşlar vardır,köylünün dikkatini çeker bundan dolayı bu ismi verirler,bu taşların incelenmeye alınması durumunda jeolojik olarak belki bir katkısı olabilir düşüncesindeyim.Köyde Memişağa diye zat Türkmen soyundan burada ün yapmıştır,hatta dereye de Memişağa deresi diye bunun adını vermişlerdir köye çok hizmetleri olmuştur.Köy dışardan başka karışık göç almamıştır

 

 

 

TARİHİ YERLER

 

Köyün bilinen şimdi tarihi yönü kalmamıştır hep munkariz olmuştur buraya ilave edeceğimiz değirmenler vardır bunlarda munkariz olmuştur köyde ortak Lazların değirmeni vardı bunu ortak olarak kullanırlardı 10 hane idiler,Salih Çakır a ait Doktor Hüseyin’e ait MustafaTandoğana ait değirmenler vardı,tabıkı Güççe deresinde de su azalınca değirmencilikte tarihe karışmıştır,buradaki taşların jeolojik olarak incelenmesi lazımdır.Köy içinde  bir rivayete göre Murat Tandoğan’a ait fındık bahçesi aile mezarlığı yanında ve üstündeki tepede geceler eri bir ışık saçıldığı görülmüştür,yazın otlar yanmakta kışın,bu otlar aynı kalmaktadır bu çok dikkat çekicidir,bunun yanında da  şelalenin tam karşısında tepede büyük bir kuyu vardır buraya çok hayvanların düştüğü gözlenmiştir,bu tepeye yapma tepe denmektedir bu tepe huni şeklindedir burası taşıma toprakla bu hale getirildiği söylenmektedir.Şimdiki şelalenin yukarısında 150 mt yukarıda bir mağara kapısı vardır buraya köylüler tarafından girilmiştir içeride su yatağının olduğu görülmüştür 1984 yılında bu suyun üzerine yağ ve mazot dökülmüştür acaba bu akar nereye gidiyor diye ve bu yağ ve mazot şelaleye gelmemiştir bu suyun nereye gittiği anlaşılmamıştır,bu mağaraya 100 mt sürünerek girilmiştir,ufak gölcükler ve su şırıltısı akarı vardır

 

AKARSU VE DERELERİ

 

Aktaş şelalesi bu köyden  Arabacı ve  ,Koçuludan gelen su  ile birleşir Edilliden denize dökülür .  Şelaleye Derebaşı deresi denir,Sarıyayladan gelen Güççe deresi vardır bu dere Derebaşı deresi ile birleşir denize dökülür bu dereyi değirmenciler kullanmıştır,ayrıcada Memişağa deresi de vardır. Sualtı seviyeleri çok değişkendir,pınar ve kuyu suları faydalıdır ancak çok kireçlidir,serttir koli(mikrop) bakımından zengindir içilmesi mahsurludur,sıcak su ve göl yoktur.

 

DAĞ VE TEPELERİ

Kaplan dede (1158)mt, Kaplan tepesi (1o66)mt,Sivri tepesi etekleri altında kurulmuştur

 

 

KÖYÜN İKLİMİ

En fazla yağış Eylül-Kasım-Aralık-Ocakta olur,kar Aralık ve Ocak ayında yağar ama uzun sürmez,Mayıs-Haziranda Karayel,Temmuz-Ağustos-Eylül ayında Poyraz eser,kış aylarında lodos eser,Temmuz- Ağustos-Eylülde güneş kendini daha iyi gösterir,Aralık,Mart ayları arası en düşük sıcaklık olur ılımaman Karadeniz iklimine sahiptir.

 

JEOLOJİK DURUMU

Cumayanı deresinde % 17 mn prolizit madeni bulunmuştur ama silisi bol olduğu için işletilmiyor kum,taş,marn kısmen kireçlidir,dere vadi tabanları alüvyon yamaçların büyük bölümü silis formasyonu tepelerin kumlu,çakıllı tabakaları vardır.Depreme karşı sağlam zeminlidir,3. derecededir,dağlar deniz kıyısına paralel uzanır,kıyılar düzdür,kıyılarda dik falezler görülür,kıyıdaki kayalar sular tarafından aşındırılarak yalıyarlar meydana getirmiştir,çevre şist ve kristalin şistlerle kaplıdır.Paleozoik ve Tersiyer arazilerden ibarettir,kalker ve kayaların erime ve aşınması irili ufaklı mağaralar meydana getirmiştir.Jeolog Dr.Ervin Lan,Mühendis Zeki Eriştir.

 

BİTKİ ÖRTÜSÜ

Akçakoca’da orman alanı 20477.77 hektardır.Çoğu bozuk orman alanıdır % 43 kayın % 0.8 gürgen %0.1 kestane % 6 meşe % 1 kavak % 0.25 ıhlamur % o.4 çınar bulunur,gerisi fındıklıktır.Maki bitki örtüsüne sahiptir,iklimin mutedil yağışlı olması bitki örtüsünün gür olmasını doğurmuştur.

TOPRAK YAPISI

Topraklar kırmızı kahverengidir.Toprak asitli,kireci azdır,topraklar erozyona maruzdur.Potas ve fosfor bakımından fakirdir,tuz oranı normaldir.Saha umumi olarak pedojenez bakımından genulik safhasındadır.Toprak killi ve tınlı kıvrıntılı karakterdedir. Alüvyonlar ve kuarternerlerden meydana gelmiştir.Kireç taşı ,çakmak taşı bos gazı vardır% 17 Manganez prolizit vardır silisi bol olduğu için işlenemiyor,Cumayanı deresinde

 

 

 

 

TURİZM

 

 Aktaş şelalesi köye çok önem kazandırmıştır şelale yolu turizme açılmış buraya turistlerin gelmesi sağlanmıştır. Tv belgesellerine konu olmakla beraber turistlerin ilgisini çekmekte geziler düzenlen mektedir. Bizans ve Cenevizliler zamanında Hıristiyanlara ait demirci dükkânları ve mezar kalıntıları son zamana kadar rastlandıysa da bu kalıntılar daha sonra munkariz olmuştur. Kilise artıklarında rastlanmaktadır. Köy çok temiz şirin bir köydür Aktaş şelalesi  Edilli köyünden denize dökülmektedir. Buranın en meşhur yeri Aktaş Şelalesi. Aktaş Köyü'ne ulaşmak için Akçakoca'daki Beş Yol ayrımında bulunan BİM süpermarketin önündeki yolu takip etmelisiniz. Bu yoldan hiç bir yere sapmadan giderseniz, bir müddet sonra bir anayolu kesiyorsunuz. Bu anayoldan direk karşıya geçiyorsunuz. Buradan sonra sağlı sollu fındık bahçelerinin arasında devam ediyorsunuz. Yol üzerinde Arabacı Köyünden geçiyorsunuz. Buradan sonra karşınıza Aktaş Köyü çıkıyor.Aktaş Köyünden Aktaş Şelalesi . Şelalenin girişine kadar araba yolu bulunuyor. Girişte şirin bir dinlenme alanı var. İşletmenin ismi Aydın Kamping. Normalde sadece dinlenmek için kullanılabilecek bir alan. Fakat istenirse çadırda kalınabileceğini söylediler. Tesisi Rasim Aydın işletiyor. Telefon : 0 535 789 0354 Tesiste 3-4 tane çardak var ve yaz sıcağında bu çardaklarda dinlenip, yörenin meşhur Mancarlı Pidesinden yiyebilirsiniz. Özellikle şelaleyi ziyaret edip döndükten sonra Şelaleye buradan yürüyerek 15 dakikada gidiliyor. Şelalenin denizden yüksekliği 350m. Şelalenin yükseklikte olduğunu söylüyorlar. Şelaleye kadar bir patika var. Yalnız burada yakın 2009 yaz başlarında bir sel yaşandığından, yer yer patikanın bozulduğunu ve tüm yolun kaya parçacıklarından oluştuğunu görüyorsunuz. Yol boyunca 1-2 tane tahta köprüden geçiyorsunuz. Ayrıca yol üzerinde dinlenmek için çardaklar veya sadece tahta masalar bulunuyor. Tam şelalenin yanında da bir çardak var fakat çardağın içindeki tahta masa düşen bir kaya yüzünden parçalanmış. Aktaş Şelalesinin dökülüşünü izlemek üzere orman içine inen patikadan yürüyüş başlıyor. Yol boyunca kaldirik ve kabalak bitkisiyle kaplı nem oranı yüksek orman yolunda üç küçük köprü geçilerek dere paralelinde ilerlerken kireç taşı gözenekli yapısıyla minik bir mağara, yosun tutmuş kayalar, yüksek dallarından sarkan sarmaşıklarıyla anıt ağaçlar, su sesine karışan görünmeyen orman kuşlarının korosu, balta girmemiş Amazon Ormanlarında olduğunuz hissi uyandırıyor. Şelalenin dökülüş yerine ulaştığınız anda 40-50 metrelik kambur bir kaya üzerinden gelen şelale suyu, dere olup yoluna devam edişini görüyorsunuz. Düz ve yüksek duvar görünümlü, doğal kayalardan oluşan çevreniz bitkilerle kaplı gökyüzünü görmenize çok küçük bir pencere bırakıyor. Şelalenin ışık aldığı saatlerin 11.00, 15.00 arası olduğunu anlıyor, kestane, meşe, kayın, ardıç ağaçları, eğrelti otu, karayemiş, orman gülleri eşliğinde dönüşe geçiyorsunuz. Enerjinizi ekonomik kullandıysanız indiğiniz zorlu yokuştan tırmanıyor, soluğu girişte bulunan çay ocaklı barakada alıyorsunuz. Çay bahçesi olarak hizmet veren kulübede tost benzeri yiyecekler, köy kahvaltı çeşitleri, Robinson hayatı yaşamak isteyenler için kamp sahası da bulunuyor. Medeniyetten uzak kalacak olanlar için, pat pat aracıyla kamp sahasına çıkmak isteyenler Rasim Aydın'ı 0535 789 03 54 no lu telefondan arıyorlar. 450 rakımlı Derebaşı çadır yerinden önce yeşil bir orman denizi, Akçakoca sahilleri, Alaplı, Zonguldak Ereğlisi, Karadeniz görülüyor. Rasim, bölgeye gelenlere rehberlik yapıyor, şelalenin üzerinde ki kademelerde yer alan göllere götürüyor, sarkıt dikitlerle süslü mağarayı gösteriyor, dağ yürüyüşü yapmaya doyuruyor

CAMİSİ

Köyün ilk imamı Hurşit beydir. Soğuk pınar camii 1970 yılında tuğla yapıdan yapılmıştır 100 cemaatli kapasitelidir. Merkez cami. 1984 yılında beton örme yapıdır mimarı Ramazan Güneştir 700 cemaat kapasitelidir minaresi tek Şerifelidir köyde daha önce kilise vardır münkariz olmasına rağmen kalıntıları da vardır.1315 yılında çandı camii yapılmıştır fakat buda münkariz olmuştur.Buradaki eski türler tarafından yapılan ağaç yapıyı Lazlar 1935 yılında söküp harmanlık mevkiinde yeni cami yaparlar tek şerefelidir buraya yıldırım düşmesi sonucunda parçalanır yıkılınca daha sonra Nazmi Çakmak zamanında harmanlıkta 1984 yılında bu yapıyı yaptırır,Gümüşhane’den gelen hoca burada imamlık yapmıştır

 

MEZARLIKLAR

Köyde  iki mezarlık vardır birincisi Nazmi Çakmak’ın evin az uzağındadır ikincisi de ileride fındık bahçesi yanındadır köyün eski mezarlığıdır,ayrıca köyde aile mezarlıkları vardır Bizanslılardan kalma eski mezarlıklar fındık bahçesine çevrilmiştir bu kalıntılardan eser yoktur.Mezar taşlarındaki konular erkek mezar başlarına başlık,kadın mezarında süslemeler ön plandadır,erkek mezarlığında büyük sarıklı olanlar ulema ve paşaları,uzun külah üzerine sarık tasvirler,derviş ve tarikat şeyhlerini,sadece ince sarıklılar köy ağalarını,üstü geniş ve altı dar kavuk biçiminde olanlar yeniçeri ağalarını işaret etmektedir

 

EKONOMİ

HUBUBAT                   :Buğday, Mısır ,Arpa,

      BAKLİYAT                  :Fasülye, Bezelye, Bakla, Soğan, Lahana, Marul  Pırasa,,Ispanak , Kaldırık, Patates  ,Patlıcan Kara lahana,Biber,Kabak                                                                                                                      

MEYVE                        :Elma,Armut,Kestane,Ceviz,Siyah,Üzüm,Dağ Çileği,Fındık,Muşmula,Kızılcık Ayva.

 

 Ekonomisi Tarım  Hayvancılığa  Turizme dayanır..Artık günümüzde fındığın para etmemesi insanları başka işlere meşguliyetine zorluyor,,büyükbaş hayvancılığı revaçtadır,eski manda,malak,vb gibi hayvanlar kalmamıştır,yalnız sağman inekler vardır,elde edilen sütler pazara götürülüp satılmaktadır., tavuk kümesi olmasına rağmen kümes hayvancılık da yok olmaya yüz tutmuştur.Köyde eskiden kesif ormancılığı yapılıyordu ama şu an kanunlar buna el vermiyor, .Köyün erkekleri sanayi bölgelerine çalışmaya giderler,nakliyatçılıkla uğraşanlar vardır,artık köylü son zamanlarda endüstri kollarına yönlenmiştir,köydeki dokuma tezgahları da münkariz olmuştur,.Köyde eskiden keten dokuması da yapılıyordu. Köy çok göç veriyor Akçakoca’da eskiden köyden Armut,Ceviz,Kestane,Dut,İncir,Dağ Çileği başta Zonguldak,İstanbul’a takalarla sevki yapılıyordu.Ayrıca kesif ormancılığı vardı bunlarda aynı şekilde sevkıyatı yapılıyordu,fındık bahçesinin gelişmesi buraya ayrı bir önem kazandırmıştır.Mısır ve Buğday daha önceleri Bolu ve Gerede’den karşılanıyordu.köyde tütün az miktarda yapılmıştır  İlçemizde tarımsal üretim içerisinde bitkisel üretim, özellikle fındık üretimi ağırlıklı yer tutmaktadır. 1930 yıllarda ekonomi denize bağlı idi,bunun yanı sıra reçberlik,odunculuk,kerestecilik ön safhada yer alırdı,şehirlinin tümü denizci idi,gemi tüccarı,gemici,tekne sahibi,balıkçı,yada yükleme ve boşaltma amelesi idiler.

Akkaya,Aftunağzı,Beyhanlı,Döngelli,Çuhalı,Kızlarağası,Değirmenağzı,Taşman Deresi,Karaburun,Melenağzı iskeleleri vardı,buralardan ticaret sağlanırdı.Ayrıca ilçede 4750 Maden direkleri dışında ,Bolu Adapazarı’nda ,Düzce’de yetişen buğday,kavun,karpuz gibi toprak ürünleri manda ve öküz arabalarıyla deniz sahiline getirilir buradan da deniz yoluyla gelen gaz,ve tekel maddeleri aynı arabalarla taşınırdı,sahilde bulunan depolarda bu mallar stoklanır dı zaman içerisinde tuz ve benzeri şeyler şehir ve kasabalara sevkıyatı yapılırdı,ayrıca deniz yoluyla da sandallarla başka şehirlere sevkıyatı yapılmakta idi.

büyükbaş hayvan vardı ama son yıllarda azalma kaydedilmiştir,kümes hayvancılığı da son yıllarda azalma görülmüştür 190 adet kümes vardı,beyaz et üretimi 25.000 tonu geçmekte idi.2000 civarında fenni kovan vardı.Maden direkleri dışında ,Bolu Adapazarı’nda ,Düzce’de yetişen buğday,kavun,karpuz gibi toprak ürünleri manda ve öküz arabalarıyla deniz sahiline getirilir buradan da deniz yoluyla gelen gaz,ve tekel maddeleri aynı arabalarla taşınırdı,sahilde bulunan depolarda bu mallar stoklanır dı zaman içerisinde tuz ve benzeri şeyler şehir ve kasabalara sevkıyatı yapılırdı,ayrıca deniz yoluyla da sandallarla başka şehirlere sevkıyatı yapılmakta idi.

 

 GEMİ YAPIMINDA KULLANILAN KERESTELERİN SU HIZARLARI İLE KESİLMESİ

Su hızarı su değirmenlerinde olduğu gibi olasılıkla suyun hareket gücünden faydalanarak yapılan ve dairesel hareketin doğrusal harekete çevrilerek odun ve kereste üretimini sağlayan ağaç testereleridir.Aftuni ( Altunçay,Dereköy,Subaşı ) bölgesinde 25 adet su hızarı vardır Arabacı köyünde18 adet su hızarı vardır. Bunlar şu anda teknolojiye yenik düşmüştür kullanılmaktadır

 

 

FINDIKÇILIK

 

Hemen hemen herkes fındıkçılıkla uğraşmaktadır.Devlet orman arazilerini açıp buralara,memleketten 1900 yılında Hacı Ömer efendi Batumdan göç gelir ve köye ilk fındığı bu kişi eker. Trabzon’dan gelen Bostancı hacı Ahmet efendi Akçakoca’ya fındığı getirir Osmaniye mahallesine fındığı ekmiştir,yine Mehmet Arifin getirttiği fındığı ekerler daha sonra Batum göçmeni olan zücaciyelik yapan Mustafa efendi Doğu Karadeniz sahillerinden aldığı fındık fidelerini Ereğli ve Akçakoca da satarmış.Bir gün Giresun’a uğrar o zamanın belediye başkanı limanda fındık fidesi dağıtıyormuş,Mustafa bey bunları alır gemi kaptanına da söyler,gemi kaptanı fideleri fıçılara koyarak Ereğli Akçakoca ya getirir,diğer rivayete göre de Yenice köyün kurucusu Kibaroğlu Hurşit,Kırıkoğlu Tahir,Keleşoğlu İbrahim,Alioğlu Tufan Tefik ilk fındık fidelerini ekmişlerdir.Bunların getirdiği fındık dallarından sopa ile dövülürmüş dalları çok büyükmüş,daha sonra Mehmet Arif kaliteli fındık fidelerini götürür,millete bunları tercih eder millet bu fındık fidelerini dikerler.1922 yılında 4000 fidan mevcuttu fındık sevkiyatı artınca millet fındık ekmeye başlar,fındık bahçelerde elle toplanır,çeşitli evrelerden geçtikten sonra yere sofralar kurulur altına büyük bezler serilirdi, sofra etrafına toplanan kişiler fındığı kırardı,bazıları da fındığı kabuğundan ayıklıyordu çok çetin olan bu sistem yerini 1930 yılında merkezde Kapkirli’de elle çalışan değirmen gücü ile çalışıyordu ve fındık böyle kırılıyordu,Sarı Hafızların Halit Arıkan bu değirmeni kurmuştu ,daha sonra Trabzonlu Abdulrezzak efendi elle kırma fabrikası kurar,daha sonra Küçükömerler’in Ömer Aydın 1932 yılında  şimdiki Özyuvam’ın olduğu yere ahşap bina içinde makaralarla çalışan fındık kırma makinesini kurar,1942 yılında da Diyarbakırlı lakaplı Cemil bey Osmaniye de bir değirmen kurar ama bu değirmen dizel motoru ile çalışmakta idi,yine bu sırada mebus Vahit Yöntem Osmaniye de deniz kenarında modern bir fabrika kurar1946 yılında,1947 yılında da Arabacı köyünde Hocaoğlu Mehmet dizel motoru ile çalışan bir fındık kırma fabrikasını kurar.Edilli köyünden olan Hüseyin Horoz da dizel motorun masrafını azaltmak için Değirmenağzı mevkiinde su gücü ile çalışan fındık kırma fabrikasını kurar,düşük alternör ilavesi ile akü şarj girişimi ile iyi bir fabrika idi ve en son 1954 yılında Orhan derenin denize döküldüğü yerde Fiskobirlik adına modern bir fabrika açılır,bu fabrika 2008 yılında tamamen yıkılır bunun yerine Sapak mevkiinde çok modern fabrika açılır üretimine devam etmektedir.İlk fındık yağını Kalfanın Bekir Üstüsel yapmıştır,fındık eskiden tımar,çapalama,tırpan yapma,toplama,öküz arabalarla taşıma,sopalarla dövme,elle ayıklama,sık tellerden yapılmış bir aletle incesini kalınını tozunu ayıklama evrelerden geçerdi,ama şimdi toplama,ilaçlama,gübreleme,motorla tırpan yapmak,ayıklamayı patoz makineleri ile yapmak maliyeti yükseltiyor,Fisko’da fındık taban fiyatını da düşük tutunca halk artık fındıkçılık’a iyi bakmıyor.Fındık şubat mart ayında ekilir 2-3 yıl yetişmesi sürüyor,4-4 6-6 ara ile 6-8 fidan 60- ocak kuyular açılarak dikilir.Çakıldak,Kargalak,Kan,İncekara,Kuş,Tombul,Paloz,Foşa,Kalınkara,Uzunmusa,Mincane,Cavcana,Badem,Yağlı fındık,Kara fındık,( yağlı fındığa benzer kabuğu siyah ve serttir)Sarı fındık (yuvarlak kabuğu ince verimi fazla),Yomra(yuvarlak vermi fazla),Sivri( ince uzun bademe benzer),Dilovası,ve Mehmet Arif fındığı ( yağlı  kabuğu ince verimi fazladır). Deli sava(Fındığın içini iyi doldurmaz)

 

HAYVANCILK

Az sayıda Koyun,Keçi,Sığır,Tavuk,Arıcılık yapılmaktadır,her evde hemen hemen sağman inek mevcuttur,süt besiciliği yoktur süt mandıra üretim tesisleri yoktur,köylü kendi süt mamullerini kendisi yapardı ama maalesef büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde düşüş yaşanmıştır.köyde kaz,ördek,tavuk bazı aileler vardır,tavuk kümesçiliği canlılığını yitirmiştir

 

 

ORMANCILIK

Çam,Kayın,Meşe,Kestane,Gürgen,İhlamur,Kavak,Çinar,Defne,Kocayemiş,Muşmula,Ayı üzümleri,Orman gülleri,Yer gülü,Erica ağaçları,Eğrelti otu,Çoban püskülü diye orman ürünleri var ,.Eskiden devlet orman arazisini talan edip fındık ekimi yapılmıştır,son zamanlarda orman kanununa göre kesif ormancılığı yapılmamaktadır orman işletme şefliği tarafından bölge kontrol edilmektedir,köyde su hızar makinesi yoktur  Aktaş orman bölgesinin içinde olduğu için köylü istihsal işinde çok çalışmıştır maden direği,travers,yakacak odun,kayık kerestesi,buradan temin edilirdi

 

AVCILIK

Bölgede göçmen kuşlara daha çok rastlanmaktadır,Sarıkuş,Çulluk,Bıldıcın,Ördek,Üveyikördek,Kaz,Kuğu,Tarakçın,Karakçun,Sığırcık,Bozbakal,Karabakal bulunur.Son zamanlarda,gerek ilaçlama gerek yanlış avlanma neticesinde çok azalma olmuştur ,ördek,çulluk avı çok meşhurdur. Dere kenarında dışarıdan gelen avcılar burada ördek avı yapmaktadır,Daimi kuşlar kestanekargası,Çulluk,Ördek,Üveyik,Sığırcıktır.Tavşan,Çakal,Tilki,Domuz, Ayı,Su samuru,Kunduz,Geyik,Karaca vardı ne yazık ki bunlara da az rastlanmaktadır.Domuz avı devamlı yapılmaktadır.Köydeki devamlı hayvanlar Domuz,Ayı,Kurt,Tilki,Çakal dır,Köyde domuz sansar ve tavşan avı çok yapılmakta idi.Avcılık turizmi açısından zengindir

 

KÜLTÜR

Lazlar 6.yüzyılda Bizanslıların etkisinde kalarak Hiristiyanlığı benimsediler,doğu Karadeniz sahil kesimi 1461 yılından itibaren Fatih Sultan zamanında Osmanlı egemenliği altında Lazistan sancağı ilan edildi ,bu bölgedeki Lazlar kendi yönetimleri altında yaşadılar.Yavuz Sultan Selim bu bölgeye beylikler kurdu,17. yüzyılda Lazlar müslüman olurlar,1925 yılına kadar Lazistan sancağı altında yaşamlarını   sürdürdüler,1788 Berlin antlaşması ile Lazlar iki ülke topraklarına bölündü bu arada Lazlar batıya göç ederler Lazlar ve Mergeller aynı kökten gelmektedir. Tarihi kaynaklar, Lazların Doğu Karadeniz yöresine Kafkaslardan indikleri konusunda görüş birliği vardır.Tarih sahnesine ilk kez Karadeniz’de çıkmışlardır.XI-XII. Yüzyıllarda Karadeniz’in doğusunda kurulan ve KOLKHİS/Rothis devletini oluşturan topluluklardan biri de Mergrel- Lazlardır. Lazlar, 6. Yüzyılda  Bizans etkisinde kalarak Hıristiyanlığı benimsediler. Kolkhis Devleti yıkılınca Bizans egemenliği altında LAZİKA krallığı seçimle iş başına gelerek, Bizans’a vergi vermeyip, bunun karşılığında doğu sınırını korumayı üstlendiler.Doğu Karadeniz’in sahil kesimi  1461 yılından itibaren Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı egemenliği altında  Lazistan Sancağı olarak ilan edildi. Bu bölgedeki Lazlar kendi yönetimleri altında yaşadılar.Yavuz Sultan Selim bölgede beylik sistemini kurdu. Bölge 11 beylikten oluşuyordu. Lazlar da yarı bağımsız statüde Laz derebeyliği olarak Osmanlılara asker ve vergi vermekteydi. Lazlar 17. Yüzyıldan itibaren Müslümanlaşmaya başladılar. Bölge 1925 yılına kadar Lazistan olarak kayıtlara geçmiştir. Lazca ve Megrelce aynı kökten gelmektedir.1878 yılında Batum Rusların eline geçince bura halkının çoğu Anadolu’ya göç ettiler. Bu tarihlerde Batumun Liman Köyünden Bekaroğlu Osman, Akçaşehir’e gelerek Çuhalı Çarşı etrafında diğer ailelerle birlikte yerleştiler. Mahallenin adı bu zatın adına izafeten verilmiştir.Bu bölümü hazırlarken Nilgün Altınışık’ın 1996 yılında hazırladığı Akçakoca Folkloru adlı Lisans bitirme tezinden yararlanıldı. Akçakoca merkez  ve Edilli Köyünde kalabalık bir gurup oluştururken diğer köylerde de küçük guruplar oluşturur. Vedia Emiroğlu, Edilli köyünün kültürel boyutunu incelemiş ve “Edilli Köyünün Kültür Değişmesi Bakımından incelemesi “ adı ile 1972 yılında kitap halinde yayınlanmıştır. Bu kitaptan yararlanarak kendi gözlemlerimizi de katarak Laz folkloru hakkında bilgi vermeye çalışacağım.

 

 

Dil :Lazca (Lazuri nena) Güney Kafkasya dil ailesinden Zan ve Kokhian kolundan Gürcüce, Svanca ama özellikle Megrelce ile oldukça yakın bir dildir. Türkiye Lazlarının tamamı Türkçe'yi anadil seviyesinde konuşabilmekte ve yazabilmektedir. Köklü bir sözlü geleneğe sahip Lazca'nın yazılı bir dili bulunmamaktadır. Laz destan, masal ve şiirleri ancak 20. yüzyılda yazıya dökülebilmiş, 1984 yılında Fahri Kahraman tarafından Dumezil'in transkripsiyon sistemine dayanan Latin tabanlı bir alfabe önerilmiştir. Gürcistan'da yaşayan Lazlar ise dillerini Gürcü alfabesi ile yazmaktadır. Lazların ataları olduğu sanılan Kolhların yazılı dilleri olmamasına rağmen, incelenen antik çağa ait mezarlarda Laz asillerin adlarının Yunan alfabesiyle yazılı olduğu görülmüştür  Lazca Yunanca ve Türkçe'den ödünçlenmiş çok sayıda kelime barındırmakta ve kendi içinde bir kaç lehçeye ayrılmaktadır. Cumhuriyet döneminde Türkçe'nin Trabzon ağzının yaygınlık kazanması Lazca'nın varlığını tehdit eder bir hal almıştır.

 Din :Roma İmparatorluğu döneminde MS. 5 yüzyılda Paganizm'i terkederek topluca Hıristiyanlığa geçen Lazlar 16. yüzyılda Ortodoks Hıristiyanlıktan İslam'a toplu olarak geçmişlerdir. Günümüzde Lazların tamamı Hanefi mezhebinden Sünni müslümandır

Lazların Tarihi : Lazika krallığı MÖ 150 - MS 600Laz halkı antik çağ ve sonrasında Kolhis, Osmanlı döneminde Lazistan günümüzde ise bazı Laz aydınları tarafından Lazona olarak adlandırılan Kuzey Doğu Anadolu ile Gürcistan'ın birleştiği coğrafyada otokton olarak yaşamaktadır. Kolhis'in varlığına ilişkin ilk yazılı belge Urartu kralı II. Sarduri döneminde Lazların yaşadığı ülke Qulha olarak geçmektedir. Lazlar MÖ 150-MS 600 yılları arasında Doğu Trabzon ile Abhazya arasında kalan sahil ve hinterlandının tek hakimi olacak Lazika krallığını kurmuşlar bu bölgede yaşayan çok sayıda halkı yönetmişlerdir. Arrian Trabzon ile Dioskuria(Sebastopolis) arasında yaşayan halkları sayarken Lazları da saymıştır: Kolhlar, Saniyalılar, Malahonlar, Heiohar, Helonlar, Tsitreitler, Lazlar, Apsiller, Abazglar, Sanigler  MS 456 yılında Roma İmparatoru Marcian bölgeyi ele geçirmiş ve Laz Kralı Gobazes’e (Gubaz) boyun eğdirmeyi başarmıştır.  Bölgeye bizzat giden Prokopius'un notları (MS 554)yazarın Çani olarak adlandırdığı Lazlar hakkında detaylı bilgi vermektedir: Tzaniler, kadim zamanlardan beri, herhangi bir hükümdara bağlı olmayan bağımsız bir halk olarak yaşamışlardır. Ömürlerinin tamamını gökyüzüne doğru uzanan ve ormanlarla kaplı olan bu dağlarda yaşayarak geçirirler. Zira, toprağı işleme konusunda usta değillerdir ve memleketleri, sarp dağların en az olduğu yerlerde bile oldukça engebelidir. Bu yaylalar, engebeli olmanın ötesinde, son derece taşlık, işlenmesi zor ve hiç bir mahsule uygun olmayan bir toprak yapısına sahiptir. Onlar tarım yapacak olsalar bile, ürün yetiştirmek için yeterli toprak bulamazlar. Burada, ne araziyi sulamak, ne de tahıl yetiştirmek mümkün değildir; çünkü bu bölgede düz bir arazi bulunmaz ve hatta buralarda ağaç da yetiştiği halde, bunlar meyve vermeyen ağaçlardır. Zira bu bölge; bitmek bilmeyen kışın etkisiyle, uzun süre kar altında kaldığından, ilkbaharın başlangıç dönemi son derece belirsiz ve düzensizdir. Bu nedenlerden dolayı Tzaniler eski çağlarda bağımsız bir yaşam sürmüşler, ama şimdiki imparator Justinianus’un saltanatı sırasında, general Tzittas’ın komutasındaki bir Roma ordusu tarafından bozguna uğratıldılar ve hepsi kısa sürede mücadeleden vazgeçerek boyun eğdiler. Böylece, tehlikeli bir özgürlüğün yerine, sıkıntısı daha az olan esareti tercih etmiş oldular. Ve onlar hemen Tanrıya itaat ederek, Hıristiyanlığı kabul ettiler. Böylece yaşam biçimlerini huzurlu bir yola sokmuş oldular ve daha sonra düşmana karşı sefere çıkıldığında, her zaman Romalıların yanında yer aldılar. Bizanslı tarihçi Agathias'ın MS 6. yüzyılda tuttuğu notlarda Laz ve Kolhis  terimlerini özdeştirmektedir: Lazlar büyük ve gururlu bir halktır ve onlar, oldukça önemli başka kavimlere hükmetmektedirler. Kolkhidalıların antik isimlerine bağlı olmaları ile abartılı bir şekilde gurur duyuyorlar ve muhtemelen kibirli yaklaşımları da bundan kaynaklanmaktadır" Prokopius' Lazlar'ın Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırını korumaları karşılığında yarı bağımsız krallıklarında özgür bir hayat sürdüğü bildirilmekteydi. Bizans ile Persler arasındaki mücadelede oldukça yıpranan Lazlar, MS 7. yüzyılın sonlarında, Kolhis’in Arap işgaline uğramasıyla topraklarını terkederek güneye inmek zorunda kalmışlardır. Bizans'ın bölgede etkinliğini yitirmesinin ardından Trabzon İmparatorluğu ve ardından Osmanlı hakimiyetine girmişlerdir. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşları sırasında Batum ve civarındaki Lazlarin büyük bölümü Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmışlardır

Tarım :Küçük bahçesinde kendine yetecek miktarda mısır karalahana kendir, patates, fındık, meyve, salatalık ekiminin yanı sıra evinin altındaki ahırında küçük çaplı hayvancılık, balıkçılık, kuş ş avcılığı, fırıncılık ve inşaat ustalığı geleneksel Laz meslekleridir. 1930'lu yıllardan itibaren bölgede ekimine başlanan çay tarımı Laz halkının sosyo-ekonomik seviyesini yükseltmiş, başta İstanbul olmak üzere göçtükleri büyük şehirlerde küçük esnaflık yapabilecek sermaye oluşturabilmelerine yardım etmiştir

Giyim :Laz erkeğinin geleneksel kıyafeti Samsun - Batum arasında Osmanlı döneminde giyilmiştir Laz kıyafeti olarak adlandırılmıştır: Başta kabalak, kukul adı verilen siyah başlık, zipka adı verilen siyah körüklü şalvar, çuha adı verilen burnu kalkık çarık, omuz başları ve dirseklerine meşin şeritler dikilmiş siyah aba ceket, belde kalça üzerinde şal (trablus ya da lahor) kuşağı, Çerkez kemeri, ayrıca aksesuar olarak yağdanlık, kama, pazubent, hamayıl, zincir. Laz kadını, Anadolu kadınından farklı olarak şalvar giymemekte eteğine ortkapu adı verilen bir kemerle bağlamakta, başını keşanveya Maden direkleri dışında ,Bolu Adapazarı’nda ,Düzce’de yetişen buğday,kavun,karpuz gibi toprak ürünleri manda ve öküz arabalarıyla deniz sahiline getirilir buradan da deniz yoluyla gelen gaz,ve tekel maddeleri aynı arabalarla taşınırdı,sahilde bulunan depolarda bu mallar stoklanır dı zaman içerisinde tuz ve benzeri şeyler şehir ve kasabalara sevkiyatı yapılırdı,ayrıca deniz yoluyla da sandallarla başka şehirlere sevkiyatı yapılmakta iddülbentle örtüp, beline fota adı verilen peştemalisarıp, boyunlarına altın liralar takmaktaydı.

 

El sanatları :Osmanlı döneminde Lazlar inşaat ustalığıyla ünlü olup sanatlarını 1917 Ekim Devrimi'ne dek çalışmak amacıyla gittikleri Rusya ve Anadolu'da icra etmekteydiler. Kesme taş veya tamamen ahşap malzemeden yapılan (ahşap-çatma) geleneksel Laz evleri, kışlık tahılı saklamak amacıyla kullanılan serenderler ve ahşap oyma sanatının icra edildiği yapıların ayakta kalabilmiş örneklerine bölgede halen rastlanmaktadır. Yakın zamana değin gerçekleştirilen, şekil, büyüklük ve kullanım amacına göre hentskeli, kalati, gudeli olarak adlandırılan sepet örme sanatı da günümüzde terk edilmek üzeredir.

 

Mutfak :Geleneksel Laz mutfağının temel besin öğeleri Trabzon ve Rize’de olduğu gibi mısır, karalahana ve hamsi olmakla birlikte geleneksel pişirme teknikleri ve pek çok özgün yemek değişen yaşam koşulları sebebiyle terkedilmiştir. Laz mutfağının en çok bilinen yemekleri şunlardır: Çirbuli, Pilavi Makarina, Kveli kağimağoni, luku, Ağani lobia, kumhi lobia, kotumeş dolma, Princoni, papa (mamalika), bureği,baklava, patlicani tağaneri, patlicaniş dolma, mtkui patlicaniş giyai, turşi tahaneyi, kabağiş sutli, termoni

 

Müzik aletleri :Şimşir Kaval ve Kemençenin seyrek de olsa kullanımına karşın temel geleneksel enstruman Tulum, geleneksel halk danslarının yegane adı ise horondur. Laz ve Hemşin horonlarının Trabzon horonlarından başlıca farkı horonlara sözlü iştirak edilmesi ve omuz silkme figürünün eksikliğidir.

Avcılık :Laz balıkçısı feluka (< filika)adını verdikleri av kayıklarını kendileri inşa etmekte, ağlarını kendileri örmekteydi. Laz balıkçılar zargana, hamsinin yanı sıra çakmaklı tüfeklerle 1970'lere dek yağı için yunus balığı avlamışlardı. Lazlar aynı zamanda ağ kullanarak ya da atmaca evcilleştirerek kuş avlama sanatında da ustadırlar.

AKÇAKOCADA

Kız ve erkeğin tanışması

Akçakoca’da mısır bitkisinin fazla ekildiği, fındığı kozalarından ayırma makinelerinin daha ortaya çıkmadığı dönemlerde mısır soyma, fındık ayıklama imeceleri yapılırdı. Bu imecelere kız ve erkekler bir arada katılırlardı. Mısır çapalama, fındık toplama işleri de imece şeklinde yapılırdı. Akçakocalı kız ve erkek gençler birbirlerini bu imecelerde, kasabaya inme sırasında, dereye suya giderken, nişan, düğün gibi eğlencelerde tanırdı.Kız ve erkeğin ortaklaşa güvendikleri bir kadını aracı olarak kabul eder ve sevgi nişanelerini birbirlerine bu aracılar ile gönderildi. Bu günde buna benzer olaylara şahit olunmaktadır. Çoğu kez kız erkeğe, kendi işlediği bir mendili, oğlanda kıza gülyağı, şeker, lokum, küpe, yüzük gibi hediyelerde gönderirdi.Akçakoca gençleri arasında sevdalık günleri çok önemliydi. Sevenlerin arkadaşları vardır. Bu arkadaşlar erkek ise, hep seven erkeğin etrafındadır, arkadaşları için pervane olurlar, hep beraber gezerler. Başkaları seven erkekmiş izlenimi yaratırlar. Örneğin; Sevdiği kız salıncağa binerse, önce aşık olan silahını boşaltır. Bunun anlamı: Bu “Seni başkası severse onu öldürürüm” anlamına bir mesajdır. Ardından aşığın arkadaşları silahlarını boşaltırlar. Bunun da anlamı: “Bir arkadaşımızın arkasındayız” demektir Durum herkes tarafından anlaşılır, kimse kimsenin sahasına girmez. Erkek evlenme arzusunu ailesindeki kadınlara açar. Zaman içinde gelişen olaylar oğlanın anası tarafından babasına iletilir. Günler ve gecelerce ne olup olmayacağı, aileler arasında düşünülüp tartışılır. Sonunda kız tarafının kıramayacağı bir elçi bulunur. Elçi baba ve annenin ağzını arar. Olumlu yanıt alınca kızı istemek için girişimlerde bulunur.Toplum kız isteme konusunda çok duyarlıdır. İstenilen bir kızın verilmemesi ya da söz kesiminden sonra dönülmesi erkek tarafından hakaret kabul edilir.

Sıra gözetme :Ablası bekar olan, evlenme çağındaki erkek bu kuralı bozup evlenebilir. Erkek toplunda kadından önce gelir. Erkek kardeşler arasında da sıra gözetilir. Miras taksiminde kızın payı erkeğe göre yok gibidir. (Bu gelenek Lazlarda daha çoktur.)Son zamanlarda Bölgede kızlar arasında sıra gözetme geleneği vardır. Büyük kız varken küçük kız evlenmesi ayıplandığı gibi baba buna kesinlikle karşı koyar herkes hakkını yavaş yavaş  alma yolunu tutmaya başladı.

Başlık parası :Akçakoca ve köylerinde başlık parası vermek hemen hemen yok gibidir. Yalnız fakir ailelerde kızına çeyiz yapabilmek için bir miktar para ödenir. Başlık parası verme Laz ve Gürcü ailelerde, Rizeli  toplumlarda daha az uygulanır. Abazalarda başlık parası alınmaktadır.

Kız kaçırma olayları :Abazalarda düğün çok masraflı olduğu için, özellikle birbirini seven çiftler kaçarlar. Bu danışıklı düğüştür. Kız kaçırılmadan önce nüfus cüzdanı kaçırılır. Kızın yaşı on sekizden küçük ise kız kaçırılınca erkeğin akrabalarından birinin evinde saklanır. Daha sonra aileler arasında anlaşmaya gidilir. Kaçırılan kızın yanında kıza yakınlığı ile bilinen kızın arkadaşı ile kaçırılır. Bu kıza tasavize denir. Kız emin bir ailenin yanına misafir edilir. Düğün yapılıncaya kadar kız o evde kalır. O evde her akşam eğlence yapılır. Bunun adına taşamhara denir. Kız-erkek anlaşarak kaçmışlarsa iki tarafın aileleri bir müddet birbirleriyle görüşmez. Daha sonra aracılar yardımıyla taraflar barıştırılır. Ancak yıllar süren küskünlükler söz konusudur. Kız kaçırmada kızın rızası yoksa olay kan davasına kadar gidebilir.

Kız isteme adeti :Ön hazırlıklar tamam olunca kız babasının sevdiği birisi erkek tarafı ile birlikte kız istemeye gider. Erkek tarafından ağzı laf yapan biri sözü açar.Biz Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile kızınız ...............’yı oğlumuz ..............’ya istemeğe geldik” der. Baba da;Allah yazdıysa olur. Amma bir düşünelim. Soracak adamlarımız var onlara soralım” der. Bu biraz naz etmek ve kendi akrabalarına paye çıkarmak için söylenmiş bir sözdür. Bir müddet biçilir. Bu arada istiyorlarsa, el altından erkek tarafını cesaretlendirecek haberler iletilir.Bu dönemde, kız ile erkek karşılaştıklarında kaş göz işaretleri ile birbirlerine cesaret verirler. Kız belli bir süre sonra istenir.

Söz kesme ve nişan olayı :Eskiden erkek askere gitmeden nişanlanırdı. Nişanlık süresi, askerlik, para yokluğu ile ilgili olarak 2-3 hafta ile bir yıl arasında değişir. Yerli halk arasında beşik kertmesi kesinlikle yoktur. Göçmen köylerinde beşik kertmesine rastlandığı söylenmekte ise de tespit edemedim.Kız istemede erkek tarafından hediye olarak getirilen “kutu şekeri” ertesi gün iade edilmez açılırsa, kızı erkeğe verildiğine işarettir.Taraflar tarafından söz kesiminden sonra oğlan tarafından akrabaları kızın evine yüzük, kutu şekeri ile elbiseler, çorap ve terlik alıp giderler. Nişanda yüzükler takılır. Bazı köylerde nişanda erkeğin bulunmadığı, akrabası tarafından kızın parmağına yüzük takıldığı söylenmekte ise yerli köylerde böyle bir gelenek bulunmamaktadır.Bir süre sonra kız tarafı, yüzük, bir kat çamaşır, kaynanaya elbise alıp oğlan evine getirirler.

Çeyiz geleneği
:Çeyiz olarak sandık, yatak, yorgan, yelek, şalvar, bakırdan mutfak eşyası, elde dokunmuş yer hasırı, hasır seccade, ottan duvar yastığı, kanaviçe işler ve örtüler vardır. Çeyizin miktarı ailenin mali durumu ile ilgilidir. Yerli halkta çeyiz eşyası, Doğu Karadeniz kökenli ailelerde olduğu kadar fazla olmakla beraber, kızlar mirasta erkek kadar hakka sahiptir.

Kına gecesi :Düğün geleneğinin ilk kademesi kına gecesidir.Kına gecesi Çarşamba günü yapılır. Kına gecesi için erkek tarafı beraberlerinde taraftarları ile birlikte yanlarına kına alıp gelin evine gidilir. Dört kız çarşaf veya büyük bir yazmanın altına gelini alırlar. Bir kız gelinin eline tabaktan kına yakar. Elleri temiz beyaz bezlerle yumrukları bağlanır. Bir taraftan da maniler söylenir. Hem gelin ağlar, hem etrafındakiler.
İzzet ve ikramdan sonra erkek tarafı evlerine gelir. Damadın evi önünde büyük bir ateş yakılır. Kız tarafı tavuk istemeğe gelir. Her evden birer tavuk alınır. Ateş yanınca baklavalar getirilir. İkramlar yapılır. Kız tarafı darıltılmadan uğurlanır.Kına gecesi bayramlık elbiselerini giyen genç kızlar çiftetelli, topal oyunu, orta oyunu gibi oyunlar yaşlı bir kadın denetiminde oynanır

Düğün gecesi :Düğün genellikle nişandan en az bir yıl sonra yapılır. Bindallı ve benzer gelenekler yoktur. Eskiden gelin renkli ve temiz ipekli elbise damat ise don pantolon üzerine beyaz gömlek ve işlemeli yelek giyerdi. Güvey fakirse beyaz elbise ödünç alınırdı.Eskiden olduğu gibi gelin kayın baba ve yakın akraba arasına giderdi. Gelin evden çıkarken, kız kardeşlerden biri, yoksa akraba kızlardan biri çeyiz sandığı üzerine oturup sandık haracı isterdi. Ayrıca kapıdan çıkarken erkek kardeş, kapı haracı olarak bir miktar para talep eder.Köylerde, genellikle bir öküz arabası süslenirdi. Üstüne halı ve kilimlerle bir örtü yayılır. Araba çan ve zillerle bezenir, köylüler şık giysilerini giymiş, arabanın önündü, ardında, yanında yürüyerek giderlerdi. İkide birde araba durdurulur:Ala ala hay... diye bağırarak düğün evine varılır. Yolda devamlı halaylar çekilir. Kasap oyunu, Kastamonu zeybeği gibi oyunlar oynanır. Gelin alayı, çeşitli yollardan dolaşarak damat evine varırdı.Gelin alınmadan o köylülere veya mahalleliye pilavlık parası verilir. Gelin arabaya binmeden bolluk ve bereketli olsun diye ya damadın babası veya yakını bozuk paralar içinde şekerler, buğdaylar serper, çocuklarda bunları birbiri üzerine yığışarak kapış kapış toplardı.Köyden çıkıncaya kadar çeşitli yollardan dolaşarak damat evine varılır. Gelin arabadan inmez, bahşiş ister. Bir inek ya da tosun getirilir. Kulağı kesilerek işaret verilir. Kapı önünde kurulan bir masada kız tarafı tatlı, şeker, sigara, mermi gibi isteklerde bulunur. Bu istekler karşılanıncaya kadar gelin bekletilir. Bu durum bazen üç dört saat kadar sürer.Gelin eve girerken eğilip eşiği öper. Bolluk getirmesi düşünülerek mısır, buğday, şeker, bozuk para atılır. Akraba ve komşular başlarında birer tepsi baklava alarak erkek evine giderler. Tepsiler üst üste kümelenir.Erkeklerde evin önünde yakılan ateş etrafında oynarlar. Bu oyunlar kadın kıyafetine girmiş köçekler tarafından oynanır. Eğer aile varlıklı ise dört köçek, dört davul, dört zurna ve dört keman bulunur.Diğer köylerden geleneklerde kafileler halinde düğüne katılırlar. Kimileri koç, kimileri koyun getirir. Meydanda ikramlar yapılır.Yenip içilir. Sonunda köylüler misafirlerini evlerine götürürler Hoca nikahı yapılır, bu adet yaygındır. Hoca nikahı yapılırken gelinin yanında dadı veya bibi (teyze, hala) denilen kadınlar bulunur.Gürcü köylerinde düğün gecesi, güveyin gerdeğe girmesi yasaktır. O akşam kızın akrabası olan kızlar sabaha kadar beklerler. Düğünün ertesi günü gerdeğe girilir. Düğün genellikle üç gün devam eder. Lazlar ve Hemşinlilerde de benzer gelenekler vardır.Diğer köylerde ise hoca nikahı kıyılır. Sonunda güveyi arkadaşlarının kolunda gelinin odasını getirilir. Arkasından yumruklanarak odaya itilir. Damat odaya girer. Hazır bulunan seccadede iki rekat namaz kılıp duasını yapar ve gelinle tanışmaya gider. Damat bu arada gelini konuşturmaya çalışır. Ona hediyeler verip konuşturur. Konuşturulunca da pencereyi açıp iki el silah atar. Bundan sonra herkes dağılıp gider.Gelinle damat, gidip kayınvalidenin elini öperler. Tekrar odalarına giderler. Orada baklava yerler. Bazense baklava kesmelerinin yarısını yiyip bırakırlar. Ertesi gün bunları evlenmemiş erkek ve kızlar yer. Darısı sizin başınıza gibi bir gelenektir bu. Ertesi gün sabah, köçekler, davetliler düğün evinin önüne gelirler. Oyunlar oynanır. Damat elinde bir tepsi baklava ile herkese birer kesme baklava sunar. Sonra da herkes dağılıp gider. Ev kadınlarla dolar. Duvak günü damat sağdıçla gider. Gelinle sabahtan ikindiye dek oyunlar oynanır, şarkılar söylenir ve derken düğün biter

Duvak :Güvey gecesi sabah gelini eğlendirmek için eğlence düzenlenir. Gelin oynar ve etrafa para atar.Bekar kızlar gelinin duvağından teller koparırlar. Duvaktan sonra erkek ve kız evlerinde yemekli davetler yapılır.

Düğün davetiyeleri :Bütün akraba ve hısımlar gelin ile damadı davet ederler. Bunlar taşıma davetleridir. Her gidilen eve gelinin yaptığı bir el işi işleme götürülür. Onlarda onlara çeşitli hediyeler verirler.

Doğum olayı :Genellikle ilk çocuğun erkek olması istenir. Çocuklar genellikle beşikte büyütülür. Çocuğun adı üç gün içinde yaşlı bir erkek veya hoca tarafından üç defa kulağına okunarak konulur. İsimden sonra ezan okunur. Komşular ve akraba loğusaya evvela geçmiş olsun derler sonrada hediyeler getirirler. Doğumun kırkıncı günü çocuk ve loğusa yıkanır. Buna çocuk kırklandı denilir.

Diş çıkarma :Küçük çocukların diş çıkarmaları aile için ayrı bir sorun olur. Ailenin bireyleri yeni çıkan dişi görmeyi uğur sayarlar. Onun içinde sık sık çocuk güldürülür, ağzına bakılır. Hatta bazıları ekmek kabuğunu gevlettirmek suretiyle dişin çabuk çıkmasının sağlarlar. Bazıları da parmağını rakıya batırarak çocuğun diş etlerini oğalar. Çocuk bundan çok hoşlanır.Dişin çıktığını gören kişi mutlaka diş çıkaran çocuğa ya elbise alır ya entarilik alsınlar diye anne babasına para verir.

Sünnet olayı :Akçakoca bölgesinde kirvelik olayına rastlanmaz. Eskiden gezginci sünnetçilerin gelmesiyle hiçbir hazırlık yapılmaksızın çocuklar sünnet edilirdi. Günümüzde eğlenceler düzenlemektedir. Sünnetçiye, bazen para almadığı için sabun, havlu gibi şeyler verilirdi.

Dini bayramlar:Dini bayramların Akçakoca örf ve adetleri içinde çok büyük yeri vardır. Üç aylar girince Recep, Şaban ve Ramazan gelinceye kadar bazı kimseler ramazana alışmak için ayda bir belli oruçlar tutar, kutsal geceler, cumalar yavaş yavaş ayrı bir kalabalık olmaya ve cemaat artmaya başlar.Ramazana hazırlık olmak üzere, makarnalar kesilir, erişteler yapılır. Yufkalar açılır, kuskuslar hazırlanır. Mevsime göre çeşit çeşit reçeller, hoşaflar ve şuruplar hazırlanır.Hele bayram gecesi yeni esvaplar giyilir, Provalar biter. Küçükler giyeceklerini başlarının altına koyar. Ayakkabılarını yatağın içine yerleştirir. Herkes banyosunu yapıp yatar. Küçük erkek çocuklar sabahleyin sabah namazına herkesle birlikte camiye gider. Namazdan sonra vaiz dinlerler. Bayram namazı kılınır. Hoca dikilir, en yaşlı adam hoca ile bayramlaşır, ondan sonraki hoca ile yaşlı bayramlaşır ve yerini alır. Böylece sıralanır. Cemaatin en yaşlısı ile en genci bayramlaşıncaya kadar sürer. Sonra birlikte hoca dua eder.
“Bu bayrama eriştiren Allah’a senalar ve amin” denilip çıkılır. Yolda görülenlerle bayramlaşırlar. Mezarlıklara gidilir. Ölülere dua edilir. Hastalar ziyaret edilir.”
Her köyün ramazanında davulcular bahşiş toplar. Birinin elinde bir sırık, birini elinde bir sepet. Davulcu davulu çala çala her evin önünde maniler söyler. Bahşiş; havlu, mendil, yazma sırığa bağlanır. Baklavalar, el altıda tepsi bulunan sepete konur. Paralarda davulcunun cebine konur.

Bayramlar :Yerli köylerde bayram sözcüğü eğlence anlamına gelir. Bayram olacağı gece, bayramı bilen köydeki misafirler, bayramın olacağı köye yakın eş dost ve akrabalar ile birlikte giderler. O akşam onlara misafir olurlar. Kadın ve kızlar yemekten sonra daha geniş evlerde, erkekler ya kahvede ya da başka bir evde toplanırlar. Erkekler orta oyunları yaparlar. Mutaassıp olmayan yerlerde içkide içilir. Gramofon çalınır ve Cide kemençesi ve tepsi çalarak oyunlar oynanır. Genellikle oyunlar iki kişilik eşler halinde yapılır. En revaçta olan oyunlar topal oyunudur. Bu oyun Akçakoca’ya özgü bir oyundur

Eğlenceler :Eskiden patoz makineleri yokken, fındık harmanda kurutulur, sabahları tırmıklar vurulur, sonrada altından tanesi alınırdı. Kalan fındıklarda kabuklarından ellenmek suretiyle bulunup ayrılırdı. Köylerde bu işler imece halinde yapılırdı. Kabuk ayırma işi erken bitimi, orası düğün evine döner, oyunlar şarkılar, gülme, eğlence, yeme içme başlardı. Kızlar erkekleri, erkekler kızları burada seçerdi. Çalışkan mı? Tembel mi? Dili tatlı mı? Nobran mı? Şaka kaldırır mı? Yoksa içine kapanıp arpacı kumrusu gibi düşünür mü? Yapıcımı yıkıcı mı? Hepsi burada denenirdi. Bu eğlencelerde maniler söylenirdi. Atmaca tabir edilen karşılıklı mani atmaları da yapılırdı.

 

FOLKLÖR  

Köyün kendine has folklor ekibi yoktur,Karadeniz folkloru

hakimdir,Davul,Zurna,Saz,karşılıklı zille oynanan oyunda çalınan zil  oyunu Kemençe,Tulum gibi enstrümanlar çalınır Lazların yerel oyun gurupları sözlüdür,5-6 kişilik 2 gurup oluşturulur el ele tutmuş oyuncular seri ayak hareketleriyle birbirine yaklaşıp uzaklaşırlar,her gurupta bir türkü söyleyen vardır,türkücü karşı guruba türküler deyişler dokundurmaktadır,bu oyunda önemli olan türkü sözleriyle karşıdakini mat etmektedir,bu oyunun adı gelino dur.Rize Hemşin üç ayak oyunu da laz oyunudur,dairede oynanır Hemşin üç ayak oyunudur 2/4 veya4/4 lük ezgiler halinde oynanır Bar,Halay,Horon,Sallama,Hara ve karşılama,üç ayak,Kolbastı,laz kültüründe çok önemlidir Bar,Halay,Horon,Sallama,Karşılıklı zille oynama,Hura,ve karşılama Laz oyunlarındandır. Kına gecesinde kadınlar daire şeklinde oynarlar. Kadınlar ağıt yakarak gelini evin içinde dolaştırarak en son mutfağa götürürler. Orada bu oyunu oynayarak oyunu bitirirleri.

Oyunun Kuruluş Formu

 

(A)

A1 (Sağ ayakla üçleme)

A2 ( Sağ ayak yerinde adım)

 

Oyunun biçimsel formu tıpkı “Topal” oyununda olduğu gibidir.

RİZE- HEMŞİN ÜÇ AYAK OYUNU

Laz oyunlarındandır. Dairede oynanan horondur. Hemşin, Rize ve Üçayak Horonları 2/4 lük veya 4/4 lük ezgiler halinde çalınır.

 

RİZE

Oyun kuruluş formu:

A-               Adım cümlesi ( Sağ ayakta üçleme)

B-               Adım cümlesi ( Sağa ve sola yürüyüş)

 

Oyun indeksi:

 

(A)

A1- (Sağ ayakta üçleme)

A2 ( Sağ ayak yerinde adım)

 

(B)

B1- (Sağa yürüme)

B2- (Sol ayak yerinde adım )

B3- (Sola yürüme)

B4- (Sağ ayak yerinde adım)

 

DAVUL  : Davul savaş sırası,sonrası,askere giderken,törenlerde,ramazanlarda,güreş yapılırken çalınır.Davulun eski adı Tavuldur,Çağatay Türkleri tarafından yapılmıştır,bir haber aracıdır

ZURNA: Davul ve zembeleklerle çalınır ağaç maden, boynuzdan yapılır ,7 üstte 5 altta deliği vardır,Avrupa’ya Türkler tarafından götürülmüştür,Oğuz Türkleri Anadolu’ya getirmiştir,kemençe ve davula eşlik eder,4000 yıldan beri devam eden bir enstrümandır.Davul,Kaval,Zurna,göçer enstrümandır,köyde son zamanlarda bunların yerini taverna müziği almıştır org ile çalınan müzik aletidir eski neşe eski düğünler artık tarihe gömülmüştür,evlerde yapılan düğünler artık düğün salonlarına taşmıştır

KEMENÇE  :Klasik ve Karadeniz kemençesi olmak üzere iki türü vardır.Akçakoca da Karadeniz kemençesi çalınır,ince uzundur,sol el ile havada tutularak çalınır,kemençenin telleri çeliktendir.Akortları la,re,sol,mi,yahut sol,re,la,mi veya 3 telli için re,la,mi dir,tellerin üzerine basılarak,tek olarak çalınır.Sazın şekli bir takayı andırır,gövde kısmı dut ve ceviz ağaçlarından oyularak yapılır,ses tablası ise 1,5- kalınlığında ladin veya köknar ağacından yapılır,kısa sapı ve çelikten üç teli vardır re-la-mi sesleri akort edilir,bir buçuk oktav çalar.Yayının kılları gevşek olarak takılır ve sol el ile havada veya dize dayanmış olarak tutularak kemençenin 3 teline aynı anda sürülerek çalınır.Kemençe anadoluya oğuz Türklerinden gelmiştir Kemençe ,Özbekistan,Kırgızistan ada Anadolu’da ıklık göbekli kemençe olarak çalınır Arapçada Keman Türkçede ç demektir bu iki kelime birleşmesinden Kemençe doğmuştur ,Kıpçak Türkleri tarafının dan Mısıra götürülmüştür Özbeklerin girjası kemençeye benzer, kıyak kemençe denir.Trabzon dada Gagavuz Türkleri kemençeleri vardır,Trabzon’da kemençeye kıyak denir,Türkmenistan,Özbekistan, Kırgızistan Gagavuz Türklerin kemençeleri vardır 2 sesle çalışır 2 telden ses alınır 4-6-7 aralıklıdır.

 

TULUM: Tulum Karadeniz bölgesinde kullanlıan nefesli halk sazıdır,deri,nav ve ağızlık olmak üzere 3 kısımdan oluşur.Deri,tulum olarak anılır, tulum,koyunveya oğlak derisinin tüyleri temizlendikten sonra ayakları yukardan kesilir,sağ ön ayak ile arka sol ayağın dışında kalan delikler hava kaçırmayacak şekilde sıkıca bağlanır,ön ayağa bir tahta boru,arka ayağada üzeri delikli iki boru tespit edilir.Deri hava ile

Delikli borulardan ses çıkmaya başlar,koltuk altına yerleştirilen tulum zurna analık üzerindeki parmaklar delikleri açıp kapamak suretiyle istenen ezginin çalınmasını sağlar,nav sazın zurna dediğimiz kısımdır,ağızlık ise hava üflenen kısımdır

KAVAL: Orta asyadan gelmiştir Balasau Türkleri icat etmiştir,Çağatay Turan Türkleri haval derdi Karadeniz’e bunlar getirmiştir ,bir göçebe çalgısıdır Of,Tokat,kavalı meşhurdur. Tulum Türkçe kelimedir Çağatay Türkleri icat etmiştir Anadoluya Peçenek Turan Türkleri Karadeniz’e getirmişlerdir Kıpçıklarda tuluk,duluk geçer

DİN

Köy hayatında pek çok düşünce ve görüşü hala dini açıdan değerlendirme eğilimi vardır.Yaşlandıkça dine karşı ilgi artmaktadır.Toplumda hacılar dinsel bakımından en fazla değer kazanır ve itibar görürler. Hazırlık kişiye sosyal prestij sağlamaktadır.

 

AİLE VE AKRABALIK İLİŞKİLERİ

Aktaş ta aileler geniş aile geleneğinin çeşitli tiplerini göstermektedir. Dar aile tiplerinin sayısı günden güne artmaktadır.Aktaş ta eskiden baba soyundan olan akraba ile evlenme şekli çok yaygındı.Akrabayla evlilikte amca oğlu, amca kızı öncelik taşırdı. Bugün gençler eskisi gibi bu geleneklere uymamaktadırlar Bu gün, köy dışından evlenmeler ve köy dışına kız vermeleri ve kız almalar eskiye oranla artmıştır. Bu toplumda boşanma olayı nadir görülmektedir.

 

KIYAFETLER

Aktaş köyünde 25-30 yıl öncesine göre  kıyafette önemli değişmeler olmuştur.Erkekler tamamen şehir kıyafetini benimsemişlerdir. Erkeklerde gündelik kıyafetlerden başka önemli günlerde, törenlerde giyilen ve içine beyaz eşarp bağlanan lacivert takım elbise en beğenilen giyim eşyasıdır. Ancak yaşlı erkeklerden bazıları köy içinde geleneksel kıyafetle ilgili olarak paçaları dar pantolon, üzerine gömlek ve yeleği giymeye devam etmektedirler. Kösele kunduranın yanında lastik ayakkabı, plastik ayakkabı, özellikle çocuklarda  çok görülmektedir. Erkeklerde pijama, şapka, şemsiye kullanılan giyim eşyaları arasındadır. Burada dikkati çeken husus pijamanın yatak kıyafeti olmaktan başka, bazen iş kıyafeti olarak kullanılması suretiyle ikinci bir iş görmüş olmasıdır.Kadın giyimi erkeklere oranla daha az değişmiştir.Eskiden kadınlar evlerde basit tezgahlarda keten ve kendirden giysiler dokurdu. Bugün ise köylüler malzemesi köy dışından sağlanan koyu renkli şalvar ve üzerine bluz giymekte, başlarına lacivert örtü (örtme)  örtmektedirler. Kadın giyiminde dış görünüş bakımından erkeğe nazaran değişme daha azdır. Evde elbisesi ile dolanan bazen başını örtmeyen kadın, sokağa çıkınca elbisesinin üzerine şalvar giymekte ve başını örtmektedir.Genç kadınlar arasında elbise giyenler, başlarını örtmeyenler az da olsa bulunmaktadır..

Köyde gündelik kıyafette olduğu gibi gelin ve güvey kıyafeti de tamamen şehirleşmiştir. Ancak köyde giyilenler, kasabadan ucuz sağlanan ve nispeten eski model olan giysilerdir.Kadın ve çocukların kısmen evde hazırlanan giysilerinin kumaşları dışarıdan satın alınmaktadır.

 ŞALVAR             : eninde üç boy kumaştan çıkar daha ziyade eflatun pembe,yaşlılar koyu renkleri tercih ederler,genellikle çimen yeşili,zeytin yeşili tercih edilir,şalvarın içine şalvar ( havsa) dikilir pamuklu veya şile bezinden dikilir

MİNTAN              : Şalvarın üstüne giyilir mintan ve şalvar işlemelidir,kadife kutnu,janjanlı ve yollu kumaşlardan dikilir

YELEK                 : Şalvar üzerine kolsuz fakat işlemeli yelek giyilir,içine bezden buluz giyilir.

ÖRTÜLER           :Kare şeklinde üzeri baskı tekniği ile işlenmiştir,çiçek desenlidir

YAZMA                : Oyalar işlenir dikdörtgendir

ÇORAPLAR         : Yün çoraplar giyilir kadın çoraplar motif işlemelidir

AYAKKABILAR : Rugan ayakkabı giyilir,çarıkta giyilir,genellikle lastik ayakkabılar tercih edilir

Yelek ve zıpka giyerler,Kafkas kökenliler düğün törenlerde kalpak dik yakalı siyah satenden yapılmış diz boyu elbise ve yumuşak deriden çizme giyilir.Elbisenin üzerine dışardan fişeklik,kama,kemer gibi ayrıntılar vardır,kadınlar ise simli motiflerle süslenmiş kadife elbiseler giyerler bunları

Karamandal,Trablus,kuşak,Başlık,Bartın yemenisi,Lastik ayakkabı,Yemeni,Şal,Peştamal,Fes,Para kesesi,Yatak tekkesi,Şayak bunlar Lazların giyimidir.

Aktaş,Edilli,Uğurlu,Yenice,Göktepe,Kirazlı,Hemşin köyleri giyerler

 

ÇOCUK OYUNLARI

Çelik çomak,binmeli eşek,esir oyunu,körebe,köşe kapmaca,birdirbir,seksek,yakan topu,lunç,domino devirme

 

HIDIRELLEZ

 

6 Mayıs günü kutlanır,köyün piknik alanlarında,salıncaklar kurulur,yemekler pişirilir,ip atlanır,salıncaklarda sallanılır,birçok oyunlar oynanır,kızlar erkeklere,erkekler kızlara bakarlar orada birbirini beğenirler,arkadaşlıklar kurarlar,balık tutmalar olur,erkeğin beğendiği kız eğer salıncağa biner sallanır ise erkek hemen silahını çıkartarak iki el ateş eder ona onu beğendiğini gösterir,hıdrellezin en iyi yemeği helvadır.Mevlit okutulup yemekler yedirilir komşu köyler davet edilir,eğlenceler düzenlenir. Bu törenleri anlatmadan önce pilavlık parası üzerinde duralım. Daha öncede belirttiğimiz gibi köyden başka bir köye gelin giden kızlardan pirinç parası alınır. Bu para hemen harcanmaz biriktirilir. Pirinç parasının anlamı şudur. Köy gençleri bu kızı o zamana kadar o şekilde korumuşlardır ki, kızın namusuna halel getirmemişledir. Pirinç parası bunun mükafatı bir bahşiş sayılır. Alınan pirinç paralar yedi emin olarak köylünün saygı duyduğu birine telim ederler. Köyden ne kadar çok kız gelin giderse parada o kadar çoğalır. Hıdrellezde bu para ile bir koç satın alınır. Pirinç alınır, un yağ alınır. Kesilen koçun etinden ya etli pilav yapılır, helva kavrulur, ballanır. Öğleyin gençler toplanır ve bu pilav yenir. En sonunda da helva yenilir. Hıdrellez bayramının ayrı bir güzelliği vardır. İp salıncaklar, zincirli salıncaklar, büyük ağaçlara bağlanır. Kızlar ayrı yerde, erkekler ayrı yerde sallanırlar. Ama bazen kızlar erkekleri, bazen da erkekler kızları seyretmeye giderler. Eğer beğendiği bir kız salıncak biniyorsa orada çıkarır silahını bir şarjör boşaltır. Bu olaya kimse ses çıkarmaz. Böylece kimin beğenilip beğenilmediği bu hıdrellez bayramı vesilesi ile belli olur. Bazı köylerde güreşler tutulur. Bazı köylerde derelerde balık tutulur eğlenilir.Akçakoca köylerinde hemen hemen hepsinde geleneksel olarak her yıl kutlanır köydeki küskünler barıştırılır geleneksel oyunlar spor etkinlikleri,folklorik oyunlar ve bunun gibi,Akçakoca’daki mülki amirlerde davet edilerek etkinlikler yapılır herkes baharı böyle karşılar

SPOR

Bu köyde bayramlarda 4 gün güreş olurdu bu güreşlerin burada çok önemi vardı köyün eni yi güreşçisi Ali Aydın dır köyün federe ve gayri federe kulübü olmamıştır ,yalnız kaymakamlık voleybol müsabakalarında başarılar elde etmiştir kaymakamlık futbol müsabakalarına iştirak etmiştir köyde spora ilgi azdır köylü çarşı merkezine göç gitmesiyle ilginin azlığı söz konusu olmuştur

EVLERİ

Evler genellikle bahçe içinde olur.Avlu,avlu ağla çevrilidir,çünkü sebze meyve yetiştirilir,,Kurukavak,Karatavuk evler arası 4-5 km’dir,okul ve cami yanlarında evler yapılmıştır,az dağınık meskenlerde cepheleri sokak tarafına doğrudur Arabacı köyü gibi,Mısır ziraatı çok olduğu için her evin yanında hemen hemen 1’şer adet serender yapı vardır,ahırlar evlere uzaktadır,ahır ile samanlık yan yanadır

 

YEMEKLER

EKMEKLER                    :Yufka ekmeği,Bazlama,Gözleme,Cızlama,Mısır ekmeği,Buğday ekmeği.

ÇORBALAR                    :Tarhana,Mercimek,Un,Çılbır,Kızılcık çorbası

HAMUR İŞLERİ            :Mantı,Börekler,Erişte,Kuşkuş,Kaşık makarna,Mancarlı pide.

ET YEMEKLERİ            :Karadolma,Korçan,Sebze dolmaları,Kebaplar,Lahana sarma.

TATLILAR                      :Melen güççegi,Laz böreği,Güllaç,Sütlaç,Baklava.

ÇEŞİTLİ YEMEKLER  :Kaygana,Sağanda yumurta,Sebze yemekleri ,Zeytin yağlılar,mantar yemekleri,Kaldırık mamursa kiremitte balık,Balık buğulama,Hamsı yemekleri,yumurtalı sebzeli kaygana.Kara lahana yemekleri: Çirbuli, Pilavi Makarina, Kveli kağimağoni, luku, Ağani lobia, kumhi lobia, kotumeş dolma, Princoni, papa (mamalika), bureği,baklava, patlicani tağaneri, patlicaniş dolma, mtkui patlicaniş giyai, turşi tahaneyi, kabağiş sutli, termoni

KÖYÜN ALT YAPI BİLGİLERİ

köy yolu asfalt lanmıştır 16.000 mt lik kilitli parke taşı döşen miştir Aktaş,Hemşin yolu stabilize edilmiştir. 27 adet büz 36 mt karice boru döşen miştir 2 cami vardır. İçme suyu sabit telefonu,elektriği vardır.kanalizasyon yoktur.köy taşımalı eğitim sistemden

faydalanmaktadır. Ptt acentesi vardır, ptt şubesi yoktur, sağlık ocağı sağlık evi yoktur.Mobil sağlık sisteminden faydalanılıyor.  İlk okul 1942 yılında açılmıştır köy (kum,taş,marn-gre)jeolojik yapıya sahiptir Kaplan tepe ve Sivri tepe yamacındadır.Fiskobirlik üye sayısı:357 dir.1871 de arazi yoklama defterinde adı geçmektedir1844 de-20 hane 125,.1871 de 308,1935 te 245,1940 te 266,1945 te 273,1950 de 287,1955de 315,1960da 335,1965 de  452 ,1997 de-265,2000 de-409 nüfusu vardır .Karışık az,,dağınık köy statüsündedir, tarla alanı yok,fındık alanı 4.578,orman alanı 872 dönümdür,meyvecilik bakımından ileridir ormancılığın önemli rol aldığı köydür Kurukavak, Karatavuk  bu orman bölgesi içinde bulunmuştur.Birinci arazi yoklama defteri,Bolu salnamesinde kaydı vardır.Bu köyde 20 yıl öncesinde su yoktu Turan Ünal  bu köye Memişağa deresinden binbir güçlükle bu köye suyu getirmiştir,muhtarlığı döneminde köye çok büyük hizmetleri olmuştur köy onun sayesinde çağdaş görünüme sahip olmuştur,Edilli ve Aktaş aynı muhtarlıktı daha sonra bu köyler birbirinden ayrılmışlardır.Aktaş köyü kalkındırma ve güzelleştirme derneği vardır

 

İSTİLAL SAVAŞINA KATILANLAR

 

BASO MUSTAFA ÇETESİNDE OLANLAR      : TONYALI HASAN KÜÇÜK

ÇEPHANE TAŞIYANLAR                                   : MEHMET MUTLU

GAZİLER                                                               : HASAN YEMENİCİ -ALİ    D. 1901

                                                                                  : AHMET CAN YEMEN GAZİSİ

                                                                                  : MEHMET CAN  YEMEN GAZİSİ

                                                                                  :  NAZMİ ÇAKMAK KORE GAZİSİ

                                                                                  : ÖMER ÇAKMAK RUSYADA ESIR KALMIŞ VE DAHA SONRA KÖYE DÖNMÜŞTÜR

 

ŞEHİTLER

 

ŞARK KAFKAS CEPHESİ : HASANOĞLU RAŞİT  :  D .1886-Ö.1906

BALKAN HARBİNDE        : AHMETOĞLU HASAN   D .1890-Ö.1912

ÇANAKKALE HARBİ         MUSTAFA ÜNAL            D. 1895-Ö.1915

ÇANAKKALE HARBİ         ALİ ÜNAL                         D. 1895-Ö.1915

ÇANAKKALE HARBİ         ABDULLAH ÇAKIR        D. 1896-Ö.1915

ÇANAKKALE HARBİ         ALİ ŞEN İN BABASI       D. 1894-Ö.1914

ÇANAKKALE HARBİ         ÖMER KÜÇÜK                 D. 1896-Ö.1915

                                                 MUSTAFA ÜNAL            D. 1895-Ö.1915

 

18.19. YÜZYILDA KÖYDE TEMETTUAT DEFTERİNDE BİLGİ YOK

Camide hitabet görevini Hurşit adlı kişi yapmıştır.Tahirli divanı altında idi

 

KÖYE İLK YERLEŞEN SÜLALELER

 

1-REİS OĞLULARI--------     (ARSLAN)            YERLİ

2-HAYTA OĞLULARI--------(ÖZTÜRK)            YERLİ

3-HACI AHMETLER---------- (CAN)                   YERLİ

4-OSMAN OĞLULARI--------(AYDIN)               YERLİ

5-ÖMER OĞLULARI----------(CANTAŞ)            YERLİ

6-RIZALAR----------------------(İNCE)                  YERLİ

7-YAHYA OĞLULARI--------(AYDIN)               YERLİ

8-ZEYBEK OĞLULARI-------(TOPUZ)               YERLİ

9-HALİT OĞLULARI----------(ARSLAN)            YERLİ

10-DURSUN OĞLULARI-----(BAŞARAN)          HOPA

11-UÇALAR-------------------- (BAŞOL)                YERLİ

12-İMNELER--------------------(GÜNDÜZ)            YERLİ

13-CENEPLER------------------(AYDIN)                 YERLİ

14- ŞEN                                    ( HOPA SARP GELME )

15-ÇAKIRLAR----------------- (HOPADAN GELME)

16-YEMENİCİLER-------------(HOPA-LİMAN DAN GELMELER)

17-KÜÇÜKLER-----------------(HOPA-LİMAN DAN GELMELER)

18-ÜNALLAR-------------------(RIZE  MERKEZ )

19-ÇAKMAKLAR--------------(HOPA-KEMAL PAŞADAN GELME)

20-TANDOĞANLAR----------(HOPA-MAKREAL DEN GELME)

21-ÜZMEZLER-----------------(HOPA SARP TAN GELME)

22-KARALİŞİ-------------------(HOPA-SARP TAN GELME)

23- KURAL                              ( HOPA SARP TAN GELME )

NOT  : REİSOĞULLAR İLE BAŞOLLAR AMCA ÇOCUKLARIDIR,OSMAN TANDOĞAN UĞURLU KÖYDEN BU KÖYE YALNIZ GELİR,UĞURLU KÖYDE SITMA ÇOK OLDUĞU İÇİN ORDAKİ AKRABALARINI BIRAKIR VE YALNIZ GELİR BURAYA YERLEŞİR,İBRAHİM ÇAKIR KURUKAVAKTAN AKTAŞA GELİR YERLEŞİR ODA LAZ KÖKENLİDİR,EDİLLİ KÖYÜNDEN PEHLİVANLARIN MEHMET ARSALARINI VE EVİNİ  RİZEDEN GELME CAFER ÜNALA SATMIŞTIR KENDİSİ KARASU DEMİRAÇMA KÖYÜNE YERLEŞMİŞTİR BUNLARDA LAZ KÖKENLİDİR.HASAN TOPUZ BU KÖYDEN TAHİRLİ KÖYÜNE GİTMİŞTİR

NOT: Değerli büyüyüm Sadık Arslan ağabeyime katkılarından dolayı teşekkür ederim

Kaynak         

Coğrafi bölgesi :İbrahim Tuzcu

Köyün ismi :      Mustafa Kocadon,Şükrü Dönmez,Sadık Arslan Vikipedi özgür sitesi,Köy sakinleri.Derleyen İbrahimTuzcu

Tarihi Yerler      SadıkArslan,Kenan Okan,Akçakoca.Kaymakamlık.Sitesi,Köy sakinleri,Derleyen İbrahimTuzcu

Coğrafi durumu:Şükrü Dönmez, Kenan Okan,Mustafa Kocadon,.Derleyen İbrahim Tuzcu

Turizm              : Akç.Kaymakamlık Sitesi,Sadık Arslan,Kenan Okan,Köy sakinleri,Vikipedi özgür sitesi,Derleyen İbrahim Tuzcu

Camii ve Mez.  : Kenan Okan,SadıkArslan,Köy sakinleri.Şükrü Dönmez,Derleyen İbrahim Tuzcu

Ekonomi           : Mustafa Kocadon,Şükrü Dönmez,Kenan Okan,İlçe.Tarım Md,Akç.Kaymakamlık Sitesi,Köy sakinleri,Vikipedi özgür sitesi,,Derleyen İbrahim Tuzcu

Kültür               : Vedia Emiroğlu,Kenan Okan,Recai Özgün,Akç.Kaym.Sitesi,Vikipedi özgür sitesi,Görsel yayınları S.4,Derleyen İbrahim Tuzcu

Spor                  : İbrahim Tuzcu

K.Alt yapısı      : Akç.Kaym.Sitesi,Mustafa Kocadon,Sadık Arslan,Köy sakinleri.Vikipedi özgür sitesi, ,Derleyen İbrahim Tuzcu

İstiklal savaşı   .: Şükrü Dönmez ,Geltog net sitesi,Köy sakinleri,Sadık Arslan,Derleyen İbrahim Tuzcu

Temettuat          : Dr Zeynel Özlü

Sülaleler            : Sadık Arslan,Hüsamettin Kaya,Köy sakinleri,Derleyen İbrahim Tuzcu

 

 

 

 

  

AKKAYA KÖYÜ

 

COĞRAFİ BÖLGE         : Karadeniz bölgesi

İLİ                                     : Düzce

İLÇESİ                             : Akçakoca

KAYMAKAMI                : Mehmet Ünal

B.BAŞKANI                      : Fikret Albayrak

KÖY MUHTARI              : Refah Koçak

TELEFONU                      : 05332666401   EV-   03806217525-7335

POSTA KODU                 : 81650

İLKÖĞRETİM OKULU : 03806217185

NÜFUSU                           : 98 Hane   470 nüfusu vardır

ESKİ MUHTARLAR      : 2009 –Refah Koçak,2004-Osman Erkek,1999-Ömer Yılmaz,1994-Sedat Yılmaz,1989- Sedat Yılmaz,1984-Sedat Yılmaz

COĞRAFİ DURUMU  :Düzce’ye  46km  Akçakoca’ya  12km uzaklıktadır.Denizden 150m yüksekte,3864 dekar fındıklık,35723465 dekar ormanlık vardır.Akçakoca’yı Zonguldak sınırından ayıran bölgeleri Çakalağıl Pınarlık,Pıtrakağıl,Çamlık,Aktaş Tepeleridir. Alaplı ilçesi ve Beyhanlı köyüne komşudur.

 

KÖYÜN İSMİ NEREDEN GELİYOR

M.Ö 377 yılında Batı Anadolu Trakya dan gelen Bitinyalılar da buraya gelir bazı köyler kurarlar,bunların Kralları Bias tır,.bu köy Akkaya  köydür. Kastamonu dan 1243 yılında Moğol istilası ve yenilgisinden bıkan 130.000 bin Oğuz Bozok boyu Günhan obaları batıya doğru göç ederler ve Akçakoca’ya gelerek bazı köyler kurarak  yerleşirler bunlardan bir tanesıde Akkaya köyüdür,yine Bizans kayıtlarına göre 1291 yılında Rum ve Selçukluların kaynaşmasından gelen ve 17 ci yüzyılda batı Anadolu’da ve Çukurova bölgesinde bulunan Yörükler Akçakoca’ya gelip yerleşmişlerdir,bu köyde Akkaya köydür,1167-1185 yıllarında Cenevizlilerin şikayeti üzerine Romanya Dobruca’dan getirtilen silahşör  oba Gagavuz Türklerin bir koluda  buraya gelir  yerleşirler,neticede bu köyde Bitinya,Oğuz Bozok boyu Günhan obaları,Yörükler,,Gagavuz Türkleri,Dersim isyanından gelen 6 aile burada yaşamışlardır.,fakat bu aileler daha sonra buraları terk etmişlerdir. Akçakoca’da M.Ö. 1200 yılında Frik,M.Ö. 670 Lidya,M.Ö.395 te Roma Pontos,M.Ö.1200 de Hitit ama bu kesin bilinmiyor,M.Ö.546 de Makedonya imp.,M.Ö.708 de Pers imp. bu kavimler,yaşamışlardır.,Osmanlı zamanında  ,buradaki yabancı kavimler burayı terk etmişlerdir az da olsa kalan aileler Müslümanlığı kabul edip Osmanlı imparatorluğuna katılır,buradaki yeni kurulan köylülerle iç içe yaşamlarını sürdürmüşlerdir ,yerli köydür,buraya ayrıca Dersim isyanı sonucu bazı aileler yerleştirilmiştir.Akçakoca-Ereğli arasında.Bitinya kralı ile Hereklia kralları arasında yıllarca savaşlar yapılmıştır,Pers imparatorluğu da bu savaşlara burada katılmıştır bunları duyan  Makedon kralı büyük İskender bundan dolayı buraya gelmiş burada güvenliği sağlamıştır,daha sonra Osmanlı imparatorluğundan Orhan bey buraları zapt etmiştir,kalıntıları halen mevcuttur,karargahı Çayağzı köydür,daha sonra en son İpsiz Recep te buraya karargah kurmuş buradan çete savaşlarını buradan yönetmiştir,karargahı şimdiki karayolları kampın bulunduğu yerdir.Köy ismini Değirmendere mevkiinde içerde beyaz renkte büyük kayalar mevcuttur,kitabeler yazılıdır,biraz daha içeri gidildiğinde taşocağı vardır,buradaki taşlar ve kayalar gerçekten beyaz renktedir, bundan dolayı eski adı Akkiye olan bu köy Akkaya olarak günümüzde böyle anılmaktadır.

 

TARİHİ YERLER

Çakpelit deresi Ereğli Akçakoca yolu üzerindeki köprü altından başlayarak dereye giriş yolundaki sağ taraftaki arazi de kemerli 8 dükkan ,hamam kalıntıları ,ebir kilise,saray artıkları halen durmaktadır ,Akçakoca-Ereğli karayolunu yapan Murtezaoğlu şirketi bu yolu yapmıştır,bu kalıntıları şimdiki yolun altında bırakılmıştır,mimarı artıklar ve bulgular yazıtlar bir evde bulunan pratili tabula çok önemlidir.Kocaman dere yatağında ki bir yazıtta yunanca bir köy ismi yazmaktadır.Bizanslılara ait deniz kenarında bir iskele vardı,şimdi munkariz olmuştur,derenin denize döküldüğü yer olan Cumayanı’nda Pazar kurulurdu,fakat dere suyun yükselmesi neticesinde bu Pazar daha da tepeye kurulur.Köye ait Pelit deresi mesire ve dinlenme yeridir,buraya çok insanlar gelip piknik yapmaktadır,Pelit deresi ilerisinde mühimmat karakolu vardır bir jandarma astsubay ve erler burayı beklemektedir,biraz daha ilerde Erdemir fabrikasının( Dolamit taşı) kireç taşı sorunu bu köyden sağlanmaktadır,burada taş kırma tesisi vardır.Ayrıca demir cevheri ne rastlanmış,zira demirci dükkanların çok olduğu buna işarettir bu demir cevheri bu ormanlarda fırınlanıp,buranın halkı bu demirleri işlerdi demircilik had safhada idi,mezarlıklarda bile eski demir kalıntılarına bile rastlanmıştır.Çakpelit deresi kıyılarında fazlaca miktarda kömür madeni aranmasına rağmen bolca rezerv rastlanmamıştır.Yanlız Dolamit taşı madenı fazla miktarda mevcuttur.Kocaman ormanlık alanı içerde bir adet yatılı vardır bu ormandaki karacalarda koruma altına alınmıştır,bu alan şu anda piknik alanı olarak insanlara hizmet vermektedir.Bu köy 1797 yılında 85 hane idi 1965 yılında nüfusu 308 idi,yerli eski bir köydür,az dağınık yerdir .Çakpelit dere ağzındaki kurulan SPİKLİON KELESENOS sitesi dir.Akkaya nın üstünde şimdiki mobil petrol ün üstünde çakpelit deresinden gidilir,burada Bizanslılardan kalma bir adet mezar taşı bulunmaktadır,burada Bizanslılar 100 adet köleyi esir almışlar ve çeşitli işlerde kullanmışlardır.Bu köyde 18ci yüzyılda İtalya ve Fransızlar petrol aramışlardır 2 adet kuyu açmış kapatmışlardır,çakmak taşı,bos gazı yani kömür gazı mevcuttur Batı Karadeniz Demirciönü Tabiatı Koruma Alanı:  Düzce ili, Akçakoca ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Saha; 430 Ha. büyüklüğündedir. Akçakoca'ya 10 km. uzaklıktadır. Sahada; kayın,gürgen,kestane ve meşe türlerinin yer saf, yer yer karışık meşcereleri oluşturması, optimum yağış alanlarından doğal özellikleri bozulmamış bir örneğini teşkil etmesi yanı sıra zengin bir alt flora ve fauna potansiyeline sahip yöre, nadir bir ekosistemi özelliği göstermektedir. Kayın,gürgen, kestane, meşe Demirciönü Tabiatı Koruma Alanı:  kavak, ıhlamur, kızıl ağaç, yabani fındık, orman gülü, ayı üzümü, böğürtlen, kocayemiş, orman sarmaşığı, ısırgan ve çayır otları sahada bulunan başlıca bitki türleridir. Sahada; ayı, yaban domuzu, tilki, tavşan, kurt, çakal, karaca, keklik, kartal, karga, yabani güvercin, atmaca bulunmaktadır

AKARSU VE DERELERİ

Çakpelit deresi( Maşatlar), Soğuksu deresi,Küçük deresi( Cumayanı) su altı seviyeleri çok değişkendir,Pınar,ve kuyu suları faydalıdır ancak çok kireçlidir,serttir koli bakımından zengindir içilmesi mahsurludur,sıcak su ve göl yoktur

 

DAĞLAR VE TEPELERİ

Yıldırım dağları sırtlarında kurulmuştur.Pınar tepe,Çaylık tepe.Aktaş tepe,Köybaşı tepe

 

KÖYÜN İKLİMİ

En fazla yağış Eylül-Kasım-Aralık-Ocakta olur,kar Aralık ve Ocak ayında yağar ama uzun sürmez,Mayıs-Haziranda Karayel,Temmuz-Ağustos-Eylül ayında Poyraz eser,kış aylarında lodos eser,Temmuz- Ağustos-Eylülde güneş kendini daha iyi gösterir,Aralık,Mart ayları arası en düşük sıcaklık olur ılımaman Karadeniz iklimine sahiptir.

 

JEOLOJİK DURUMU

Cumayanı deresinde % 17 mn prolizit madeni bulunmuştur ama silisi bol olduğu için işletilmiyor kum,taş,marn kısmen kireçlidir,dere vadi tabanları alüvyon yamaçların büyük bölümü silis formasyonu tepelerin kumlu,çakıllı tabakaları vardır.Depreme karşı sağlam zeminlidir,3. derecededir,dağlar deniz kıyısına paralel uzanır,kıyılar düzdür,kıyılarda dik falezler görülür,kıyıdaki kayalar sular tarafından aşındırılarak yalıyarlar meydana getirmiştir,çevre şist ve kristalin şistlerle kaplıdır.Paleozoik ve Tersiyer arazilerden ibarettir,kalker ve kayaların erime ve aşınması irili ufaklı mağaralar meydana getirmiştir.Jeolog Dr.Ervin Lan,Mühendis Zeki Eriştir.

 

BİTKİ ÖRTÜSÜ

Akçakoca’da orman alanı 20477.77 hektardır.Çoğu bozuk orman alanıdır % 43 kayın % 0.8 gürgen %0.1 kestane % 6 meşe % 1 kavak % 0.25 ıhlamur % o.4 çınar bulunur,gerisi fındıklıktır.Maki bitki örtüsüne sahiptir,iklimin mutedil yağışlı olması bitki örtüsünün gür olmasını doğurmuştur.

TOPRAK YAPISI

Topraklar kırmızı kahverengidir.Toprak asitli,kireci azdır,topraklar erozyona maruzdur.Potas ve fosfor bakımından fakirdir,tuz oranı normaldir.Saha umumi olarak pedojenez bakımından genulik safhasındadır.Toprak killi ve tınlı kıvrıntılı karakterdedir. Alüvyonlar ve kuarternerlerden meydana gelmiştir.Kireç taşı ,çakmak taşı bos gazı vardır% 17 Manganez prolizit vardır silisi bol olduğu için işlenemiyor,Cumayanı deresinde

 

 

TURİZİM

 

 

Köy köydeş yardımı ile güzelleştirilmiştir, bir tepe üzerine kurulan bu köy havadar temiz şirin bir köydür,eski tarihi kalıntıları ile dikkati çekmektedir,Çakpelit deresi piknik alanıdır buraya çok insanlar gelip pikniklerini yapıp dinlenirler,yine kocaman bölgesi piknik alanı insanların hizmetine sunulmuştur,karaca üretim çiftliği koruma altına alınmıştır,Mobil petrol istasyonu köye ayrı bir çehre kazandırmıştır,deniz kıyısında Nevzat Erkek e ait yerde gazino vardır,Halil Cesura aittir.Deniz kıyısındaki mükemmel kumsalı ve sahil şeridi vardır,insanların rahatça denize girilebilir düzeydedir,Botaşa ait Akkaya 1 kuyusu köyün adından bahsedilmektedir,köyden deniz sahiline doğru inmeye başlayıp evlerini buralara yapmaya başladılar,köy şu anda göç almamaktadır.Akkaya plajı olduğu halde ev pansiyonculuğu yoktur,köyde antik kalıntılar içinde bir evde Roma devrine ait bir kitabe vardır baş tarafı kırık olduğu için tarihi okunmamaktadır.Akkaya şelalesi belirli aralıklarla akar,suyu mükemmeldir.Bu su Akçakoca’ya getirilmesi söz konusu olmuştur ama maliyeti nedeni ile vazgeçilmiştir.Av turizmin açık olduğu bir yerdir avcıları bu köye davet ediyorum.1700′lü yıllarda kurulmuş eski köylerden.İçme suyu tuvalet ve masaları bulunan piknik alanı var.İki eski mezar taşı var ancak yazıtı bulunmadığından kime ait olduğu bilinmiyor.Temiz ve düzenli bir köy,yolu asfalt,köy iç yollar parke taştan.Köy yüz hane,antik çağa ait izler bulunuyor ama araştırma ve kazı yapılmamış.Köyde bulunan bir yazıtta “Kalesanon Emprion” yani “Kelesalıların Pazaryeri” yazıyor.Köyün içme Suyu,tuvalet ve masaları bulunan piknik alanı küçük bir ücret karşılığında herkese açık.Yoldan 1.5km içeride sadece.Öğlen sıcağını kumsalda güneş altında geçirmek için iyi bir seçenek.Alın nevalenizi gidin Akkaya’ya.Köyün sol yanından araçla ya da yürüyerek çayı izlerseniz stabilize yoldan orman içine doğru ilerliyorsunuz.Yol bazen dereyi geçiyor.Ama yazın su az olduğu için sorun değil.10 km kadar sonra mıcır üretilen taşocağı var,buradan sağa doğru yokuşa girilirse artık fındıklık falan kalmıyor tam bir orman içi yola giriyorsunuz.Çoğu zaman güneşi görmeden ve kuş sesleriyle güzel bir yolculuk geçiyor.Orman bitip sapağa gelindiğinde deniz çıkıveriyor manzara vermek için.

 


İBRAHİM TUZCU WEB SİTESİ KURULUŞ:09.09.2017
SİTEYİ KURAN ve DÜZENLEYEN: MEHMET GÜVEN
EĞER TELİF HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORSANIZ LÜTFEN İLETİŞİMDEN BİZE YAZINIZ.



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol